176
Y
akın
D
oğu
Ü
nİversİtesİ
İ
lahİYat
F
akÜltesİ
D
ergİsİ
RÂZÎ, Fahreddîn, Tefsir-i Kebir, Huzur Yayınları, İstanbul 2013.
RUDANİ, Muhammed b. Süleyman, Cem’ul-Fevaid ve Mecma’iz Zevaid, Ocak Yayıncılık,
İstanbul 2008.
RÛMÎ, Mevlâna Celâleddin Muhammed, Konularına Göre Açıklamalı Mesnevî Tercümesi,
çev. Şefik Can, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1997.
SARAÇBAŞI, M. Ertuğrul & İbrahim Minnetoğlu, Türk Atasözleri Sözlüğü, Bilge Kültür
Sanat, İstanbul 2002.
SELVİ, Dilaver, Kaynaklarıyla Tasavvuf, Semerkand Yayınları, İstanbul 2007.
SOFYALI Bâlî Efendi, Etvâr-ı Seb’a, Süleymaniye Ktp., Hekimoğlu, No. 438.
SUYÛTÎ, Celâleddîn Ebû Bekir b. Muhammed el-Huzayrî, el-Câmi’us-Sağîr min Ahâdîsi’l
Beşîr’n-Nezîr
, Ocak Yayıncılık, İstanbul 2013.
TEBRİZİ, el-Hatibu, Mişkâtü’l-Mesâbih, Ocak Yayınları, İstanbul 2015.
TİRMİZİ, Muhammed b. İsa, Sünen-i Tirmizi Tercemesi, haz. Abdullah Parlıyan, Konya
Kitapçılık, Konya 2007.
TOPALOĞLU, Bekir, “Tevbe”, DİA, c. 41, İstanbul 2012.
TOPBAŞ, Osman Nûri, İmandan İhsana Tasavvuf, Erkam Yayınları, İstanbul 2002.
Türkçe Sözlük
, Türk Dil Kurumu, Ankara 2005.
YAZIR, Elmalılı Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur’ân Dili, Azim Dağıtım/Özkaracan Mat-
baacılık (Milliyet Gazetesi), İstanbul 2011.
Y
akın
D
oğu
Ü
nİversİtesİ
İ
lahİYat
F
akÜltesİ
D
ergİsİ
,
Yıl 2, Cilt 2, Sayı 2, Güz 2016 (177-192)
“k
ur
’
an
v
e
t
arİhselcİlİk
” Ü
zerİne
B
İr
D
eğerlenDİrme
Derya GÜNEY
Tarihsel bir varlık olan, bir başka deyişle tüm yapıp-etmelerini ve
anlama dair giriştiği çabaları bir tarih vasatında gerçekleştiren insan;
vahiyle de aynı vasatta buluşmuştur. Kur’an, vahyine muhatap olan
müminler için Allah kelâmıdır. Kendi tarihselliğinin bilincinde olduğu
kadar, vahyin tarih üstülüğünün de idrakinde olan mümin, Kur’an’ı
anlama çabalarını gerçekleştirirken getirdiği yorumların, tümüyle ha-
kikate tekabül etmesinin mümkün olamayacağının bilincinde olmuş-
tur. Tarihin farklı dönemelerinde kaleme alınmış sayısız eser bu far-
kındalığın şahididir.
Felsefe olarak Batı’nın çocuğu olan tarihselcilik, oryantalistlerin
müslümanların kutsal kitabını tarihin ürünü bir nesne olarak değer-
lendirmesiyle birlikte, İslam dünyasında da “Kur’an’ın tarihselliği” tar-
tışmlarını gündeme getirmiştir. İlk olarak Pakistan, Mısır, Cezayir gibi
Batı’nın etkin bir kültür odağı haline geldiği ülkelerde çağdaş ihtiyaç-
lara bir arayış olarak ele alınan mesele, yaklaşık son otuz yıldır İslam
ilahiyatçıları nezdinde ülkemizde de tartışılmıştır.
Kur’an’a inandığı halde, onun söylediklerini pozitif tarihin ve bilim-
selliğin ölçütleriyle değerlendirerek antropolojik bir okumaya tabi tut-
ma sorunu olarak ele alınması gereken meselenin, Kur’an ahkâmının
tarihselliğine dönüştürülmesi, konunun sağlıklı bir biçimde tartışıl-
masına engel teşkil etmiştir. İşte Şevket Kotan’ın Kur’an ve Tarihsel-
cilik
1
adıyla kaleme aldığı eser, hem Kur’an’ın iç hakikatlerini göre-
celiğin sınırlarına dahil etmek (s.25) isteyen ve ucu Kur’an metninin
iptaline kadar gidebilen tarihselci anlayışın dayandığı felsefî damarı
ve bu damarın beslendiği tarihsel hâdisatı, fikrî çekişmeleri ele alır;
hem de Kur’an’a tarihselci yaklaşımları ve Kur’an’ın tarihselliğini bu
zemin üzerinden değerlendir. Konunun incelenmesine bir tefsir prob-
lemi olarak tarih ve tarihselciliğin tarihine dair tesbitlerle başlanması
ve bir fıkıh meselesinin çok ötesinde değerlendirilmesi çabaları, yaza-
rın eserinde defaatle vurguladığı gibi, tartışmayı ele alınması gereken
gerçek vasata oturtmak adınadır. Bu bağlamda hem izlediği sistema-
tik hem de konuyu ele alış biçimiyle başta akademik çevreler olmak
üzere, konuya ilgi duyan tüm okuyucular için ufuk açıcı olan eser,
tarihselciliğe dair bu güne kadar yapılmış tartışmalar da dikkate alın-
1
Kotan, Şevket, Kur’an ve Tarihselcilik, Beyan Yayınları, İstanbul, 2011
178
Y
akın
D
oğu
Ü
nİversİtesİ
İ
lahİYat
F
akÜltesİ
D
ergİsİ
dığında, müslümanlarca sağlıklı bir tarihî perspektif oluşturulmasına
önemli bir katkıdır. Bu yazıdaki amacımız hem Kotan’ın bu çalışması-
nın önemine bir kez daha dikkat çekmek, hem de yazarın konuya dair
izlediği kronoloji çerçevesinde ortaya koyduğu tesbitlerden yaptığımız
seçkilerle eseri tanıtmaktır.
Giriş ve sonuç bölümleri haricinde, üç ana bölümden oluşan eserin
birinci bölümünde “Tarih Sorunu”, “Tarih ve Düşünce”, “Tarih ve Tarih-
selcilik”
ve “Tarih ve Hermenötik”alt başlıklarıyla tarihselciliğin tarihi
ele alınmış. Tarihselci düşüncenin, her şeyin tarihe göre değiştiği te-
mel ilkesine dayandığı halde, onun tarih boyunca hiç değişmeyen belli
tavır ve düşünce anlarına tekabül ettiği varsayımı üzerinden, tarih
içinde değişmeyen ve tekrar eden bir olgu olarak aranmasının ne den-
li ilginç olduğuna dikkat çeken Kotan, tarihselciliğin tarihe direnen
bir yanına vurgu yapmanın ve onu geçmiş zamanda “bir bütünlüğün
içinde tasavvur etme”nin zorunluluğuna değinir.s.(31-32) Bölüm bo-
yunca, bilim olarak tarihin mahiyetine ilişkin felsefe geleneğinde gö-
rülen farklılıkları, Eski Yunan’dan günümüze kadar gelen süreçte ele
alan yazar, bunu yaparken insanların tarihten ne anladıklarına dair
yaşanan değişimleri ve bu değişimlerin ardında yer alan toplumsal ve
siyasal etkenleri inceler. Biz eserin bu ilk bölümünü, hem ele alınan
konuların doğurduğu zorunluk, hem de kitabın yarıya yakınını oluş-
turması hasebiyle nispeten detaylı olarak anlatmayı tercih ediyoruz ki,
bu durum makalemizin planlanandan daha hacimli olmasına neden
olacaktır.
Tarih düşüncesinin teşekkülü bağlamında ele alınan Yunan An-
tik Çağı, muazzam bir felsefe etkinliğine sahne olmuştur. Felsefe çağı
denen bu dönem, öncesinde yer alan mitolojik-antropomorfik bir dinî
inancın insan aklını ve hayatını kuşatmasının bir sonucu olarak gö-
rülmelidir. (s.48) Varlığın kökeni keşfetmek adına doğa araştırmaları-
nın yapıldığı bu dönemde, değişimi evrenin temel unsuru olarak gö-
ren ve Herakleitos’un nehir metaforunda özlü ifadesini bulan eğilim
ile onun karşısında yer alan ve doğruya ulaşmanın tek yolunun bir
yüce tanrının varlığına birliğine, değişmezliğine inanmak olduğunu
savunan Elea Okulu’nun eğilimi hakimdir. Her iki eğilimin insan du-
yumlarının malûliyeti
ortak noktası, fizikçi metafiziği temel alan ve “
materyalist fikir hareketinin son adımı ve zirvesi” olan Sofizm’i ve be-
raberinde getirdiği değer olgusunun göreliliği, imkansızlığı, ahlaksız-
lığına kadar uzanan bir anlayışın başlangıcı olmuştur. Sofist felsefeye
bir refleks kabilinden ortaya çıkan ve fiziğe dayalı metafizikten mate-
matiğe dayalı metafiziğe geçilen, nesnelliğe/evrenselliğe ve insan bi-
limlerine yönelinen sonraki aşama ise, Sokrates’ le başlamış, Platon’la
devam etmiş ve Aristoteles’le seleflerini aşan bir noktaya ulaşmıştır.
Aristo’nun akılsal-mantıksal tanrısını düşüncesinin merkezine yerleş-
Dostları ilə paylaş: |