- 583 -
sonra gerçek varlıkların ne oldu u anla ıldı ında a kınlık ya ayacaktır. Üstelik güne in
aydınlı ına yani ı ı ın kendisine baktırıldı ı takdirde e yanın gerçekli ini kavrayacaktır. Bu
kavrayı la birlikte gerçekli i kavrama yetene ini kazanacaktır, kazandıkça da a kınlı ı daha
da artacaktır.
94
Bu noktada insan için yanılgılardan kurtulup eski alı kanlıkları terk ederek ate e do ru
yol alması, olgunla manın ve iç dünyayı aydınlatmanın ba langıcına gelinir. Ancak eski
alı kanlıkları terk etmek hiç de kolay olmayacaktır. Muhtemelen yeni duruma alı mak da zor
olacaktır. Bu esnada daha önceki bildikleri kendisine gerçek olarak görünmeye devam
edecektir. nsan bulundu u ma aradan çıkıp, söz konusu dönü ümü gerçekle tirirse bu
gerçekle tirme esnasında ya ayaca ı zorlukları da a ması mümkün olursa ne âlâ, aksi durumda
eski haline dönmek isteyecektir. E er iç aydınlanmayı ba arabilir, ı ı a alı ması için çekece i
zorlu u geçebilirse, gölgelerin asıllarını ve insanların yansımalarının farkına varacaktır. Yani
burada kendi varlı ının uurunda olma a amasına geçecektir.
Bütün bunlar bir rehber, yani ate sayesinde olacaktır. Ate etrafına ı ık vermesiyle bir
rehberdir ve onun güne in farkına varmasını sa layacaktır.
Gerçe i görmek, nefsini arındırdıkça, aydınlanmasını gerçekle tirdikçe bu yetene i
kazanmayı daha da ba aracaktır. te ı ı a do ru yönelme ve ı ı a bakma alegorisi ile
anlatılmak istenen bu olsa gerek. Çünkü e yanın hakikatine vakıf olmanın artlarının tasavvuf
dü üncesinde nefsin arındırılması ruhun aydınlatılması ile mümkündür. Böylece ate in e yanın
hakikatini göstermede bir ba langıç ise, güne bu i in zirve noktası ı ık ise hakikatin ta
kendisidir.
Platon’un “Yukarı dünyayı görmek isterse, buna alı ması gerekir,”
95
ifadesi, yeni duruma ve
geli melere ayak uydurmanın önemine vurgu yapılmak istenmektedir. Alı mak aynı zamanda
bir sürç gerektirir. Bu sürecin ya anmasında elde edilen geli im ki inin iç aydınlanması için
önemlidir. Her bir geli im sürecinde ya anacaklar o geli imin birer basama ı konumundadır.
Platon’a göre önce insan kendini ve e yanın hakikatini sudaki yansımaları eklinde görecektir.
Buradaki su, aslında insanın saf ve temiz fıtratı olarak anla ılması mümkündür. Yani insan önce
fıtratı ile kar ıla acak orada kendi temizli ini ve yaratılı tan getirdi i saflı ını görecektir. Sonra
da güne in gerçek ı ı ını görene kadar di er gök cisimlerini; yıldızları, ayı ve gökyüzünü
seyredecektir. Bu aynı zamanda insanın derin tefekkür hali olup e yadan Allah’a gidi teki
ontolojik tavrın bir yansımasıdır.
Tasavvufi terbiyede insanın gördü ü ilk eyler gölgeler olacak. Sonra insanların ve
nesnelerin sudaki yansımaları/fıtrat, sonra da kendileri ile kar ıla malarıdır. Sudaki yansıma
tasavvuf dü üncesindeki ayna metaforunun bir yansıması olarak dü ünülebilir. Tasavvuf
dü üncesinde âlem, Allah’ın isim ve sıfatlarının zuhur etti i bir ayna olarak kabul edilmektedir.
Hz. Âdem’in yaratılmasıyla birlikte Hakk’ın tecellisinin tamamlandı ı âlem insandır. O âlemin
en de erli özetidir. Onun için âlemdeki varlıklar içerisinde Allah’ın halifesi olmayı hak kazanan
tek varlık insandır.
96
Dolayısıyla insanın gönlü bir aynadır ve bu aynanın temiz olması gerekir.
Ayna temiz olursa elde edilecek görüntü de temiz ve net olur. Mevlana’ya göre gönül aynası
dünya sevgisi, mal-mevki hırsı gibi manevi tozlardan temizlenirse onda hem yaratılanlar hem
de yaratan görülebilir. Mevlana öyle der:
“Kimin canı ehvetten, hiddetten, nefsanî arzulardan arınmı temizlenmi se o
kimse mana âlemini ve mana sarayını çarçabuk görür.”
97
“Gönül aynası dünya sevgisi tozundan, nefsanî arzulardan temizlenir pak saf bir
hale gelirse, orada su ve toprak nakı lardan ba ka eyler görürsün.”
Gönül aynasında hem resmi, nak ı görürsün, hem de resmi ve nak ı yapanı; hem
devlet, saadet yaygısı seyredersin; hem de onu yayanı ve dö eyeni.”
98
94
Platon, Devlet, 515cde.
95
Platon, Devlet, 516a.
96
Yakıt, smail (1993). Batı Dü üncesi ve Mevlana, stanbul, s. 30.
97
Mevlana, Mesnevî, C.I/1396
- 584 -
Daha sonra da, gözlerini yukarı kaldırıp, güne ten önce yıldızları, ayı, gökyüzünü
seyredecek. Kur'an-ı Kerim’in ifadesi ile “Göklerin ve yerin yaratılı ında, gece ile gündüzün birbiri
ardınca gelmesinde akıl sahiplerine üphesiz deliller vardır. Onlar ayakta iken, otururken, yan yatarken
Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılı ını tefekkür ederler: "Rabbimiz! Sen bunu bo una yaratmadın,
Sen münezzehsin. Bizi ate in azabından koru.” derler.”
99
Bundan sonra artık son a amaya geçilmi olacaktır. Platon bu a amayı tasvir ederken
unları dile getirmektedir: “En sonunda da güne i; ama artık sularda ya da ba ka eylerdeki
yansılarıyla de il, oldu u yerde, oldu u gibi. te o zaman anlayabilir ki, mevsimleri, yılları yapan
güne tir. Bütün görülen dünyayı güne düzenler. Ma arada onun ve arkada larının gördükleri her eyin
asıl kayna ı güne tir.”
100
Platon’a göre, ki i ne derece kendini ma aradan kurtarıp güne i görür ve güne in
aydınlattı ı dünyayı kavramaya çalı ırsa o derece güzeli ve iyiyi kavrayacak demektir. Güne in
aydınlı ında kavranan varlık, ne kadar yüksek duruyorsa o kadar bilinebilir ve o kadar
güzeldir ve o kadar iyidir. Yolculuk ne kadar zahmetli olursa olsun çıkılmaya de erdir. E yanın
mutlak hakikatini ara tırmakla yalnızca entelektüel merak giderilmekle kalmaz, bu yolla
bilgisine vakıf oldu umuz eyin “En Yüksek yi” oldu unu kavrarız.
101
Platon idealar âleminde en yüksek iyiye estetik açıdan yükledi i anlamlardan biri hiç
üphesiz güzel kavramıdır. Güzelin kavranılır dünyadaki yansımaları hakkında Platon’un
söyledikleri günümüz pedagojik anlayı lara ı ık tutar mahiyettedir.
“Gençlerimiz sa lam bir iklimin insanları gibi, çevrelerindeki her eyden
faydalansınlar, güzel ülkelerde bir meltemin kanadında gelen sa lık gibi, sanat eserleri de
onların gözlerine, kulaklarına mutlu etkiler sa layan birer kaynak olsun. Gençlerimiz ta
çocukluktan güzelli i sevmeye, güzele benzemeye, onunla bir olmaya, kayna maya
özensinler!”
102
Güne sayesinde gerçek dünyaya tırmanan ve o dünyanın bilgisine vakıf olan adam,
gün ı ı ındaki özgür ya amın verdi i sevinçlere ra men ma araya geri dönmek ve
arkada larına yardım etmek isteyecektir. Tıpkı bn Tufeyl’in Hayy Bin Yakzan romanındaki
Hayy’ın Absal’ın ülkesine giderek ula tı ı hakikatleri anlatıp insanları gerçekli in bilgisini
bulunması gibi, Platon’un güne ı ı ı ile aydınlanan ki isi de ma araya geri dönmek
isteyecektir. Ancak ne yazık ki Hayy ve Absal’ın çabaları bo a gidecek halk kesiminde
ho nutsuzluklar ba gösterecek ve tekrar adaya geri döneceklerdir.
103
Platonda da ma araya
dönüp arkada larına yardım etmek ve e yanın hakikatini göstermek isteyen özgürlü üne
kavu mu insana u ra larından dolayı kendisinden nefret edecekler ellerinden gelse Sokrates’e
yapılanların aynısını yapacaklardır.
104
Ancak Platon’un güne le aydınlanmı adamı; “ her ne
kadar dünyanın bütün dertlerine katlanmaktan bin kere daha iyi”
105
dese de, “ yiye yükselmi olanların
insan i lerini ele almaya istekli olmamaları, hep o yüksek yerlerde kalmaya can atmaları hiç de a ılacak
ey de ildir”
106
diyerek geri dönmeyi dü ünmese de yine de umudunu kesmeyecektir. Belki
imdilik kendisini anlayan birileri çıkmayacaktır, ancak belki bir sonraki nesilde Platon gibi
hakikati anlayan biri çıkacaktır.
107
Tasavvuf dü üncesinde oldu u gibi Marifetullah’a ula an kimse Hint mistisizminde
var olan Nirvana dü üncesinde oldu u gibi, kendini yok etme ve bir daha ruhun dünyada
98
Mevlana, Mesnevî, C.II/72-73.
99
Al-i mran 3/190-191.
100
Platon, Devlet, 516c.
101
Jones, W.T. (2006). Batı Felsefesi Tarihi, Klasik Dönem, çev.: Hakkı Hünler, stanbul 2006, s. 205; Yasa, Metin (2010).
Rubailer I ı ında Mevlana’da A k ve levi, Ankara, s. 108-109.
102
Platon, Devlet, 401cd.
103
bn Tufeyl (1996). Hay b. Yakzân, çev.: M. . Yaltkaya, Babanzade Ra id, haz.: N. Ahmet Özalp, stanbul, s. 157-160
104
Platon, Devlet, 517a.
105
Platon, Devlet, 516d.
106
Platon, Devlet, 517c.
107
Jones, a.g.e., s. 206.
- 585 -
kazanaca ı kemal sayesinde bir daha ve tekrar ceset kalıbına dönmeme hali söz konusu
olmaz.
108
Tasavvuf dü üncesinde yokluk, ontolojik anlamda bir yoklu u ifade etmez. Yokluk
kavramı fenâ, fânî olma, kavramları ile kullanılmı tır. Nesnelerin sufînin gözünde silinmesi
anlamında ele alınan fani olma hali, bn Arabî’nin ifade etti i gibi, kulun nefsâni arzularını terk
ederek metafizik manada Allah’ın sıfatları içinde eriyip yok olma anlamına gelir. Bu yokluk
ontolojik düzlemdeki yokluk de il metafizik alandaki benlikten vazgeçip ba ka bir ben ile
tekrar var olmaktır.
109
Mevlâna’nın dü üncesinde ise, bn Arabî’nin fenâ ve yokluk
kavramlarına yükledi i mananın genel bir yansımasını te kil etmektedir. Mevlâna öyle
demektedir:
“Allah'ın zatından ba ka her ey fanidir.
Mademki O'nun zatında yok olmamı sın, artık varlık arama.
Kim bizim zatımızda, hakikatimizde yok olursa, "yok olmak"tan kurtulur, beka bulur.”
110
Hâsılı, Allah’ta fânî olma, dünyaya olan ilgileri tamamıyla ortadan kaldırıp Allah’a
yönelmek ve Allah’ın sıfat ve ahlakında yeniden do maktır.
111
En yüce makamdan tekrar en alt
dünyaya iner ve kendini tüm varlıkların hizmetine adar. Yani insanların hayvanların ve tüm
canlıların dertleriyle hemhal olur, onların sıkıntılarına katlanır, eza ve cefalarının yükünü
ta ır.
112
Platon anlatmı oldu u bu alegoride kendi de erlendirmesinden hareketle birkaç
tespitte bulunmak gerekirse unları söylemek mümkündür.
1. Platon varlı ı kavranan ve dü ünülen dünya olmak üzere iki kategoride ele
almaktadır. 2. Görünen dünya ma ara zindanı olarak tasavvur edilmektedir. 3. Ma arayı
aydınlatan ate , güne in yeryüzüne vuran ı ı ı mesabesindedir. 4. Üst dünyaya çıkan yoku ve
yukarıda seyredilen güzellikler de, ruhun dü ünceler dünyasına yükseli idir.
5. Kavranan
dünyanın sınırlarında “iyi” ideası vardır. nsan onu kolay kolay göremez. Görebilmek için de
dünyada iyi ve güzel ne varsa hepsinin ondan geldi ini anlamı olması gerekir. Görülen
dünyada ı ı ı yaratan ve da ıtan odur. 6. Kavranan dünyada da do ruluk ve kavrayı ondan
gelir. nsan ancak onu gördükten sonra iç ve dı hayatında bilgece davranabilir.
113
Sonuç
Platon metafizi inin ana ve esas kavramları Tanrı, Demiorgues, dealar ve ruh
kavramlarına dayanmaktadır. Bu kavramların her biri Platon metafizi inin ana esasları oldu u
kadar kendinden sonra gelen felsefi geleneklerde de metafiziklerinin referansları olmu tur.
Ma ara alegorisi idealar âlemi ve görünü ler âlemi kavramlarıyla ontolojinin, akledilir
dünya ile duyulur dünya kavramlarıyla da epistemolojinin konusudur. Ancak bu çalı mamızda
Ma ara alegorisini farklı bir bakı açısıyla de erlendirmeye çalı tık. Bunu da mistik referanslar
üzerinden yapmak istedik. Bunu yapmamızdaki amacımız, ma ara alegorisinin tasavvufi
referanslarla de erlendirilip de erlendirilemeyece i ve bu alegoride ele alınan kavramların ve
problemlerin tasavvufi bakı açısıyla ne kadar paralellik arz edebilece ini tartı maya çalı tık.
Çalı maya ba lamadan önce ön kabulümüz, Platon’un da ifadesiyle insanın e itimle
aydınlatılması meselesinin tasavvufi boyutlarının var olabilece i idi. Vardı ımız sonuçlara
bakıldı ında “insanların küçük ya tan beri boyunlarından ve ayaklarından zincire
vurulmaları”, “ma ara,” “karanlık,” “gölgeler,” “ate ,” “zincirlerden kurtulu ,” “dik yoku u
tırmanma” ve nihayetinde güne i görme ve onun ı ı ına alı ma gibi kavramların tümünün
sembolik anlatımıyla, aslında tasavvuf dü üncesinin ana ilkeleri olan mür idi kamil anlayı ıyla,
nefs terbiyesiyle, -kötü ahlaktan kendini arınıp iyi ahlak sahibi olmakla- ahlak dü üncesiyle,
108
Aynî, a.g.e., s. 26.
109
bn Arabî, el Fütûhat-u’l-Mekkiyye (I-IV) Dâr Sâdır, Beyrut trs, C. II, s. 512.
110
Mevlânâ, Mesnevî, C. I/3052-3058.
111
Hucvirî, a.g.e., s. 365; Ku eyrî, a.g.e., s. 196; Cebecio lu, a.g.e., s. 267; Cevizci, Felsefe Sözlü ü, s. 754
112
Ku eyrî, a.g.e., s. 450; Afifi, a.g.e., s. 329.
113
Platon, Devlet, 517b-c; Stumpf, a.g.e., s. 56.
- 586 -
insanın olgunla ma sürecinde ı ı ı görmenin fenafillah dü üncesiyle yakın bir anlam ifade
etti ini gördük.
Sonuç olarak, Platon’un Pythagoras, Parmenides ve Herakleitos’un felsefelerinden
hareketle edindi i dü üncelerin Mısır seyahatinde Musa Peygambere inanlardan aldı ı mistik
derslerin etkisiyle ula maya çalı tı ı sentez, ma ara alegorisinde kendini göstermi oldu u
kanaatini uyandırmı tır. Bütün bunları da hangi din, ça ve dü ünce dünyasında olursa olsun
insani bir eylem olan mistik dü üncenin bir yansıması olarak de erlendirmek mümkündür.
KAYNAKÇA
AF F , Ebu’l-Ala (1996). Tasavvuf, çev.: . Kaçar, M. Sülün, stanbul.
ANDERS, Wedberg (1999). Plato’s Philosophy of Mathematics’den derleyen: Ahmet Cevizci, dealar Kuramı, Ankara.
ASTER, Ernst von (2005). lkça ve Ortaça Felsefe Tarihi, çev.: Vural Okur, stanbul.
AYDIN, Mehmet (1997). Din Felsefesi, Ankara.
AYNÎ, M.Ali (1991). Tasavvuf Tarihi, sad.: H. Rami Yananlı, stanbul.
AYSEVER, R.Levent (2002). “Kratylos: Adların Do rulu u ve Bilgi,” HÜEFD. CXIX, sa.2 Aralık.
BAYRAKTAR, Mehmet (2004). slâm Dü üncesi Yazıları, Ankara.
BEDEV , Abdurrahman (1982). Eflatun fi’l- slâm, Beyrut.
B RAND, Karman (1958). lkça Felsefesi Tarihi, Ankara.
BOLAY, S. Hayri (2013). Felsefi Doktrinler ve Terimler Sözlü ü, Ankara.
BRUN, Jean (2007). Platon ve Akademia, çev.: smail Yerguz, Ankara.
CEBEC O LU, Ethem (2004). Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlü ü, stanbul.
CEV ZC , Ahmet (2002). Felsefe Sözlü ü, stanbul.
CEV ZC , Ahmet (2009). Felsefe Tarihi, stanbul.
COLL NGWOOD, R.G. (1989). Do a Tasarımı, çev.: Kurtulu Dinçer, stanbul.
COPLESTON, Frederick (1985). Felsefe Tarihi, C.I, Yunan ve Roma Felsefesi, Platon, çev.: Aziz Yardımlı, stanbul.
COPLESTON, Frederick (1946). A History Of Philosophy – Greece And Rome, Volume 1,Burns & Oates, Great Britain.
ÇANKI, M. Namık (1995). Büyük Felsefe Lügati, C.II, stanbul.
DEMOS, Raphael (1939). The Philosophy of Plato, USA.
DÜRÜ KEN, Çi dem (2014). Antikça Felsefesi, stanbul.
GILSON, Etienne (1999). Tanrı ve Felsefe, çev.: Mehmet Aydın, zmir.
G LABERT, P.M. (2003). Felsefe Tarihi, stanbul.
GRUBE, G.M.A. (1964). Plato’s Though, Beacon Pres, Boston.
HARE, R. M. (2002). Dü üncenin Ustaları Platon, Çev. I ık im ek – Bediz Yılmaz, stanbul.
HE MSOEH, Heinz (1986). Felsefenin Temel Disiplinleri, çev.: T. Mengü o lu, stanbul.
HUCV R (1982). Ke fu’l-Mahcûb, çev.: Süleyman Uluda , stanbul.
BN ARAB (trsz.). el Fütûhat-u’l-Mekkiyye (I-IV) Dâr Sâdır, Beyrut.
BN TUFEYL (1996). Hay b. Yakzân, bn Tufeyl, Hay b. Yakzân, çev.: M. . Yaltkaya, Babanzade Ra id, haz.: N. Ahmet
Özalp, stanbul.
LBO A, Mustafa (2007) Platon’un deaları ile Whitehead’ın Ezeli Objelerinin Ontolojik Ba lamda Kar ıla tırılması, SDÜSBE,
Yayımlanmamı Yük. Lisans Tezi, Isparta.
JONES, W.T. (2006). Batı Felsefesi Tarihi, Klasik Dönem, çev.: Hakkı Hünler, stanbul.
KAHN, Charles H., Plato (2006). Ancyclopedia of Philosophy, edit.: Donald M. Barchert, I-X, USA, C. VII, ss.581-617.
KÖN , Y. Kazım (1937). Eflatun’un de Nazariyesi, stanbul.
KU EYR (1991). Ku eyri Risalesi, çev.: Süleyman Uluda , stanbul.
LAETR OS Diogenes, (2007). Filozofların Ya amları ve Ö retileri, çev.: Candan entuna, stanbul.
MAR AS, Julian (1967). History of Philosophy, New York.
MENGÜ O LU, Takiyettin, (2003). Felsefeye Giri , stanbul.
MEVLÂNÂ (2003). Mesnevî, çev.: efik Can, stanbul.
ÖZTÜRK, Y. Nuri (1990). Kur’an ve Sünnete Göre Tasavvuf, stanbul.
PAKSÜT, Fatma (1982). Platon ve Platon Sonrası, Ankara.
PLATON (2001) Devlet Adamı, çev.: Behice Boran, Mehmet Karasan, stanbul.
PLATON (1991). Devlet, çev.: S. Eyubo lu, M.A.Cimcoz, stanbul.
PLATON (2001). Epinomos, çev.: Adem Cemgil, stanbul.
PLATON (2000). Euthydemos, çev.: Vehbi Eralp, stanbul.
PLATON (2011). Euthyphron, çev.: Furkan Akderin, stanbul.
PLATON (2009). Kratylos, (Diyaloglar çinde) çev.: Teoman Aktürel, stanbul.
PLATON (1944). Kratylos, çev.: Suat Y. Baydur, stanbul.
PLATON (2010). Mektuplar, çev.: Furkan Akderin, stanbul.
PLATON (2009). Menon, çev.:Adem Cemgil, (Diyaloglar içinde) stanbul.
PLATON, (1989). Parmenides, çev.: Saffet Babür, stanbul.
PLATON (1943). Phaidon, çev.: H.R. Atademir, S.K. Yetkin, stanbul.
PLATON (1943). Phaidros, çev.: H. Akverdi, stanbul.
PLATON (1998). Philebos çev.: S. E. Siyavu gil, stanbul.
- 587 -
PLATON (2009). Protagoras, çev.: Tanju Gökçöl, (Diyaloglar içinde) stanbul.
PLATON (2009). Sofist, çev.: Ö. Naci Soykan, diyaloglar içinde, stanbul.
PLATON (2000). Symposion ( ölen) çev.: Cenap Karakaya, stanbul.
PLATON (2009). Theaitetos, çev.: Macit Gökberk, Diyaloglar içinde stanbul.
PLATON (2012). Yasalar, çev.: C. entuna, S. Babür, stanbul.
SCHUWARZ, Fernand (1997). Kadim Bilgeli in Yeniden Ke fi, çev.: A. Meral Arslan , stanbul.
SEV L, Ekrem (2007). Platon’un Tanrı Anlayı ı, stanbul.
SK RBERK, G, Gilje N. (2011). Antik Yunan’dan Modern Döneme Felsefe Tarihi, çev.: E. Akba , . Mutlu, stanbul.
STUMPF, Samuel E. (1997). Philosophy History and Problems, USA.
SUNAR, Cavit (1975). Tasavvuf Tarihi, Ankara.
CAN, efik (2004). Mevlana ve Eflatun, stanbul.
KAYA, Talha (2006). Platon ve bn Sina’da Tanrı Evren li kisi, SDÜSBE., Basılmamı Yüksek Lisans Tezi, Isparta.
TURGUT, hsan (1992). Platon’un Son Dönem Felsefesinde Bilgi Sorunu, zmir.
ULUDA , Süleyman (2014). Tasavvuf ve Tenkit, stanbul.
URMSON, J.O. (1967). “ deas” The Encyclopedia Of Philosophy (ed. Paul Edwards), New York.
WEBER, Alfred (1991). Felsefe Tarihi, çev.: Vehbi Eralp, stanbul.
YAKIT, smail (1993). Batı Dü üncesi ve Mevlana, stanbul.
YASA, Metin (2010)Eflatuncu Ma ara Alegorisini Yeniden Yorumlama Gereksinimi, OMU FD., Samsun, sa.28.
YASA, Metin (2010). Rubailer I ı ında Mevlana’da A k ve levi, Ankara.
Dostları ilə paylaş: |