XIV
hususu hatırlatmanın yerinde olacağı kanaatindeyiz. Şâfiî’nin başta bizzat biyografisi
olmak üzere
6
özellikle de onun fıkhını ortaya koyan el-Umm adlı eseri üzerinde farklı
değerlendirmelerin yapıldığı ve tartışmaların yaşandığı görülmektedir
7
. Dolayısıyla
Ş
âfiî’nin sırf hayatı ve eserleri üzerinde de bilimsel çalışmaların yapılmasına ihtiyaç
duyulduğu kanaatindeyiz. Zira Şâfiî’nin bir önemli yönü ve katkısı da eserlerinde
kendi döneminde yaşanan fıkhî ihtilaflara ve tartışmalara yer vermesidir. H. III. asrın
başlarına kadar slam dünyasında cereyan eden tartışmaların bilinmesi açısından,
Ş
âfiî tarafından nakledilen bu bilgiler gayet önemli malzemeler içermektedir.
Yine Şâfiî’nin fıkhî yöntem ve düşüncesini, hadîs ve sünnet anlayışını
bilmeden onun hadîslere yaklaşımını anlamak ve değerlendirmek mümkün değildir.
Bu nedenle tezimiz Şâfiî’nin temel düşünce ve yöntemini ele almaya ağırlık verecek
ve buradan hareketle onun hadîsleri nasıl bir yaklaşımla değerlendirdiğini tesbit etme
imkanı yakalamış olacağız. Konu, usûl-i fıkıh ve fıkıh ilminden ziyade genel olarak
Ş
âfiî’nin bilhassa hadîsleri/sünneti nasıl ele alıp anladığının tesbiti açısından ele
Cedîd, Kahire, 1988; Ebû Zehra, mam Şâfiî, çev. Osman Keskioğlu, D B, yay., Ankara, 1996;
Yûnus, Abbâs, “Hayâtu’l- mâm eş-Şâfiî”, el- mâm eş-Şâfiî, Fakîhen ve Muctehiden (Havle’l-
mâm eş-Şâfiî htifâi bi Zikrâ Murûri snâ Aşara Karnen alâ Vefâtihi, Kuala Lumpur, Malezya,
1990), Dâru’t-Takrîb, Beyrût, 2001, s. 45-87.
6
Ş
âfiî’nin vefat tarihi ile ilgili olarak J. Shacht, “Şâfiî’nin ölümünü 54 yaşındayken 204 yılında
ilk defa açıklayan ve defninden bahseden kişi Mes’ûdî’dir (ö.345/956)” değerlendirmesini
yapmaktadır. (Mes’ûdî, Murûcu’z-Zeheb, VII. 49-50’den naklen). Shacht, Joseph, “Şâfiî’nin
Hayatı ve Şahsiyeti Üzerine”, çev. . Emin Aktepe, Hadis Tetkikleri Dergisi, c. 3, sy. 1,
stanbul, 2005, s.121. Oysa Shacht’ın bu tesbiti gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü, Mes’ûdî’den
hemen hemen bir asır önce vefat eden mam Buhârî, (ö.256), et-Tarîhu’l-Kebîr ve et-Tarîhu’s-
Sağîr
adlı eserlerinde, açıkça Şâfiî’nin vefat tarihini 204 olarak açıklamaktadır. (Bkz. el-Buhârî,
Muhammed b. smâîl, et-Tarîhu’l-Kebîr, thk. es-Seyyid Hâşim en-Nedvî, Dâru’l-Fikr, ty., I. 42;
a.mlf, et-Tarîhu’s-Sağîr, thk. Mahmûd brahim Zâyed, Dâru’l-Va’y, Haleb, 1977, II. 302 ).
Ancak Schacht’ın düştüğü bu hatayı, henüz kendi zamanında, Buhârî’nin bu eserlerinin
yayınlanmamış olmasına, dolayısıyla bu eserleri görmemiş olmasına bağlamak mümkündür.
Ancak Shacht tarafından yapılan bu yanlış değerlendirmenin, ilginç bir şekilde J. Lowry
tarafından da sürdürüldüğü görülmektedir. O da Shacht gibi Şâfiî’nin vefatından bahseden ilk
bilginin Mes’ûdî olduğunu belirtmektedir. Joseph E. Lowry, The Legal-Theoretical Content of
The Risâla of Muhammad b. Idrîs al-Shâfi‘î, University of Pennsylvania, 1999, s. 6. Ancak
Shacht’ın ilgili makâlesi, Şâfiî’nin hayatıyla ilgili problem arzeden bazı yönlere dikkat çekmesi
bakımından önemlidir. Nitekim bu hususta, Şâfiî’nin doğum ve ölüm tarihleri dışında
tarihçilerin ittifak ettiği bir konu bulunmadığına, dolayısıyla Şâfiî hakkında yazılan monografik
eserlerde onun hayatıyla ilgili olarak verilen tarihlerde hatta bazı hadiselerin vuku bulup
bulmadığı hususunda dahi ittifak olmadığının bariz olarak görüldüğüne dikkat çekilmektedir.
Bkz. Dağcı, Şamil, mam Şâfi’nin Hayatı ve Fıkıh Usûlü lmindeki Yeri, D B Yay., Ankara,
2004, s. 16-17 (dipnot, 12).
7
Meselâ bkz. Vâlî, Huseyn, “Kitâbu’l-Umm ve Mâ Yuhîtu bih”, Nûru’l- slâm, c. IV, Kahire,
1352, s. 657-688; Emîn, Ahmed, Duha’l- slâm, Dâru’l-Kutub’l-Arabî, Beyrût, ty., II. 230-231;
Ebû Zehra, mâm Şâfiî, s. 157-166.
XV
alınacaktır. Daha doğrusu konumuzu fıkha ve usûl-i fıkh’ın elfaz bahislerine dayalı
fıkhî ihtilaflarla boğmamaya gayret ettik.
Araştırmamızın temel kaynaklarını ise bizzat Şâfiî’nin görüş ve
değerlendirmelerini içeren ve talebeleri tarafından kendisine nisbet edilerek
nakledilen Kitâbu’l-Umm, er-Risâle
8
, Kitâbu btâli’l- stihsân, htilâfu’l-Hadîs, Cimâ
‘u’l- lm
gibi eserleri teşkil etmektedir. Kitabu’l- Ümm, Şâfiî’nin hicrî ikinci asırda
hadîslere özellikle de fıkhî hadîslere yaklaşım tarzını ve yorum mantığını ortaya
koyan en önemli kaynaklardan birisidir. slâm hukuk tarıhinde ilk usûl eseri olarak
kabul edilen er-Risâle ise kısaca onun metodolojisini ortaya koyan bir eserdir. Bu
arada tezimizle ilgili olarak klasik ve çağdaş kaynaklara da başvurduk. Ayrıca
Ş
âfiî’nin lafza bağlı yorum anlayışının daha iyi anlaşılabilmesi için kendinden önceki
ve çağdaşı imam ve fakihlerin yaklaşımıyla da mukayeseler yapmaya çalışacağız.
Araştırmamızın ilk bölümü kavramsal çerçeveden ibaret olup lafız, anlam
yorum olgusu ve bunların birbiriyle ilişkisine dair değerlendirmelere yer verilmiştir.
Yine slâm düşüncesinde nasların yorumu ve bu arada yorum yöntemlerinden biri
olan lafzî yorum üzerinde durulmuştur. Ayrıca nassları anlama ve yorumlamada lafza
bağlılık problemi ve sorunu ele alınmış, mahiyeti ve önemi üzerinde tesbit ve
değerlendirilmeler yapılmıştır. kinci bölümde ise mam Şâfiî’nin Hadîs/Sünnet
Anlayışında Lafza Bağlı Hadîs Yorumunun Yeri ve Mahiyeti konu edinilmiştir.
Burada öncelikle Şâfiî’den önce hadîsleri/sünneti anlama ve değerlendirmede temel
yaklaşımların gelişim süreci özetlenmiş, sonra Şâfiî’nin hadîs/sünnet anlayışına yer
verilmiştir. mam Şâfiî’nin hadîsleri/sünneti anlama ve değerlendirmede lafzî/zâhirî
anlamı esas aldığına yönelik klasik ve çağdaş bilginlerin değerlendirmelerine
değinilmiştir. Ayrıca Şâfii’nin anlama usûlünde lafzî/zahirî esas alma ilkesi üzerine
bizatihi kendisi tarafından ortaya konulan görüşler dile getirilmiş, zahirî anlamdanr
ayrılmanın şartları ve hadîsleri tevili üzerinde durulmuştur. Bu arada onun lafza bağlı
bir yaklaşım sergilemesinde etkili olan, nass anlayışı, bilgi teorisi, ictihad ve kıyas
8
Ş
âfiî’nin er-Risâle’sini, Abdulkadir Şener ve brahim Çalışkan tarafından çevrilen Türkçe
çevrisi ile, Ahmed Muhammed Şâkir tarafından tahkik edilen Arapça nüshasını birlikte
kullanmaya çalıştık. Türkçe tercemesini Risâle, Arapça nüshasını da er-Risâle şeklinde
göstermeye çalıştık. Özellikle Arapça nüshasına bakılmasında fayda gördüğümüz yerlerde eserin
muhakkiki A. Muhammed Şâkir’in adına yer verdik. Bu arada her iki nüshada da geçerli olduğu
için parantez içerisinde parağraf numaralarını göstermeye çalıştık.
Dostları ilə paylaş: |