İYİLİĞİ emredip köTÜLÜkten sakindirmak (Emr bi'l Maruf ve Nehy-i An'il Münker) muhsin kiraatî


"Allah-u Ekber" cümlesini, rüku, secde ve kıyam halinde tekrar etmektesiniz



Yüklə 240,41 Kb.
səhifə10/21
tarix12.10.2018
ölçüsü240,41 Kb.
#73900
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   21
"Allah-u Ekber" cümlesini, rüku, secde ve kıyam halinde tekrar etmektesiniz.

Allah'i anmak, ruhun gıdasıdır ve tıpkı cismin gıdası gibi tekrarlanmahdir. "Bismillahirrahmanirrahim" ayet-i kerimesi de Kur'an'da 114 defa tekrar edilmiştir. İslam bizlere sofrada birkaç çeşit yemek olduğu taktirde her yemek türü tüketildiğinde bir defa "Bismillah" dememizi tavsiye etmiştir. İslam'ın terbiye mektebinde de bütün saatler ve günler için özel bir dua vardır. Öyle ki bir kimse birinci ve ikinci saatlerde fırsat bulamazsa, üçüncü saatte bu özel duayı okuyabilir. Bu olay tıpkı her saatte uçağı bulunan bir havaalanini andırmaktadır. Her yolcu istediği saatte oradan uçuşa geçebilir.

Günaha düşen bir çok kimseler bir hatırlatmayla kötü işlerinden vazgeçmezler. Bu yüzden her insana hatırlatmada bulunmak, hatta bazılarına birkaç defa hatırlatmada bulunmak gerekir. Sizler de hasta olduğunuzda iyileşinceye kadar sürekli doktorlara müracaat edersiniz. Hiçbir hasta, "Bir doktora müracaat ettim, fayda görmedim. Artık başka bir doktora gitmem ve başka bir ilaç kullanmam" demez.

Tartışma

Hz. Ibrahim (a.s) yıldıza tapanları görünce şöyle buyurdu: "Bu yıldız benim Rabb'imdir." Yıldız batınca, "Ben batanları sevmem" dedi. Ayı görünce yine, "Bu benim rabbimdir" dedi.

Ayın da kaybolduğunu görünce şöyle dedi: "Eğer gerçek Rabb'im beni hidayete erdirmezse, sapıklardan olurum."

287


Üçüncü defa güneşi gördü ve şöyle dedi: "Bu yıldız ve aydan daha büyüktür. O halde Rabb'im budur." Güneş de batınca insanlara, "Ben sizin Allah'a şirk koştuklarınızdan uzağım" dedi. Şüphesiz İbrahim (a.s) Allah'a tapan bir kimseydi. Zira yıldız, ay ve güneşe tapanlarla yaptığı konuşmanın sonunda, "Ben sizin şirkinizden uzağım" buyurmuş ve "Ben kendi şirkimden uzağım" dememiştir.

Ay, yıldız ve güneşe, "Bu benim Rabbimdir" demesinin sebebi de insanları münkerlerin en büyüğü olan şirkten sakındırmaktır. Böylece Ibrahim (a.s) adım adım eleştirilerini arttırdı.

Yani birinci defa şöyle buyurdu: "Ben batan şeyleri sevmem."

İkinci defada şöyle buyurdu: "Aya tapmak sapıklıktır, Allah beni ona duçar kılmasın: "Rabbim beni hidayete erdirmezse..."

Üçüncü defasında ise şöyle buyurmuştur: "Sizin Allah'a şirk koştuklarınızdan şüphesiz ben beriyim."

Hz. Ibrahim bu tartışma metoduyla insanlara şunu anlatmak istemiştir: "Yok olan ve değişen bir varlık Allah olamaz. Bu şeyler ister yıldız olsun, isterse büyük bir güneş."

O, insanlara şunu anlatmak istemiştir: "Yolun sapa olduğunu gördüğün zaman hemen ondan geri dönün ve inatçılığa kapılmayın."

O, insanlardan beri olduğunu ilan etmemiş, insanların şirkinden beri olduğunu beyan etmiştir: "Şirk koştuklarınızdan."

288

Hikmet, Öğüt ve Güzel Tartışmak



Kur'an-ı Kerim aziz peygambere şöyle buyurmuştur: "Hikmet, mantık, öğüt, nasihat ve güzel tartışma yoluyla insanları Allah'ın yoluna davet et."1

Açıktır ki insanların fıkri, ruhi ve ilmi kapasiteleri farklıdır. Bir grubu istidlal ile, bir grubu öğütle, bir grubu da güzel tartışmayla davet etmek gerekir.

Hikmet kelimesi söz ve önerilerin bütün insanların akıl ve fıtratında sağlam bir yapıya sahip olduğu durumlarda kullanılmaktadır. Örneğin İsra suresinde insan fakirlik sebebiyle çocuğunu öldürmekten, zinadan, cinayetten, yetim malında tasarrufta bulunmaktan, hakkında ilminin olmadığı işleri yapmaktan, kibirli yol yürümekten ve tartıyı az tutmaktan sakındınlmıştır. Kur'an daha sonra şöyle buyurmuştur: "Bu yasaklar hikmettir." Zira hiç kimse bunların kötü olduğunda şüphe etmemektedir. O halde hikmet kesin ve sağlam söze denmektedir. Örneğin sinemayı ve uydu antenini kötülemeyiniz. Zira sizin kötülemeniz sağlam bir temele dayalı değildir. Hakikatte ilmi ilerlemelere karşı koymaktır. Ama kötü filmleri eleştiriniz. Zira dost ve düşman onu sağlam bir temele dayalı söz olarak kabul etmektedir.

Bir Örnek

İmam Seccad (a.s) Şam'da Ümeyye Oğullannı rezil rüsvay etmek isteyince şöyle buyurmuştur: "Babam İmam

1 - "Hikmet ve güzel öğüt ile insanlan Rabb'inin yoluna davet et ve onlarla güzel tartış." (Nahl, 125)

289

Hüseyin'i feci bir şekilde şehit ettiler, kafesteki bir kuş gibi bıçağın ucuyla onu delik deşik ettiler, sonunda şehit oldu."



Burada eğer İmam Seccad (a.s), "Babamı şehit ettiler" demiş olsaydı, Ehl-i Beyt hakkında derin bir bilgisi olmayan Şam halkı nezdinde fazla önemli bir olay olmazdı. Zira bu durumda onlar, "Savaşta bir takım kimseler öldürülür, onlardan biri de İmam Hüseyin'dir" derlerdi.

İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: "Farzen, siz onu öldürmek istiyordunuz, ama neden böyle öldürdünüz, neden bir kuş gibi bedenini delik deşik ettiniz. Neden su nehrinin kenarında onu susuz öldürdünüz, neden onu defnetmediniz, neden çadırlarına saldırdınız, neden çocuklarını şehit ettiniz?" Bu kelimeler insanlar nezdinde öyle tahammül edilmez sözlerdi ki Şam'da bir fırtına kopardı ve Emevi rejiminin aleyhine kültürel ve fıkri bir devrim yarattı.

Marufu emretme ve münkerden sakındırmak hususunda da tartışılmaz konulara istinat etmek gerekir. Bu yüzden herkesin nezdinde kabul edilen sağlam sözlere hikmet denilmiştir.

Ama güzel öğütten maksat, muhabbet üzere söylenen, güzel bir şekilde beyan edilen ve uygun bir mekan ve zaman içinde doğru metotlarla söylenen sözdür.

Güzel tartışmaktan maksat ise, mücadele ahlakını korumak, diğerlerinin kuvvetli noktalarını kabullenmek ve metotlar hususunda misilleme yapıp delil göstermektir.l

1 - Tefsir ve rivayetiere müracaat edecek olursak, bu ayetin tefsiri hakkında ilginç noktalar elde edebiliriz.

290

İnançları Düzeltirsek Fesatlar da Azalır



Bazı günahlar ve ahlaki fesatlar şüphesiz batıl hayal ve inançlardan ortaya çıkmaktadır. Eğer biz inançları düzeltecek olursak, bu durumda en iyi sonuçları elde ederiz. Örneğin:

1- Bir takım kimseler Kur'an'ın yasaklamasına rağmen, kendi hayatları için tağutlara ve zalimlere dayanmaktadırlar, zalimin kol ve kanatları olmaktadırlar. Onların hedefı zalimler vasıtasıyla güç elde etmektir. Allah şöyle buyurmuştur: "Bütün güç ve kuvvet Allah'ındır."

Eğer insan tüm kuvvetlerin Allah'a ait olduğuna inanacak olursa, kudret elde etmek için bunca riyakarlığa, gösterişe, yağcılığa ve ayıpları görmezlikten gelmeye duçar olmaz.

Yüzlerce ve binlerce suç işleyen bir grubun izzet elde etmekten başka bir hedefı yoktur. Onlar sermaye, makam ve batıya bağlılığın, falan aileden bir kızla evlenmenin, falan işle uğraşmanın ve düzenli şeylerin insan için izzet kaynağı olduğunu sanmaktadırlar. Onlar tıpkı Nuh'un oğluna benzemektedirler; Nuh'un oğlu kafırlerin boğulma tehlikesi karşısında babasına şöyle demişti: "Ben boğulmamak için dağa sığınırım."

Oysa ilahî kahır günü dağın bile kurtulamayacağından gaflet etmişti. Eğer bu insanlar, Kur'an'ın, bütün izzetin, Allah'tan olduğunu beyan ettiğini bilecek olurlarsa,1 insanların izzetinin artış ve eksilişin sadece Allah'ın elinde olduğunu, başkasının elinde olmadığını derk edecek

1 - "Şüphesiz izzet tümüyle Allah'a aittir." (Nisa, 139)

291

olurlarsa, kendilerini bu kadar zahmete sokmazlardi. Kur'an da onlan kınayarak şöyle demektedir: "İzzeti başkalarından mı istiyorsunuz?!"



Evet kudret ve izzetin sadece Allah'ın elinde olduğuna inanmak, bizi birçok günahlan işlemekten alıkoyacaktır.

Fesadın Köklerini Kurutalım

Kur'an şöyle buyurmuştur: "Kötü zanda bulunmayınız ve araştırmayınız."1

Zira kötü zan ve insanlann ayiplanni araştırmak da gıybetin kaynağı durumundadır.

Zihinsel günahları önlemek için de Kur'an zehirli bakışları sakındırmıştır. Hz. İsa'nın (a.s) dediği gibi bakış ilginin ve fesada sürüklenmenin kaynağıdır.2

Eğer Kur'an kadınları ayaklarını yere dövmekten3, işlevli ve tahrik edici bir şekilde konuşmaktan4 sakındırmışsa bu günahların kaynağını kurutmak içindir.

Evde veya işyerinde namahrem ile yapılan halvet, birbirine bakan evler yapmak, damların üstünü korumaya almamak, evinde, büyük kızları olan kimselerin evini oğlu olanlara kiraya vermesi, zarar görebilecek kimseleri haddinden fazla serbest bırakmak, video fılmleri vermek, kız ve erkeklerin parklarda, otobüslerde ve üniversitelerde

1  - "Şüphesiz bazı zanlar günahtır, araştırmayınız ve birbirinizin gıybetinietmeyiniz." (Hucurat, 112)

2  - "Şüphesiz gözünü koraduğun müddetçe tenasül organın zina etmez." (Mizan'ul- Hikmet, c. 4, s. 242)

3  -"Ayaklanyla yere vurmasınlar." (Nur, 31)

4 - "Edalı konuşmayın, yoksa, kalbi bozuk olan kimse kötü şeyler ümit eder." (Ahzap, 32)

292


rahat bir şekilde irtibata geçmesine izin vermek, aym zamana rastlamayacak şekilde, kız ve erkeklerin okullannin giriş ve çıkışlarını belli bir zamanlamaya tabi tutmamak ve benzeri şeyler de gtinaha sebep olan nedenlerdir.

Burada kadın veya erkeği birbirinden ayirmak meselesi, onlan aşağılamak anlamında değildir. Bir tiir sağlıklı kılma meselesidir. Kız ve erkeğin üniversitelerde ayrı tutulmasının daha çok fıkri ve ilmi gelişime yardımcı olduğunu bilmeyen kim var?!

Islam ve İslam devriminin ispat ettiği gibi kadinin toplumsal, ilmi ve siyasi sahnelerdeki huzurunun batidaki başıboşlukla hiçbir ilgisi yoktur. Kadin kamil bir varhk olup bütün kemalatlarda erkekle aym seviyede hareket etmektedir ve toplumun gelişiminde milletlerin kaderinde erkekle aym role sahiptir. Hatta terbiye ve sanat meselelerinde erkekten daha öndedir. İslam tarihinde bir takım kadınlar, çeşitli bereketlerin kaynağı olmuştur. Onlardan biri de Zürare'nin kız kardeşidir. Önce Şia oldu ve sonra da kardeşi Zürare'yi Şia etti. İmam Sadık (a.s) zamanından İmam Mehdi (a.s) zamanına kadar Zürare'nin soyundan sürekli Şii fakihler çıkmıştır.

Bir Örnek

Hz. Ali'ye (a.s), "Resulullah (s.a.a) kadinlara selam verdiği halde sen neden selam vermiyorsun?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Resul-i Ekrem (s.a.a) benden otuz yaş büyük idi, ama ben gencim. Bazi kadınların vereceği cevabın bende kötü etki etmesinden

293


endişeleniyorum."l

İmam Bakır (a.s) bir kadına Kur'an öğretirken bir ara mizah yapan bir kişiye şöyle buyurmuştur: "Bu Kur'an eğitimini bırak."

Açıktır ki fesadın kökleriyle mücadele etmek sadece cinsel günahlara mahsus değildir. Siyasi konularda da köklere inmek gerekir. Kur'an şöyle buyurmuştur: "Firavun'a git! Şüphesiz o tuğyan etmiştir."2 İnsanların yöneticilere benzemesi, babalarına benzemesinden daha çoktur."3 Devletleri ıslah etmek için önce devlet adamlannı ıslah etmek gerekir. Yeni nesli ıslah etmek için de aileyi ıslah etmek gerekir.

Bir hadiste şöyle buyurmaktadır: "Eğer fakihler ve emirler ıslah olurlarsa, toplum da ıslah olur."

Bir başka hadiste ise şöyle okumaktayız: "Eğer sultan değişecek olursa, tarih ve zaman da değişir."4

Bir sistemi ıslah etmek, sorumlularını ve müdürlerini ıslah etmekle mümkündür.

Kur'an şöyle buyurmuştur: "Küfrün önderleriyle savaşınız."5

Bir Örnek

Hz. Ali'ye (a.s), "Siz Siffın savaşından kaçanlara saldırdınız. Oysa Cemel savaşında kaçanlara saldırmadınız. Bunun sebebi nedir?" diye sorduklarında

1  - Müheccet'ül- Beyza, c. 3, s. 385.

2 - Tâhâ, 29.

- Kudek-i Felsefi, c. 1, s. 468. 4-Bihar, c. 72, s. 336.

5 - Tevbe, 12.

294


şöyle buyurdu: "Siffın'de kaçan muhalifler, kaçtıktan sonra önderleri Muaviye'nin etrafına toplanıp yeni bir güç elde etmekteydiler. Ama Cemel savaşında rehberleri ortadan kalkınca kaçanlann bir sığınağı yoktu; ben onları işte bu yüzden özgür bıraktım."

Evet; güçler, kudretler, askeri ve iktisadi siyasetler bir yere toplandığı için marufu emretme ve münkerden sakındırma hususunda da o merkezlerin ve kaynakların üzerine gitmek gerekir.

Yanlış Sünnetleri Ortadan Kaldırmak

Bazen halk arasında münkerler her baba yiğidin ortadan kaldıramayacağı bir cereyan, adet ve gelenek haline gelir; ama velhasıl güçlü ve Allah'a tevekkül eden bazı kimseler, büyük bir sabırla ortaya çıkıp o adetleri değiştirmekte ve büyüyü bozmaktadırlar.

Burada bir örneğe dikkat edelim: İslam dini şöyle demektedir: "Babalar çocuklarının eşleriyle evlenemezler." Ama cahiliye adetine göre bir baba üvey evladının boşadığı kadınla da evlenemezdi. Kur'an Peygamber-i Ekrem'e (s.a.a) şöyle buyurdu: "Üvey evladın olan Zeyd'in boşadığı kadınla evlen ki bu cahiliye adeti ortadan kalksın ve başkalarına yol açılsın."1

Elbette bu tür hareket etmek herkesin işi değildir. Bu işi yapacak olan kimseler adetleri ortadan kaldırmak yerine kendilerine zarar veren kimseler olmamalıdır. Zira bazen muhalefet dalgası öyle bir başlar ki insanin buna dayanması diğer yüce hedeflere ulaşmasına engel teşkil

1 - Ahzab, 37.

295


eder. Bu mesele hakkinda da bir örnek nakledelim:

Halifeler zamanında müstahap namazlar cemaatle kılınıyordu. Hz. Ali (a.s) hükümeti ele geçirince, sadece farz namazlann cemaatle kihnmasini emretti. Aniden muhalefet dalgası yayıldı. Bunun üzerinde Hz. Ali şöyle buyurdu: "İstediğinizi yapınız." İmam'ın (a.s) miistahap namazlar hakkındaki direnişi ve onca muhalefet halkin bütün kabiliyetlerini ve İmamın (a.s) yiice hedeflerini etkileyebilecek konumda olduğundan imam (a.s) onlan kendi haline bıraktı.

Başkalarının Değerlerine Saygı Göstermek

Cezp etme yollanndan biri de başkalarının değerlerine ve inançlarına saygı göstermektir. Eğer bir ferdin veya grubun olumlu noktalanni kabullenir, onlan over, saygi gösterir, daha sonra da olumsuz yönlerini sakındıracak ve kınayacak olursak başarılı oluruz. Sadr-i Islam Müslümanları, Mekke kafirlerinin baskısı sebebiyle Habeşistan'a hicret edince kafirler Müslümanları o ülkeden dışarı çıkarması için Habeşistan kralına bir takım hediyelerle birlikte bir heyet gönderdiler. Fakat Habeşistan kralı, "Ben, bizzat Müslümanların sözlerini de dinlemeliyim" dedi. Bunun üzerine Müslümanların sözcüsü Cafer-i Tayyar'a, "Sizin sözünüz nedir?" diye sordu.

Cafer-i Tayyar İslam'ın yüce hedeflerini açıkladı. Kafirler, Hıristiyan olan Neccaşi'yi tahrik etmek için şöyle dediler: "Müslümanlar Hz. İsa'ya teveccüh etmemektedirler."

Cafer, Hz. İsa'nın (a.s) güzel simasının ortaya

296

konduğu Meryem suresini tilavet etti. Neccaşi İslam'ın onlann mukaddesatına saygı gösterdiğini görünce gözlerinde sevinç damlaları belirdi. Müslümanları korumasına aldı. Böylece kafirler de ümitlerini keserek Mekke'ye geri döndüler. Cafer-i Tayyar'ın bu güzel tavn, belagatı ve propaganda ruhunu bilmesi, İslam mektebinin Habeşistan'da yayılmasına sebep oldu. İslam'ın yaptığı tavsiyelerden biri de şudur: "Her kavmin büyüklerine saygı gösteriniz."1



Kur'an-ı Kerim Tevrat'a, İncil'e ve geçmiş peygamberlere tam bir saygı göstermektedir. Diğer dinlerin ibadet merkezlerini de saygın kabul etmektedir. Hatta onları korumak için savunmayı bile gerekli görmektedir.2

Marufu Yerine Getirerek Münker Ortamını Daraltalım

Hemen birkaç örnek zikretmek istiyorum: 1- Sapmış bir grup, fesat yapmak için Hz. Lut'un güzel yüzlü misafırlerinin peşice geldiler. Lut (a.s) onlara şöyle dediler: "Ben misafırlerim hakkındaki kötü düşüncelerinizden vazgeçmeniz için kızlarımı size nikahlamaya hazırım."3 Ama sapık kimseler günah işlemek hususunda ısrarlıydılar.

1  - Müstedrek, c. 8, s. 395.

2    - "Allah insanlann bir kısmını diğeriyle savmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın adı çok anılan camiler yıkılıp giderdi." (Hac, 40)

3  - "İşte bunlar benim kızlanm, onlar sizin için daha temizdir." (Hud, 78)

297

Bu olayda Hz. Lut (a.s) marufu göstererek münkerin önünü almaya çalıştı. Yani kızlanyla evlenme yolunu göstererek eşcinsellikle savaşmaya kalkıştı.



2-    Allah Teala Hz. Adem'i bir şeyi yemekten sakındırmak isteyince, ilk once diğer yemeklerden yemesine izin verip şöyle buyurdu: "Cennette istediğinden ye, ama bu tür yemeye el uzatma.1" Evet; marufun yolunu açınız ki münker için ortam kalmasın.

3- Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer ikinci halife geçici evliliği haram kılmasaydı, kalbi katılaşmış olan dışında hiç kimse zina etmezdi."2

4-   Allah insanları Ramazan ayının gündüzlerinde eşleriyle cinsel ilişki kurmaktan sakındırmıştır. Ama buna karşılık Ramazan ayının gecelerinde gün gelip çatmadan cinsel ilişkiye geçme hususunda izin vermiştir. Yani insana ilk önce helal yolu göstermekte ve daha sonra da Ramazan ayının gündüzünde cinsel ilişkiden sakındırmaktadır.3

Belki de marufu emretmenin münkerden sakındırma kelimesinden önce yer almasının delillerinden biri de budur. Yani toplumu maruflarla öyle bir doldurunuz ki münker için yer kalmasın.

İslam'da anne babaya, çocuklarının bir oyun arkadaşı olduklarının hissedip içgüdüsünün tatmin olması için çocuklarıyla çocuklaşmaları emredilmiştir.4

1  -Bakara, 35.

2 - Bihar, c. 53, s. 31.

3    - "Oruç geceleri, eşlerinizle ilişki kurmak sizlere helal kıhnmıştır." (Bakara, 187)

4  - "Kimin çocuğu varsa çocuklaşsın." (Kudek-i Felsefi, c. 2, s.

298


Eğer toplumda evliliği kolaylaştıracak olursak, günahlar yarı yanya azalır. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Evlenen kimse dininin yarısını korumuş olur."1

Kur'an-ı Kerim'de ise şöyle buyurmuştur: "Fuhuş ve münkeri yasaklamanın yolu namaz gibi marufu yerine getirmekle olur."2

- Eğer camilerimiz yeteri kadar kapsamlı olsaydı, fesat merkezlerinin canlılığı azalırdı.

-  Eğer anne ve baba çocuklarına gereği kadar sevgi gösterecek olsalardı, çocukları ehil olmayan kimselerle dost olmazlardı.

-    Eğer zenginler fakirlerin hakkını eda edecek olsalardı, onlar aleyhine bir hareket gelişmezdi.3

Eğlenmek ve spor da fesatları, hastalıkları, kinleri ve münkerleri ortadan kaldıran maruflardır.

Bir ülkenin sorumlularının adalet ve zühdü de İslam hükümetine kötümserlikten ibaret olan en büyük münkerin önünü alabilecek bir maruftur.

Kısacası; münkerle savaşmanın en iyi yolu, boş vakitleri doldurmak, doğal ihtiyaçları karşılamak ve helal şeyleri serbest bırakmaktır.

Allah, haramlardan sakınılmasını sevdiği gibi helalardan istifade edilmesini de sevmektedir. Kur'an'da

135)


1-Bihar, c. 103, s. 219.

2 - "Şüphesiz namaz fuhuştan ve münkerden alıkoyar." (Ankebut, 45)

3  - "Allah yolunda infak ediniz ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayınız." (Bakara, 195)

299


helalı kendisine haram kılan kimseler şiddetle kınanmıştır.1

Allah Teala Tahrim Suresinde Peygamberine şöyle buyurmuştur: "Neden eşlerinden bazısını razı etmek için Allah'ın helallerini kendine haram kihyorsun?"2

Faydalı filimler, güzel marşlar, çekici kitaplar temin etmek; sağlıklı ziyaretler düzenlemek, tabiatla uğraşmak, iş sahası yaratmak, boş vakitleri ilmî, sanatsal, tekniksel şeylerle doldurmak da münkeri ortadan kaldinr.

İyilikleri Açıkta Yapmak

Hayırlı iş ne kadar gizli olursa sevabi da o kadar çok olur. Ama bazen Allah rızası için hayırlı işleri açıkça yapmak gerekir. Elbette Allah için iyilikleri açığa çıkarmak, riya ve gösterişten ayrıdır.

Açıkta işlenen günahın cezasının daha büyük olduğunu görüyorsak, toplumu fesada hazırladığı içindir.

Eğer cemaat namazının ve hayrı açığa vurmanın sevabının çok olduğunu görüyorsak, bu iyiliklere ortam sağladığı sebebiyledir.

Ramazan ayında oruç tutmak diğer aylarda oruç tutmaktan daha kolaydır. Bu da Ramazan ayında ortaya çıkan atmosfer sebebiyledir.

Kur'an-ı Kerim'de İslam ordusunun düşmanı dehşete düşüren ve kudret gösterisiyle düşmanı yıldıran etkenleri

1    - "Allah size izin vermiştir. Yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?" (Yunus, 59)

2  - "Eşlerinin nzasını gözeterek, Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçinkendineyasakediyorsun?" (Tahrim, 1)

300


salih amel diye adlandırmıştır.1

Sapıtanlar şu anda günahlannı açıkça yaparlarken neden müminler iyiliklerini gizli yapsınlar?! Tesettürsüz kadınlar caddelerde kendilerini sergilerken hicaph kadınlar cadde kenanndaki büyük camilerde kahn duvarlar arkasında, insanların gözlerinden uzak ibadet etmektedirler. Oysa iyilikleri herkesin gözleri önünde yapmak gerekir ki toplumdaki atmosfer de maruf ve iyilik atmosferi olsun.

İfşa Etmek

Tarihte şöyle okumaktayız: "Bir şahıs komşularından eziyet görüyordu. Bunun üzerine Peygamber'in (s.a.a) yanına geldi ve şikayette bulundu. Peygamber (s.a.a) ona hayn emretti. O şahıs bir miiddet sabrettiyse de, komşuları ona eziyet etmekten vazgeçmediler. Yeniden şikayette bulundu. Bu defa Resul-i Ekrem (s.a.a) yine ona, "sabret" diye buyurdu. Uzun bir sure sabretti, komşuları verilen öğüte ragmen ona eziyet etmeyi birakmadilar. Sonunda Resulullah (s.a.a) ona, "Cuma günü eşyalarını insanların geçtiği bir yere dök ve sana, "Neden yolun kenanna oturmuşsun" diye soranlara, "Komşum beni usandırdı" söyle, buyurdu.

O da bu şekil hareket etti. Komşusuna eziyet edilen aile toplumda haysiyetlerin tehlikeye girdiğini görünce de

1 - "İşte onlann Allah yolunda bir susuzluğa, bir yorgunluğa ve bir açlığa duçar olmalan, kafirleri öfkelendirecek bir yere (ayak) basmalan ve düşmana karşı başan kazanmaları, ancak bunlann karşılığında kendilerine salih bir amel yazılması içindir. Çünkü Allah iyilik yapanlann mükafatını zayi etmez." (Tevbe, 120)

301

eziyetlerinden vazgeçip ondan evine dönmesini rica ettiler."1



Kötü Çehreleri İfşa Etmek

Bir çok münker ve sapıklıkların kaynağı kendilerini super güçlere satarak insanları kandıran, hakikatleri terse çeviren ve marufu yerine getirmeyi engelleyen şüpheli ve belirsiz çehrelerdir. Bu kimselerin yaptıkları şunlardır:

1- Kendi Yanindan Din Çıkarmak

Kendi elleriyle yazdıkları şeylere, "Bunlar Allah'ın kanunudur" demektedirler.2 Nitekim Samirî de bir buzağı yaptı ve insanlara, "İlahınız işte budur"3 dedi.

2- Aykırı İşleri Tevil Etmek

Şüpheli çehreler tağutların münkerlerini maruf diye gösterebilmek için onların yaptığı sapıklıkları tevil etmeye çalışmakta ve bu vesileyle de insanları sakinleştirmektedirler. Bu satılmış kimseler genellikle bir takım sıfatlara da sahiptirler. Örneğin Muaviye, bir sahabi olan Semere b. Cündeb'e para vererek onun hadis uydurmasını sağlıyordu. Bugün de bir takım din adamları Cuma hutbelerinde tarihin zalimleri hakkında mukaddes "emir sahipleri" kelimesini kullanan din adamlarının sayısı az değildir.

1  - Usul-i Kafi, c. 2, s. 668; Sefinet'ul- Bihar, c. 1, s. 66.

2   - "Elleriyle yazmakta sonra da, "Bu Allah indindendir" demektedirler." (Bakara, 79)

3  - "Sizin ilahınız ve Musa'nın ilahı işte budur." (Tâhâ, 88)

302


3- Zayıflatma

Bu kendini satmış çehreler, insanlan tağutların aleyhine kıyam etmekten veya münkeri sakındırmaktan ahkoymakta ve şöyle demektedirler: "Siz onlara karşı koyamazsınız."

Veya. "Can, mal ve haysiyetiniz tehlikeye girer. En iyisi siz kendi işinize bakınız."

Veya, "Suçlunun gücü çoktur."

Böyle sözlerle insanları hak üzere kıyam etmekten all koymaktadırlar.

4- Tefrika Yaratmak

Bu gizli çehreler bazen de halkın bilincinin zalimlere tehlike teşkil etmesini önlemek için tefrika çıkartmakta, ihtilaf düşürmekte, yeni bir parti kurmakta, tefrika ve aynlık yaratmakta ve bu şekilde kendi efendilerine hizmet etmektedirler.

Velhasıl, marufu emretmek ve münkerden sakındırmak isteyen kimseler, önce marufu yerine getirmeye ve münkerden sakındırmaya engel teşkil eden bu gizli çehreleri yol üzerinden kaldırmalıdırlar.

Marufu Emretmekte Fısıldaşmak

Kur'an-ı Kerim'de şöyle okumaktayız: "Birçok gizli fısıldaşmalarda hayır yoktur, meğer ki gizli konuşma, marufu emretme, münkerden sakındırma veya insanların arasını düzeltmek için olsun."1

1 - "Ancak sadaka vermeyi yahut iyilik yapmayı ve insanlann arasını düzeltmeyi gözeten kimseler müstesna, onların gizli

303


Bu ayetten de anlaşıldığı üzere mahrum kimselere yardim etmek, iyi işleri emretmek ve insanlann arasını diizeltmek gizli olmahdir.

Açıktır ki. bu tiir gizli işler, insanlann haysiyetini korumaktadir. Bir hadiste şöyle okumaktayız: "Eğer bir fakir bir şey isteyecek olur ve siz de ona yardim edecek olursaniz, sizin yardiminiz, onun dökülen haysiyetinin karşılığıdır. O halde, o istemeden kendisine yardim ediniz."

Bir hadiste ise imam Sadik (a.s) Kabe'ye bakarak şöyle buyurmuştur: "Ey Ka'be! Sen çok azizsin, ama miiminin haysiyeti senden daha azizdir."

Masum İmamlarımız (a.s) fakirleri doyururken haysiyetlerini korumak için gece karanlığında yüzlerini örterek, fakirlere yardim ediyorlardı. Marufu emretme ve insanların arasını ıslah etmek meselesi de gizli olmahdir.

Aile danışmanları ve insanlann dosyalanni düzenleyen kimseler, sırrı korumasını bilen kimseler olmahdirlar. Sirn koruma hususunda da İslami kaynaklarda bir çok ayet ve rivayetler vardir ki onlan burada nakletmekten sarf-i nazar ediyoruz.

Toplu Hareket

Hakka davet, mtinker ve fesattan sakındırmak hususunda bazen topluca hareket edilmelidir. Bazen ferdi hatırlatmaların etkisi yoktur; dolayısıyla bir grup göndermek gerekir. Bazen de imza toplanmah ve bir çok insanlar onu imzalamahdir.

toplantılannınçoğunda hayıryoktur." (Nisa, 114)

304

Toplu olarak yapılan bazı yürüyüşler de marufu emredip münkerden sakindirmamn pratik bir örneğidir. Eğer İran halkının milyonluk tezahüratları olmasaydi asla tağutyıkılmazdı.



Kur'an, haccın sırları hususunda şöyle buyurmaktadır: "İnsanlar hacca gitsinler ki menfaatlere şahit olsunlar."

"Menfaatler" kelimesinde diğer sırlarda olmayan bir genişlik vardır. Hacca bakıldığında her şeyden daha çok dikkat çeken şey toplu manevradır. Sadelik, tek renklilik, mukaddesat, vahdet, toplu hareketler ve ardı ardına mikattan Mekke'ye, Mekke'den Arafat'a, Arafat'tan Meş'ar'a, Meş'ar'dan Mina'ya ve Mina'dan Mekke'ye yapılan göçler haccın gerçek yüzü tecelli etmektedir; insan işte bu menfaatlere şahit olmaktadır.

Zulüm Devletine Sızmak

İmam Sadık (a.s) Abbas oğulları hakimlerinin zulmünü önlemek için Muhammed b. Ismail ve Ali b. Yaktin gibi kimselere mümkün olduğu kadar Peygamber'in Ehl-i Beytinin dostlanni korumalan ve onlara yapılan zulümleri azaltmalan için zulüm devletine sizmalanni emretmiştir. İmam (a.s) o şartlarda marufu savunan ve münkerden sakındıran bu kimselere, "Siz Allah'in yeryiiziindeki yildizlansiniz"1 buyurmuştur.

İmam Kazim (a.s) ise şöyle buyurmuştur: "Ali b. Yakti'nin mutluluğundan biri de hacda (Mekke ve

1 - "Şüphesiz Allah'in, (zahirde) zalimlerin dostlanyla olan bir takim dostlan vardir. Allah onlarla zalimlerin dostlanni def eder ve sen onlardan birisin ya Ali! " (imam Musa b. Cafer'in hayati, c. 2, s.

287)

305


Arafat'ta) ona dua etmemdir."1

Imam Kazım (a.s) hakeza şöyle buyurmuştur: "Ben ona cenneti garantiliyorum. O asla ateşe girmeyecektir."2

Kur'an da Firavun'un eşinin bir çok münkerlerin (Musa'nın öldürülmesinin) önünü aldığını beyan etmiştir. Bu mümine kadın Firavun'un kendi düşüncesi ve inançlarından haberdar olmasına izin vermiyor ve takiyye ediyordu.

Peygamber'in (s.a.a) aziz amcası Ebutalib de Peygamber-i Ekrem'in (s.a.a) en büyük savunucusuydu. Resulullah (s.a.a) kalben inandığını gösteren ve bizzat Peygamber-i Ekrem (s.a.a) hakkında yazmış olduğu bir çok şiirleri vardır. Ebutalib Mekke müşriklerinin ve kafırlerin saldırıları karşısında tarafsızlık adı altında aslında Peygambere (s.a.a) destekliyordu.

Münkerlere engel olmak ve İslam ümmetini tehdit eden tehlikeleri ortadan kaldırmak için sızma hareketi de farzdır. Buna takiyye demektedirler. Takiyye, yani:

-   Yapıcı hedeflere ulaşmak için salih bir azınlığı korumaktır;

- Güçlerin yok oluşunu önlemek;

- Yumuşaklık göstermek ve sevgi oluşturmak;

-    Düşmandan doğru bilgiler almak, kaynakları tanımak, uygun bir zaman, mekan ve dostları bulmak;

- İşin şeklini değiştirmek, işi tatil etmemek;

- Yol bulmak, inancını değiştirmemek;

1  - İmamMusab. Cafer'in hayatı, c. 2, s. 288.

2 - İmamMusab. Cafer'in hayatı, c. 2, s. 287.

306


Bir Muhasebe

İmam Hüseyin (a.s) Kerbela'da şehit olduktan sonra İmam Seccad'ı (a.s) imam olarak kabul eden kimseler oldukça azdı. Oysa İmam Sadık'ın (a.s) sadece dört bin öğrencisi vardı. Şimdi şöyle bir hesap yapalım: Eğer o zaman her yüz kişiden birisi İmam'ın öğrencisi olmuş olsaydı, İmam Sadık'ın (a.s) imametini kabul eden kimselerin sayısı dört yüz bini bulması gerekirdi. Şimdi uzmanlar dördüncü imamla altıncı imam arasinda taraftarların bu sayıya nasıl ulaştığını izah etsinler.

Acaba Şia'nın bu büyümesinin güzel davranış, güçlü istidlal, takiyye ve aydınlatıcılık dışında başka bir nedeni mi? Kur'an'da bazı yerlerde ilahi kimseler meşru hedeflerine ulaşmak veya münkerlerle savaşmak için özel bir takım teknik ve metotlardan istifade ettiklerini görmekteyiz. Örneğin:

1- Dekyanus'un bozuk sistemi zamanında baskı altında olan bir kaç mümin hicret etmeyi kararlaştırdılar. Bu amaçla şehirden dışarı çıktılar. Şehir dışında bir mağaraya sığındılar. Allah'ın emriyle orada onları derin bir uyku sardı. Uykudan uyandıkları zaman içlerinden biri yiyecek temin etmesi için şehre gönderdiler. Bu memuriyette ona şu uyarıda bulundular: "Alış-veriş esnasında hiç kimsenin başımıza gelenlerden ve rejime karşı mücadelemizden haberi olmaması için dikkatli davran."1

O halde insan bazen hak yolundaki hareket ve hedeflerinin sonuca ulaşması ve muhaliflerin zararlarından korunması için işlerini gizlice yapmalıdır.

1-Kehf, 19.

307

2- Kahinler Firavun'a çok yakında bir çocuğun dünyaya geleceğini ve büyüdüğü zaman da sarayı yerle bir edeceğini haber verdiler.



Firavun da erkek çocuğu olan kadınlann çocuğunun öldürülmesini emretti. Musa'nın annesi Musa'yı dünyaya getirince, Firavun'un memurlarının korkusundan dehşete kapıldı. Allah Musa'nın annesine çocuğuna süt vermesini, sonra da çocuğun akıbetinin ne olduğunun bilinmemesini için onu bir sandığa koymasını ilham etti.1 Bazen zahirde doğal, ama gerçekte bir hedefi olan bu tiir hareketler büyük hedeflere ulaşmak için bir maruf ve münkerlerle savaşmaktır.

Toplumsal Metot

Vahdet, marufa emretmek hususunda bir başarıdır. Allame Şehit Mutahhari Âl-i İmran Suresinin marufa emretmek ile ilgili olan 101. ayetinde başkalarının gaflet ettiği bir nükteye dikkat çekmiştir. O nükte şudur: Marufa emreden ayet Müslümanların birliği ile ilgili olan iki ayetin arasında yer almıştır ve şöyle buyurmuştur: "Başarı ve sözün etkileme sembolü söz birliğidir." Yani eğer sizler dağılırsanız marufu emretmenizin hiçbir etkisi olmaz. Şu birkaç örneğe işaret edelim:

Anne babanın tavırlarıyla okul tavsiyeleri arasındaki çelişki, bir taraftan tutumlu olmak tavsiye edilirken, diğer taraftan devlet kuruluşları ve devlet adamlarının israfı

1 - "Mûsa'nın annesine: "Çocuğu emzir, başına gelecekten korktuğun zaman onu suya bırak; korkma, üzülme; biz şüphesiz onu sana döndüreceğiz ve peygamber yapacağız" diye bildirmiştik." (Kasas, 7)

308


arasındaki çelişki, anne ve babanın tavırları arasındaki çelişki, falan elbiseyi giymeyi emretmekle o elbisenin pazarda olmamasi arasındaki çelişki, bir taraftan tesettürlü olmayı tavsiye etmekle, diğer taraftan bedeni gösteren ince çoraplar üretmek ve böyle çoraplann giyilmemesinin tavsiyesi arasındaki çelişki, bir taraftan sigara aleyhine reklam kampanyasi başlatılırken, sigara yapımında kullamlan en son modern teknolojinin iilkeye ithal edilmesi arasındaki çelişki... Eğer insanları hakka davet etmek istiyorsak mutlaka bu çelişkileri en az seviyeye indirmemiz gerekir.

Toplumumuz nisbeten iyi bir birlikteliğe şahit olmalıdır. Zira tefrika ve aynlik en büyük münker ve ilahi azaptir . Kur'an'da üç tür azab söz konusu edilmiştir:

1- Gökten inen azap: "Üstlerinizden azap."

2- Yeryüzünden çıkan azap: "Ayaklarının altından"

3- Tefrika ve aynhk azabi : "Sizleri gruplara böldü" Bugün münkerlerin en büyüğü dünya

emperyalizmidir. Müslümanlar bütün bu ayrılıklara rağmen bu sömürgecilere teslim olmaktan kurtulabilirler mi?

Parmaklarınız bir araya gelmeden ve bir yumruk haline dönüşmeden düşmanların beynine inebilir mi?

Yağmur taneleri bir barağın arkasında bir araya toplanmadan elektrik üretebilir mi?

Bütün sorunlarımız tefrika ve ayrılıktan kaynaklanmıyor mu?

Acaba insanların günahlarını araştırmak, kötü zanda bulunmak, gıybet, ihanet, aşağılamak, sıla-i rahimi terk etmek ve inzivaya çekilmek gibi şeylerin haram oluşunun

309

sebebi, bu tür işlerin insanlar arasındaki ilişkiyi koparması ve bireylerin ayrılığına neden olması değil midir?



Acaba İslam'ın selam verme, hediye verme, hastayi ziyaret etmek, cenaze merasimine katılmak, borç vermek ve ayıpları örtmek, türdaşlarına yardımcı olmak, Cuma, cemaat ve bayram namazlanna katılmak, bağışlamak, görmezlikten gelmek, öfkesini dindirmek, süslenmek, temizlenmek, tokalaşmak, sarılmak, güzel davranışlarda bulunmak, güzel kelimeler seçmek, misafır konaklamak, başkalarının davetini kabul etmek, suçluların özürlerini kabullenmek, dostla görüşmek, mazlumları savunmak, zekattan fakirlere bir pay ayirmak ve benzeri bir çok tavsiyelerinin sirn dostluk ve muhabbet bağlarını sağlamlaştırmak değil midir?

Velhasıl; hayırlı işi yapmak ve her türlü kötülüğü önlemek için vahdet ve birliğe ihtiyacımız var. Bireylerin birliği sayesinde o bölgedeki bozuk insanların önü alınabilir. Söz birliğiyle bütün süper güçlerin karşısında durulabilir.

Bütün insanları birbirine bağlayabilecek yegane ip ise, Allah'a iman, ilahi kanun ve önderleri kabullenmektir.

Zira insan başkalarıyla birliktelik içinde olmak için bir çok kişisel eğilimlerinden vazgeçmek zorundadır. İnsanın uzun bir sure kişisel temayüllerinden vazgeçmesi de kendinden üstün bir güç ve kudretin kendine bunu emretmesi ve onun bunun telafi edilebileceğine inanması ile mümkündür.

Allah Teala, O'nun önderleri ve kanunları, uğurlarında insanların şahsi temayüllerinden vazgeçmeye değer bir kutsallığa sahiptirler. Ayrıca bu temayülleri önlemeyi

310


dünya ve ahirette ebedi mükafatlarıyla telafı edecek olan tek varlık da yine Allah Teala'dır. Ama slogan birliği, ırk birliği, millî ve bölgesel birliğin insanın inançlarının temelinde bir kökü yoktur. Bu yüzden de insan yoğun bir heyecan ve ağır propaganda karşısında bunlardan vazgeçer.

Doğru İşi Anlatma Yöntemi

Hiçbir garazı olmaksızın yanlış bir yolu kat eden suçlu bir kimseye dolaylı bir şekilde doğru yolu göstermek gerekir.

Bir Örnek

Yaşlı bir kimse abdest almakla meşgul idi. Ama doğru dürüst abdest almayı bilmiyordu. O zamanlar çocuk olan İmam Hasan ve Hüseyin yaşlının yanlış abdest aldığını görünce o yaşlıya doğru yolu göstermek için onu hakemliğe çağırıp, "Amca!" dediler, "İkimiz abdest alalım; sen de hangimizin abdestinin daha doğru ve iyidir olduğunu söyle."

Yaşlı adam her iki masum çocuğun nasıl abdest aldıklarını gördükten sonra, "Her ikinizin abdesti de doğrudur. Batıl olanbenim abdestim" dedi.

Onların, yaşlı adamın haysiyetini koruyan bu zarif davranışları bir eğitim metodu olmakla birlikte marufu emretmenin en iyi yoludur.

Zamana Dikkat Etmek

Bazen marufu emredip münkerden sakındırmak belli bir zamanda etkisiz, ama diğer bir zamanda etkilidir. Bu

311


gibi hususlarda, zaman unsuruna dikkat ederek işimizi yapmamız gerekir.

Rivayetlerde şöyle okumaktayız: "Yolculuğa çıkarken eşinize takvayı tavsiye ediniz. Zira ayrılığın eşiğinde ilgiler artmakta ve insanda kabullenme ortami çoğalmaktadır."

Başka bir hadiste ise şöyle okumaktayız: "Sinirlendiğiniz zaman kimseyi cezalandirmayimz. Zira bu durumda davranışınız her an ifrata kaçabilir."1

Belki de cenaze merasimlerinde Kur'an tilavet etmenin sirlanndan biri, Kur'an tilavetinin sevabının ölünün ruhuna hediye edilmesinin bir değer olmasıyla birlikte o celeseye katılanların öğüt dinlemeye ruhi açıdan daha hazırlıklı olmasidir.

Kalem Suresinde babasının bağına vans olan kardeşlerin kıssasını okumaktayiz. Onlar fakirlere yardim eden babalannin aksine bağın ürünlerinden fakirlere vermemeyi kararlaştırdılar. Bu arada dört kardeşten biri diğerlerinin aldığı bu karara karşı çıktı. Ama dört kişiye karşılık bu bir tek kişinin sözü hiçbir şey ifade etmedi. Onlar sabahleyin bağa gitmek için uykuya daldılar. Böylece fakirlerin gözünden uzak ve havanın ağarmasıyla fakirler haberdar olmadan bütün meyveleri bağdan başka bir yere nakletmek istiyorlardı. Bağa girdiklerinde Allah'ın gazabının bir yıldırım vasıtasıyla bağı bir çöl haline dönüştürdüğünü gördüler. Babasının yolunu beğenen kardeşi öne çıkarak onlara şöyle dedi: "Ben fakirleri mahrum etme yönündeki kararınızın kendinizi mahrum

1 - Bihar, c. 76, s. 102.

312

edeceğine dair sizi uyarmadım mı?!"



Bu kıssada bir takım ilginç nükteler vardır. Örneğin günaha niyetlenmenin her ne kadar uhrevî cezası olmasa da dünyevi etkisi vardır. Ayrıca münkerden alıkoymanız belli bir zamanda etki etmiyorsa kendinizi diğer bir zamana hazırlayınız. Ama asla marufu emretmekten veya kötülükten sakındırmaktan vazgeçmeyin.

Bir öğretmen öğrencisine iyi bir not verince ona marufu emreder ve kötülükten sakındırırsa daha fazla etki yaratır. İnsan bir kimse için hediye gönderince onun kalbinde daha fazla yer edinir ve sözleri daha etkili olur. Kur'an ve rivayetlerde de zaman unsuruna çok dikkat edilmiştir. Örneğin seher vakitlerinde mağfıret dilemek defalarca tavsiye edilmiştir.1

Farz namazlardan sonra, Cuma namazlarının hutbesinden sonra, Perşembe akşamı, Cuma akşamı güneş batarken, Ramazan ayında, Arefe çöllerinde ve yağmur yağarken dua etmek hususunda bir çok rivayetler vardır.2

Hz. Yusuf (a.s) zindandaki diğer mahkumların müşrik olduğunu öğrenince, önce onlara bir şey demedi. Ama onlardan bazısı bir rüya görüp bu rüyanın tabirini öğrenmeye ihtiyaç duyduklarında, daha önce kendisinde ve davranışlarında yücelik eseri gördükleri Yusufun yanına gelerek uykularını kendileri için tabir etmesini istediler. Yusuf da bunu münkerden sakındırmak için uygun bir fırsat görüp şöyle sordu: "Acaba birden fazla Rabb'e sahip olmak mi daha iyidir yoksa bir ve Kahhar

1 - "Onlar seher vakitleri mağfiret dilerler." (Zariyat, 18) 2-Bihar, c. 85, s. 321.

313


olan Allah'a iman etmek mi?"1

Yusuf bu sözüyle onları münkerlerin en büyüğü olan şirkten nehyetmiş oldu. Yusuf takvaya davet etmek için de başka bir şekilde davrandı. Yıllar sonra Yusufun kardeşleri onu tanıyıp ona, "Acaba sen Yusuf musun?" diye sordular. O da şöyle dedi: "Evet, ben Yusufum. Bu da benim kardeşimdir. Allah bizlere ikramda bulundu ve onlarca yil sonra, onca olayların akabinden kölelikten hükümete kadar aşamaları kat ettikten sonra hepimizi bir arayatopladi."

Burada bu izzetin felsefesi şöyle beyan edilmiştir: "Herkim takvah olursa, Allah iyilerin mükafatını zayi etmez."2

Firavun Hz. Musa (a.s) ile savaşmak için ülkenin dört bir yanından tüm tecrübeli sihirbazları toplayıp onlara mükafat ve makam vaad ettikten sonra Musa'nın mucizelerine karşı sihirlerini ortaya koymak için bir gün tayin etmeye karar verdiler. Hz. Musa (a.s) şöyle buyurdu: "Bizim vaadimiz, ziynet (bayram) günü olsun ki bütün insanlar orada hazır bulunsunlar."3

"Ayrıca, gösteri yeri de uygun olmalıdır. Yani hem büyük, hem de düz bir alan olmalıdır ve insanların oraya gelmesi için de eşit mesafeyi kat edecekleri merkezi bir yerde olmalıdır."4

1  - "Çeşitli rabler mi daha hayırlıdır, yoksa bir ve kahhar olan Allah mi?" (Yusuf, 39)

2 - Yusuf, 90.

3   - "Mûsa: "Buluşma zamanımız sizin bayram gününüzde, insanlann toplandığı kuşluk vaktidir" dedi." (Tâhâ, 59)

4 - "Düzbiryerdebulunalım." (Tâhâ, 58)

314


Gösteri için bayram günün seçilmesinde bir çok nükteler vardır. Örneğin:

1-  Halkın elbise, ayakkabı ve şapka değiştirmeyle mutlu olduklan zahiri bayramını manevî bir bayram atmosferine sokmak, hatta fikir ve inançlarını değiştirerek onlan mutlu etmek.

2-   İnsanların daha iyi ve daha yoğun bir şekilde katilmasi ve zihinlerinin başka bir şeyle meşgul olmamasi için bayram gününün sabahı seçildi. Zira ne kadar çok insan bu mucizeyi müşahede etselerdi, Musa'nın başarısı o kadar çok olurdu.

Gayr-i Huzuri ve Yazisal Metot

Kalem Allah'in nimetlerinden biridir. Allah kaleme, satirlara ve kalem vasıtasıyla yazılanlara yemin etmiştir. Bir hadiste şöyle okumaktayız: "Bütün sesler arasında, üç sesi Allah daha çok sever: "Alimlerin kaleminin sesini, askerlerin ayak sesini, dokumacılık ve örgücülük yapan ev kadinlannin makinesinin sesini."1

Evet, Allah'a ibadet eden bir iimmet, ilmi, askeri, iiretimsel ve iktisadi boyutlarda da gelişim içinde olmalıdır. Kalem geçmiş tarihi gelecek nesillere ulaştıran bir araçtır. Hatta şöyle diyebiliriz: Allah'in akil ve hidayet nimetinden sonra hiçbir nimet kalem kadar değerli değildir. Kalem hükümetleri değiştirir ve fikirleri, değişime sokar. Bir çok fitneleri doğurur veya söndürür. İmam Sadik (a.s) kalemini miibarek kulaklarmm arkasina

1 - Bu zamanda belki de bu üç ses yerine şöyle diyebiliriz: "Matbaa, tophane ve atölye sesi."

315


koyardı. Resul-i Ekrem (a.s) ise zamanındaki şahlara İslam'a davet için mektuplar yazmıştır.1

Nehc'ul Belağa'nın bir bölümü de Hz. Ali'nin (a.s) yazdığı mektuplardır. Masum İmamlardan her biri de çeşitli münasebetlerle bir takım mektuplar yazmışlardır.2

İmam Humeyni'nin (r. a) Komünizm önderine yazdığı İslam mektebini inceleme hakkındaki tarihî mektubu da unutulmayacak meselelerden biridir. Kalemin ilim, tarih, tecriibe aktanmi, uzmanhk ve keşif hakkındaki rolii hiç kimse tarafindan inkar edilemez. Kalemin hayra davet, marufu emredip münkerden sakındırmayla ilgili rolii de unutulmamahdir.

Caddedeki tablolar, yapıcı sloganlar, giizel duvar yazıları, pankartlar, amblemler, şekiller ve projeler de bir toplumu hakka yönlendirebilir. Tarn aksine, fabrika mallannin iizerine koyulan vahşi hayvanlar ve anlaşılmaz çizimler de toplumu başıboşluk ve muhtevasızlığa itebilir. Burada yazarlann, gazetecilerin rolii inkar edilemez. Onlar uygun kelimeler seçerek, bir takım meseleleri söz konusu ederek veya onları ortadan kaldırarak insanların fıkir ve hareket yönünii değiştirebilirler. Eğer İslami fıkıhta saptırıcı kitaplar haram kılınmışsa, bu kalemin insanları saptırmadaki rolii sebebiyledir.

Eğer hadislerde alimlerin kalemi, şehitlerin kanıyla denk veya daha iistiin olduğu beyan edilmişse, bu da kalemin yapıcı rolii sebebiyledir. Islam inkılabında da

1   - Bu mektuplann hepsi, Mekatib'ur- Resul adında bir kitap olarak Allame Ayetullah Ahmedi Miyaneci tarafindan bastırılmıştır.

2   - Masum İmamlann (a.s) mektupları da Feyz-i Kaşani'nin soyundan olan alimlerinden birinin kalemiyle bir araya toplatılmıştır.

316


İmam Humeyni'nin bir bütçesi, partisi ve teşkilatı yoktu. Ama bildiri ve konuşmalarını yayınlayarak, tarihin en büyük münkeri olan şah rejimini ortadan kaldırdı. Bu konuda söylenecek çok şeyler vardır. Ama biz bu kadanyla yetiniyoruz.

Sükut

Bazı hususlarda anlamlı bakış ve Sükutlarla münkerden sakındırmak gerekir. Zira Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nice sükutlar sözden daha etkilidir."1

Bir şahıs alacağını almak için borçlu olan şahsın yanına gidip, "Borcunu öde" dedi. Borçlu adam her gun onu başından salıyordu. Sonunda alacakli kimse sinirlenerek İmam'a şikayet etti. İmam şöyle buyurdu: "Alacağını ancak onun yanına gidip uzun sure konuşmadan yanında oturarak alabilirsin." Bu Sükut senin istemenden daha etkilidir.2

Pedagojik meselelerde de anne babanin ve iistadin Sükutu ve anlamlı bakışlarının çok önemli etkileri vardır.

Surat Asmak

Bazen günahkar kimse karşısında surat asmak gerekir. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Günahkarları asık suratla mülakat ediniz."3

Bir hadiste de şöyle okumaktayız: "Bir bölgeye azab indirmekle görevli olan melekler abid bir kulu ağlayıp

1  - Fihrist-i Gurer, s. 62.

2 - Vesail, c. 13, s. 100.

3  - Vesail, c. 11, s. 413.

317


yakarırken görüp Allah'a, "Senin dergahına bunca yalvanp yakarmasina ragmen ona da azap edelim mi?" diye arzettiler.

O meleklere şöyle hitap edildi: "Hepsine azap ediniz. Zira onlar arasinda bir kişi bile Allah rızası için günahlar karşısında yüzünü asmadı."1

Bir gün İshak b. Ammar, İmam Sadık'ın (a.s) yanına vardı. İmam onu görünce suratını astı. İmam'a, "Neden ona surat astın?" diye sordular. İmam (a.s) şöyle buyurdu: "O, Şiiler ve fakirlerin kolay bir şekilde kendisine ulaşmaması için müracaat edenlere bir kapıcı bırakmıştı."2

Terk Etmek

Münafıklar Medine'de Peygamber'in mescidinin karşısında bir Mescid inşa ettiler ve Peygamberi o mescidin açılışına davet ettiler. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "O mescidde namaz kılma."3

Elbette insanları her ne kadar mukaddes ismi taşısalar da fesat merkezlerinden uzak tuttuktan sonra onlari sağlam merkezlere yönlendirmemiz gerekir. Kur'an-ı Kerim de münafıkların Zirar mescidinde namaz kılmayı haram kıldıktan sonra insanları gerçek Müslümanların yapmış olduğu Küba mescidinde namaz kılmaya teşvik etmiştir."4

1  - Bihar, c. 97, s. 86 ve 88.

2 - Usul-i Kafi, 3, Bab'ul- Musafaha, 17. hadis.

3  - "Orada namaz kılma" (Tevbe, 108)

4  - "İlk gününden beri takva üzere kurulan mescitte bulunman dahauygundur." (Tevbe, 108)

318

Yüz Çevirmek



Bazen de münkerden sakındırmanın yolu yüz çevirmektir. Nitekim Kur'an-ı Kerim şöyle buyurmuştur: "Ayetlerimizi çekişmeye dalanlan görünce, başka bir bahse geçmelerine kadar onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra artık zulmedenlerle berâber oturma."1

Evet, bazen itina etmemek ve küsmek de çok etkilidir. Kur'an defalarca Peygambere şöyle buyurmuştur: "Onlardan yüz çevir."2 Hakeza şöyle buyurmuştur: "Onları kendi haline terk et."3

İmam Sadık (a.s), muhalifleriyle oturan ve onların boş sözlerine kulak asan kimseler hakkında şöyle buyurmuştur: "Kesinlikle onlan hesaba çekeceğim."4

Çocuk terbiyesi hususunda da bazı aşamalarda anne ve babanın geçici yüz çevirmesi ve küsmesi gerekir. Ama dövmekten sakındırılmıştır.5

Kur'an-ı Kerim eşine itaat etmeyen kadın hakkında şöyle buyurmuştur: "Ona öğüt veriniz. Eğer etkili olmazsa ayn yatarak onları tembih ediniz."6

Münkerden sakındırmayı kabullenmeyen her suçludan uzak durmak gerekir.7

1  - En'am, 68.

2 - Nisa, 63 ve A'raf, 199. 3-En'am, 91.

4  - "Sizden beri olanları küçük günahlarla muaheze edeceğim." Vesail, c. 11, s. 414

5  - "Terk et onu, uzatma ve dövme" (Bihar, c. 101, s. 99)

6 - "Öğüt verin, yataklannda onlan yalnız bırakın." (Nisa, 34)

7  - "Eğer kabul etmezse, onu terk ediniz ve onunla oturmaktan sakınınız." (Bihar, c. 100, s. 86)

319

Bir hadiste ise şöyle okumaktayız: "Müminin değiştiremediği ve Allah'a karşı günah işlenen mecliste oturması doğru değildir."1



Kur'an'da ise şöyle okumaktayız: "Peygamber-i Ekrem'e (s.a.a) küfürleri karşısında susması durumunda Müslümanlara saygılı davranmayı öneren kafırlere karşı şöyle buyurması emredilmiştir: "Sizin dininiz size, benim dinim bana."

Bu konuyla ilgili bir çok hadis vardır. Biz bu kadanyla yetiniyoruz.2

Dostça Yüz Çevirmek

Yüz çevirmek bazen günah ve günahkar hakkındadır. Ama bazen de yüz çevirmeler günah esasınca değildir; aksine dostçadır. Örneğin, maruf bir işte hizmet eden iki kişi zevk ve metot açısından farklı olurlarsa ve o işi sürdürmek her ikisi için de sıkıntı yaratıyorsa burada ayrılmanın sakıncası yoktur. Örneğin boşanmak için kadın ve kocanın ilia da suçlu olması gerekmemektedir. Bazen bir takım işler sebebiyle iş boşanmaya varmaktadır. Eğer boşanma olmazsa, kadın ve erkek ömrünün sonuna kadar birbirinin ateşinde yanarlar. Hz. Musa ve Hızır, her ikisi de masum Peygamber olmakla birlikte iki fıkir ufku ve metodu ve iki farklı iş türü sebebiyle birbirinden, "İşte bu benimle senin aranda ayrılık noktasıdır" diyerek ayrılacakları bir noktaya geldiler.

Bazen insan şiir, fıkıh, tarih, eğitim veya bir işi yapma

1-Vesail, c. 11, s. 503.

2 - Örneğin şu ayet: "Ben sizin şirk koştuklannızdan beriyim." (En'am, 78)

320


durumunda değildir. Eğer yolunu değiştirmez ve isteklerinin aksine hareket etmezse, ebedi sıkıntının yanı sıra istemediği bir dalda eğitim gördüğü için başarılı da olmaz.

Bu yüzden eş, dost, ortak, öğrenci, iş türü, ikamet yeri ve herhangi bir işi seçme hususunda önce Allah'ın nzasını gözetmeli, sonra da deruni yönelim ve kabiliyetlere bakmalıyız. Evet, bir şoför eğer arabasının bir tekerinin diğer tekerlerle uyum içinde olmadığını görürse, yolculann canını kurtarmak için onu mutlaka değiştirmelidir. İşte bu değiştirme ve kenara koyma meselesi ayıp ve noksanlık anlamında değildir. Aksine uyum sağlamak ve göz önünde bulundurduğu hedefe daha çabuk ulaşmak içindir.

Tembih

Rivayetlerde ve Peygamber-i Ekrem ile Masum İmamların tarihinde okuduğumuz gibi bazen bu şahsiyetler münkerden sakındırmak için günahkarları tembih etmeye kalkışmışlardır. Burada örnek olarak bir kaçına işaret edelim:

Peygamber-i Ekrem (s.a.a) zamanında Semere1 adında birinin o hazretin dostlarından birinin bahçesinde bir ağacı vardı. Semere, ağacına başvurma bahanesiyle bahçeye giriyordu. Bir gün bahçe sahibi ona şöyle dedi: "Senin sadece bir ağacın var; ama bütün bağ benimdir. Eşim ve

1 - Semere Peygamber-i Ekrem zamanında insanlara eziyet eden fasık biriydi. Hz. Ali zamanında Muaviye'nin taraftarlanndan oldu. Kerbela'da da Yezid'in ordusuna katıldı. Muaviye'den yalan hadis uydurma karşılığında para alıyordu.

321

çocuklarım burada yaşamaktadır. Buraya habersiz girme." Ama o dinlemedi; bağ sahibi onu Resulullah'a (s.a.a) şikayet etti. Resul-i Ekrem (s.a.a) onu çağırarak, "Ağacını sat" buyurdu. Ama o, "Satmıyorum" dedi. Hazret, "O ağacı bir kaç kat fazlasına sat" buyurdu. Semere yine, "Satmıyorum" dedi. Resulullah (s.a.a), "Bu ağaçtan vazgeç; başka bir yerde sana onun benzeri bir ağaç vereyim" buyurdu. Ama Semere yine kabul etmedi. Bunun üzerine Resul-i Ekrem (s.a.a) bag sahibine şöyle dedi: "Bu fasık ve eziyet eden bir kimsedir. Ağacını kökten sök ve sokağa at. Zira İslam'da hiç kimse başkasına zarar verme hakkında sahip değildir."1



İşte bu olayda Resulullah (s.a.a) münkerden sakındırmak için Semre'yi bu şekilde cezalandırmıştır.

Devrimci Teşebbüslerden Birkaç Örnek

1- Hz. Ali (a.s) tavafta bir kişinin bir kadına uygunsuz baktığını gördü. Önce onu bundan sakındırdı, ama itina etmeyince İmam yüzüne şiddetli bir tokat vurdu. O genç ikinci halifeye şikayet edince, halife ona, "Seni Allah'ın gözü görmüş ve sana Allah'ın eli vurmuştur"2 dedi.

2-  İnsanlar abdest almakla meşgul idiler. Zorba bir şahıs içeri girerek diğerlerini itip onlardan önce abdest aldı. Hz. Ali'yi (a.s) bile makamına dikkat etmeksizin öyle bir itti ki İmam neredeyse yere düşecekti. İmam abdestini aldıktan sonra abdesthaneden dışan çıkıp o şahsa üç kırbaç vurdu.

1  - Vesaü'uş- Şia, c. 11, s. 342 (İslam'da zarar görme ve zarar verme yoktur.)

2 - Bu hadisi Allame Emini, el- Gadir adlı kitabında nakletmiştir.

322

3-  Bir zorba bir mazlumu tokatladi. 0 mazlum Hz. Ali'ye (a.s) şikayette bulununca, İmam o şahsı tokatlamasını emretti. Tokat yiyen adam, "Ben onu bağışladım" dedi. Ama imam kendisi o zorba genci tokatladi. Zorba genç, "Tokat vurduğum kişi beni bağışladı. Sen neden dövdün?" dedi. Bunun iizerine imam şöyle buyurdu: "Benim velayet hakkım vardır ve senin gibileri toplumda at koşturmamalıdır."



4- Hurma satan bir kimse insanlann yolu iizerinde bir gölgelik kurmuştu. Birkaç defa ona insanlann yolunu daraltmamasını söylediler. Ama adam itina etmedi. Bunun iizerine Hz. Ali adamin gölgeliğini yakmalarini emretti.

İktisadi Ambargo ve Toplumsal Muhasara

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey İbn-i Mes'ud! Sen giinahkarlara karşı şu nükteleri göz öniinde bulundur:

1-  Onlarla açık bir şekilde asla oturma.1 Zira açıkça oturmamak giinah hakkinda küstahlaşmaya sebep olmaz. Ama onlarla açıkça gidip gelmek, günahkarların işini teyit etmek anlamındadır.

2- Pazarda giinahkarlarla alışveriş yapma.2

3- Giinahkarlara hizmet etmekten sakin.3

Evet, bu metotlarla çok şeyler yapılabilir. Eğer seçim hususunda laubali kimselerin istihdam edilmesi yasaklamrsa ve işe alinmada bir takım şartlar koyulursa,

1  - Müstedrek'ül- Vesail, yeni baskı, c. 12, s. 313.

2 - Vesail, yenibaski, c. 12, s. 313.

3  - Vesail, yenibaski, c. 12, s. 313.

323

bütün maruflar kendiliğinden yapılmış olur.1



Eziyet Etmek

Münkerden sakındırmak hususunda öğüt, uyan ve tard etme etkili olmazsa, bu defa eziyet yoluna başvurabiliriz. İmam Sadık (a.s) bazı dostlarına şöyle buyurmuştur: "Sizler bir günahkarı gördüğünüzde çirkin işinden vazgeçmesi için neden onu kınamıyorsunuz? Neden kendi yanınızdan kovmuyorsunuz? Neden ona eziyet etmiyorsunuz? Bu ilgisizlik sebebiyle sizleri muaheze etmem gerekir.2

Hz. Ali (a.s) bir valisine şöyle buyurmuştur: "Herkim genel nzıklardan birini stoklarsa, onu çağır, onu uyar. Eğer kabullenmezse kaba davran."3 (Elbette bazı hususlarda eziyet etmek İslam hakiminin gözetiminde olmalıdır.)

Burada eziyet etmekten maksat sadece cismi boyutta değildir. Bazen yüz çevirmek, itinasızlık etmek de bu kapsama girmektedir. Örneğin Ali b. Yaktin, İmam Kazım'ın (a.s) emriyle Beni Abbas'ın sarayına nüfuz etmiş

1 - Şu anda bu satırları yazarken İmam Rıza'nın (a.s) hareminde bulunmaktayım. Bilindiği gibi Meşhed'in çoğu toprakları İmam Rıza'nın (a.s) malıdır. Özellikle de haremin yanında bulunan İmam Rıza pazarı. Keşke bu dükkanları ticaret için kiraya verirlerken öğle namazı vaktinde birkaç dakikalığına bu pazarı tatil etmeyi şart koşsaydılar. Ama maalesef biz marufu ihya etmek ve münkeri ortadan kaldırmak hususunda gücümüzden istifade etmemekteyiz.

2-Vesail, c. 11, s. 415.

3 - Hz. Ali Malik-i Eşter'e yazdığı mektubunda şöyle buyurmuştur: "Sakındırmadan sonra da bir malı stok eden kimseyi aşırı gitmeksizin cezalandır ve tembih et. (53. mektup, 100)

324


olan Şii vezir idi. Ali b. Yaktin hac seferi için Medine'ye geldi ve İmam Kazım'dan (a.s) mülakat için izin istedi, ama imam ona izin vermeyince, "Ben imamin temsilcisiyim ve İmam'ın emriyle Beni Abbas'in zorba sistemine nüfuz etmiş biriyim, bakanlık makamına sahibim, neden İmam bana mülakat izni vermedi?" diye çok rahatsız oldu.

imam Kazim (a.s) ona şöyle buyurdu: "İbrahim adında fakir bir çoban sana müracaat etmiş, fakat sen siradan bir çoban olduğu için yanına gelmesine izin vermemişsin. Senin bu işin doğru değil. Ben de sana izin vermiyorum. Senin haccin da kabul edilmeyecektir."

Vezir yaptığı bu işten utanıp Kufe'ye geri dönerek o çobanın peşice gitti; yüzünü toprağa koyarak çobandan ayağıyla yüzüne basmasını ve kendisinden razı olmasını istedi. Çobanı razı ettikten sonra Medine'ye geri döndü; İmam Sadık (a.s) da ona görüşme izni verdi. Ehl-i Beyt imamlannin hayatinda bu metotlar da vardi.

Devrimci Tavır

Kur'an'daki ayetlere kisa bir bakılacak olursa irşad, eğitim, marufu emretme ve münkerden sakindirmanin başlangıcının, güzel ahlak, göğüs genişliği, yumuşaklık, muhabbet ve benzeri şeyler olduğu açık bir şekilde anlaşılabilir. Ama bazı hususlarda yumuşaklığın hiçbir etkisi yoktur. Aksine fesadı önlemek için devrimci tavırlar takınmalıyız. Bunabirkaç örnek verelim:

1- Hz. Ali (a.s) kırbaçla yılan balığı satan kimseleri bu

325

işten nehyetmiştir.1



2-  Hz. Ali (a.s) camide hikaye anlatarak insanları meşgul eden birisini kırbaçla dışan çıkarmıştır.2

3-  Bir şahıs domuz eti yemek istiyordu. İmam ona şöyle buyurdu: "Eğer yemiş olsaydın, sana had uygulardım, ama şu anda yemeyip, sadece yemeyi kastettiğin sebebiyle sana bir kırbaç vuracağım."3

Hz. İbrahim'in (a.s) mübarek eliyle putların kırılması, Samiri'nin altın buzağısının Hz. Musa'nın (a.s) mübarek eliyle yakılması ve Mekke'deki putların Hz. Ali'nin (a.s) mübarek eliyle ortadan kaldırılması da bunlara birer örnek teşkil etmektedir.

Birkaç Mesele

İmam Humeyni (r.a) şöyle buyurmuştur: "Eğer aykırı işleri ortadan kaldırmak ve marufu uygulamak insanın şiddet uygulamasına bağlıysa, bu durumda insanın şiddete başvurması farzdır. Surat asma veya konuşmamanın etkili olmadığı yerlerde güç kullanmak gerekir.4

Eğer münkeri ortadan kaldırmak, suçlu kimsenin can ve malında tasaırufta bulunmayı gerektiriyorsa onda tasarruf etmek gerekir. Örneğin bıçak çeken kimsenin elinden zorla bıçağı almak veya şarap içen kimsenin elinden güç kullanarak şarabı almak gerekir. Hatta bazen insan bir takım önemli münkerleri ortadan kaldırmak için

1  - Vesail, c. 16, s. 332.

2   - Vesail, c. 18, s. 580 (Belki de mescidin makamına yakışmayan uygunsuz hikayeler anlattığı için dışarı atılmıştır.)

3  - Vesail, c. 18, s. 578.

4 - Tevzih'ul- Mesail, 2818. Mesele'den sonra.

326

insanların ikamet ettiği yerlere girebileceği gibi onların mahnda da tasairufta bulunabilir. Örneğin elektriğini, suyunu, telefonunu ve diğer şeylerini kesebilir. Eğer önemli suçlan ortadan kaldırmak, bir şeyi kırmayı veya suçlunun malına zarar vermeyi gerektirirse, böyle yapmak gerekir. Bunun kefaleti de yoktur. Ama eğer suçlu kimse, marufu emreden kimseye bir zarar verecek olursa, bu konuda kefıldir. Ayrıca bilindiği gibi bu tür hareketler, konuşmak ve öğüt vermekle hallolunmayan önemli işler hakkında geçerlidir. Marufu emretmek hususunda aşırı gitmemek gerekir. Örneğin suçlu kimsenin bıçağının kırılması gerekiyorsa, evindeki kapları kırmamak gerekir. Aksine, bıçağın kırılmasıyla yetinmek gerekir. Emreden kimse de gerekli miktardan fazla zarar verecek olursa kefildir. Sadece hapsetmekle giinaha engel olmanin mümkün olduğu yerlerde de sadece hapsetmek veya o şahsın evinden çıkışını önlemek gerekir. Eğer suçu terk etmek için dövmek gerekiyorsa, o zaman fakihin izniyle onu dövmek de mümkündür. İslam fıkhındaki hudud, kisas ve diyet hükümleri suçları önlemede çok etkilidir.



Suçluyu İyiliğe Teşvik Yoluyla Tembih Etme Metodu

Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İyileri sevap vermekle kötüleri tembih et."

İyilik sahiplerine ödül verdiğin taktirde kötü kimse cezalanıp kötü işlerinden pişman olacaktır.

İyi kimseyi teşvik etmekte iki etken söz konusudur: "Birincisi iyi kimse kendi işine daha ciddi sarılır. İkinci husus da kötü kimse kendini ıslah etmeye yönelir."

327

Bir bilgini, kaşifı, sanatçıyı, şairi, fedakar savaşçıyı, yazarı teşvik etmek halkın fıkirlerini hakka doğru yönlendirir. Hem de mahrumlar için güzel bir uyarı olur. Elbette bu teşvikin maddî olması gerekmez. İşçinin elini öpmek, büyükleri övmek de teşvikin en sade yollandır.



Camide faziletli kimseler en ön saflarda yer alması pratik bir teşviktir. Bir takım rivayetler şöyle buyurmuştur: "Alime bakmanın veya alimin evinde olmanın da sevabı vardır."

Bu rivayetler de aslında pratik olarak alim ve ilim için bir teşvik konumundadır.

Peygamber-i Ekrem (s.a.a) Uhud savaşından sonunda şöyle buyurmuştur: "Ben daha fazla Kur'an ezberleyen şehitlerin cenaze namazını daha çabuk kılacağım."

Cephede bayrağı birinin elinden alarak başkasının eline verip şöyle buyurdu: "Çünkü ikinci kişi daha çok Kur'an'ı ezberlemişti."

İmam Sadık (a.s) da insanların gözü önünde Hişam'ı öyle bir övüyordu ki herkes şaşırıyordu. Öte yandan Kur'an'da şöyle okumaktayız: "Münafıkların cenaze namazını kılmayınız. Münafıkların kabrinin başına gitmeyiniz, onların tanıklığını kabul etmeyiniz..."

328


Yüklə 240,41 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   21




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə