10
Elektron mikroskobu ile Ehrlichia ve Anaplasma türlerinin iki lamelli olduğu ve hücre
duvarında büyük miktarda peptidoglikan içermediği görülmüştür (12).
A. marginale ve E. ruminantium, E. chaffeensis, E. canis ve A. phagocytophilum’un tam
genomik sekansı çıkarılmıştır. Erlihyalarda lipopolisakkarit, peptidoglikan, glutamat
biyosentezi ve glikoliz ile ilgili genlerin çoğu yoktur. Primer karbon kaynakları glutamindir
(12). Krebs döngüsünün tüm enzimleri mevcuttur. Muhtemelen ATP sentaz kompleksine ve
aerobik solunum zincirinin diğer enzimlerine sahip oldukları için ATP sentezi
gerçekleştirirler. Tip II-IV sekresyon sistemi genleri diğer α-proteobakterilerdeki gibi vardır
ve bunlar virulansla ilgilidir (12,52).
KLİNİK TABLOLAR
İnsan Hastalıkları
İnsan monositik erlihyozu: HME için kene ısırığı ve kene maruziyeti hastalardaki ortak
bulgudur. Hastalığın kuluçka süresi 1-2 hafta olup ortalama 9 gündür ve her üç hastanın ikisi
erkektir. En sık 50 yaş üzeri erişkin hastalarda görülür. Medyan yaş 44’tür (53,54). HME
ateşli bir hastalıktır. Hastalarda genellikle spesifik muayene bulguları olmaksızın tipik olarak
ateş (%97), başağrısı (%81), halsizlik (%84) ve kas ağrısı (%40-60) olur. Ayrıca
lenfadenomegali, hepatomegali, splenomegali, farenjit, daha az sıklıkla konjonktivit, dizüri ve
periferik ödem görülür. Gastrointestinal tutulumla ilgili bulantı, kusma ve ishal, solunum
sistemi tutulumu belirtileri öksürük veya pulmoner infiltratlar ve eklem ağrıları nadirdir.
Merkezi sinir sistemi tutulumu ense sertliği, bilinç bulanıklığı ve menenjit tanımlanmıştır
(55). Hastaların üçde birinde döküntü görülür (4), sıklığı çocuklarda daha fazladır ve çocuk
olguların %67’sinden daha fazlasında görülür (56). Döküntü şekilleri özellik, dağılım ve
görünümleri itibariyle değişkendir. Döküntüler peteşiyal, maküler, makülopapüler ve
eritematöz olabilir (57). Nonspesifik klinik belirti ve bulgulara rağmen laboratuvar bulguları
hastaların en az %86’sında anormaldir. Lenfopeni ve nötropeniyle birlikte olan lökopeni
(%60-74), trombositopeni (%70-90) ve artmış serum aspartat transaminaz aktiviteleri (%80-
90) görülür. Çoklu organ yetmezliği ile seyreden toksik şok benzeri sendrom,
meningoensefalit, renal yetmezlik, erişkin respiratuvar distres sendromu ile ilişkili diffüz
alveoler hasar ve insan immün yetmezlik virusu (HIV) tarafından oluşturulan, yüksek doz
kortikosteroit veya organ nakli ile meydana gelen immün düşkünlüğü olan hastalarda
fulminan enfeksiyonlar ciddi komplikasyonlardır (58-62). Etkin antimikrobiyal tedavi
11
verilmezse olgu ölüm oranı yaklaşık %2-3’ten yüksek olur. Ölüm en sık olarak erkeklerde,
yaşlı hastalarda, immün düşkün olanlarda ve güçten düşürücü hastalığı olanlarda, gecikmiş
tanı ve tedavi alanlarda tanımlanmıştır. Vakaların yarısından çoğunda hastaneye yatış
gerekmektedir (3).
Amerika Birleşik Devletleri’nde Teksas’da ulusal referans laboratuvarında serolojik
olarak 1997-1998 arasında toplam 486 olguya tanı konulmuştur (3). 1.300’den fazla HME’li
olgu hastalık önleme ve kontrol merkezi (CDC) tarafından 1999-2004 arasında belirlenmiştir
(63). Yapılan çalışmalar ABD’de hastalığın riketsiyoz kadar sık veya daha fazla olduğunu
göstermektedir (18,55). Üç yıllık prospektif bir çalışmada 100.000 kişide 2 ila 4.7 arasında bir
insidans gösterilmiştir (64). Olguların çoğu ABD’nin güney, orta ve güneydoğusunda
belirlenmiştir, ancak orta Atlantik bölgesinde de artan bir şekilde enfeksiyonlar
bildirilmektedir.
Kene ısırığı olanların prospektif olarak değerlendirilmesi sonucu, E. chaffeensis’e karşı
antikor serokonversiyonu gelişenlerin yaklaşık %75’inin subklinik olduğu görülmüştür (53).
Yapılan bildirimler E. chaffeensis’in veya yakın ilişkili mikroorganizmaların Latin Amerika,
Afrika, Avrupa ve Asya’da da bulunduğunu göstermektedir (65-69). Çin’in farklı
bölgelerinden farklı kene türlerinde E. chaffeensis nükleotit sekansları PCR ile gösterilmiştir
(70).
