vustralya, Yeni - Zelanda, Güney Af-
rika, Ghana, Seylan, Malaya, Pakis-
tan, Hindistan ve muhtar, Rodezya-
nın buna razı olmaları lazımdı Bu
da 3 Mayısta toplanacak olan Com-
monwealth Başbakanları Konferan
sından önce olamazdı. O zamana ka
dar Kıbrıs müstakil olursa, İngilte
re 3 Mayısa değin Adaya Common-
wealth üyesi muamelesi yapmağı
kabul edecekti.
Tek Liste
akariosla Küçük bu işlerle meş
gulken Anayasa Komisyonu üye
leri Erimle Çatsos da Lausanne'da
müşterek müşavir Maurice Bridelin
yanında toplanmışlardı. Komisyon,
Anayasa metninin son şeklini göz
den geçiriyordu. Bu arada, Cemaat
Meclislerinin vergi koyma yetkisine
dair Türklerle Rumlar arasında
mevcut ufak bir ihtilaf da halledile
cekti.
Fakat, Dr. Küçük Londra ikame
tinde pek de rahat edemedi. Kıbrıs
Türktür Partisi ile Federasyon, tek
liste istiyorlardı. Tek listeye karşı
başka liste veya hatta müstakil a-
day çıkarmak vatana ve Türk men
faatlerine ihanet etmek demekti.
Liste ilân da edilmişti. Küçük parti
sinin bütün adamları listede yer al
mışlardı. Listenin en önemli tarafı,
Federasyon Başkanı Denktaşın -pek
yerinde olarak- Temsilciler Meclisi
yerine Türk Cemaat Meclisine aday
gösterilmesiydi. Ayrıca, Denktaşın
selefi Faiz Kaymak da Temsilciler
Meclisine değil, Cemaat Meclisine
aday gösteriliyordu. Bütün zorluklar
da buradan geliyordu. Faiz Kaymak,
Cemaat Meclisine değil, Temsilciler
Meclisine üye olmak istiyordu. Ce
maat Meclisine ait listeye sokulur
ken kimse onun rızasını almamıştı.
Magusa halkı da aynı kanaatteydi.
Bu durumda, Kaymak müstakil aday
olmak kararındaydı. Üstelik, Faiz
Kaymak gibi bir şahsiyeti ihanetle
ithama imkân da yoktu. Faiz Kay
mak müstakil aday olursa, Küçükün
muhaliflerinin bundan cesaret bu
lup bütün, tethiş havasına rağmen,
hemen her seçim bölgesinde aday
lıklarını koymaları muhtemeldi. Fa
kat bunun da çaresi bulunacak, se
çimler tehir edilecekti. İstiklâl bile
tehir edilmemiş miydi? Bu suretle,
muhalifleri karşısında vakit kaza
nan sadece Başpiskopos Makarios
değildi; Dr. Küçük de aynı şekilde
vakit kazanıyordu. Lefkoşeye dönün
ce tek liste çıkması için her türlü ça
reye başvurulacaktı. Makariosla Kü
çükün yüksek menfâatleri, sadece
Commonwealth işinde birleşmiyordu;
sadece iktisadi yardım işinde de bir
leşmiyordu. Artık, iki eski düşmanın
iktidarda kalmak için de menfaatleri
birdi.
HAVACILIK
Kazalar
Caravelle faciası
eride bıraktığımız haftanın başın
da salı günü, geceyarısına iki-
buçuk saat kala, Adana Sivil Hava
Alanının durumu cidden görülmeğe
değerdi. Saat 17.30 da Kıbrıstan ge
lecek THY nın -ART- uçağı ile An-
karaya ve İstanbula gidecek yolcu
lar sabırsızlık ve asap bozukluğu
içinde saatlerden beri beklemektey
diler. Saat 13.30 da Dakota tipi çift
pervaneli Art uçağı Kıbrısa müte
veccihen havalandıktan sonra, Si
lifke üzerinde kısa mesafe telsizi
yandığından geri dönmüş ve Adana-
ya kazasız belâsız fakat müşkilâtla
inebilmişti. Ankaradan tahrik edilen
diğer bir Dakota, çift pervaneli Bas
uçağı, Artın yarıda kalan seferini
tanbula gitmekten vazgeç!" Bayan
Koçer korkuyla tepeden inme ısra
rın nedenini sorunca, Ankarada E-
senboğa Hava Alanı civarında 42
dakika önce bir uçağın düştüğünü
ve hiç kimsenin kurtulamadığını öğ
rendi. Kara haber alanda bekleşen
Ankara ve İstanbul yolcuları ara
sında derhal yayıldı. Esasen olup
bitenlerden maneviyatları sıfıra in
miş olan yolcuların ekseriyeti, bi
letlerini derhal iade ederek, arkala
rına dahi bakmadan oradan uzak
laştılar.
"Kıyamet kopuyor!"
ynı meşum gece Ankaraya 13 ki
lometre mesafedeki 40 haneli, 250
nüfuslu Karacaören köyü sakinleri,
ağıllara topladıkları hayvanlarını son
bir defa gözden geçirmişler ve yatma
ğa hazırlanmak maksadıyla toprak
Caravelle'in kazadan sonraki hali..
Hayrolmayan encam..
tamamlamak üzere yola çıkmıştı. A-
lan idarecileri kesin ve sahih bir
malûmat veremediklerinden, yolcu
larla aralarında zaman zaman tadsız
münâkaşalar kendisini göstermişti.
Yolcular, Artın Kıbrıstan dönmesini
beklerlerken çalan bir telefon zili,
gergin havaya tuz biber kattı. Se
miha Koçer isimli üç çocuk anası bir
İstanbul yolcusu, Ankaradan aranı
yordu. Bayan Koçer, erkek kardeşi
nin perşembe günü yapılacak düğü
nü için seyahati göze almıştı. Ara
yan, Bayan Koçerin uçağının Anka-
radaki tevakkufu sırasında kendisi
ni karşılamak için Esenboğa Hava
Alanına giden diğer erkek kardeşiy
di. Sesi son derece heyecanlıydı, "A-
man ablacığım" diyordu. ''gel sen İs-
damlı evlerine dönmüşlerdi. Hava
karlı ve yağmurlu, gök hafif sisliy
di. Rüzgâr esiyor ve soğuk ilikleri
donduruyordu. Saat tam 20.48 de,
eteğinde bulundukları Sarpbel tepe
sinde seri halinde tarrakalar duydu
lar. Sarpbel tepesi ateş içindeydi. Mu
azzam alevler, kasvetli gecede alçak
bulutlardan aksediyordu. Sanki yer ye
rinden oynamıştı. Dünyanın başlarına
yıkıldığını zanneden köylüler deh
şetle ayağa fırladılar. Çocuklar fer
yada başlamışlardı. Yaşlılar "Kuy
ruklu yıldız düştü" diye bağırdılar
"Kıyamet kopuyor!"
Köylülerden, cesurları tecessüsle-
rini yenmek maksadıyla hadise ma
halline gittikleri zaman, Amerikalı
ların "Boeing -707" si, İngilizlerin
AKİS, 27 OCAK 1960
20
G
A
M
pecya