60
ardından iyilik ve kötülük arasındaki nihai savaĢ olan Armageddon
gerçekleĢecekti. (Ġsrail‟de Celile bölgesinde yer alan Megiddo Tepesi
-Har
Megiddo
‟nun
bu savaĢın yaĢanacağı yer olacağına inanılmaktadır)
.
Sonuçta
kötüler yenilecek ve Ġsa Mesih tekrar dünyaya inecekti
r. Bu senaryo
sonucunda Yahudiler yaĢanan savaĢta büyük kayıp verecek en nihaye
tinde
Ġsa Mesih geldiğinde Hıristiyanlığı kabul etmeyenler, diğer inançsızlar gibi
ölecektir (Çağlayan, 2010: 276).
Yahudiler, bu senaryoda kendilerine düĢen payın yok olmak olduğunu
bilseler de bu durum Evangelistlerle ittifak yapmaya engel teĢkil
etmemek
tedir. Zira iki grubun da inancı, temel noktalarda uyuĢmaktadır. Bu
ittifak Yahudilere, Ġsrail‟i savunmada güç kazandırmaktadır (Çağlayan, 2010:
277).
Yapılan araĢtırmalar, ABD‟de Evangelizmin önemli boyutlara ulaĢtığını
göstermektedir. Gallup tarafından 2004‟te yapılan bir araĢtırmada ABD
halkının %41‟inin kendilerini “yeniden doğmuĢ” ya da Evangelist olarak
tanımladığını ve bu oranın 2003 yılında da %42 olduğu düĢünüldüğünde, bu
oranlarda yıllar içinde büyük değiĢimler olmadığını ortaya koymuĢtur. Aynı
ar
aĢtırmada, ankete katılanlar içinde Cumhuriyetçilerin %52‟si, Demokratların
%36‟sı ve bağımsızlara oy verenlerin ise %32‟si Evangelist olduklarını ifade
etmiĢtir (Winseman [web], 2005). AraĢtırmanın da ortaya koyduğu üzere;
ABD halkının yarıya yakınının ke
ndilerini Evangelist olarak nitelendirmesi,
dolaylı olarak bu kiĢilerin Ġsrail‟e sempati ile baktığını da göstermektedir.
ABD‟de Evangelistler tarafından kurulmuĢ CIPAC (Christian’s Israel
Public Action Campaign-
Hıristiyanların Ġsrail Halk Eylem Kampanyası) adlı
örgüt, ABD Kongresinde, Ġsrail için lobicilik faaliyetleri yürütmektedir.
CIPAC‟ın savunduğu görüĢleri aĢağıdaki gibi sıralamak mümkündür (CIPAC
Ġnternet Sitesi
[web], 2010):
61
CIPAC, güncel terörizme karĢı ABD
-
Ġsrail iliĢkilerinin güçlendirilmesi
g
erektiğini savunur.
CIPAC, Ġsrail Devleti ve halkının Ġncil‟de yer alan kehanetler içinde yer
aldığına inanmıĢtır ve CIPAC, Yahudi ve Hıristiyanların ABD ve bütün
dünyadaki temsilcisidir.
Ġsrail‟in varlığını sürdürmesi için Filistin Devleti kurulması sakıncalıdır.
Bu durum aynı zamanda, ABD‟nin güvenliği için de gereklidir. CIPAC,
Ġsrail yanlısı bir komite olmasına rağmen, iki devletli çözüme karĢı
çıkmaktadır.
CIPAC‟a göre, ABD‟nin Ġsrail‟e olan desteği, ABD‟nin çıkarına olmakla
beraber aynı zamanda Hıristiyanlar için görev ve sorumluluktur.
CIPAC, ABD Kongresinde ABD-
Ġsrail iliĢkilerinin güçlü olması
gerektiğini savunan kayıtlı tek lobidir. CIPAC, aynı zamanda diğer seküler
tabanlı Ġsrail yanlısı lobi kuruluĢlarından farklı olarak Kutsal Kitap ekseninde
faaliyet göstermektedir. Kayıtlı lobi olması, Ġsrail için resmi olarak lobicilik
faaliyeti yürütülmesine imkân tanımaktadır. Yukarıda da bahsedildiği gibi en
temel argümanları tek devletli Ġsrail‟dir. Filistin Devletinin kurulmasına karĢı
çıkmaktadır ve Kongre ve ABD BaĢkanlarına bu yönde baskı yapmaktadır.
Ġsrail
-
Filistin sorununun çözümünde bağımsız bir Filistin Devleti yerine dıĢ
iĢlerinde bağımlı ve ordusu olmayan özerk bir Filistin oluĢturulması
gerektiğini savunmakta; ayrıca, FKÖ‟ye yönelik ABD yardımının kesilmesini
ve Ġsrail‟e BM‟de tam temsil hakkının verilmesini talep etmektedir (Çağlayan,
2010: 282-286).
Sonuç
olarak Evangelistlerin Ġsrail‟e kutsal kitaplarda yer alan
hükümler doğrultusunda bir yakınlık duyduğu ve sahip oldukları kaderci
anlayıĢ
sebebiyle bu hükümlerin gerçekleĢmesi için ellerinden gelen çabayı
gösterdiklerini ifade etmek mümkündür. ABD‟de 50 milyonu aĢkın Evangelist
bulunduğu düĢünüldüğünde, bu rakamın ABD politikalarını etkilemede ve
Ġsrail yanlısı politikalar izlemede yeter boyutta olduğu ortadadır. Ayrıca
62
CIPAC örneğinde Evangelist kuruluĢların, lobicilik faaliyetleri ile de ABD
-
Ġsrail
iliĢkilerinin Ġsrail‟in çıkarları doğrultusunda yürütülmesinde etkili olduğunu
söylemek mümkündür.
4.
YENĠ MUHAFAZAKÂR ĠDEOLOJĠ VE ĠSRAĠL BAĞ
LANTISI
Yeni muhafazakârlık var olan siyasi eğilimlere göre çok farklı
anlamlarda kullanılmaktadır. Bunda da yakın dönem ABD politikalarının yeni
muhafazakârlıkla iliĢkilendirilmesinin etkisi büyüktür. En genel ifadelerle yeni
muhafazakârlık; ABD‟nin, demokrasi ve liberal değerlerin yaygınlaĢtırılması,
ABD hegemonyasının devamı ve bunun gibi gerekçelerle askeri güç
kullanımını da içeren yöntemlerle, çıkarlarının ve ahlaki değerlerinin
muhafazasını ve geliĢtirilmesini ifade etmektedir (Kagan, 2008: 14
-15). Bu
anlamda yeni muhafazakârlığın ahlaki değerlere yaptığı vurgu sebebiyle
idealist, askeri güce verdiği önem sebebiyle de realist görüĢleri bünyesinde
barındırdığı; iki görüĢü de harmanladığı söylenebilir. Ayrıca bu görüĢlerin
ABD dıĢ politikasında aslında çok da yeni bir kavram olmadığı önceki
dönemlerde de etkili olduğunu söylemek mümkündür.
Henüz BM AntlaĢması imzalanalı iki yıl olmuĢken, BaĢkan Harry
Truman, 12 Mart 1947‟deki konuĢmasında “Bu antlaĢmanın, ABD‟nin dıĢ
baskılar ya da silahlı azınlıklar tarafından sindirilmiĢ durumdaki özgür
halklara destek politikası olması gerektiğine inanıyorum” sözleriyle ifade ettiği
Truman Doktrini ile Sovyet baskısı altında kalan halklara destek olacağını
müjdeliyordu. Nitekim bu kapsamda Yunanistan ve Türkiye‟ye
yardımda
bulunmuĢtu. Kennedy döneminde de benimsenen bu görüĢ, özellikle Batı
yarımkürede uygulanmaya devam edilmiĢtir. Aynı Ģekilde, Reagan Doktrini
de Breznev‟in Komünist propagandasını ve totalitarizmi reddetmektedir.
Reagan Doktrini, diktatörlük ve Sovyet rejimlerine karĢı güç kullanımı ile
baskı altındaki rejimlere, soykırım ve iĢgale karĢı da ABD yardımını
onaylamıĢtır (Kirk Patrick ve Gerson, 1991: 20
-
26). Buna göre demokrasinin
Dostları ilə paylaş: |