İnsan granülositik anaplazmozu: HGA enfeksiyonunun gerçek insidans ve prevalansı
bilinmemekle birlikte, kuzeybatı Wisconsin’de 1990-1995 boyunca pasif olgu toplama
yoluyla yapılan çalışmada yıllık 100.000 kişide 16 olguluk insidans oranı olduğu
gösterilmiştir (71). Ülke genelinde 1999 ve 2004 yılları arasında 2000’den fazla olgu
bildirilmiştir (63). Yıllık en yüksek insidans oranları kuzeydoğu ve ortabatı eyaletlerindendir.
Bazı Avrupa ve Asya ülkeleri gibi birçok diğer ülkelerden de enfekte olgular bildirilmiştir
(4,18,72-79).
Klinik olarak HGA, HME den ayrılamayabilir. HGA’nın ortalama kuluçka süresi
kenelerinin ısırmasından sonraki 5 ila 11 gündür ve en çok 43-60 yaşlarındaki hastalarda
görülür (71,80). Hastalık erkeklerde kadınların iki katı kadar fazladır (81). HGA ile
enfeksiyon sonrası çok az sayıda bireyde semptom gelişir. Tüm hastalarda ateş görülür, kas
ağrısı, baş ağrısı ve halsizlik, daha az olarak hastalarda gastrointestinal, solunum, kas-iskelet
veya merkezi sinir sistemi tutulumu görülür. Döküntü hastaların %11’inden daha azında
gözlenir. Oysa HME’li hastaların 1/3’ünde döküntü görülür. Yine HGA’da adenomegali
12
görülme oranları daha düşüktür. Lenfopeniyle birlikte lökopeni, trombositopeni ve artmış
serum transaminaz aktiviteleri hastalığın erken dönemi boyunca çoğu hastada vardır.
Hematolojik anormallikler antimikrobiyal tedaviden önce normale dönebilir ve lenfositoz
enfeksiyonun ilk haftasından sonra gözlenebilir (81,82). Semptomları olan hastaların
yarısında hastaneye yatış gerekmektedir (2). HGA’nın ciddi komplikasyonları çoklu organ
yetmezliği ile birlikte toksik şok benzeri bir hastalık, erişkin respiratuvar distres sendromu ve
fırsatçı enfeksiyonlardır (71,82-84). HGA’lı hastalarda menenjit bildirilmemiştir. Vertigo,
fasiyal paralizi, periferik nöropati, pankardit, dissemine intravasküler koagülasyon,
perikardiyal effüzyon ve tamponat görülebilen komplikasyonlardır. Ölüm oranı %1 kadardır.
Avrupa’da bildirilmemiştir. En az altı ölüm HGA ile ilişkilendirilmiştir; bu hastaların en az
üçünün kandida ösafajiti, kriptokok pnömonisi, invaziv pulmoner aspergilloz ve herpes
ösafajiti gibi fırsatçı enfeksiyonlara sahip olduğu belirlenmiştir (71,83,84). HGA enfeksiyonu
kendini sınırlar, tedavi ile 1-2 günde geçebilir, tedavisiz 60 gün kadar sürebilir. Kronik formu
görülmez (1).
Ewingii erlihyozu: E. ewingii ile insan hastalıklarının ilişkisi ilk kez 1999 yılında
Missouri’de HME’den ayırt edilemeyen klinik ve rutin laboratuvar bulguları bulunan
hastaların kanlarında DNA’sının saptanmasıyla gösterilmiştir (85). Esas vektörü A.
americanum’dur. Dermacentor variabilis kenelerinde E. ewingii’nin bulunduğu da
bildirilmiştir (86,87). Beyaz kuyruklu geyikler bu bakterinin rezervuarıdır ve son
epidemiyolojik çalışmalar köpeklerin de hastalıkta rol oynayabileceğini göstermektedir
(24,87). Serolojik olarak E. chaffeensis’e benzer ancak A. phagocytophilum gibi
granülositlerde çoğalır (11). Ewingii erlihyozunun HIV’li hastalar dahil çoğunlukla immün
yetmezlikli hastaları etkilediği görülür (2,3,10). Ancak HIV ile koenfekte hastalarda ölümün
bir nedeni olarak bildirilmemiştir. Klinik olarak HGA ve HME den ayrılamayabilir.
Köpeklerde E. ewingii köpek granülositotropik erlihyozundan sorumludur.
Sennetsu erlihyozu (Neoriketsiyoz): E. sennetsu ilk kez 1953’te izole edilmiştir. 1986
yılına kadar insanlarda hastalık oluşturan tek erlihyoz etkeni olarak düşünülüyordu (5).
Yapılan filogenetik çalışmalar ile ismi değiştirilmiş ve N. sennetsu denmiştir (8).
Hastalık nadir görülür, hastalarda titreme, başağrısı, halsizlik, boğaz ağrısı, iştahsızlık ve
yaygın lenfadenopati ile birlikte kendini sınırlayan ateşli bir hastalığa neden olur. Olgular
Japonya’da ve Malezya’da tanımlanmıştır. Laboratuvar bulguları erken dönemde lökopeni,
Dostları ilə paylaş: |