T. C. Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ arkeoloji (klasiK arkeoloji) anabiLİm dali



Yüklə 1,11 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə10/51
tarix17.11.2018
ölçüsü1,11 Mb.
#80361
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   51

da düz uzamsal ilişkilerden ziyade, çevresiyle ve ferahlık içinde görmesini sağlar. 
Tüm bunlar, Yunanlı’ların neden büyük heykeltraş ve mimarlar yarattıklarını 
açıklar
86

Gerçekten de Yunan kültürü, her yönüyle biçime olan sıradışı güçlü hissiyle 
göze çarpar. Yunan sanatı ve edebiyatının, Yunan kültürüyle ilişki kurmuş diğer 
toplumlara yaptığı karşı konulmaz etki de bu yönü olmuştur
87
. Latin bilgin ve yazar 
Plinius(İ.S 23/4-79)
88
; “Doğal Tarih” kitabının ikincisinde der ki: “Yunanlı’lar, 
dünyayı süs anlamına gelen sözcükle adlandırdılar. Biz de ona “mundus” ismini 
mükemmel durumundan ve zerafetinden dolayı vermişiz”
89
 . 
Yunan kültürünün değer verdiği diğer nitelikler ise; güzellik, doğruluk, 
ölçülülük ve iyiliktir. Aslında Eski Yunan düşüncesinde etik ve estetik değerler bir 
bütün teşkil ediyordu. Yani bu kavramlar birbirinden bağımsız değildi. Güzel olanın 
doğru olanla, ölçülü ya da iyi olanla bir tutulması da bu anlayışın sonucuydu. 
Yunanlı’nın gerçekçiliği, büyük niteliklerinden olan güzelliğe karşı olan 
sevgisiyle idealizme dönüşmüştür. Tüm Yunanlı’lar için güzellik, günlük hayattan 
ayrı birşey değildi. Onun her alanıyla içiçe geçmişti
90

“Doğru, güzelin şartıdır.” Gerçekten, Yunanlı’lar ancak bütün iyilerin en 
büyüğü olan doğru yolu ile başka iyilere varılabileceğine inanmışlardır. Her hata, bir 
bilgisizliğin ya da bir yanılmanın sonucudur
91

                                                 
86
 Bowra 1994, 11 
87
 Boardman, Griffin, Murray 1997, 7 
88
 Speake 1994, 504 
89
 Pliny 1938, 175 (Yunanlı’lar dünyayı “kosmos” olarak adlandırdılar. “ Mundus” ise; “mundut”tan 
gelir ve düzgün, zarif anlamındadır.) 
90
 Richter 1970, 24 
 
31


Ölçülülük; sanatçının yaratılarında temel alması gereken bir nitelik olduğu 
kadar bireyin, yaşamını üzerinde kurması beklenen bir idealdi de. Pandora mitini
92
 
hepimiz biliriz. Kutunun içinden, insanlara o zamandan beri sıkıntı veren en belalı 
şeyler çıkmıştır fakat Pandora kutunun kapağını erken kapatmış
93
 ve içinde bir tek 
umut
94
 (elpis) kalmış. “Elpis”; tıpkı latince “spes” gibi beklenti demektir. Üstelik 
hem iyi hem de kötü şeylerin beklentisi, yani umut ve endişe. Bu iki duygunun, 
uğursuzlukların en büyüğü sayılması; ölçülülüğün had safhada yüceltilmesidir
95
.  
Sanat eserlerinin biçimlendirilmesinde etkin rolü olan ışık, Yunan felsefesinin 
biçimli kavramlarını da etkilemiştir
96
. Soyut kavramlara ulaşmak, ancak somut 
gerçekliklerden hareket ederek mümkün olur.  
Eski Yunan halkının gözü bu dünyaya dönüktür. Yunanlı’lar hakkında hiçbir 
şey, onların büyük yaşam enerjisinden daha fazlasını ortaya koymaz. Nesnelerle 
                                                                                                                                          
91
 Goblot 1954, 5 
92
 Hesiod 1974, 5-9 (Tanrılar, insanlardan rızkı saklayıp yeraltına gizlemişlerdi; bir gün çalışıp bütün 
yıl yatmasınlar, öküzlerinin sürdüğü tarlalar boş kalmasın diye. Zeus, kurnaz Prometheus’a kendisini 
aldattığı için öfkelenip ateşi de sakladı ama Prometheus, tanrı görmesin diye bir rezene sapı içine 
koyarak çaldı ateşi ondan. Çok sivriakıllı Iapetosoğlu! dedi tanrı; beni kandırıp ateşi çaldın ama hem 
kendine hem de insanlara büyük bir felakete neden olacak bu. Ateşin bedeli olarak tüm insanlara öyle 
bir kötülük vereceğim ki; bilmeden sevgiyle kucaklayacakları bu şey, onların yıkımına yol açacak! 
Böyle dedi insanların ve tanrıların babası ve topal tanrı Hefaistos’a hemen toprakla suyu 
karıştırmasını buyurdu. Buna, tatlı bir ses ve ölümsüzler kadar güzel görünümlü bir kadın şekli 
vermesini istedi. Tanrıça Athena’ya, ona el işlerini öğretmesini; Afrodit’e, baştan aşağı zerafetle 
donatmasını buyurdu. Tanrı Hermes’ten ise, aldatıcı bir tabiatla donatmasını istedi onu. Tanrılar 
uydular emirlerine Kronosoğlu Zeus’un. Topal tanrı, sevimli bir kadın biçimlendirdi çamurdan. Parlak 
gözlü Athena, süsledi, giydirdi onu. Kharit’ler, altın kolyeler taktılar boynuna. Hora’lar, bahar 
çiçekleriyle taçlandırdılar. Hermes ise, yalanlarla doldurdu yüreğini, aldatıcı bir doğa verdi ona 
şimşek tanrı Zeus’un emrettiği gibi. Ses koydu içine aynı zamanda. Pandora! dedi ona. Çünkü 
Olympos’ta oturan tüm tanrılar bir armağan vermişti ona; insanlara ise bir felaket. Tanrı, Hermes’le 
beraber Epimetheus’a gönderdi bu armağanı. Epimetheus ise, Prometheus’un öğüdünü umursamadan 
aldı Zeus’un kendine yolladığı bu armağanı. Kısa bir süre sonra anladı ki bela artık onundu. O ana dek 
hastalıklardan ve belalardan uzak yaşamış olan insan ırkı, bu kadının getirdiği kapaklı bir kutunun 
içinden çıkan her türlü felaketle tanıştı. Pandora, kutunun kapağını Zeus’un isteğiyle erken kapatınca 
içinde bir tek umut kaldı. Sayısız felaket ve kötülükle doludur hem karalar hem de denizler artık. 
Hastalıklar gün ve gece dolaşır ölümlüler arasında sessizce. Çünkü tanrı Zeus, ses vermedi onlara. 
Yani, Zeus’un arzusuna karşı koyulmaz.)                     
93
 Friedell 1999, 52 
94
 Erhat 1984, 258 
95
 Friedell 1999, 52 
96
 Bowra 1994, 11 
 
32


etkin bir ilişki içinde olmak, Yunan bilgeliğinin özüdür. Tüm hareketliliği ile eylem 
hiçbir zaman mevcut dünyanın alanından ayrılmaz
97
. Homeros’a göre de; gerçek 
yaşam, bu dünyadaki bir bedene bağımlı olarak yaşanandır
98
. Homeros’un 
insanlarının acısı, bu yaşamdan ayrılmakla ilintilidir. Ne zaman ağıt söylense, kısa 
bir ömrü olan Akhileus’tan, insan neslinin hızlı değişiminden, kahramanlar 
döneminin kapandığından bahsedilir. Yaşamı sürdürme arzusu ne bir amele ne de 
büyük kahramanlar için onursuzluk değildir
99
. Odysseus’ta, Akhilleus’un ağzından 
dile geldiği gibi: “…Ballandırma bana ölümü, şanlı Odysseus, bütün geçmiş göçmüş 
ölülere kral olacağıma, el kapısında kulluk edeydim keşke, varlıksız, yoksul bir 
çiftçinin yanında ırgat olaydım”
100
…   
Hayata ve yaşamaya dönük bu dünya görüşü, Eski Yunan sanatının dinsel 
içerikli tasvirlerinde de biçimlendirici rol oynar.  
Kişiliğin varlığını öteki dünyada korumasına ilişkin savın, sanat ile din 
arasında uzun süreli bir birleşme alanı yarattığını biliyoruz. 
Çoğu kez özellikle sanatın kendini tümüyle dinsel içeriklere adadığı 
izleniminin uyandığı zamanlarda, nesnel oluşumlarda sanatın dinden çözülüşü en 
açık biçimde belirginleşir. Sanat yapıtı, dinsel içeriği o denli alabildiğine ve kesin 
dile getirir ki; sözü edilen içerik bu kesinlik içerisinde artık kavranabilirliğin 
sınırlarını aşar, öteki dünya için bir araç ve bir yol olarak düşünülen, kendi içerisinde 
bütün oluşturmuş bir bu dünyaya dönüklüğe kavuşur. Doğumuna yol açan nedenden 
                                                 
97
 Eucken 2003, 21 
98
 Kranz 1984,  
99
 Nietzsche 2005, 42 
100
 Homeros 2005, 211-212 (Destanın onbirinci bölümünde ölüler ülkesine varan Odysseus, burada 
Agamemnon, Akhilleus ve Aias ile karşılaşır)  
 
33


Yüklə 1,11 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   51




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə