"Bu pornografi! Dine saygısızlık!" diye bağıran papaz çalışma odasından fırlayarak, ön
kapıya yönelmişti. "Bunu nasıl onaylarsın? Bu Amerikalı Martin Scorsese Tanrı'ya
küfrediyor, kilise onun Fransa'da hiçbir şekilde isim yapmasına izin vermeyecek!" Papaz
dışarı çıkarken kapıyı arkasından çarparak kapatmıştı.
Büyükbabası mutfağa girdiğinde, Sophie'nin elinde gazeteyle kaşlarını çattığını görmüştü.
"Hızlı davranmışsın."
Sophie, "Sence İsa Mesih'in kız arkadaşı mı vardı?"
"Hayır hayatım, ben kilisenin bize hangi fikirleri benimseyip benimsemeyeceğimizi
dayatmamalı dedim."
"Mesih'in kız arkadaşı var mıydı?"
Büyükbabası bir süre sessiz kalmıştı. "Olsaydı çok mu kötü olurdu?"
Sophie düşündükten sonra omuzlarını silkinişti. "Bence sakıncası yok."
Sir Leigh Teabing hâlâ konuşuyordu. "Seni Mesih ile Magdalalı Meryem'in birlikteliğine
dair sayısız referansla sıkmayacağım. Modern tarihçiler bunu cılkını çıkartıncaya kadar
araştırdılar. Yine de bir şeyi belirtmek isterim." Başka bir pasaj gösterdi. "Bu Magdalalı
Meryem Suresi'nden."
Magdalalı adını taşıyan bir sure olduğunu bilmiyordu. Metni okudu:
Ve Petros dedi ki: "Kurtarıcı bizim bilgimiz olmayan bir şeyi gerçekten bir kadınla mı
konuştu? Hepimiz şimdi o kadını mı dinleyeceğiz? O kadını bize tercih mi etti?"
Ve Levi cevap verdi. "Petros, sen her zaman çabuk sinirlenen biri olmuşsundur. Şimdi
senin o kadınla bir rakip gibi uğraştığını görüyorum. Eğer Kurtarıcı, onu değerli
kılmışsa, sen kim oluyorsun da o kadını reddediyorsun? Elbette Kurtarıcı o kadını çok iyi
tanıyor. Onu bizden daha fazla sevmesinin nedeni bu."
Teabing, "Bahsettikleri kadın," dedi. "Magdalalı Meryem. Petros onu kıskanıyordu." .
"Mesih, Meryem'i tercih ettiği için mi?"
"Sadece bu değil. İşin ciddiyeti sevgiden çok daha büyüktü. Surenin bu kısmında Mesih'in
yakında yakalanıp, çarmıha gerileceğinden şüphe ettiği anlatılır. Bu yüzden Magdalalı
Meryem'e kendisi öldükten sonra kilisesini nasıl devam ettireceğine dair talimatlar verir.
Sonuç olarak Petros bir kadının arkasında ikinci sırada bulunmaktan ötürü hoşnutsuzluğunu
dile getirir. Zannedersem Petros cinsiyet ayrımcılığı yapıyordu."
Sophie duyduklarım kavramaya çalışıyordu. "Bu Aziz Petros değil mi? Mesih'in kilisesini
inşa ettiği kayalık."
"Aynı ama işin içinde bir bityeniği var. Değiştirilememiş olan bu dizelere göre İsa,
Hıristiyan Kilisesi'nin kuruluş direktiflerini Petros'a vermemişti. Verdiği kişi Magdalalı
Meryem'di."
Sophie, ona baktı. "Yani Hıristiyan Kilisesi'nin bir kadın tarafından devam ettirileceğini
mi söylüyorsunuz?"
"Plan buydu. İsa ilk feministti. Kilisesinin Magdalalı Meryem'e emanet edilmesini
istemişti."
Son Akşam Yemeği'ne işaret eden Langdon, "Ve Petros'un bu konuda bir rahatsızlığı
vardı," dedi. "Buradaki Petros. Da Vinci'nin onun Magdalalı Meryem'e duyduğu hislerin
bilincinde olduğunu anlayabilirsin."
Sophie'nin bir kez daha nutku tutulmuştu. Resimde Petros tehditkâr bir şekilde Magdalalı
Meryem'e doğru eğiliyor ve bıçak gibi tuttuğu eliyle onun boynunu kesiyormuş gibi
yapıyordu. Kayalıklar Bakiresi'ndeki aynı tehditkâr el hareketi!
Petros'un yanındaki havarileri işaret eden Langdon, "Ve burada," dedi. "Biraz netameli
gibi, değil mi?"
Sophie gözlerini kısarak baktığında, havarilerin arasından bir el çıktığını gördü. "Bu el bir
hançer mi tutuyor?"
"Evet. Yine de biraz garip, eğer kolları sayarsan bu elin... hiç kimseye ait olmadığını
göreceksin. Vücudu yok. Belirsiz."
Sophie'nin aklı fazlasıyla karışmıştı. "Affedersiniz, ben tüm bunların Magdalalı Meryem'i
nasıl Kutsal Kâse yaptığını hâlâ anlayamadım?"
Teabing yeniden, "Aha!" diye bağırdı. "İşte asıl mesele de bu!" Bir kez daha masaya
dönerek, geniş bir çizelge çıkarttı ve Sophie'nin önüne açtı. Ayrıntılı bir şecere görülüyordu.
"Çok az kişi Magdalalı Meryem'in İsa'nın sağ kolu olmasının yanı sıra, zaten güçlü bir kadın
olduğunu bilir."
Sophie şimdi soyağacının başlığını görebiliyordu.
B E N J A M I N A İ L E S İ
Soyağacının üst kısımlarında bir yeri gösteren Teabing, "Magdalalı Meryem burada,"
dedi.
Sophie şaşırmıştı. "Benjamin Hanedanı'ndan biri miydi?" Teabing, 'Tamamen," dedi.
"Magdalalı Meryem soylu biriydi." "Ama ben Magdalalı Meryem'in fakir olduğu izlenimini
edinmiştim." Teabing başını iki yana salladı. "Güçlü aile bağlarının kanıtlarını yok etmek için
Magdalalıyı bir fahişe gibi tanıtmışlardı."
Sophie kendini yeniden Langdon'a bakarken buldu, o da tekrar başını salladı. Sonra
Teabing'e döndü. "Peki ama Magdalalı Meryem'in soylu olmasının eski kilise için ne gibi bir
sakıncası vardı?"
Britanyalı gülümsedi. "Sevgili çocuğum, kiliseyi bu kadar kaygılandıran Magdalalı
Meryem'in soylu olması değil, yine soylu bir kan taşıyan İsa ile birlikte olmasıydı. Bildiğin
gibi Matta İncil'inde bize Mesih'in Davut Hanedanı'ndan geldiği söylenir. Aynı zamanda Kral
Süleyman'ın -Yahudi Kralı- torunudur. İsa, güçlü Benjamin Hanedanı'ndan biriyle evlenerek
iki soylu kanı birbirine harmanlamış oldu, böylece tahtta yasal iddia edebilecek ve Süleyman
zamanında olduğu gibi krallıkları canlandıracak potansiyel bir siyasi birlik yaratmıştı."
Sophie sonunda onun bunu asıl konuya bağlayacağını sezinlemişti.
Teabing şimdi heyecanlı görünüyordu. "Kutsal Kâse efsanesi, asil kanı anlatan bir
efsanedir. Kâse hikâyesinde bahsedilen 'İsa'nın kanı ile dolu olan kadeh' ...aslında Magdalalı
Meryem'i anlatır... Mesih'in soylu neslini taşıyan kadın rahmini."
Kelimeler Sophie'nin aklına kazınmadan önce balo salonunda yankılanarak geri dönmüş
gibiydi. Magdalalı Meryem, İsa Mesih'in soylu neslini mi taşıyordu? "Ama İsa'nın nasıl nesli
olur, onların?..." Durup Langdon’a baktı.
Langdon tebessüm etti. "Çocukları olmalıydı."
Sophie donup kalmıştı.
Teabing, "Şuraya bakın," diye veryansın etti. "İnsanlık tarihindeki en büyük örtbas buydu.
İsa Mesih evlenmekle kalmamış, aynı zamanda baba olmuştu. Tatlım, Magdalalı Meryem,
Kutsal Kâse'ydi. İsa Mesih'in asil nesli ile dolu olan kadehti. Soyu taşıyan rahim ve kutsal
meyvenin çıktığı üzüm bağıydı."
Sophie kollarındaki tüylerin diken diken olduğunu hissediyordu. "Ama bu kadar büyük bir
sır, bunca yıl boyunca nasıl saklı kalmış?"
Teabing, 'Tanrı aşkına!" dedi. "Kesinlikle saklı tutulmadı! İsa Mesih'in soylu nesli, tüm
zamanların en çok anlatılan efsanesidir... Kutsal Kâse. Magdalalı Meryem'in hikâyesi
yüzyıllarca her türlü mecaz ve lisan kullanılarak avaz avaz dünyaya ilan edildi. Gözlerini
açtığın anda onun hikâyesini her yerde görebilirsin."
Sophie, "Peki Sangreal Belgeleri?" diye sordu. "Onlar da Mesih'in soylu neslini
ispatlıyorlar mı?"
Dostları ilə paylaş: |