Ortaçağ Feodal Mülkiyet Anlayışı ve Osmanlı Hukukundaki Toprak …
17
kazanmaktaydı ki buna da “hakkı karar” denmekteydi. Arazi Kanunu m.20
ve m.78 ile bu konu açıkça düzenlenmişti
91
.
Miri arazide tasarruf edenler öldüğünde tasarruf hakkı mirasçılarına
intikal edebilmekte idi
92
. Ancak bu intikal, mirasçıların durumuna göre
bedelsiz olabildiği gibi sayılan mirasçıların bulunmaması halinde (bir kısım
mirasçıya) tapu bedeli (tapu resmi veya vergisi) karşılığında intikal ederdi
93
.
Yani mirasçılara bölünme yapılmamış, hatta bu gibi yerlerde İslam miras
hukuku tam anlamıyla uygulanmamıştır
94
. Buna gerekçe olarak miri arazide
kuru mülkiyetin zaten Devlete ait olması gösterilmiştir. Ayrıca bu tür
intikalin ana amaçlarından birisi de tarım topraklarının verimli bir şekilde
kullanılmasını engelleyecek küçük parçalara bölünmesini engellemek idi
95
.
Bu yüzden uzun bir süre tasarrufun ölümü halinde en büyük erkek evlada
tasarruf hakkının geçmesi kabul edilmiştir
96
. İlk dönemlerde tasarruf edenin
oğlu yoksa sipahinin istediği kimseye tefviz ediliyor, diğer mirasçılara kal-
mıyordu. Ancak 1551-1552 (hicri 958) tarihinde çıkarılan bir padişah ferma-
nıyla kız evladın bulunması halinde kendisine yoksa kardeşlerine tapu bedeli
(uygun bir bedelle) ödemesi intikal de kabul edilmiştir. Keza 1596 yılında
91
Hakkı karar, bugünkü hukukumuzda olağanüstü kazandırıcı zamanaşımına benzemek-
tedir (27.4.1949 tarih ve 7/7 sayılı YİBKZ. ile onu yürürlükten kaldıran 26.05.1954 tarih
ve 7/17 sayılı YİBK). Bu konuda bkz. Cin, Miri Arazi, s. 324 vd., özellikle s. 332-333;
Gürsoy/Eren/Cansel, s. 54-55.
92
Cin, Miri Arazi, s. 215 vd.
93
Avcı, s. 355; Cin, Miri Arazi, s. 233; Cin, Tarım Arazilerinin İntikali, s. 70 vd.; Cin/
Akyılmaz, Hukuk Tarihi, s. 421;
Şahin, s. 447.
94
Cin, Tarım Arazilerinin İntikali, s. 35-37 ve s. 71. Dini olmayan intikal hakkının tarihi
gelişimi hakkında bkz.
Cin, Miri Arazi, s. 233 vd.;
Cin, Tarım Arazilerinin İntikali, s.
54 vd. Bununla birlikte İslam hukukunun uygulandığı alanlar da mevcuttur. Örneğin,
tasarruf edenin miri arazi üzerine ilgili memurun izniyle ağaç dikmesi, bina yapması
halinde bu bina ve ağaçlar onunu mülkü olup şeri hükümlere göre intikal ederdi. Keza
araziye ekilen hububat, sebze ve sair ekilen ürünler de şeri hukuka göre intikal ederdi.
Bkz. Cin, Miri Arazi, s. 245-246; Cin, Tarım Arazilerinin İntikali, s. 68 vd.
95
Cin, Miri Arazi, s. 232-233; Cin, Tarım Arazilerinin İntikali, s. 35-37 ile s. 54 vd.
Ancak 1858 tarihli Arazi Kanunu sonrası, dini olmayan miras hukukunda hak sahiplerini
genişletme çabasının tarım arazilerindeki bölünmeyi arttırdığı (olumsuz olduğu) yolun-
daki tespit için bkz. Cin, Tarım Arazilerinin İntikali, s. 88 vd.
96
Avcı, s. 360.
18
Doç. Dr. Murat AYDOĞDU
çıkarılan başka bir padişah fermanıyla kız çocukların bu haklarını 10 yıl
içinde kullanabilmesi kabul edilmiştir
97
. Böylece miri arazide İslam miras
(feraiz) hukukunun uygulanması kabul edilmemiş, bugünkü hukukumuzdaki
miras kurallarına benzer şekilde, belli bir sıra dahilinde tek bir kişiye intikal
sağlanarak arazinin bölünmesi ve verimin düşmesi engellenmiştir
98
.
Bu gibi yerlere tasarruf edenler başkalarına da kiraya verebiliyor idi.
Buna “ferağ” denmekteydi
99
. Ancak üç sene boş bırakılan toprak, tasarruf
hakkı sahibinden (mutasarrıfından) alınıp başkasına verilirdi (Arazi Kanunu
m.82-85)
100
. Keza mirasçı bırakmadan vefat eden kişinin tasarruf ettiği
yerlerle mirasçının bedel (tapu bedeli veya tapu) ödemesi
101
gereken hallerde
bu bedeli ödememesi nedeniyle arazi Devlete intikal ederdi ki buna “arazinin
boşalması (mahlulat)” denirdi
102
. Böylece mahlul kalan arazi Devletin kuru
mülkiyete (rakabeye) sahip olması nedeniyle Devlete intikal ederdi
103
.
97
1609 (hicri 1017) tarihinde Sultan I. Ahmed tarafından çıkarılan başka bir fermanla,
sırasıyla oğlu, kızı ve baba bir erkek kardeşi bulunmayan kimsenin arazisi tapu bedeli
(bedel ödemesi kaydı) ile babasına o da yoksa annesine verilmiş, böylece kız evlada ve
kardeşe tanınan hak diğer akrabalara teşmil edilmiştir. Bkz. Demir, s. 211.
98
Akipek, s. 51; Cin, Miri Arazi, s. 233 ve s. 247. Dönemlere göre ayrıntılı açıklamalar
için bkz.
Cin, Miri Arazi, s. 233 vd.
99
Ferağ, bir kişinin uhdesinde bulunan tasarruf hakkı başka birine terk ve tefviz etmesine
(günümüz deyimiyle devretmesine) denir. Ferağın çeşitli türleri vardır. Bkz.
Avcı, s.
359-360; Akgündüz, C.III, s. 821-822; Cin, Miri Arazi, s. 149 vd. Ferağ işleminin
disiplin altına alınması ve kaydının tutulması için 1889’da ferağ ve takrir komisyonları
kurulmuşsa da 1916 tarihinde bu komisyonlar kaldırılmış, ferağ takrirlerinin (beyanının)
defteri hakani (bugünkü tapu memuru) önünde yapılması kabul edilmiştir. 1874 tarihli
“Emlakı Sırfa Nizamnamesi ile “defteri hakani (tapu)” teşkilatı kurulmuştu. Bkz.
Gürsoy/Eren/Cansel, s. 51 ve s. 53.
100
Akgündüz, C.III, s. 819;
Avcı, s. 358;
Cin, Tarım Arazilerinin İntikali, s. 87-88.
101
Tasarruf hakkı karşılığında Devlete ödenen ve tarafsız bilirkişiler tarafından arazinin
geliri ve verimi dikkate alınarak tesbit edilen bedele “tapu”, tapu misliyle (bedeliyle)
araziyi iktisap etme yetkisine sahip olan mirasçılara “tapu hakkı sahibi” denmiştir.
Mahlul kalan arazi ise tapu hakkı sahibi bulunmaması veya bunu ödememesi sebebiyle
arttırmaya (müzayedeye) çıkarılır ve en çok arttıran kişiye tefviz edilirdi. Bkz. Cin, Miri
Arazi, s. 249-250.
102
Cin, Tarım Arazilerinin İntikali, s. 79-80, s. 87-88.
103
Bu konuda bkz. Cin, Miri Arazi, s. 249 vd.; Cin, Tarım Arazilerinin İntikali, s. 79 vd.