Microsoft Word YasayanSosyalizm



Yüklə 0,56 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə30/30
tarix06.02.2018
ölçüsü0,56 Mb.
#26410
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   30

61    Y

AŞAYAN 


S

OSYALİZM


 

 

Bu sayıların ardından raporda şöyle söyleniyor: 



“Kategorik olarak belirtmek gerekir ki, yakışıksız bir biçimde davranan, Parti 

Tüzüğü’nü ve Parti normlarını çiğneyenlere karşı tutumumuz, uzlaşmaz olmuş-

tur, öyle oluyor ve olacaktır. Hiç kimse partimizin onuru ve saygınlığı, sıraları-

nın arılığı söz konusu olduğu zaman hoşgörü beklemesin. 

SBKP’nin monolitik birliğini, Sovyet toplumuna önderlik etme ve Sovyet hal-

kını komünizm yolunda kendine güvenle yönetme yeteneğini sağlayan işte bu 



kesin yanaşımdır.” (abç) 

Komünist Partisi’nin monolitikliğini sağlamada bu da bir yoldur. Parti normlarına uymayan-

ları üyelikten çıkartmak gerekir. Ancak sorunu böyle koymak, “monolitik birliği sağlayan bu 

kesin yanaşımdır” demek, bürokratik bir yanaşımı yansıtır. Parti birliğini asıl garanti altına alan 

bunlar değildir. 

3. PARTİ LİDERLİĞİ 



“Parti Liderliği Yöntemlerinin Geliştirilmesi” adlı bölümde, parti üst kurullarının beş yıl için-

deki toplantı sayıları veriliyor. Buna göre, son kongreden bu yana on bir MK Plenumu (aşağı 

yukarı altı ayda bir), 236 Politik Büro toplantısı, 250 MK sekretaryası toplantısı yapılmış. MK 

toplantılarıyla Politbüro toplantıları arasındaki büyük fark genel demokratik işleyiş açısından 

bir fikir verebilir. 

Rapor, parti liderliğinin yapısı hakkında sayı vermemektedir. Ancak ilginç şeyler de söylü-

yor: 

“25. Kongre’nin direktifleri uyarınca, ekonomide çalışan birçok uzman parti ça-



lışmasında görevlendirildi. Şu anda Birlik Cumhuriyetleri Komünist Partileri 

Merkez Komiteleri ve yöre ve bölge komiteleri sekreterlerinin dörtte üçü ve kent 

ve semt parti komiteleri sekreterlerinin üçte ikisi teknik, ekonomik ya da tarım-

sal eğitim görmüşlerdir. Bu sevindiricidir. Ancak şunu da dikkate almak gerekir 

ki, endüstriden parti aygıtına gelmiş olan uzmanların bir kesimi yeterli siyasal 

deneyimden yoksundur ve bazı durumlarda parti organlarına ekonomik yönetim 

yöntemlerini taşımaktadırlar.” (abç) 

Söylenenler, parti liderliğinde aydınların büyük bir ağırlık taşıdığını gösteriyor. Bu aydınlar, 

işçi sınıfından geliyor olabilirler, babaları ya da kendileri bir zamanlar işçilik yapmış olabilirler. 

Fakat bugün toplumsal işbölümünde tuttukları yerle, “...komünist toplumun yüksek gelişme 

aşamasına ulaşana dek, ayrı bir toplumsal katman olarak varlıklarını sürdürecek olan uzman-

lar...”


31

 içindedirler. 

Doğal olarak bunlar partiye, parti yönetimine kendi toplumsal özelliklerini, bakış açılarını ve 

çalışma stillerini taşırlar. Rapor bu tehlikeye karşı uyarı yapıyor. Bu gönülden katıldığımız bir 

uyarıdır. 

Parti liderliğinde kadının katılımına gelince burada durum tek sözcükle çok ciddidir. Rapor 

şöyle diyor: 

                                                 

31

 Lenin, c.42, s.384. 




P

ARTİ 


 

S



OVYET 

T

OPLUMUNUN 



Ö

NCÜSÜ


    62 

 

“Kadınların yürütme işine, parti, yerel yönetim, ekonomik, vb. çalışmalara katı-



lımına özel olarak değinmek gerektiği kanısındayım. Kabul edilmelidir ki, bu-

güne dek kadınları yürütme konumlarına getirmek için var olan olanaklar yete-

rince değerlendirilmemektedir. Bu düzeltilmelidir.” 

Küçücük, tek bir paragraf. Ne sayı, ne oran var. “Adetten” konuşulduğu çok açık. Oysa pro-

paganda kitaplarında kadının Sovyetler Birliği’nde toplumsal yaşama, toplum yönetimine nasıl 

katıldığı anlatılır da anlatılır. Ekim devriminin ve sosyalizmin kadının konumuna ilişkin kaza-

nımlarını kimse yadsıyamaz. Çeşitli mesleklerdeki oranlar bunu gösterir. Ancak sorun bununla 

bitmiyor. Kadınla erkeğin kendilerine ve öteki cinse biçtikleri rollerin değişmesi söz konusudur. 

Bunun için, fiziksel gücün ayrımlarını yok edecek çok yüksek bir teknolojik gelişme, yüksek 

bir kültür oluşumu ve sürekli ideolojik savaşım gereklidir. Uzun zaman isteyen bu koşullar kar-

şısında ve kadın sorununun tam olarak komünizmde çözüleceğini bildiğimiz için, hiç kimse 

kadın sorununun Sovyetlerde bugün çözülmesini beklemiyor. 

Ne var ki, burada tartışılan Sovyet toplumu değil, komünistlerdir, komünist partisidir. Yöne-

timi 65 yıldır erkeklere sınırlı bir parti affedilir bir yanlış değildir. Sovyetlerde kadın delegeler 

var, yerel komitelerde de mutlaka vardır. Merkez Komitesi’nde yüzlerce üye içinde daima bir-

iki kadın komünist de oluyor. Tereşkova Yoldaş gibi. Oysa belki yanılıyorum ama asıl yetkin 

organ olan Politik Büro’da 1917’den bu yana tek bir kadın komünistin görev aldığını bilmiyo-

rum. Raporun öteki bölümlerinde kadın konusunun ele alınışıyla birlikte düşünürsek, bu durum 

erkek şovenizminden başka neyle açıklanabilir? 

4. PARTİ YAŞAMININ SORUNLARI 

Raporun bu bölümünde, gerçek tartışma, açıklık ve eleştiri- özeleştiri konuları üzerinde durulu-

yor. 


Parti toplantılarının göstermelik olmaktan, sıkıcılıktan kurtarılması için gerçek tartışma sağ-

lanmasını isteyen rapor,”şöyle diyor: 

“Üyeler toplantılara sırf katılmış olmak ve önceden saptanmış konuşmacıları 

dinlemek için katılıyorsa, parti örgütlerinin çalışmaları gerçekten etkin olmaya-

caktır.” 

İkinci güzel ve katıldığımız görüş açıklık konusunda biraz çekingen bir biçimde geliyor: 

“Çok önemli bir nokta, tüm Sovyet yurttaşlarını parti sorunları üstüne bilgilen-

dirmektir. Parti örgütlerinin çalışmalarında açıklık, partinin yığın bağlarını güç-

lendirmede etkin bir araçtır. Bu yönde çok şey yapıyoruz, ancak herhalde iyileş-

tirilebilecek olan belli şeyler de vardır.” 

Eleştiri-özeleştiri konusunda ise şöyle deniyor: 

“SBKP 25. Kongresi’nin direktifleri partide eleştiri ve özeleştirinin yaygınlaştı-

rılmasını körükledi. Bu olumlu eğilimi beslemeyi sürdürmek, tüm parti örgütle-

rinde bir özeleştiri ruhu ve eksikliklere karşı bir uzlaşmazlık yerleştirmek için 

her şey yapılmalıdır. 

“Eleştiriye karşı herhangi bir baskı girişimi kararlılıkla durdurulmalıdır. Bu ko-

nudaki tutumumuz Parti Tüzüğü’nde açıkça belirtilmiştir. SSCB Anayasası’nda 



63    Y

AŞAYAN 


S

OSYALİZM


 

 

da yansımaktadır. Eleştiriyi gemleyenlere karşı asla hoşgörü olamaz - hem parti 



hem de devlet yasası böyle diyor.” 

Bunlar gerçekten doğru fikirlerdir. Toplumun ve partinin demokratik işleyişi sorununun par-

çalarıdır. Ne var ki, birbirini denetleme ve durdurma gücüyle donatılmış güç merkezlerinin ge-

lişmediği organizmalarda söylenenlerin uygulanabilmesini sağlayacak somut mekanizmalar da 

o denli güçsüzdür. Çünkü söyleyen de, yapması gereken de aynı yerdir. 

5. İDEOLOJİ VE SİYASAL EĞİTİM ALANLARINDA PARTİ ÇALIŞMASI 

Raporun en açık, en sert eleştiri taşıyan kesimi, partinin ideolojik bölümünün çalışmalarının 

gözden geçirildiği yerdir. Şöyle denmektedir: 

“Bütün bu yeni gelişmeler ve koşullar tümüyle hesaba katılıyor mu? Propagan-

damızın muazzam olanakları sonuna kadar değerlendiriliyor mu? Buna tek yanıt 

vardır, o da şudur: Henüz hayır. 

“Bu durumda Parti Merkez Komitesi ideolojik çalışmayı ve siyasal eğitimi iyi-



leştirme görevlerini formüle etmiştir.  Bunlar SBKP Merkez Komitesi’nin 26 

Nisan 1979 tarihli kararında belirlenmiştir. Bu uzun erimli bir belgedir. 

“Aslında sorun, ideolojik çalışmanın birçok bölümünün ve alanının yeniden ku-

rulması - evet, bu bir dil sürçmesi değildi, yeniden kurulması dedim - sorunu-

dur. İçeriği daha güncel kılınmalı ve biçimleri Sovyet halkının günümüzdeki is-

teklerine ve gereksinimlerine uygun olmalıdır. 

“Propagandanın hassas konulardan yan çizmemesi ve zor sorunlar olarak nitele-

nen sorunları ele almaktan korkmaması çok önemlidir. Partimizin siyaseti açık-

tır. Sovyet insanlarının sormak istediği her soruyu yanıtlamaya hazırız. Bunda 

daha fazla girişim gösterilmelidir. Unutmayalım ki, biz bunları yanıtlamazsak, 

ülkemizin düşmanları sosyalizmi kötülemek için bundan yararlanmaya kalkışa-

caklardır. 

“Bir başka nokta: İdeolojik eğitim canlı ve ilgi çekici bir biçimde yürütülmeli-

dir. Basmakalıp laflardan ve klişeleşmiş bir takım hazır formüllerden uzak ol-

malıdır. Sovyet yurttaşı eğitim görmüş zeki bir insandır. Ona düşüncesiz, bürok-

ratik bir dilde konuşulduğu zaman, somut yaşanan gerçekler ve gerçek olgular 

yerine genel lafazanlıkla karşılaştığı zaman, televizyonunu ya da radyosunu ka-

pıyor, gazetesini kenara koyuyor.” (abç) 

Yukarıdaki alıntıda çok ilginç bir cümle var: İdeolojik çalışmanın pek çok alanını yeniden 

kurmak! Silip yeniden yapmak. Kesinlikle katılıyoruz. Propaganda hassas konulardan kaçma-

malı, bilimsel çalışma özgür kafalı, cesur olmalı, basmakalıp tekerlemelerden uzak durmalıdır. 

Son yıllarda yayınlanan hepsi birbirinin aynı Sovyet kitaplarını okumaktan çok zevk alınmadı-

ğını hepimiz biliyoruz. 

Ancak, tüm öteki güzel istekler, iyi niyetler gibi bu da bir örgütlenme mekanizmaların ku-

rulması, demokratikleşme sorunudur. Mayakovski, “Devlet Planlama Komitesi hangi konuda 

şiir yazacağımı kararlaştırmak için terlesin(!)” demiş. Sonra? Sonra intihar etmiş. O günkü ko-

şulları ya da Mayakovski’yi yargılama işimiz değil. Ama böyle olmaz. Yazarlar, araştırmacılar, 




P

ARTİ 


 

S



OVYET 

T

OPLUMUNUN 



Ö

NCÜSÜ


    64 

 

bilim adamları, beş yıllık planların yıllara bölünmüş konuları içinde, bu mekanizmayla çok zor 



yaratıcı çalışma yapabilirler. Tabii, genel bir yön çizmek, düşmanın saldırdığı ya da yaşamın 

dayattığı alanlarda yoğunlaşmak gerekir. Konu başlıklarına dek belirlemek ise başka bir şeydir. 

İdeolojik çalışmalardaki tıkanıklığın önemli bir nedeni budur. 

Bir araştırmacının, yazarın istediği konuyu üstlenebilecek denli şanslı olduğunu düşünelim. 

Bu kez de ne yazılacağı, daha doğrusu ne yazılabileceği o günkü siyasal tutumla belirlenmiştir. 

Böyle bir ortamda yaratıcı, dinamik, özgür düşünceli çalışmalar insanüstü çaba ister ve büyük 

bir olasılıkla da gün ışığını görmez. İdeolojik çalışmalardaki tıkanıklığın bir önemli nedeni de 

budur. 


Rapor, aynı konuda devamla şöyle diyor: 

“Yığınsal siyasal çalışmamızın biçimleri fazla fosilleşmiş değil midir? Yetersiz 

eğitime sahip, öğrenim düzeyi düşük insanlara hitap etmek başkaydı, günümüz 

Sovyet yurttaşına seslenmek başkadır. 

“Bugün hâlâ, parti okullarında ve seminerlerinde yürütülen teorik eğitim, insan-

ları kaygılandıran yakıcı toplumsal ve üretime ilişkin sorunlarla yeterince bağlı 

değildir, insanları teorik çalışmadan soğutan formalizm ve skolâstik, tamamen 

kazınmış değildir.” (abç) 

Bunların da nedeni yukarıda söylediklerimizden farklı değildir. Fosilleşme, formalizm (bi-

çimcilik), tıkanıklık. Bunlar, hep toplumun her alanında olduğu gibi partide de demokratikleş-

me hızının arttırılması gereğine işaret etmektedir. Sosyalist demokrasinin geliştirilmesi, yöne-

tim kadrolarının iyi niyetinden kurtarılmış nesnel mekanizmalara dönüştürülmesi gereklidir. 

Bu, Sovyetler Birliği’nin bugün bulunduğu yerden ileri gidebilmesinde giderek ana halka ola-

caktır. 


Rapor ideolojik çalışma, propaganda, ajitasyon ve eğitim alanlarında bu eleştirileri yaptıktan 

sonra öküzü boynundan yakalıyor mu? Eksiklerin, yanlışların gerçek nedenine iniyor mu? Ha-

yır. Şimdi ne dediğine bakalım. 

Rapor, teorik çalışma ile propaganda-ajitasyon-eğitim arasında eleştiriye hak kazanma açı-

sından belli belirsiz bir ayrım yapıyor. 

Teorik çalışmanın daha iyi durumda olduğunu düşündüklerini aşağıdaki alıntıdan çıkarabili-

yoruz: 

“Yoldaşlar, Marksist-Leninist parti olup biten her şeyi düzgün perspektifine 



koymaya, yeni olguları genellemeye, Marksist-Leninist teoriyi yaratıcı bir bi-

çimde geliştirmeye gereken dikkati göstermeden, görevini yerine getiremez. 

Bunu her zaman en büyük öneme sahip bir görev olarak gördük ve geçtiğimiz 

dönemde de buna büyük dikkat gösterdik. 

“Yirmi beşinci Kongre’den bu yana partinin teorik cephaneliği bir sıra önemli 

genelleme ve sonuçlarla zenginleştirilmiştir. Teori alanında başarılanların en ba-

şında, gelişmiş sosyalizm anlayışının geliştirilmesini saymak gerekir. (...) 

“Kısacası, geniş bir çalışma başarılmıştır ve bunu takdir etmek gerekir. Ancak 

toplum bilimi alanında her şey tatmin edici olmaktan uzaktır. Yirmi beşinci 

Kongre’de de sözü edilen skolâstik teorikleme eğilimi tümüyle aşılmış değildir. 

Pek çok felsefeci, yeni gelişmelerin köküne inmeye çalışacaklarına, zaten kanıt-

lanmış olan şeyleri kanıtlamaya uğraşıyorlar. Sosyalizmin siyasal ekonomisine 



65    Y

AŞAYAN 


S

OSYALİZM


 

 

ilişkin birçok çözüme kavuşmamış sorun birikmiştir. Bilimsel teknolojik devri-



min toplumunun etkilerine daha büyük dikkatle eğilinmelidir. Toplumun siyasal 

yaşamındaki gelişmeler daha derin ve daha cesur bir biçimde incelenmelidir. 

Kamuoyunu inceleme konusunda hâlâ az şey yapılmaktadır.” (abç) 

Doğru, çözülmemiş çok sorun vardır. Hele toplumun siyasal yaşamı çok daha cesaretle ince-

lenmelidir. Ancak, görüldüğü gibi, teorik çalışma alanında var olan eksiklerin ve hataların ne-

denleri üstüne hiçbir şey söylenmemektedir. Bir-iki yanlış saptanıyor, birkaç öneri yapılıyor. 

Öte yanda, ajitatörlere, propagandistlere, eğitimcilere gelince şunlar söyleniyor: 

“...Propagandistlerimizin  seçiminde, eğitilmesinde ve zamanında bilgilendiril-

mesinde daha iyi düşünülmüş bir yaklaşım. 

“Çünkü propagandist, en sonunda, parti eğitimi sisteminde başrolü oynayan ki-

şidir. Seminerlerin, siyasal okulların, üniversitelerin nasıl olacağı pek çok yö-

nüyle ona bağlıdır. Bunlar çoğu zaman sıkıcılığın hüküm sürdüğü ve insanların 

sırf önceden saptanmış saatleri geçiştirmek için oturdukları yerler mi olacaklar, 

yoksa tersine, her yerde canlı parti düşüncesinin ve sözünün etkin merkezleri mi 

olacaklar. İnsanların parti eğitimine karşı tutumu her şeyden önce partinin ideo-

loji ve propaganda aktivistlerine bağlıdır.” (abç) 

Görüldüğü gibi, propagandistlere gelince hataların kaynağı bulunuyor: Uygun insanları 

seçmemek, düzgün eğitmemek ve siyasal tutumlar hakkında çabuk bilgi iletmemek! Bu anlayış, 

öküzü boynuzundan yakalamayı bırakın, henüz öküzün varlığından habersiz olmayı gerektirir. 

Ya da sorunların üstüne gitmedeki isteksizliğini anlatır. 

6. PROGRAM DEĞİŞİKLİĞİ ÖNERİSİ 

Yirmi altıncı Kongre Raporu, usta genellemeler içinde yeni program yazılması hedefini belirli-

yor. Böylece 1961’de Hruşçof yönetiminde kabul edilen programın utanç kaynağı olan yönle-

rinden kurtulmak öngörülüyor. Rapor, yeni program isteğini şu sözlerle dile getiriyor: 

“Geçtiğimiz dönemde ülkemizdeki tüm değişiklikler ve dünya arenasındaki tüm 

eylemlerimiz parti programının belirlemelerine uygun olarak yaşama geçirilmiş-

tir. SBKP’nin bugünkü programı geneliyle toplumsal gelişmenin yasallıklarını 

doğru yansıtmaktadır. Ancak kabul edildiğinden bu yana 20 yıl geçmiştir. 

“Bu süre içinde SSCB’de sosyalist ve komünist kuruculuk konusunda geniş de-

neyim biriktirilmiştir. Bu deneyim tartışmasız bir biçimde göstermektedir ki, 

komünizme ilerleyişimiz, bir gelişmiş sosyalist toplum aşamasından geçilerek 

gerçekleştirilmektedir. Bu, daha önce belirtildiği gibi, komünist sistemin oluşu-

munun zorunlu, doğal ve tarihsel olarak uzun bir dönemidir. Bu sonuç parti ta-

rafından son yıllarda çıkarılmış ve geliştirilmiştir ve kuşkusuz parti programına 

geçirilmelidir.” 

Gelişmiş sosyalizm, komünizm, “1980’de komünizm” konularını bir önceki bölümde geniş-

çe ele aldığımız için burada yinelemeyi gerekli görmüyoruz. Ancak şu kadarını söyleyelim ki, 

1980’lerde Sovyetler Birliği’nin komünizme ulaşamayacağını herkes biliyordu. Onun için “ya-



P

ARTİ 


 

S



OVYET 

T

OPLUMUNUN 



Ö

NCÜSÜ


    66 

 

şamın, bilimsel çalışmaların gösterdiği gibi, komünizme uzun bir süreçte varılacaktır” gibi bü-



yük sözlere pek gerek yoktu. 

Yirmi altıncı Kongre Raporu böylece bitiyor. 

 



 

SONUÇ 


Yirmi altıncı Kongre Raporu, iyi ya da kötü yanıyla olgun bir rapordur. Çiğ savlardan uzaklaş-

mış bir dili vardır. Ancak “resmi iyimserlik”i de terk etmiş değildir. Çoğu konuda büyük bir 

deneyim birikimini yansıtan sağduyulu pragmatizmi vardır. Çoğu kez sorunların belirtilerini 

göstermede anlaşıyoruz. Sorunların kaynaklarını belirleme ve iyileştirmede ise bizim görüşle-

rimiz farklıdır. Bize doğru gelen çözümleri yazı içinde yeri geldikçe belirttik. 

Yirmi altıncı Kongre Raporu’nu değerlendirmemizin sonunda, bu bölüme dek söyledikleri-

miz arasından en önemlilerini özetleyen ve birbirine bağlayan bir sonuç yazmayacağız. Çünkü 

değerlendirmenin başından sonuna dek bir kızıl şerit gibi uzanan ve eleştirdiğimiz her yönü, her 

eksiği giderebilmede temel taşı olan böyle bir sonuç vardır: Proleter demokrasisi geliştirilmeli-

dir. 

SSCB’de kurulan sosyalizm az gelişmiş bir ülkede kurulmuş sosyalizmdir. Çeşitli tarihsel-

kültürel-ekonomik- toplumsal-uluslararası nedenlerle aktif yığın demokrasisinin işleyişleri geri 

kalmıştır. Anayasasında, yasalarında var olan çok sayıdaki demokratik haklar ve güvenceler 

hakkıyla uygulanamamaktadır. Bunun gerektirdiği ekonomik gelişme, kültürel gelişme ve sivil 

toplum ve bunların karşılıklı etkileşmesi çünkü yeni yeni oluşmaktadır. 

Bir örnek verelim: Yeni Sovyet Anayasası’nın 5. maddesi şöyle diyor: “Önemli devlet konu-

ları ulus çapında tartışmaya açılacak ve halk oylamasına (referandum) sunulacaktır.” Kızıl Or-

du’nun Afganistan’a yollanması “önemli devlet konuları” arasında en önemlilerinden olduğu 

halde, Anayasa’nın zorunlu kıldığı tartışma ve referandum yapılmamıştır.  SSCB’de anayasa 



suçu işlenmiştir.  Bunun bu denli kolay yapılabilmesi, siyasal örgütlenme düzeyinde denetim 

mekanizmalarının, güç merkezlerinin yokluğunu gösterir. Toplumsal düzeyde demokratik hak-

ların alışkanlık durumunu almamış olduğunu, kültürel gelişmedeki geriliği gösterir. 

Ne var ki, bir yandan da toplumun her yönüyle gelişmesi ilerlemektedir. Eski anlayışlar, eski 

örgütlenmeler, eski işleyişler giderek dar gelmektedir. Kısa bir zaman içinde demokratikleşme 

Sovyetler Birliği’nin ana sorunu olacaktır. Daha bugünden, karşılaşılan pek çok güçlük bu yö-

nü göstermektedir. 

Sovyet toplumunun demokratik kurumlaşması, demokratik anlayışı toplumun gelişimine pa-

ralel olarak mutlaka ama mutlaka yükselecektir. Partinin bu gidişin önünde yürümesi, bu ge-

lişmeden korkmaması zorunludur. Çünkü aktif yığın demokrasisi demek olan proleter demok-



rasisi, sosyalizmden komünizme doğru ilerleyebilmenin zorunlu koşuludur.  

Sovyetler Birliği’nin geleceğini temsil eden bu konuda hiçbir açılım getirmeyen 26. Kongre 

bu yönüyle tutucu ve tıkanıktır. Konulara genel yaklaşımıyla da (özellikle uluslararası konular, 

barış ve sosyalist ekonomi konularında) 25. Kongre’den daha sağdadır. 

Yirmi altıncı Kongre Raporu’nu değerlendirirken, her komünist partisinin öteki bir komünist 

partisinde gördüğü yanlışları, eksikleri (hele bunlar tüm komünist partilerin çalışmalarını etki-

leyecek yönlerse) açıkça, yoldaşça eleştirmesinin hakkı ve görevi olduğu anlayışıyla davrandık. 

Bu tutum bizce proletarya enternasyonalizminin gereğidir. 

Sovyetler Birliği dünya devriminin güçlü kurtarılmış bölgesi, dünya devrimci merkezidir. 

SBKP dünya işçi ve komünist hareketinin lider partisidir. Ondaki eksiklikler, yanlışlar dünya 




S

ONUÇ


    68 

 

devrimini doğrudan olumsuz yönde etkiler. Bu eksiklerin, yanlışların giderilmesi dünya devri-



mine büyük bir ivme kazandıracaktır. 

Yaşasın Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği! 

Yaşasın şanlı Sovyetler Birliği Komünist Partisi! 

Gelecek komünizmindir! 



 

 

Yüklə 0,56 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə