Kızılkaya / Fıkıh Usulünde Sahabe Fetvasının Kaynaklık Değeri Cilt / Volume: • Sayı /Issue: • 2012



Yüklə 7,06 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə31/111
tarix16.08.2018
ölçüsü7,06 Mb.
#63317
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   111

67
Güder, Mercan / 2000 Sonrası Türk Dış Politikasının Temel Parametreleri ve Orta Doğu Politikası
uluslararası ilişkiler literatürü içine yerleştirdiği bir kavramdır. Bu kavram, ekonomik 
ve askeri güç dışında kalan ve kaba kuvvete dayanmayan bir tür güç (hegemonya) 
türünü ifade eder. Yani kısaca, muhataba yaptırılmak istenen bir eylemi, karşı tarafın 
rızası ve özgür iradesiyle- kaba kuvvetin aksine – muhatap için cazip olabilecek bir 
takım yöntemleri kullanarak iş yaptırtma ve söz sahibi olma sanatı anlamına gelmek-
tedir. 21. yüzyıl dış politika yapımında en fazla kullanılan araçlardan biri olan yumuşak 
gücün beklenen tesiri yapabilmesi için, elbette askeri ve ekonomi güç gibi “sert güç” 
(hard power) ile harmanlanmış/desteklenmiş olması gerekir (Nye, 2004; Oğuzlu, 2007). 
1990’lardaki küreselleşmenin hızlı olduğu dönemlerde ABD’nin izlediği etkili siyasetin 
mimarı olan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun da şahsen tanıştığı Nye’ın kavramsal-
laştırması, Türk dış politikasının yeniden yapılandırılmasında temel bir çerçeve oluş-
turmuştur. İzlemiş olduğu dış politika stratejisiyle bölgenin “cazibe merkezi” haline 
gelmek isteyen Türkiye’nin, özellikle Orta Doğu,  Balkan ve Türki Cumhuriyetlerle 
girmiş olduğu münasebetlerde, sürekli ortak medeniyet, tarih ve kültür vurgusuna özel 
bir önem atfettiği görülmektedir (Aras, 2009, s. 15). Bu siyasetin uygulanması, sade-
ce söylemde değil, kurumsal yapılanmalarda da kendisini göstermektedir. Dışişleri 
Bakanlığı’na bağlı bir uluslararası teknik yardım teşkilatı olan Türk İşbirliği ve Kalkınma 
İdaresi Başkanlığı (TİKA)’nın
10
 bütçe ve operasyon imkânları arttırılarak aktif bir kuruma 
dönüştürülmesi, TRT’nin uluslararası kanal sayılarının artırılması, kültürel aktiviteler 
yapan Yunus Emre Enstitüleri’nin kurulması, diplomatik ilişkileri çeşitlendirecek Kamu 
Diplomasisi Koordinatörlüğü’nün (2010) kurulması, çeşitli Türk topluluklarla ilişkileri 
geliştirmek üzere Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın kurulması 
(2010), öğrenci değişim programları ve yabancı uyruklu öğrencilere sağlanan bursların 
geliştirilmesi, THY’nin birçok merkeze doğrudan seferler koyması, bu amacı gerçekleş-
tirmeye yöneliktir.
11
 
Bu gelişmelerin çoğunda Türkiye, muhatap kitlenin tercihlerine yön verebilmeyi, 
onların Türkiye’ye karşı olumlu kanaatlere sahip olmasını sağlamayı veya Türkiye’yi 
cazip bir çekim merkezi kılmayı amaçladığı rahatlıkla söylenebilir. Türkiye’nin, yumu-
şak gücünü hayata geçirmeye yönelik attığı adımların olumlu sonuçlar vermesi kısa 
vadede beklenemez. Zira dünyada “yumuşak güç” elde etmek için yapılan tüm benzer 
yatırımlar, uzun vadede sonuç alınması, öngörülen politikalar silsilesinin bir parçasıdır. 
Yukarıdaki gelişmelerin tarihine bakıldığında, birçok büyük devletin aksine Türkiye
bu yöndeki adımları daha yeni yeni atmaktadır. Bundan dolayı, Türkiye’nin “yumuşak 
güç” için atmış olduğu adımların ne kadar tutarlı ve isabetli olduğunu saptamak ve 
değerlendirme yapmak için elde henüz yeterli veri bulunmamaktadır. Fakat her halü-
karda olumlu sayılabilecek bu gelişmelerin, “merkez ülke” olmak amacına erişmek için 
gerekli olduğu açıktır (Grigoriadis, 2010, s. 5). 
10  TİKA’nın Açılımı 2 Kasım 2011 Tarihinde Resmi Gazetede Yayınlanan Kanun Hükmünde Kararname 
İle “T.C. Başbakanlık Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı” olarak yeniden düzenlenmiştir.
11  Örnek bir çalışma için, bkz. Yanatma (2011) ve Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü (2010).


68
İnsan ve Toplum
Ekonomi Merkezli Dış Politika
Dış politikada ekonomik ilişkilerin etkisi 1990’lı yılların başından beri ivme kazanarak 
artmaktadır. Soğuk Savaş sonrası dış politika anlayışı, daha çok ekonomide karşılıklı 
bağımlık/dayanışma felsefesi üzerinden şekillenmiş, dış ticaret unsurunu devletlera-
rası ilişkilerde önemli bir öge haline getirmiştir. Belirtilmeli ki ekonomik taleplerin dış 
politika yapım sürecinde çok daha fazla görünür olması, Türkiye’ye mahsus bir durum 
değildir. Oluşan Yeni Dünya düzeninde farklılıklar göstermekle birlikte, hemen hemen 
tüm ülkeler, kendi dış politikalarını ekonomik kaygı ve beklentilere göre tasarlamakta-
dırlar (Hale, 2003, s. 203; Özdal vd. 2009, s. 10). Öyle ki Dışişleri Bakanlıkları ile Ticaret 
ve Ekonomi Bakanlıkları, dış ticaret müsteşarlıkları vb. kurumlar arası bilgi paylaşımı ve 
koordinasyonu, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar artmış durumdadır. Devlet 
Başkanları ve Başbakanların yurt dışı seyahatlerinde/ziyaretlerinde, beraberinde iş 
adamlarından oluşan bir heyeti götürmesi, artık olağan bir durum olmuştur. Türkiye’de 
ekonomi ağırlıklı diplomasi uygulamasının etkin bir şekilde hayata geçirilmesi, Özal 
döneminde başlamıştır. Bu gelenek, AK Parti iktidarı zamanında da geliştirilerek sür-
dürülmüştür. 
Burada altı çizilmesi gerek husus, ekonominin dış siyasette hatırı sayılır oranda yer 
edinmesi, politik olanın dış politikada daha az öneme sahip olması değildir. Her ne 
kadar ekonomik ilişkilerin dış politikadaki ağırlığı hususunda gözle görülür bir artış olsa 
da mesele Türkiye’nin siyasi ve güvenlik sınırlarını tehdit eder noktaya varacaksa, son 
yaşanan İsrail örneğinde olduğu gibi, bu ülke ekonomik ilişkiler neticesinde doğacak 
menfaatlerden kolaylıkla feragat edebilmektedir.
2000 sonrası dış politika stratejilerinde önem verilen ve hâkim olan anlayış, ikili ilişkiler-
de artan ticaret hacminin doğrudan veya dolaylı olarak siyasi bir sonucu olacağı bek-
lentisidir. “Ticaret yapanlar savaşmaz” varsayımından yola çıkan Türkiye, bunu daha 
çok yakın komşularıyla sorunlu ilişkilerini iyileştirmek için kullanmaktadır (Davutoğlu, 
2002). Böylelikle Türkiye Devleti, çevresinde birbirleriyle entegre olmuş, ekonomik 
bir bölge hedeflemektedir. Bu doğrultuda yapılan girişimler neticesinde 2010 yılında 
Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan Serbest Ticaret Bölgesi için ilk adım atılmıştır.
Diğer yandan ekonomik ilişkiler, aynı zamanda dış politika aracı olarak da kullanılmak-
tadır. Özellikle ABD’nin yıllarca uyguladığı gibi ekonomik olarak kendisine bağımlı 
olan ülkeler için, siyasi ve askeri araçlar dışında, iktisadi üstünlüğünü hem bir baskı 
aracı, hem de sorunların çözümü için etkili bir araç olarak kullanmaktadır. Benzer 
şekilde Türkiye’nin de “komşu ülkelerle sıfır sorun” ilkesinin hayata geçebilmesi ve 
çevre bölgelerle tam bir işbirliği oluşturabilmesi için, komşularıyla ilişkilerinde “kar-
şılıklı bağımlılık” ilkesi üzerinden hareket etmesi gerektiği düşünülmektedir (Aras, 
2009, s. 7). 


Yüklə 7,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə