Ortaçağ Feodal Mülkiyet Anlayışı ve Osmanlı Hukukundaki Toprak …
13
arazileri miri arazi (arazi-i memleket veya arazi-i beytülmal) rejimine alarak,
hem bunların kuru mülkiyetini Devlete aktarmış hem de tasarruf hakkını
şahıslara tanıyarak toprakların işlenmesini ve bunlardan vergi alınması sağ-
lamıştır. Ayrıca bu araziler üzerine tımar (dirlik) sistemini
57
de uygulayarak
tımar sahiplerinin Devlete asker göndermesini de sağlamıştır
58
. Bu sistemde
senelik geliri 20.000 akçeye kadar olan askeri dirliklere dar anlamda
“tımar”
59
adı verilmiştir
60
. Tımarın yükümlülüğünü yerine getirmemesi
halinde sık sık el değiştirmesi sağlanarak feodal yapılar önlenmiştir
61
. Bir de
tımarın savaşa gitmesi ve mirasçı bırakmadan vefatı halinde toprakları bir
başka kişiye tımar olarak verilirdi
62
. Tımar sahibinin ölümü ile erkek evlat-
larından veya torunlarından uygun olanına bu görev verilebiliyor; uygun
olmaması halinde bir başkası seçilebiliyordu. Yani babadan oğula geçen
otomatik veya ırsi sistem (miras sistemi) yoktu
63
.
Tımar sistemi Batılı tarihçiler tarafından (özellikle Leopold RANKE)
Osmanlı Devletinin kudreti bakımından üç temelden en önemli ilk yapı taşı
olduğu ileri sürülmüştür
64
. Tımar sistemini dayanağı ise İslam’ın ilk devir-
57
Tımar sistemini aynı zamanda asker ihtiyacını karşılamak amacıyla ilk uygulayan Sultan
Orhan Gazi döneminde Sadrazam Çandarlı Kara Halil (Hayrettin) Paşa olmuş, böylece
bir yandan daha fazla vergi geliri elde edilirken bir yandan da Devletin asker ihtiyacı
karşılanmıştır. Bkz. Cin, Miri Arazi, s. 13; Demir, s. 210.
58
Aykanat, s. 6; Cin, Miri Arazi, s. 57 vd.; Eren/Başpınar, s. 81.
59
Geniş anlamda tımar (dirlik), gelirlerine göre üçe ayrılmaktaydı. İlki “has” adını alan ve
geliri 100.000 akçeyi geçen tımarlar; ikincisi yıllık geliri 20.000-100.000 arasında kalan
“zeamet”ler ve geliri 20.000 akçe altında olan dar anlamda tımarlardır. Bkz.
Eren/Başpınar, s. 81;
Şahin, s. 448-449;
Üçok, Tımar-I, s. 536.
60
Eren/Başpınar, s. 81 vd.; Şahin, s. 441.
61
Aykanat, s. 6; Şahin, s. 443-444; Üçok, Tımar-I, s. 533. Örneğin tımarın kendisi değil
de bir başkasını savaşa göndermesi bile onun elinden tımar alınması sebebi olabiliyordu.
Bkz. Şahin, s. 444.
62
Şahin, s. 442-443. Hatta o derecedir ki bazen bir günde sekiz defa savaşta ölümler
nedeniyle tımarın el değiştirdiği görülmüştür. Bkz.
Üçok, Tımar-II, s. 529-530
63
Şahin, s. 444.
64
Diğer iki temel ise yeniçeri sistemi ve Devlet reisinin şahsiyeti ve durumudur.
RANKE’nin görüşleri ve eseri için bkz. Üçok, Tımar-I, s. 525, özellikle dn.1; Eren/
Başpınar, s. 86.
14
Doç. Dr. Murat AYDOĞDU
lerinden beri uygulanan ikta sistemidir
65
. İkta sistemi, kelime itibariyle kes-
mek ve parçalara ayırmak anlamına gelir
66
. Halife veya Devlet reisi tarafın-
dan beytülmal arazisinin bir kısmının tam mülkiyeti (temliken ikta) veya
menfaatlerinin (istiğlalen ikta) bir şahsa veya gruba verilmesini ifade eder
67
.
Nitekim bu sistemi Selçuklu Devleti de uygulamış olup, Osmanlı Devleti de
İslam ve Selçuklu Devletlerinde sistemi, kendi yapısına ve ihtiyaçlarına göre
yeniden şekillendirerek miri arazi rejimini oluşturmuştur
68
. Tımar sistemi,
Avrupa feodalitesine benzemekle birlikte ondan ayrılan birçok üstün yönü
bulunmaktadır
69
. Denilebilir ki Osmanlı; Roma’nın, Bizansın, İslam Devlet-
lerinin, Selçuklu ve İran Devletlerinin hatta Batı Avrupa ve Moğol İmpara-
torluklarının her birinden değişik unsurları alarak kendine özgü miri arazi
rejimi ve tımar sistemi yaratmıştır
70
. Tımar sistemi Kanuninin ilk dönemle-
rinde zirveye ulaşmış, ancak Kanuninin son dönemlerinden itibaren bozul-
maya başlamıştır
71
.
65
Akgündüz, C.III, s. 819; Aykanat, s. 6; Cin, Miri Arazi, s. 57-58; Eren/Başpınar, s.
82.
66
İkta sisteminin asıl dayanağının ise İran’da Akamenitler tarafından kurulan MÖ.550-336
arasındaki malikâne sistemi olduğu, oradan Sasanilere, Araplara ve Türklere intikal
ettiği hakkında bkz. Cin, Miri Arazi, s. 59-60; Şahin, s. 442; Üçok, Tımar-I, s. 529-531.
67
Cin, Miri Arazi, s. 58. İkta sistemi hakkında ayrıca bkz. Akgündüz, C.III, s. 818-819;
Avcı, s. 356;
Cin, Miri Arazi, s. 57 vd.;
Eren/Başpınar, s. 82 vd.
68
Akgündüz, C.III, s. 817-818; Cin/Akyılmaz, Hukuk Tarihi, s. 412-413.
69
Akgündüz, C.III, s. 819. Tımar sistemi ve benzer müesseseler (özellikle feodalite)
arasında karşılaştırma için bkz. Cin, Miri Arazi, s. 76 vd.; Üçok, Tımar-I, s. 550-551.
Osmanlı reayasının (yerel halkın) sahip olduğu haklar feodalitedeki serflerin durumuyla
karşılanmayacak kadar medeni ve insanidir. Serf, köle olarak görülmüş, istediği ile
evlenememiştir. Reaya ise özgür olup istediği ile evlenebilirdi. Bkz. Şahin, s. 450-451.
70
Cin, Miri Arazi, s. 50 ve s. 60-64; Cin/Akyılmaz, Hukuk Tarihi, s. 422; Şahin, s. 437;
Üçok, Tımar-I, s. 529 vd. En çok etkilenmenin Selçuklu ikta sisteminden olduğu, ancak
Selçuklular ve Avrupa’daki feodal Devletlerde olan büyük toprak dağıtımı hatasının
Osmanlı’da yapılmadığı, Osmanlı’da daha az büyüklükte toprağın verildiği, çünkü
büyük toprak sahiplerinin otorite boşluğu halinde kendi egemenliklerini kurma eğilimine
girdiği hakkında bkz. Cin/Akyılmaz, Hukuk Tarihi, s. 422-423. Osmanlı toprak siste-
minin Roma toprak sistemine çok benzediği hakkında bkz. Cin, Miri Arazi, s. 51.
71
Şahin, s. 443; Üçok, Tımar-II, s. 89-90. Tımar sisteminin bozulması ve kaldırılması
hakkında bkz.
Şahin, s. 451 vd.