58
58
İ- 20 TEMMUZ 1974 ÖNCESİ KIBRIS’TA DURUM
Kıbrıs adası özellikle Yunanistan’ın devamlı kaşıması, ayrıca Megali İdea
ve Enosis saplantısı yüzünden hep kanayan yara olmuştur;
138
“1- Avrupa’dan Ortadoğu memleketlerine giden bütün hava ve deniz
trafiğini kontrol eder. Aynı şekilde Süveyş Kanalı’nın girişini tehdit veya
muhafaza edebilecek bir mevkiye sahiptir.
2- Ortadoğu memleketlerine karşı girişilecek herhangi bir harekât
teşebbüsünün yegâne çıkış noktasıdır ve ayrıca buralarının muhafazası için
yegâne ön tahkimattır. Ortadoğu memleketlerine karşı yegâne çıkış noktası
olduğu halde burasının Oniki Adalar ve Rodos tarafından desteklenmesi ve
Ortadoğu’da bir müşterek alan meydana getirilmesi şarttır. Bunların desteği
olmaksızın mevkii itibarıyla müdafaasız kalacaktır.
3- Yukarıda belirtilenler muvacehesinde ve arazisinin müsait olması
nedeniyle Kıbrıs’ta kara, deniz ve hava kuvvetleri bulundurulması uygundur.”
1970’li yıllara girildiğinde Yunanistan’la Türkiye arasındaki problemler
sadece Kıbrıs’la sınırlı kalmayacaktır. Bu dönemde Kıbrıs’ın pozisyonu ve
Yunanistan’ın Kıbrıs adasını nasıl değerlendirdiği konusunda resmi kaynaklara
yansıyan Yunan görüşü ise şu şekildedir;
139
“1- Yunanistan’ın 1952 yılından bu yana Kıbrıs’ı kendine bağlamak
için Birleşmiş Milletlere müracaat ettiği ve bu mücadelesinde Kıbrıslı Rumların
da (buna) 1 Nisan 1955’de İngiltere’ye karşı başlattıkları EOKA mücadelesiyle
katkıda bulundukları bilinmektedir.
2- Bu mücadele neticesinde Yunanistan, Türkiye ve İngiltere’nin dâhil
olduğu Londra ve Zürih Anlaşmaları (Şubat 1959) imzalandı ve neticede
bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu. Mezkûr anlaşma mucibince İngiltere’ye
Kıbrıs’ta üsler bulundurma yetkisi verildi.
3- Londra ve Zürih anlaşmalarını uygulama yönüne gidildiğinde
bunun yeni kurulmuş cumhuriyetin ilerlemesine mani olduğu görüldü. 1963
yılında bu husus Kıbrıs Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios tarafından
şikâyet edildi.
4- Bu şikâyetten memnun olmayan Türkiye, meclisten, Türk köyleri,
üçlü karargâh ve eğitmen grubundan subaylarını çekmiş ve bazı bölgelerin Türk
sakinlerini de Türklerin çoğunlukta olduğu bölgelere çekerek bir de facto
durumu yaratıp Kıbrıs hükümeti içerisinde sözde bir Türk yönetimi kurmuştur.
138
Kıbrıs Yunan Kuvvetleri Alay Komutanlığı, S–3, D-No.290/3/95, Kraliyet As. Pos.902, 10
Haziran 1969 tarihli resmi yazı.
139
A. g. a.
59
59
5- Yukarıda yazılı Türk planını akamete uğratmak için Başpiskopos
Makarios, Türklere karşı silahlı müdahalede (Kaymaklı, Erenköy ve St.
Hilarion’a karşı 1964 harekâtı) bulunmak mecburiyetinde kalmıştır. Fakat dış
müdahale nedeniyle Türkler planlarını uygulayabilmişler ve neticede şimdiye
kadar muhafaza ettikleri Ağırdağ-Lefkoşa, Mağusa, Lefke, Erenköy, Yeşilırmak
gibi bölgeleri ve köprübaşı kurmuşlardır. Bu arada Türklerin çoğunlukta
olduğu köylerde de Türkler askeri yönden teşkilatlanmışlardır. Ağırdağ-Lefkoşa
kantonunu da Kıbrıs Türk Alay Komutanlığı kampından çıkarak yerleşmiştir.
6- Türkiye’nin devamlı olarak yaptığı müdahale tehditlerine karşı
Yunanistan’ın Yunanlar, Kıbrıs Yunanlarına (Kıbrıslı Rumlar) mümkün olan
her türlü personel ve teçhizat yardımında bulunmuşlardır. Adada bu şekilde
meydana gelen Yunan birlikleri Aralık 1967’deKöfünye hadiselerinden (Kasım
1967 harekâtı) sonra adadan ayrılmışlardır. Harekât Köfünye’deki Kıbrıs Türk
birliklerini kesmiş oldukları Lefkoşa-Limasol yolunu açmak için yapılmıştır…”
Yunanlar EOKA’nın adada başlattığı terör olaylarını Yunanistan’ın Enosis
girişimlerine katkı olarak değerlendirirken Londra ve Zürih anlaşmalarını da Kıbrıs
Cumhuriyeti’nin ilerlemesine mani olarak görür. Yunanlar ayrıca 1963 Aralık
döneminde Akritas Planı’na uygun olarak Türkleri topyekûn ortadan kaldırmaya
yönelik girişimleri sonrasında Kıbrıs Türklerinin can, mal ve namuslarını
koruyabilmek amacıyla daha güvenli yerlere kaçmalarını ise de facto durum yaratmak
için yapılmış bir girişim olarak nitelendirirler. 21 Aralık 1963 tarihinde başlatılan
Rum saldırılarıyla adada Kıbrıs Cumhuriyeti fiilen yıkılırken bunu 1967 olayları ve
Türkiye’nin askerî çıkarma hazırlıkları izler.
Kıbrıs’ta 70’li yıllara gelindiğinde karşılaşılan manzara özellikle 1 Nisan
1955 tarihinden itibaren faaliyete geçerek adayı cehenneme çeviren EOKA’nın
komutanı Grivas ile Cumhurbaşkanı ve başpiskopos konumunda bulunan
Makarios’un aynı hedeflere ancak farklı yollar kullanmak suretiyle ulaşma
çabalarının sonucunda ortaya çıkan büyük çekişme ve huzursuzluktur. Öte yandan ilk
başta sadece bir iç huzursuzluk olarak görülen bu durum çok kısa bir süre sonra bütün
adayı işgal edecek olan ve Türkiye ile Yunanistan’ı neredeyse bir savaşın içerisine
itecek kadar önemli bir gelişmeye de sebep olur. Böylece Enosis idealine hemen
ulaşma gayretinde olan Grivas ile Kıbrıs Türklerinin öncelikle ekonomik alanda
çökertilmesi ve direnişlerinin kırılması yönünde fikir beyan eden Makarios arasında