T. C. Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ arkeoloji (klasiK arkeoloji) anabiLİm dali



Yüklə 1,11 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə40/51
tarix17.11.2018
ölçüsü1,11 Mb.
#80361
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   51

yakından ilgilidir ama insan biçimli değildir. Evrenin yaratıcısıdır ve hem genel 
olarak hem her şeyin içine yayılan özel bir parçası olarak her şeyin babasıdır; çeşitli 
güçlerine göre birçok adla anılır. Her şey onun sayesinde olduğu için ona Dia derler, 
yaşamın nedeni olduğu ya da tüm yaşama yayıldığı için Zena derler; egemenliği esire 
kadar uzandığı için Athena’dır; havaya egemen olduğu için Hera’dır; yaratıcı ateşe 
egemen olduğu için Hefaistos’tur; denizlere egemen olduğu için Poseidon’dur; 
toprağa egemen olduğu için de Demeter’dir”
475
… Stoa felsefesinde tanrı, insan 
biçimli düşünülmemiş olsa da etik öğretide; özellikle erdem üzerine konuşulurken 
tanrılara saygılı davranılması gerektiği belirtilir: “Erdemli insanlar tanrılara 
saygılıdırlar çünkü tanrılarla ilgili töreleri iyi bilirler. Dindarlık da tanrılara tapma 
bilgisidir. Dahası tanrılara kurban kesecek ve temiz kalacaklardır; çünkü tanrılar 
konusunda hata yapmaktan kaçınırlar. Tanrılar da onları sever. Çünkü dindar 
insanlardır ve tanrısal olana karşı yanlış yapmazlar”
476
…        
“Başlangıçta tanrı kendi başına idi, sonra tüm tözü hava sayesinde suya 
dönüştürdü. Nasıl ki tohum oluşun içinde yer alıyorsa, aynı şekilde tanrı da evrenin 
yaratıcı ilkesidir ve ıslaklığın içinde bu yaratıcılığı ile kalır, maddeyi de kendisi 
sayesinde bundan sonraki oluşumlar için etkin hale getirir. Tanrı bundan sonra önce 
dört ögeyi, ateş, su, hava ve toprağı yaratmıştır”
477
…  
                                                 
475
 Laertios 2003, 351 
476
 Laertios a.g.e., 341-342 
477
 Laertios a.g.e, 347 
 
138


Stoacı anlayışa göre; dünya bireylerden oluşur ve her bireyin bir bedeni (soma) 
vardır. Her birey, içsel bir yönelime sahiptir (topos). Madende varlık tarzı ya da yapı 
(heksis); bitkide doğa (physis); hayvanda ruh (psykhe) ve insanda tin (nous)
478

Evrende herşeye sızmış olan tanrısal us; yalnızca insanda, insan ruhunda logos 
olarak, en saf şekliyle belirir. Ve bu düşünceden hareketle, Stoa öğretisi; “evrensel 
kardeşlik” (kozmopolitancılık) düşüncesini savunur. Stoa felsefesinde değinmemiz 
gereken ilk unsur budur. Stoa’cı görüşe göre; tüm insanlar doğada özgür ve eşittirler. 
Bu düşünceden yola çıkarak, toplum olarak yaşama dürtüsü, insanda doğal olarak 
bulunan bir içgüdüdür fikri benimsenmiştir. İdeal toplum, tüm insan ırkını kucaklar. 
Tüm insanlar akrabadır, tanrının oğullarıdır
479
.  İnsanlar için tek bir yasa, tek bir 
anavatan vardır. İnsanlığın savaşan devletlere bölünmesi saçmadır
480
.     
İnsanlığın kardeşliği fikri; İskender’in aklında ortaya çıkmış bir düşünce olsa 
da gelişimini ve yayılımını Stoa’cı düşünceye borçludur
481
. Bununla birlikte; 
Sinope’li Diogenes, çok daha önceleri nereli olduğu sorulduğunda: “ben bir dünya 
yurttaşıyım!” diyerek yanıt verdiğinden, evrensel kardeşlik düşüncesini öncelemiş 
oluyor
482

Stoacı’lık; insanlığa karşı takındığı bu tavırla, bağımsız  şehir devletleriyle 
beraber yok olan toplum ruhunu, topluma ait olma hissini, Yunanlı’ya yeniden 
aşılamaya çalışıyor
483
 görünmektedir. 
                                                 
478
 Brun 2003, 55 
479
 Guthrie 1992, 20-21 
480
 Copleston 1996, 25 
481
 Guthrie 1992, 21 
482
 Finley 1974, 95  
483
 Guthrie 1992, 20 
 
139


Çağın bu düşüncesi, sanattaki somut yansısını bulmakta da gecikmemiştir. 
Arkaik ve Klasik Çağ’larda görmeye alışık olmadığımız zenciler, yaşlı kadınlar ve 
çocuklar özellikle heykel sanatında rastlanılan betiler halini almıştır. 
Stoa’cı düşüncede tanrı; dünya ve evrenle özdeş olduğundan, bireyin tanrıyı 
tanımasının ya da başka bir deyişle erdeme uygun yaşamasının tek yolu, dünyayı 
tanımasından geçer. “Zenon, İnsan Doğası Üzerine adlı eserinde; ereği doğaya uygun 
yaşama olarak saptayan ilk filozoftur, bu aynı zamanda erdeme uygun yaşamaktır; 
çünkü doğa bizi erdeme yöneltir… Gene Khrysippos’un “Erekler Üzerine” adlı 
eserinin birinci kitabında söylediğine göre; erdeme uygun yaşamak, doğal olayların 
deneyimine uygun yaşamakla aynı  şeydir çünkü bizim yapımız evrenin bir 
parçasıdır”
484
. Yine Stoa’cı anlayışa göre; “erdem uyumlu bir durumdur ve erdem 
kendisi için seçilmelidir, yoksa bir korku, bir beklenti ya da dışarıdan gelen bir 
dürtüyle değil… Erdem, genel anlamda, herhangibir şeyin, örneğin bir heykelin 
eksiksiz oluş durumudur”
485
.  
Stoa felsefesinde değinmemiz gereken ikinci unsur da budur. Zira dış dünyayı 
tanımak ancak algı yoluyla gerçekleşir. Bu nedenle Stoacı’lar, gerçeklik ölçütü 
sorununa büyük önem vermişlerdir
486
 ve yine bundan dolayıdır ki Stoa’cı bilgi 
kuramında “ilk sırada imgelem ve algılama öğretisi vardır, çünkü olguların 
gerçekliğini ayırt etmeye yarayan ölçüt genelde imgelemdir ve bütün ötekilerin 
önünde bulunan onaylama, kavrama ve düşünme kuramları imgelem olmadan 
varolamaz. Nitekim imgelem en baştadır…  İmgelem ile imge arasında fark vardır: 
Nitekim imge, düşte olduğu gibi, sahte zihin görüntüsüdür; imgelem ise ruhta 
                                                 
484
 Laertios 2003, 331-332 
485
 Laertios a.g.e., 332 
486
 Copleston 1996, 14 
 
140


bırakılmış bir izdir, yani Khrysippos’un Ruh Üzerine adlı eserinin ikinci kitabında 
ileri sürdüğü gibi, bir başkalaşımdır. Bu iz, bir yüzüğün mühür izi gibi 
alınmamalıdır, çünkü aynı yerde aynı anda birçok iz kaldığını düşünmek 
olanaksızdır. İmgelem var olandan çıkan, var olana uygun olan, (ruhta) mühür gibi iz 
bırakan, baskı  bırakan bir iz olarak düşünülür: Böyle bir şey var olmayandan 
gelemez. Stoacı’lara göre; imgelemlerden bazıları duyumsaldır, bazıları değildir; 
duyumsal imgelemler bir ya da daha çok duyum organı aracılığı ile gerçekleşir; 
duyumsal olmayan imgelemler ise cisimsiz ve akılla kavranan öteki şeyler gibi, zihin 
aracılığı ile gerçekleşir. Duyumsal imgelemlerin bazıları bizim kabul ve onayımızla 
var olandan çıkarlar.  İmgelemler arasında bir de sanki var olandan çıkıyormuş 
görüntüsünü verenler vardır. İmgelemler bir de akılcı ve akıldışı diye ayrılır: Akılcı 
imgelemler akıllı canlılara ilişkindir, akıldışı olanlar da akılsız canlılara. Akılcı 
imgelemler düşünme sürecidir, akıldışı olanların ise adı yoktur. Ayrıca teknik olan ve 
olmayan imgelemler vardır: örneğin, bir heykele bu işin tekniğini bilen kişi bir türlü 
bakar, sıradan kişi başka türlü. Stoacı’lara göre, duyum (ruhun) egemen bölümünden 
duyumlara yayılan bir soluktur, duyumlar aracılığı ile kavramadır ve duyum 
organlarıyla ilgili donanımdır ki bazı insanlar bundan yoksundur. Ayrıca (duyum 
organlarının) etkinliğine de duyum denir. Stoacı’lara göre; beyaz, siyah, pürüzlü, düz 
gibi nitelikleri duyumla kavrarız; tanrıların varlığı ve öngörülü oldukları gibi, 
kanıtlamanın ortaya koyduğu sonuçları da akılla kavrarız. Genel kavramların bir 
bölümü doğrudan değinimle kazanılır, bir bölümü benzetme yoluyla, bir bölümü 
oranlama yoluyla, bir bölümü başka bir yere geçirme yoluyla, bir bölümü bir araya 
getirme yoluyla, bir bölümü de karşıtlık yoluyla kazanılır. Doğrudan değinimle 
 
141


Yüklə 1,11 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   51




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə