1 72 Mark R. Cohen
Ortaçağ Hıristiyanlarının, toplumsaldüzenden ve imansızın
ve uyumsuz Hıristiyanın bu düzendeki 'yerinden söz etmenin
çeşitli yollan vardı.
Sınıftan
çok
statünün
bilincindeydiler. Düşü
nürler, hiyerarşi gereğince -kim kimin üstündedir- konuştular.
Georges Duby, ortaçağ Hıristiyanlığındaki hiyerarşik "üç düzen"
(dua edenler, savaşanlar ve çalışanlar) kavramıyla ilgili çalışma
sının başlangıcında, toplumsal düzenin "zorunlu eşitsizliği"ni be
timlemek, için Papa Büyük Gregory'nin sözlerini aktarır:
İlahi kudret çeşitli dereceler ve ayrık düzenler [ordines]
kurmuş; öyle ki, küçük büyüğe saygı ve büyük de küçüğe sevgi
gösterirse, o zaman çeşitlilikten gerçek uyum ve bağlılık çıkar.
Aslında, toplam farklılık düzeni himaye etmeseydi cemaat varlı
ğını sürdüremezdi. Melekler ordusu örneği, yarahlanın eşitlik
çinde yönetilemeyeceğini bize öğretir; güç ve düzen bakımından
birbirinden ayrılarak açıkça eşit olmayan melekler ve baş melek
ler vardır.s Jeffrey Burton Russel'in ortaçağ Hıristiyan toplu
mundaki "hak düzeni" ilkesini betimlemesi; Dumont'un formü
lasyonunu tamamlar:
Üç toplumsal hiyerarşi vardı: Feodal-monark, kent ve eccle
siastik. Bu düzenli toplumda her kurumun ve her bireyin liber
taslan vardı. Libertas'ın anlamı, bugünkü 11özgürlük11ün anla
mından oldukça farklıydı. Bir bireyin, toplumdaki uygun yerini
işgal etme hakkı -ve yükümlülüğü- demekti.6
Toplumsal yapısı bakımından ortaçağ İslam'ın tanımlamak,
Hıristiyanlığı tanımlamaktan daha zordur. Modem bilimsel ça
lışmaların önemli bir bölümü, Bah'yla benzeştirmelerin nasıl işe
yaramadığını göstermeye çalışmaktadır. Feodalizm ve korpo
rasyon, Avrupa toplumunun temel karakteristikleridir ve bunla
rın,
en azından Bah'da ve ortaçağın klasik yüzyıllarında bilindiği
şekliyle İslam'da bulunmadığına inanılır. Diğer yanda, hiyerarşi
nosyonu, İslam' a da uygulanabilir -ihmal edil�ş olsa da. 11İsla.m
ve toplumsal düzen11le ilgili bir tarhşmanın başlangıcında önde
Haç ve H i lal Altı nda Ortaçağda Yah u d i l e r 1 73
gelen bir Müslüman tarihçi, "hiyerarşiler sorunu, biraz farklı
'toplumsal sınıflar' bakış açısı dışında oryantalistlerin nadiren
değindikleri konulardan.biridir" diyerek üzüntüsünü belirtir.7
Bununla birlikte, Müslüman toplumda gayrimüslimlerin konu
muyla ilgili bir çözümlemede hiyerarşi nosyonunun uygunlu
ğuna çok az oryantalist itiraz eder.
Marjinallik
Ortaçağda Yahudilerin yaşadığı iki toplumun toplumsal dü
zenini damgalayan hiyerarşiye,
nıarjinallik
öğesi de eklenmelidir.
Bazı sosyologların arıthğı şekliyle "maıjinallik teorisi",
"(1)
grup
lar kültürel ya da ırksal miraslarının, doğası bakımından birbi
rinden anlamlı bir şekilde farklı oldukları ve
(2)
aralarında sınırlı
kültürel mübadele ve toplumsal etkileşim bulunduğu zaman,"
bir grubun üyelerinin
"(3)
çeşitli uzunlukta zaman dilimleri için
de az çok yakından bağlantılı oldukları, başka bir gruba kabul
edilme vasfına sahip olmadığı" tipte bir hiyerarşiyi betimler.s
'Marjinal bir durum"da -kast sistemlerinden farklı olarak- hiye
rarşideki öğeleri ayıran engellerin (ya da sınırların) bir geçirgen
liği vardır.9 Hem marjinallik hem dışlama gruplar arası gerilim
leri cisimleştirdiği ya da yansıthğı halde, maıjinallik, bağımlı
grup ile toplum arasında· daha az yabancılaşmış bir ilişkiyi ifade
eder.ıo
Hiyerarşi, Marjinallik
ve
Ortaçağ Yahudileri
Yahudilerin ortaçağdaki konumunu en iyi betimleyen maıji
nallik kavramı, "iki ya da daha fazla, grubun, hatta ulusun bir
arada bulunduğu oldukça uzun süren, geniş ölçekli hiyerarşik
duruma işaret eden" bir kavramdır.
Gruplar, ayrıcalık ve güç dereceleri bakımından ayrılırlar;
statü ve fırsat eşitsizliği vardır. Gruplar arasındaki engeller, ba
ğımlı grup ya da grupların hakim, marjinal olmayan grubun ay-
1 74 Mark R. Cohen
rıcalıklarından yararlanmasını önlemeye yeter, fakat hakim gru
bun kül
türün
ün bağımlı grup tarafından özümsenmesini engel
lemez.11
Bağımlı tabaka, kendi değer sistemiyle bağdaşmayan hakim
grup kültürünün kimi özelliklerini özümsemeye yoğunlukla di
renir.ıı Bu da, Yahudilerin ortaçağ diyasporasındaki durumuna
uygundur.
Hiyerarşi, Marjinallik ve Ortaçağ Hıristiyanlığının Yahudi
leri
Hıristiyanlıkta, Yahudilerin marjinal bir durum dışında hiye
rarşinin dip noktasında başlamış oldukları söylenebilir. Tarihçi
Bemhard Blumenkrantz'ın göstermiş olduğu gibi,13 barbar istila
ları ile
Latin A
vrupa'da haçlı ruhunun doğuşu arasında geçen
yüzyıllarda Yahudiler ile Hıristiyanlar arasında önemli miktarda
toplumsal mübadele söz konusuydu. Yahudiler, mekansal ola
rak dışl
anma
dılar; Hıristiyan komşularına nispeten yakın ve on
larla barış içinde yaşadılar. Yahudiler, eğitimli Hıristiyanlarla
keyifli din tarhşmalarına girdiler. Yahudiler, orada burada kamu
görevleri üstlendiler. Savaş zamanlarında, kentlerini silahla sa
vunmak için Hıristiyan yoldaşlarıyla omuz omuza savaşabildi
ler. Yahudiler, kendilerini Hıristiyanlığa döndürme çabalarına
direnerek ve Yahudi cemaati dışında evliliğe karşı Museviliğin
eski tabusunu kah bir şekilde uygulayarak kendi kültürel kim
liklerini korudular.
Ne var ki, Hıristiyan-Yahudi ilişkilerinde bu göreli sükunet
döneminde bile, Yahudileri Hıristiyanlıktan dışlama düşüncesi
yok değildi. Bir Frederick'i Mainz piskoposluğuna atayan Papa
Leo VII'nin (936 -939) çokça aktarılan bir mektubunda Papa,
Frederick'in "[Yahudilerin] kutsal dine boyun eğmelerini sağla
mak mı, yoksa onları kentlerinizden kovmak mı.daha iyidir?"
sorusuna yanıt verir. Papa, vekiline Yahudileri vaazla (zor kul-
Dostları ilə paylaş: |