Büyük İskender, Homeros’un yapıtlarına öyle büyük değer veriyordu ki;
İssus savaşı sonrası (İ.Ö 333), Pers’lerden ele geçirilen ganimetler arasındaki “en
muhteşem şey olan altın işlemeli çekmeceye, en sevdiği kitabı, İlyada’yı”
78
koymuştu.
Ünlü Rus edebiyatçı-yazar Lev Nikolayeviç Tolstoy’a göre de; İlyada ve
Odysseia iyi ve büyük sanatın daima en iyi örneklerinden olmuşlardır
79
.
Bir görüşe göre; Homeros’un ilk filozof olduğunu söyleyen Aristoteles bu
savında haklıdır. Çünkü Homeros; bir dünya görüşünün habercisi, dünya ve hayatın
bir yorumcusudur. Onun, daha o zaman tanrı istencinin, insan istencinin karşısındaki
durumunun ne olduğu sorusunu aydınlatmağa çalışması pek önemlidir. Bu, sonraki
felsefede istenç özgürlüğü diye adlandırılan sorundur
80
.
Bir başka görüşe göre ise; Homeros şiirleri, hiç kuşkusuz Yunan dünya
görüşünün ve yaşam yolunun belli evrelerini açığa sermeleriyle büyük değer taşırlar
ve gelecek dönemlerin Yunanlı’ları üzerindeki eğitsel etkileri küçümsenmemelidir.
Ama felsefi birer çalışma olarak adlandırılmaları gerçekten olanaksızdır. Çünkü
şiirlerde yer alan yalıtılmış felsefi düşünceler, dizgeselleştirilmiş olmaktan çok
uzaktır. Ne İlyada’da betimlenen kahramanca yaşam, ne de Hesiodos’un şiirlerinde
betimlenen toprak soyluluğunun egemenliği, Yunan felsefesinin gelişmiş olduğu
ortam idiler
81
.
78
Plutarkhos 2001, 58
79
Tolstoy 2000, 240
80
Kranz 1984, 1
81
Copleston 1997a, 10
26
Buna rağmen, ilk görüşü desteklemek daha makul görünüyor. İyonya’da
filizlenmeye başlayan felsefi düşünce, bilinçli olsun olmasın, temelde -insan biçimli-
çok tanrılı dünya görüşüne bir eleştiri niteliği taşır. Aslında bu eleştiri, tüm Yunan
felsefesi boyunca varlığını sürdürecektir. Yalnız bu gerçeğin gözönünde
bulundurulması bile, sadece İyon felsefesinin mimarlarının değil, ama tüm Eski
Yunanlı filozofların Homeros’a çok şey borçlu olduğunu gösterir.
Başka türlü söylersek; Yunan felsefesi, Homeros’un yarattığı çok tanrılı
evren görüngüsünde temellenmiş olabilir.
Yunanlı’ların heykeltraşlık dehası Homeros’la zirveye ulaşır. Mermeri
anıştıran görkemi ve soğukluğu, az ama çok parlak renkleriyle Homeros, çoğunlukla
tek tek figürleri kapsayan ve bir grup oluşturduklarında, bu figürleri çizgisel ve
simetrik bir zemine oturtan kompozisyonlarıyla tam bir heykeltraştır. Herşeyin
hatları keskin ve belirlidir, herşey biçimdir. Heksametre; görkemli akışı ve duru
yapısı, ifade ve sıfatlarının formüle benzemesi nedeniyle heykeltıraşlığı andırır
82
.
Betimlemelerindeki ince detaylar; şüphesiz, tasvir sanatına hayli malzeme sağlamış
olmalıdır. İlyada’nın onbirinci bölümünde; kral Agamemnon’un kuşandığı silahlar
şöyle anlatılır:
“…Göz kamaştıran silahlarını takındı kendisi de:
önce geçirdi bilekleri gümüş halkalı güzel dizliklerini,
sonra da zırhını geçirdi göğsüne,
konukluk armağanı diye Kinyres vermişti bu zırhı,
82
Friedell 1999, 64
27
…On sırası koyu göktaşındandı,
oniki sırası altından, yirmi sırası kalaydan,
iki yandan boyuna doğru üç yılan dolanıyordu,
Kronosoğlunun ölümlü insanlara bir belirti diye
bulutlara dayadığı gökkuşaklarını andırıyordu.
Sonra attı omuzlarına kılıcını,
ışıl ışıl yanıyordu kılıçta altın çiviler,
sırma kayışlarla bağlıydı gümüşten kını.
İyi işlenmiş kalkanını aldı sonra,
bütün gövdeyi kaplardı bu güçlü kalkan,
çevrelenmişti tunçtan on çemberle,
yirmi tane bezeği vardı ak kalaydan,
ortadaysa koyu göktaştan bir tane.
Korkunç suratı, acı bakışlariyle Gorgo,
bir taç gibi duruyordu kalkanda,
Bozgun’la Korku çevirmişti dört yanını.
Gümüş kayışı göktaştan bir yılan sarıyordu halka halka,
28
yılanın üç başı sarmaşdolaş olmuştu,
bir tek boyunla uzanıyordu dışarı doğru.
İki tepeli, dört siperli tolgasını geçirdi başına.
At kılından sorguç tepesinde şahlandı.
İki kargı aldı eline, ucu tunçtan, keskin, sağlam.
Parıltılar yayıldı uzaklara, göklere ağdı”
83
…
Homeros’un ayrıntılarla renklendirdiği betimlemelerden bir başkası, bu kez
Odysseia’da karşımıza çıkıyor. Destanın ondokuzuncu bölümünde; dilenci –aslında
Odysseus’un kendisi-, kraliçe Penelopeia’ya, bir zamanlar karşılaştığını söylediği
Odysseus’un kaftanını şöyle tarif ediyor:
“…Bir kaftan giymişti erguvan renginde, yünlü,
iki katlıydı ve tutturulmuştu iki gözlü bir altın tokayla,
toka nakışlarla bezenmişti ve çok güzeldi bu nakışlar:
Tutuyordu ön ayaklarıyla bir köpek, benekli bir geyik yavrusu,
geyik çırpınıyor, köpek havlıyordu durmadan,
nasıl da bakardı herkes bu iki altın hayvana şaşarak,
köpek geyiği kıskıvrak yakalamış boğuyordu,
83
Homeros 1959, 97-98
29
geyikse ayaklarıyla çırpınıp bakıyordu kurtulmaya”
84
…
Günümüzde Batı Uygarlığı’nın Eski Yunan medeniyeti temelleri üzerinde
yükselmiş olması gibi, Eski Yunan kültürü de Homeros şiirlerinin yarattığı dünya
üzerinde varolabilmiştir.
c. Eski Yunan Düşüncesine Şekil Veren Etmenler
Bireyin dünyaya bakış açısını ve toplumun oluşum biçimini belirleyen
niteliklerden ilki doğal çevredir. Doğa ile karşılıklı etkileşim içinde olan insan
toplulukları, her türlü eylemlerinde doğanın gücü karşısında, yaşadıkları ortama göre
bir tavır sergilemek durumundadırlar.
İnsan toplulukları, bir toplum olma seviyesine ulaşıp belli bir olgunluğa
erişince, kültürel faaliyet olarak adlandırılan yaratıcı eylemlerde bulunurlar. Bir
toplumun kültürel faaliyeti, o toplumun sanatsal ve düşünsel etkinliklerini içerir.
Toplumun yaşam biçimi üzerinde etkili olan doğal çevre, şüphesiz onun kültürünü
oluşturan ögeler üzerinde de -bilimi, felsefesi, sanatı- belirleyici ve biçimlendirici
etkiye sahip olur.
Antik Yunanistan’da doğanın seyrek dokusu ve bir bakışta kavranabilirliği,
Yunan düşünce ve eyleminin, dram ve anıtlarının, tapınak ve heykellerinin, dinsel ve
toplumsal oluşumlarının karakteristik özellikleridir
85
.
Yunan manzarasının güzelliği, temelde ışığa dayanır. Böyle bir manzara ve
ışık, göz üzerine gizli disiplini empoze eder. Gözün, şeyleri gizemli bir perspektif ya
84
Homeros 2005, 323
85
Friedell 1999, 17
30
Dostları ilə paylaş: |