Kul hakki ve zulümden sakinma



Yüklə 57,42 Kb.
tarix15.04.2018
ölçüsü57,42 Kb.
#38548


KUL HAKKI VE ZULÜMDEN SAKINMA

Yarattığı kulunu önemseyen, birbirleri üzerindeki haklara dahi kıymet veren Cenab-ı Mevla’ya hamd, eşsiz siretiyle bizlere her konuda en güzel örnek olan Rasul-ü Ekrem (sas) Efendimiz’e salât-ü selam olsun.

Allah-u Teâlâ yeryüzünü imar için görevlendirdiği ve bundan dolayı kendisini yeryüzünün halifesi kıldığı insanı, imtihan gereği, pek çok şeyle sorumlu tutmuştur.

İnsan, yüce yaratıcısına karşı kulluk görevlerini yerine getirmekle sorumlu olduğu gibi insanlara ve diğer canlılara karşı da görevlerini yerini getirmekle, onların haklarını gözetmekle yükümlüdür.

Hak “insanı bazı şeyleri istemeye, bazı şeyleri yapmaya salahiyetli kılan şeri, hukuki ve ilmi bir güçtür.” 1 Çoğulu hukuk, yani “kişinin hak ve vazifelerini bilmesi” demektir. Bu görev ve sorumluluklarımız, Allaha ait haklar ve kullara ait haklar diye sınıflandırılmıştır.

Allah’a ait haklar; kulun O’na hiçbir şeyi ortak koşmadan iman etmesi, emir ve yasaklarına itaatidir. Kullara ait haklar; diğer insanlara karşı görev ve sorumluluklarımızdır. (Başka bir ifadeyle diğer insanların bizim üzerimizdeki haklarıdır.) Bir Müslüman’ın, diğer insanlara karşı yapması gereken görevlerini yapmaması veya onlara karşı yapmaması gereken bir fiili yapması neticesi oluşan haklara “kul hakları” denir.2 Kul hakkı;

-İnsanların sahip olduğu maddi-manevi hakları ihlal etmek

-Dini, ahlaki, hukuki hükümlerin onlara verilmesini gerekli kıldığı şeyleri vermemektir.

Kul hakkı kapsamına, kişinin anne-babası, evlatları, kardeşleri, akrabaları fakir yoksullar, yetimler ve arkadaşlarına karşı görevleri girmektedir. İnsanların canları, namusları, manevi şahsiyetleri, dini inanç ve anlayışları gibi konulardaki kişilik haklarıyla, malları ve aile fertlerine ilişkin hakları  gözetmesi, kul hakkı kapsamındadır.3 Kuran ı Kerim de anne babanın, eşin, akrabanın, yoksulların hakları, birçok ayette, geniş bir şekilde işlenmiştir. Konuyla ilgili bu hakları kapsayan bir örnek verecek olursak;

واعبدوا الله و لا تشركوا به شيئا و بالوالدين إحسانا و بذي القربى و اليتامى و المساكين و الجار ذي القربى و الجار الجنب و الصاحب بالجنب و ابن السبيل و ما ملكت ايمانكم إن الله لا يحب من كان مختالا فخورا

Allah a kulluk edin, Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın ve uzak komşuya, yakın akrabaya, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara(hizmetçilere)iyi davranın. Allah kendini beğenen ve böbürlenip duran kimseyi sevmez.”4

Yüce dinimiz huzurlu, mutlu bir toplum oluşturmayı hedefler ve bunun en önemli şartının da kul hakkına riayet yani hak ve adalet olduğunu söyler. Yüce kitabimiz Kur an-ı Kerim de “hak-adalet” kavramları ve bunun zıddı olan “zulüm” kavramı, kul hakkıyla bağlantılı olarak, birçok ayette geçmektedir.

Kul hakkı; mali açıdan başkasının mülkiyetinde bulunan mal ve varlığı zimmetine geçirmek olabilir. Hile, aldatma, rüşvet, ölçü-tartıda adaletsizlik, emanete hıyanet, kumar, zimmete para geçirme şeklinde olabilir. Başkasının onurunu incitmek, inancını düşüncesini hürriyetini kısıtlamak gibi  konular da kul hakkının bir bölümünü teşkil eder. Bu bağlamda, kişileri itibarsızlaştırmak nedeniyle başkasına iftira atmak, alay etmek, arkadan çekiştirmek, kötü lakap takmak, kusur aramak, gıybet etmek gibi hususlar Yüce Kitabımızda ön plana çıkan, Allah u Teala’nın ayetlerinde teferruatla üzerinde durulan kul haklarıdır.

İslam’ın insana verdiği temel haklar: Canı, aklı, dini, nesli, malı korumak için  konmuştur.

-İnsanın düşündüğünü ifade etmesi, yazması, düşüncelerini yayması, öğrenmesi, eğitim alması kişinin ilmi haklarıdır.

-Mülkiyet, üretim tüketim konularındaki tasarruflar kişinin iktisadi haklarıdır.

- Toplumu ilgilendiren, farz-ı kifaye olan tüm çalışmalara katılma, kamu görevinde çalışma, seçme seçilme hakları, kişinin siyasi haklarıdır.

- İnanç, ibadet, ahlak konularındaki haklar, kişinin dini haklarıdır.

- Nikah, talak, velayet, nafaka hakları da, kişinin ailevi haklarıdır.5

İnsanın doğuştan sahip olduğu, Rabbinin ona verdiği, sınırlarını çizdiği bu haklardan kimse onu mahrum bırakamaz. Bu haklarını ihlal edemez. Kul hakkı ile ilgili ayetlerde, ticari hayattan- sosyal hayata, özel hayattan akrabalık ilişkilerine kadar hayatın her boyutundaki, maddi-manevi haklara değinilmiştir.

فات ذا القربى حقه و المسكين و ابن السبيل ذلك خير للذين يريدون وجه الله و أولئك هم المفلحون

O halde sen akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. Allah’ın rızasını isteyenler için, bu en iyisidir. Onlar kurtuluşa erenlerdir.” 6 âyetinde Rabbimiz rızasına ermenin, kurtuluşa ulaşmanın yolunu, kulların hakkına riayetten geçtiğini buyuruyor.

Ey kavmim! Ölçü ve tartıyı adaletle yapın. İnsanlara eşyalarını eksik vermeyin. Yeryüzünde bozguncular olarak dolaşmayın.”7 ayetinde de peygamberlerin kavimlerine, insanların maddi-manevi haklarına riayet etmelerini, haksızlık ederek bozgunculardan olmamalarını emrettiklerini görüyoruz.

Kul hakkından bahseden, kullar arası adaleti tespit eden pek çok ayetin sonu “İşte bu Allah’ ın hudududur. Ona tecavüz etmeyin” 8diye son bulur.

Dinimiz kulun haklarını korumaya yönelik iki tür yaptırımdan söz eder:

-Ahlaki öğütler, uyarılarla, uhrevi vaat ve ödüllerle, hakların korunmasına ilişkin bir bilinç oluşturma.

-Her şeye rağmen insanların haklarını ihlal edecek olanlara yönelik dünyevi cezai yaptırımlar koyma.9

Peygamber Efendimizin (sas) muhteşem sözleri, bu konunun insan hayatında ne kadar önemli ve hassas bir konu olduğunu bize öğretir. İşçinin hakkının teri kurumadan ödenmesinden başlayıp, ödeme gücü olanın borcunu ödememesinin zulüm olduğuna, hatta müminin ruhunun borcu ödenene kadar bağlı kalmasına kadar, Efendimizin kamu malını çalmış kimsenin cenaze namazını kılmamasına kadar süren bir hassasiyettir bu.

Bu konuda ilk göze çarpan ve kul hakkından doğan günah ve cezaların Allah (c.c) tarafından bağışlanmayacağı, bunun ancak o kulun bağışlaması ile mümkün olacağı gerçeğini anlatan şu hadis i şerifte Peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyurmuşlardır:

عن ابي هريرة رضي الله عنه عن النبي صلي الله عليه وسلم قال : "من كانت عنده مظلمة لأخيه من عرضه أو من شيئ فاليتحلله من اليوم قبل ان لا يكون ديار و لا درهم ان كان له عمل صالح اخذ منه بقدر مظلمته و ان لم يكن له حسنات اخذ من سيئات صاحبه فحمل عليه" رواه البخاري   

Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu, malıyla ilgili bir zulüm varsa, altın ve gümüşün bulunmayacağı gün gelmeden önce, o kimseyle helalleşsin. Yoksa kendisinin salih amelleri, yaptığı zulüm miktarınca sevaplarından alınır(hak sahibine verilir).Şayet iyilikleri biterse, haksızlık yaptığı kardeşinin günahlarından alınarak, onun üzerine yüklenir.10

Sadece bu hadis bile, kul hakkı almanın nasıl bir felaketle sonuçlanacağını insanın amellerini nasıl götüreceğini (iflasa sürükleyeceğini) gösteren bir delildir.

Yine Efendimiz (sas) başka bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor:

عن ابي امامة اياس بن ثعلبة الحارثي رضي الله عنه أن رسول الله صلي الله عليه وسلم قال: "من اقتطع حق امرئ مسلم بيمينه فقد أوجب الله له النار و حرم عليه الجنة". فقال رجل : " و ان كان شيئا يسيرا يا رسول الله؟ " فقال : "و ان قضيبا من أراك." رواه مسلم

Yemin ederek bir Müslümanın hakkını alan kimseye Allah (c.c) cehennemi vacip kılar, cenneti haram kılar. ”Ya Rasulellah! Şayet küçük ve değersiz bir şey ise de mi?”. Efendimiz (sas): “Misvak ağacından bir dal bile olsa böyledir.”11

Demek ki hakkın küçüğü büyüğü yoktur. Cenab-ı Allah, kul hakkına ihlali “zulüm” bu hakkı ihlal edenleri “zalim” diye nitelendirmiştir. İşte zulüm “Bir kimsenin meşru hakkına tamamen veya kısmen tecavüz etmek” anlamına gelir.12 ”Bir şeyi başka yere koymak, sınırı aşmak, hakkı yerine koymamak, yaratılış gayesinin dışına çıkmak, şiddet, eziyet” diğer anlamlarıdır.

“Hak edenin hakkını vermeme veya haksıza hak etmediğini vermekte zulümdür. Zulmeden kişiye de “Zalim” denir. Kur an-ı Kerimde bu kelime ve türevleri üç yüz yerde geçmektedir.

Zulüm üç türlüdür:

1) İnsanların Allah a karşı yaptıkları zulüm: Bu şirk ve küfürdür.

2) İnsanların kendilerine karşı işlediği zulüm: İnsanın Allahın koyduğu sınırları aşması, isyan edip günah işlemesidir.

3) İnsanların diğer insanlara karşı işlediği zulüm: İnsanların birbirlerine karşı yaptığı haksızlıklar ve günahlardır.

Kişilik ve kamu hakkı ihlalleri bu kapsamdadır. Tek bir kişinin hakkına yapılan ihlalde, pek çok insanın hakkının bulunduğu kamuya ait şeylere verilen zararda hep bu çeşit zulümdür.

İslam, zulmün her türlüsünü yasaklamış, zulme giden yolları kapatmış, zulmü ortadan kaldırma mücadelesi vermiştir. Genelde peygamberlerin, özelde Peygamber Efendimizin (sas) verdiği mücadele bu değil midir?

Efendimiz (sas), hayatı boyunca Cahiliye Toplumunu, Hak-Adalet Toplumu haline getirmek için çabalamıştır. Yirmili yaşlarında girdiği “Hılful-Fudul” insanlara yapılan haksızlıklara “dur” demek için, daha o günlerde bir başkaldırıdır. Efendimizin insanlara yaptığı son hitap olan “Veda Hutbesi” Evrensel nitelikte bir insan hakları bildirgesidir. İnsanların eşitliğinden, haklarının kutsal ve dokunulmaz olmasına, faiz gibi kan davası gibi zulümlerin kaldırılmasına kadar pek çok konuda haklardan bahseden, bunları teminat altına alan muhteşem ifadeler içermektedir.

Dinimizin amacı; dünya da ahirette huzur ve mutluluk ise, bu huzur ancak insanların birbirlerinin hakkına riayet ettiği bir toplumla mümkündür. Unutulmamalıdır ki “Haklara saygı, hakkımıza saygıdır.”

Günlük hayatımızda bazen farkında bile olmadan bazen farkında olarak pek çok hakka giriyoruz. En çok da sevdiklerimizin hakkına… Mesela, evladımızı, eşimizi ihmal etmemiz, anne babamızla yeterince ilgilenmememiz, komşularımızı rahatsız etmemiz, arkadaşlarımızın gıybetini yapmamız, hep kul hakkı ihlalleri, hep bir zulüm değil midir? Veya çevreyi kirletmek, randevulara gecikmek, kamuya ait mallara zarar vermek, bir kuyrukta güya uyanıklık edip öne geçmek, trafik kurallarını takmamak, torpille bir işi kapmak, bir memurun görevine geç gelmesi, görevini hakkıyla yapmaması, bir öğretmenin öğrencileriyle ilgilenmemesi. Buna daha birçok örnek verebiliriz.

Peki, kul hakkı madem zulümdür. Bu zulmü hayatımızdan çıkarmanın, bu zulümden kaçınmanın yolları nelerdir?

Öncelikle yapılan zulmün, haksızlığın hesapsız kalmayacağını unutmayalım.

و لا تحسين الله غافلا عما يعمل الظالمون إنما يؤخرهم ليوم تشخص فيه الابصار

Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları gözlerin dehşetle bakacağı bir güne erteliyor.”13 ayeti hiç aklımızdan çıkmasın.

Her yapılan fiilin hesabının verileceği bir gün vardır. Hatta bazen bu zulmün karşılığı dünyada bile olabilir.

"اِتَّق ِدَعْوَةَ الْمَظْلُومِ فَاِنَّهَا لَيْسَ بَيْنَهَا وَ بَيْنَ اللَّهِ حِجَابٌ"

Mazlumun bedduasından sakının. Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur.”14

İnsanoğlunun bir şeylerden geri adım atması için bazen cezanın şiddetini, dehşetini de anlaması gerekir. Naslarda geçen, zulmün dehşeti gibi.

عن جابر رضي الله عنه أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: "اتقوا الظلم فإن الظلم ظلمات يوم القيامة.." رواه مسلم

Zulümden kaçının. Çünkü zulüm kıyamet günü zifiri karanlık olacaktır.”15

عن عائشة رضي الله عنها أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال:"من ظلم قيد شبر من الأرض طوقه من سبع ارضي" متفق عليه

Kim bir karış miktarı yere haksız olarak, zulümle sahip olursa, o yerin yedi katı boynuna geçirilir.”16

إن الذين يأكلون أموال اليتامى ظلما إنما يأكلون في بطونهم نارا و سيصلون سعيرا

Zulüm yaparak, yetim malı yiyenler, karınlarına ateş yemiş olurlar ve onlar ateşe gireceklerdir.”17

Kul hakkına girmemenin bir yolu da bencillikten uzaklaşmaktır. Çünkü hak ihlallerinin çoğu, insanın kendini öncelemesinden kaynaklanır. Oysa kişi, empati kursa, yaptığı haksızlık kendisine yapıldığında neler hissedeceğini düşünse, kendisine yapılmasını istemediği şeyi başkasına yapmazdı herhalde.

Peygamber Efendimiz (sas) “Zalime de, mazluma da yardım edin.” buyurdu. “Mazlumu anladıkta, zalime nasıl yardım edeceğiz” denilince, “Onu zulümden alıkoyarak, engelleyerek” buyurdu.18 Zalime gücümüz yettiğince “dur” demek” haksızsın” demek, tepki göstermek gerekiyor. Zaten “Zulme rıza, zulümdür.” Bir kula haksızlık yapılan bir yerde susmak, tepkisiz kalmak, zulme ortaklıktır. Haksızlığa ya elimizle, ya dilimizle ya kalbimizle karşı durmalıyız.

ولا تركنوا الي الذين ظلموا فتمسكم النار و ما لكم من دون الله من أولياء ثم لا تنصرون

Zulmedenlere meyletmeyin (sempati duymayın). Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah tan başka dostunuz yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz.”19 Bu ayet, sadece zulmedenleri değil, zulme alet olan, taraftar olan, meyli olanları da içerir.

Müslüman, hem zulüm etmeyecek, hem yapılan zulme razı olmayıp, tepkisini ortaya koyacak hem zulme engel olmaya çalışacaktır. Karakterimiz, yaşantımız Rabbimizin emrettiği, Efendimizin çizdiği istikamette olmalıdır.

Yüce dinimiz, iman ile zulmü zıt görür. İman; güven demekse, Müslüman da güvenilen, emin olunan, zarar vermeyen, haksızlık etmeyen insan demektir.

Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulm etmez. Onu tehlikeye atmaz.”20 Müslüman, diğer insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Tüm fiillerinde zulüm etmemeyi hedef edinen kişidir. Zaten bilir ki  “Allah zalimleri sevmez”21 ve “Zalimlerin kıyamette yardımcıları yoktur.”22

Kul hakkından sakınmanın en güzel örneklerinden biri kıymetli ecdadımızdan geliyor. Böyle bir ecdadın torunları olmakla ne kadar gurur duysak azdır. Tabi sadece gurur duymak değil onları bu hassasiyetini örnek almamız gerekmektedir.

Çanakkale Savaşının en şiddetli günlerinden bir gün.

Lapseki’nin Beybaş köyünden ağır bir yaralı. Zor nefes alıyor. Komutanının elbisesine yapışarak:

“-Ölme ihtimalim çok fazla, komutanım! Ne olur bu pusulayı arkadaşıma ulaştırın. Köylüm Lapsekili İbrahim Çavuş’tan bir mecit borç aldım. Kendisini göremedim. Hakkını helal etsin.” Son sözleri “Hakkını helal etsin” olur.

Fazla zaman geçmez. Sürekli yaralılar gelmeye devam etmektedir. Şehitlerin üzerinden çıkan künyeler komutana ulaşır. Yine bir künye, bir de pusula. Komutan pusulayı açar, okur. Gözyaşlarına engel olamaz bu defa.

“-Ben Lapseki’nin Beybaş Köyünden Onbaşı İbrahim. Arkadaşım Halil’ e bir mecid borç vermiştim. Kendisiyle görüşemedik. Biraz sonra taarruza geçiyoruz. Belki dönemem. Arkadaşıma söyleyin. Ona hakkımı helal ettim.”

Hazırlayan Moderatör

Esra TAŞ Reyhan Çağlayan Altun



Adapazarı Müftülüğü Uzman Vaize

Köseoğlu Kur’an Kursu Öğreticisi

1 Fikret Karaman, Diyanet Dergisi, sayı:163.

2 İslam Ansiklopedisi, c.26, s.351.



3 İslam Ansiklopedisi, c.26 s.352.


2


3


4 en-Nisa, 4/36.

5 Osman Keskioğlu, “İslam ve İnsan Hakları” Makalesi.

6 er-Rum, 30/38.

7 Hud, 11/85.

8 el-Bakara, 2/229.

9 Diyanet Dergisi, sayı 163.

10 Buhari, “Mezalim”, 10; Tirmizi, “Rikak”, 48.

11 Müslim, “İman”, 218.

12 İsfehani, el-Müfredat, s.315.

13İbrahim, 14/ 42.

14 Buhari, “Mezalim”, 9.

15 Müslim, “Birr”, 56.

16 Buhari, “Mezalim”,13; Müslim, “Müsakat”, 142.

17 en-Nisa, 4/10.

18 Buhari, “Mezalim”, 4.

19 Hud, 11/113.

20 Buhari, “Mezalim”, 3; Müslim, “Birr”, 58

21 Şura, 42/40.

22 Müminun, 23/18.



Yüklə 57,42 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə