Saçmalıklar Çağı



Yüklə 1,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə28/91
tarix15.03.2018
ölçüsü1,91 Mb.
#31994
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   91

Bu  yeni  "Bozukluklar"  elbette  İlaç  Devleri  tarafından

memnuniyetle karşılanmaktadır çünkü bu sayede mustaripler

daha  fazla  ilaç  almaya  teşvik  edilmektedir.  Ama  ortaya

kültürel  şartlandırmanın  klasik  bir  örneği  çıkmakta,  ilaç

firmaları  aynı  zamanda  normal  bilinen  halleri  yeniden

tanımlayarak  kendi  Bozukluklarını  da  yaratmaktadır  (bu

uygulama  "hastalık  markalandırma"  adıyla  biliniyor).  Yani

eskiden  utangaçlık  diye  bilinen  huy  bugün  artık  Toplumsal

Kaygı  Bozukluğu  adıyla  anılan  bir  "rahatsızlıktır"  ve  tedavisi

için GlaxoSmithKline'ın ilacı Paxil veya Pfizer'ın ilacı Zoloft'un

alınması gerekmektedir. Paxil ve Zoloft, üreticileri tarafından

Toplumsal Kaygı Bozukluğuna deva diye gösterildikleri geniş

çaplı reklam kampanyaları başlatılana kadar sıradan iki anti-

depresandı. Tabii satışlar derhal tavana vurdu. Bunun üzerine

İlaç  Endüstrisi,  bozuklukları  tedaviye  yönelik  ilaçlar

geliştirmek  yerine  ilaçlara  uygun  bozukluklar  geliştirmenin

daha  akıllıca  olacağını  fark  etti. Yani  büyük  firmalardan  biri

Kısıtlı-Zaman  Bozukluğu'nu  (KZB)  görüp  pek  satılmayan

ürünlerinden  birini  beynin  ivedilik  merkezlerini  coşturan

mucize ilaç diye satmaya kalkabilir.

Ama  Bozukluk  meselesi  çağdaş  kişisel  sorumluluktan

kaçma  arzusunun  sonuçlarından  sadece  biri.  Günümüzde

artık kimse kabahatini kabullenmek istemiyor, herkes kurban



görülmek  istiyor  ve  bunu  sıklıkla,  en  olmayacak  şartlarda

dahi  başarıyor.  Doğu  Londra'da  Newham  Konseyi  bir  dizi

park  cezası  için  Z-Un  Noon'un  peşine  düştüğünde  Noon

öyle  öfkelendi  ki  Konsey'i  kendisinde  "duygusal  ıstırap"

yaratmaktan  mahkemeye  verdi.

[127]


  Dahası,  davayı  kazandı

ve  çektiği  duygusal  ıstırap  için  park  cezası  başına  5.000

Sterlin, 

yani 


toplamda 

20.000 


Sterlin 

tazminatla

ödüllendirildi.  Daha  da  dahası,  gördüklerine  inanamayan

Konsey,  mahkeme  kararına  aldırmayınca  icra  memurları

ellerinde "icra celbiyle" Konsey bürolarına dalıp bilgisayarları

sökmeye giriştiler. Toptan felç tehlikesiyle karşı karşıya kalan

Konsey boyun eğdi ve ödemeyi yaptı.

En  son  kimden  "Kabahat  bende"  lafını  duyduk?  Sartre'ın

"İnsan, 

doğası 


ve 

seçimlerinden 

tümüyle

sorumludur"



[128]

demesinin  üzerinden  yüzlerce  yıl  geçmiş

sanki. Bugün tam tersi geçerli. İnsanlar ne doğalarından ne de

seçimlerinden sorumlular.

Nasıl gelindi bu noktaya? Sorumluluk kavramı, yani kendi

kaderlerimizi kendimizin tayin edebileceği ve etmesi gerektiği

görüşü,  modern  toplumun  tam  göbeğindedir  ve  çoğunluk

tarafından  aksiyom  kabul  edilir.  Buna  rağmen  bu  kavram

dört bir yandan, kültürün hem altından hem üstünden (rollerini



reddeden  bilimciler,  filozof  ve  yazarlar  ile  zorunluluğu

reddeden 

kendinde 

hak 


görme 

çağı 


tarafından)

baltalanmaktadır.  Bilimde  bugün  Determinizmin  Kutsal

Üçlüsü,  genetik  (davranış,  genler  tarafından  belirlenir),

evrimci  psikoloji  (davranış,  evrim  görmüş  hayatta  kalma

mekanizmalarınca  belirlenir)  ve  sinirbilim  (davranış,  fiziksel

bağlantılı  beynin  parçalarınca  belirlenir)  var.  Elbette  birçok

bilimci  çekincelerini  ve  nitelendirmelerini  ifade  etmiştir  ama

ince  farklar  minik  yazılarda  belirtilme  eğilimindedir  ve

depresyonu,  aşırı  şişmanlığı,  suç  eğilimini,  eşcinselliği  ve  en

son, kaygıyla

[129]

 erkek sadakatsizliğini



[130]

 yaratan genlerin

keşiflerini duyuran manşetleri hatırlamak çok daha kolaydır.

Yakın  döneme  kadar  London  School  of  Economics'te

Avrupa  Düşüncesi  Profesörlüğü  yapan  çekincesiz  John

Gray'e kulak veriyoruz: "Serbest irade fikrini reddetmek için

bazıları  belirleyici,  birçok  neden  mevcuttur.  Eğer

eylemlerimizin nedenleri varsa, başka türlü hareket edemeyiz

demektir. Bu durumda eylemlerimizden sorumlu da olamayız.

Sadece  eylemlerimizin  failleriysek  özgür  sayılabiliriz.  Ama

bizler  şans  ve  gerekliliklerin  ürünleriyiz.  Ne  olarak

doğacağımızı  seçemeyiz.  Bu  durumda  yaptıklarımızdan  da

sorumlu tutulamayız."

[131]



Gray  aynı  zamanda  ilerleme  fikrine  de  saldırıyor,  ahlak,

adalet  ve  doğruluk  kavramlarını  asılsız  diyerek  reddediyor,

dünyanın sorunlarıyla hesaplaşmaya yönelik her türlü olasılığı

yok  sayıyor  ve  dünyanın  değişmez  şekilde  zorbalığa,

anarşiye,  açlığa,  salgınlara  ve  doğuştan  kusurlu  insan-

hayvanın  soyunun  tükenmesine  mahkûm  olduğunu  öne

sürüyor.  Bu  tavrı,  malum  "ilk  günah"ın  aşırı  uçta  Maniheist

biçime  sokulmuş  çağdaş  bir  çeşitlemesidir.  Görüş,  insanın

ölümcül  kusurluluğunu  ve  dünyanın  kaçınılmaz  mahvoluşa

hızla  koştuğunu  söylemektedir.  Tek  değişen  kusurun

doğasıdır. Eskiden Tanrı tarafından ceza diye verilen kusurlu

doğamız,  bugünün  görüşüne  göre  atalarımızdan  miras

hayvansal  doğadır.  Yeni  ilk  günah,  genlerimizdeki

programdır.

Determinizm  toplumsal  terazinin  her  iki  kefesindeki  pek

çok  kişiye  çekici  geliyor.  Otoriter  seçkinler  için  bu  anlayış

"özünde-kötü"  insanlar  üstünde  sıkı  kontrolü,  birey  içinse

kusurlu, cennetten kovulmuş bir yaratık için zaten kaçınılmaz

olacağından  zırvalamayı  meşru  kılıyor.  Her  iki  taraf  da

sorumluluklarından, 

mecburiyetlerinden 

azat 


ediliyor.

Toplumsal  şartları  veya  kişisel  davranışları  düzeltmeye

çalışmak aynı ölçüde nafile görünüyor.

İyi  ama  kimse  çıkıp iyi  davranmak  da  belirlenmiştir  diyor




Yüklə 1,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə