43
İbn Sînâ, dünyanın Tanrıyla birlikte ezelî olduğunu kabul eder, çünkü hem
madde hem de form Tanrıdan ezelî olarak taşar. (Aslında İbn Sînâ evrenin ezelîliğini
iddia etmemiştir. Bu bir yanlış anlamanın sonucu olarak günümüze kadar gelmiştir.
Ona göre evren, öz (zat) itibariyle Tanrı‘dan sonradır. Böyle olduğu içindir ki Tanrı
zorunlu, evren mümkün varlıktır.) Dahası o, Tanrının yaratma eyleminin ezelî sudûr
veya dünyadaki yaratılış sırası anlamına geldiğini ifade eder; çünkü bu sudûr sonuçta
değiştirilemez akli zorunluluk karakterine sahip olan Tanrı‘nın ussallığına zemin
hazırlar. Plotinus fizik evrenin Dünya Ruhu‘ndan sudûr ettiğini iddia eder; fakat onun
bu düşüncesi İbn Sînâ‘nın dünyanın ezelîliği konusundaki düşüncesi kadar açık
değildir. Plotinus‘a göre Bir, Nous ve Dünya Ruhu‘nun üçü de ezelidir. Ancak ne
Plotinus ne de İbn Sînâ Nous, Dünya Ruhu ve dünyadaki aklî varlıkların ezelîlikleri
konusunda bir eşitlik öngörmüşlerdir. Gazalî, dünyanın ezelîliğine ilişkin delil
hakkındaki tutarsızlığa işaret ederek,
Tehâfütü’l- Felâsife isimli kitabında dünyanın
ezelîliği fikrini reddetmiştir. Ona göre sudûr teorisinin tamamı basitçe havada kalan
bir iddia ve spekülasyondan
ibarettir, arkasında mantıksal bir temel de yoktur.
84
Başta Gazâlî (ö.1111) olmak üzere sudûr teorisi İbn Rüşd (ö.1198), Ebü‘l-
Berekât el Bağdâdî (ö.1152) ve Takıyyüddin İbn Teymiyye (ö.1328) gibi kelamcı ve
filozoflarca çeşitli açılardan eleştirilmiştir. Şöyleki:
Allah‘ın varlığını ve O‘nun kendi zâtını bilmesini kâinatın O‘ndan taşıp
çıkması için yeter sebep saymak, diğer bir ifadeyle sudûr olayının zorunlu olduğunu
84
Nabi, a.g.m., ss.226-227.