Yazı işleri: Rüzgarlı Sokak Ovehan Kat daire Tel : 18992 P. K. 582 Ankara • İdare



Yüklə 0,97 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə22/23
tarix19.07.2018
ölçüsü0,97 Mb.
#56882
növüYazı
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   23

KİTAPLAR 

hemen dikkati çeker. Yalnızdır. Et­

rafında erkekler pervane olmakta­

dırlar. Derken birisi ile tanışır. Bu 

genç, yakışıklı, iri yarı bir matador­

dur. Bir boğa döğüşçüsü. Drago adlı 

Matador ile Sanera otelin rufunda 

dans ederler, sonra bir otomobil ge­

zisi ve Suzan Sözenin kalemiyle de­

niz kenarında şu manzara: "Drago 

spor arabasını bir roket hızıyla kul­

lanıyor. İlerliyoruz çılgın bir sürat­

le. Duruyoruz nihayet. Hızdan hâlâ 

başım dönüyor. Gözlerim kapalı du­

ruyorum. Arabanın kapısını açıyor 

Drago. İniyorum. Kayaların arasın­

da bir sahil. İnsanın içini gıcıklayan 

dalga hışırtısı. İlerliyoruz kol kola 

kumlarda. Yüksek topuklarım kum­

lara batıyor. Atıyorum papuçlarımı 

ayağımdan. Tabanlarımın altında 

kum. yumuşak, ılık. Yere çömelip 

oturuyoruz. Üzerimize, sessiz bir 

yağmur gibi inen mehtap. Drago ya­

vaşça saçlarımı kaldırarak ensemi 

öpüyor. Devam et, Drago. Yanılmı-

yorsun. Benden beklediğin zevkin ay­

nısını senden almağa gelmiş hür 

bir dişiyim. Titriyorsun. Ben de öyle­

yim. Elektriklenmiş vücutlarımız sa­

bırsız... 

Günlerden beri Drago ile yaşıyo­

rum." 

Hemen bu satırların altında Su-



zan Sözen bir başka pasaja geçmek­

te ve şöyle yazmaktadır: "Fakat 

alâkam sadece Matadorla değil. Bir 

tek erkeğe bağlanmış olmak devri 

zihnimin çok gerilerinde kalmış. Bir 

başka erkek, daima bir başka erkek. 

İsimlerin ehemmiyeti yok. Kıymetle­

rin ehemmiyeti yok. Unutulabilen 

hiçbir şeyin ehemmiyeti yok. Mak­

sat Hürriyet ". 

Dragodan sonra Sanera, Zornoyu 

bulmuştur. Zorno yarış atı yetiştiri­

cisi, dünyaca maruf - tabii, Suzan Sö­

zenin dünyasınca maruf- haralara 

sahip bir zengin, Saneranın Zorno ile 

yatıp kalkması da bir hafta, hadi 

bilemediniz on gün sürer. Sonra Sa­

nera dünyâca maruf haralardan ka­

çar. Bu haraların hemen bitişiğinde 

bir şeker kamışı çiftliği vardır. Kal­

kar oraya gider. Orada zencilerin 

çalışmalarını görmüş, onların hayat 

tarzlarına hayran kalmıştır. Ona 

göre zenciler çalışırlar, yemek yer-

ler, sevişirler ve uyurlar. Sanera da 

onlar gibi olmak ister. Gider, çiftliğe 

amele olarak girer. Ama güzeldir, ki­

bardır ve beyazdır. Dikkati çeker. 

Orada ona önce çiftlik kâhyası Ke-

ribat, daha sonra iri yarı bir zenci 

delikanlısı olan Matho sahip olurlar. 

Saneranın günleri bu kuvvetli kolla­

rın arasında, samanlıklarda, çimen­

ler üstünde, sazlıklarda, kirli kulü­

belerde sevişmekle geçer. Ancak 

AKİS, 27 OCAK 1960 

Sözenin romanı: Sanera 

Yat, kalk, yat, kalk. 

günün birinde çiftliğin efendisi ge­

lir ve derhal Senarayı görür. Keribat, 

Matho bir kenara atılırlar. Razminar 

-çiftliğe adım veren sahip- Sanerayı 

alır götürür. Bir müddet de o, Sane­

ranın sahibidir. Ama Sanera Razmi-

narın günlerini karısı ile paylaşma­

sına dayanamaz. Bir karnaval gecesi 

oradan da kaçar, gece sabaha kadar 

türlü koyunlara girer çıkar. Sabah, 

serserilerle beraber ıslahaneye atıl­

mıştır. Orada hapishane müdürünün, 

daha sonra da doktorun tadına ba­

kar. Doktorla elbirliği edip kaçar, 

Çöllerde başıboş yürürken bir der­

vişe rastlar. Bir müddet onunla yol­

culuk eder. Bir mağarada bu dervişi 

de baştan çıkarır. Derken onu da 

bırakır, bir kervan başının yanına 

sığınır. Çölde, çadırlarda onunla 

şehvet geceleri geçilir. Neticede ker­

vanın yolu üstündeki bir manastıra 

kapılanır. Oraya şifa bulmağa gelen 

hastalardan Ruytaysung adlı aşire-

tin reisinin oğlu Nut ile tanışır. O-

nunla birlikte aşiretin olduğu yere 

giderler. Nut, Sanera ile evlenmek 

isterken, Sanera Nutun babası Na-

onla kırıştırır. Düğünün olacağı ge­

ceyi kayınbabası ile bir yatakta ge­

çirdikten sonra da kaçar gider. Gün­

lerce yürüdükten sonra bir nehir kı­

yısına gelir. Nehirde sandalı ile giden 

Oka adlı bir yerli kayıkçı görür. O-

nun sandalına biner, tabii ona da 

koynunu açar. Kayıkla deniz kena­

rına kadar giderler. Sanera orada 

Okayı da bırakır, denize atlayıp ka­

çar. Kendisini baygın halde bir ba­

lıkçı kayığında bulur. 13-14 yaşında 

bir delikanlı ile dedesi kendisine 

bakarlar, beslerler, bir müddet son­

ra Saneranın bindiği kayık bir gemi 

ile karşılaşır. Gemi Güney Kutbuna 

-Suzan Sözen burada nasıl olmuşsa 

olmuş, mekânın adını vermiştir- bir 

keşif heyeti götürmektedir. Sanera 

hemen gemideki genç kâşif Liharn 

ile kırıştırır. Gemi Güney kutbuna 

varır. Sanera orada da keşif heyeti­

nin asıl başkanı ile karşılaşır. Bir 

müddet de ona ve yıllardır kutuplar­

da kadınsız yaşıyan erkeklere karı­

lık eder. Günün birinde buradan da 

bıkıp yeniden bir gemi ile sonu bilin­

meyen maceralara doğru yol alır. 

İşte Suzan Sözenin 176 sayfalık 

Sanera adlı romanının kısa hikâyesi, 

bu ipe sapa gelmez yatak macerala­

rıdır. Suzan Sözenin bütün kitapları 

gibi Sanera da, genç kız ve erkek ço­

cukları bulunan babalar tarafından 

eve sokulması yasak edilecek kitap­

lardan biri. Okuyucuya ne edebi, ne 

bedii zevk kazandıracak bir eser. Yu­

kardan aşağı yatak edebiyatı. O da, 

tepetaklak edilmiş cümleler, imlâ 

kaidelerine tepeden bakan anlaşıl­

ması güç bir dilden edebiliğini alan 

bir edebiyat Suzan Sözen "Kalp! 

Et ve kan parçası, ve içinde her şe­

yimiz! Hükmetmek isteriz onunla 

saadetin son zirvesine kadar!" de­

yip de kelimeleri, noktaları, virgül­

leri, nidaları peş peşine sıraladı mı 

Büyük Edebiyat tamamdır! 

Sanera tipini yaratan Suzan Sö­

zenin, Saneranın yatıp kalktığı sa­

yısız erkek tipini çizerken renk, mil­

liyet, ırk gibi şeylere aldırmamasına 

rağmen bilhassa bir noktaya dikkat 

ettiği hissediliyor. Saneranın hayran 

kaldığı ve hemen her kahramanda 

bir parçası anlatılan erkek tipi şöy­

lece çizilebilir: Arkaya doğru düz ta­

ranmış kızıla çalar kumral saçlar, 

(S: 108) Mütenasip bir vücuda tıpa­

tıp oturan dar elbiseler, (S: 100) iri 

eller (S: 50, 103) ve dik bir yaka 

(S: 165) 

Tabii, parlak bir zevk değil ama, 

zevk işte. 

31 

« Y O R G U N L A R » 

— Hikâyeler — 

Erdal Öz 

1. Şubatta çıkıyor. 

Dört renkli kapak içinde 

250 KURUŞ 

Ödemeli olarak ve 250 kuruş­

luk posta pulu karşılığında 

gönderilir. 

İsteme adresleri: 

İstanbul'da: a dergisi - P.K.: 3 

Aksaray. 

Ankara'da: E. Öz - Yüksel Cad. 

16/5 — Yenişehir. 

pecya



Yüklə 0,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   23




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə