KİNDÎ, FELSEFEYİ KABULÜ VE KONUMLANDIRMASI
21
alanına girer. Bu durumda kendi mantıklarına göre onların
da felsefe yap-
maları bir zorunluluktur.”
29
“Sen (felsefî) olan bu ön bilgileri iyi öğren ki bunlar, gerçekleri bulman-
da sana kılavuz, bilgisizliğin karanlığından ve tereddüdün verdiği sıkıntı-
dan kurtulmanda akıl gözünü aydınlatan bir meşale olsun.”
30
Felsefe veya metafizik, insanın zihinsel karmaşıklığını ve gönül çelişki-
lerini kendi yöntemi ile izale eder. Kindî metafizik yapmak için fizik ge-
rekli değil dese de pratikte metafizik yaparken fiziği kullanmıştır.
f. Metafizik Aklilik
“Akla göre açık seçik olan bir bilginin, somut kavramını arayan kim-
se-tıpkı yarasanın güneş ışığındaki açık seçik nesneleri görmediği gibi
onu göremez.”
31
Bu ifadeler çok önemlidir. Çünkü bu ifadeleri ile Kindî,
felsefî/metafizik bilgilerin somut varlıklara ilişkin bilgilerden daha kavî ve
hakikate daha yakın olduklarını savunmaktadır. Bunun için de; “ bir ilim
dalında araştırma yapanların öncelikle o ilmin alanına
giren şeylerin sebep-
lerinin ne olduğunu araştırmaları gerekir.” der.
32
Biraz önce ifade ettiğimiz
üzere her ilim dalı kendi bağlamında ve tabiri caiz ise kendi ontolojik hin-
terlandında kendisini konumlandırmak zorundadır. Birbiriyle ilişkileri ol-
mayan ilimleri birbirlerine temel yapmak; meseleleri karmaşıklaştırdığı
gibi o ilim hakkında olumlu sonuçlara ulaşmak da mümkün olamamakta-
dır.
Kindî, bu durumu şu ifadeleri ile ortaya koymaktadır. “Fizik (tabiiyât)
değişenin, metafizik ise değişmeyenin ilmini verir.
Bir şey kendisinin sebe-
bi olamaz, değişmenin sebebi değişme, değişenin sebebi de değişen değil-
dir.
33
Her bilgi alanını diğerlerinden ayıran kendine özgü bir metodu vardır.
Her ilim kendi metodu ile kendisini ortaya koyar. Birbirleriyle ilgili ve
ilişkili olmayan metotları birbirlerine karıştırmak kargaşa ve düşünsel kao-
sa sebep olmaktadır. Bununla beraber her ilim,
diğerini destekler durumda-
dır. Hiçbir şey mutlak anlamda diğerinden bağımsız değildir. Ancak her
şeyi ontolojik konumunda değerlendirmek gerekir. Bu sebeple, “metafizik-
te duyu ve analojiyi, tabiat ilminin ilkelerinde kıyası, belâgatta ispatı ve
ispatın ilkelerine ait bilgilerde ispat metodunu kullanamayız.”
34
29
Kindî, “İlk Felsefe Üzerine”, 142.
30
Kindî, İlk Felsefenin Birinci Bölümün İkinci Kısmı, (
Felsefi Risâleler Kitabı İçinde),
146.
31
Kindî, İlk Felsefenin Birinci Bölümün İkinci Kısmı, 146.
32
Kindî, İlk Felsefenin Birinci Bölümün İkinci Kısmı, 147.
33
Kindî
, İlk Felsefenin Birinci Bölümün İkinci Kısmı,
147.
34
Kindî, İlk Felsefenin Birinci Bölümün İkinci Kısmı, 148.
DİYANET İLMÎ DERGİ
·
CİLT: 54
·
SAYI: 2
·
NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2018
22
g. Vahyi Bilginin Aklî Bilgiyi Kuşattığı ve Ondan Önce Olduğu
“Şanı yüce Allah’tan getirdiklerinin hepsi, aklın verilerinde
(el-mekâyîsû’l-akliyye) mevcuttur. Öyle ki, bütün insanlar arasında
bu ger-
çeği ancak akıldan yoksun olanlar ve cehâlete boğulanlar inkâr edebilir.”
35
“Peygamberin Allah’tan aldıklarının yorumunu yapan din ve akıl sahip-
lerine karşı çıkılması, açıkça onların buna karşı çıkanların ayırt etme gücü-
nün zayıf olduğunu gösterir. Vahyin dili kendi başına yorum yapma kabili-
yetine sahiptir. Hatta bir tek kelimede bile zıddını çıkarmak mümkündür.”
36
Bu husus göstermektedir ki, vahyi yorumlamak gereklidir. Bunu da Kin-
dî’ye göre en iyi yapacak olan felsefî nosyona sahip filozoflardır. Ancak
her yapılan yorum, muhterem olmakla beraber hiçbir yorum din değildir.
“Ey cahil insan Bu âlemde kalışının sadece bir an olduğunu sonra ger-
çek âleme intikal edeceğini ve orada sonsuza dek kalacağını bilmez misin
Şanı Yüce Yaratıcı’nın iradesiyle sen bu
dünyada sadece bir yolcusun
Bütün filozoflar bunun böyle olduğunu öğretmiştir. Biz de nefsin basit
bir cevher olduğunu onların görüşlerinden öğrendik”
37
Bu metinden de an-
laşıldığı üzere ebedi ve yok olmayacak olana, ancak filozofların akıl yürüt-
meleri ile ulaşılabileceğini öğreniyoruz ki, bu husus filozoflara göre Al-
lah’ın Kitabı yorumlandığında en güzel şekilde ortaya çıkmaktadır/çıka-
caktır. Aynı zamanda basit olan nefsin ihtiyacının da basit yani aklî olması
gerektiğini anlamış olmaktayız.
Yukarıda anlatılan felsefî yöntem şudur: “Hayatıma
yemin olsun ki, iste-
diğin şey, (Aristo’nun felsefi sistemi ve eserleri) felsefenin anlaşılmasına
yardımcı olma açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü bunun açıklan-
ması aydın, dengeli, gerçeğin bulunacağı yerleri araştıran ve yaşayanlara
yararlı olan kimselerin felsefeye olan aşklarını artıracaktır. Yine bunları öğ-
renmek felekî akla (melekût âlemine) ulaşmanın yolunu aydınlatacak, nef-
sin onu idrake yol bularak sevmesini sağlayacaktır. Ayrıca nefsin-ölümün
ağırlığına katlanırcasına-duyduğu sıkıntıya karşı dayanma gücünü artırır.”
38
Nicelik ve niteliğin bilgisinden yoksun olan birisi “İlk ve ikinci cevher-
lerin bilgisinden de yoksun sayılır. (Fakat onlar/bunlar) mertebe bakımın-
dan insanın isteme ve çabasına gerek kalmadan zamansız olan ilahî bilgi-
den (vahiy) aşağıdadır. Şanı Yüce Allah’ın peygamberlere özgü kıldığı
bilgi bu tür bilgidir. Yani istemeden (vehbi olarak) çaba harcamadan, araş-
tırma
yapmadan, matematik ve mantıkî çarelere başvurmadan zamansız
oluşan bilgidir. Gerçekte bu bilgi; şânı yüce Allah’ın, hakkı (yani vahyi
35
Kindî, “Göklerin Allah’a Secde ve İtaat Edişi Üzerine”,
Felsefi Risâleler içinde, 229.
36
Kindî, “Göklerin Allah’a Secde ve İtaat Edişi Üzerine”,
Felsefi Risâleler içinde, 229,
230.
37
Kindî; “Nefis Üzerine”,
Felsefi Risâleler içinde, 247.
38
Kindî, “Aristoteles’in Kitaplarının Sayısı Üzerine”,
Felsefi Risâleler içinde, 268-
269.