276
ve bunun kefaretler için geçerli olduğunu belirtmekte ve Allah’ın bunu Resulüne
indirerek farz kıldığını, Hz. Peygamberin de bunu kendi müddüyle sünnet kıldığını
ifade etmektedir
1253
.
Hanefîlere göre ise, yemek yedirmek caiz olduğu gibi, altmış fakire birer
sadaka-ı fıtır miktarı şey vermek de caizdir. Bu da yarım sa’ buğday veya bir sa’ arpa
olabileceği gibi, bunun miktar unları, yiyecek veya onların bedelleri de olabilir. Bir
fakire bu nisbette altmış gün yemek yedirmek veya yiyecek vermek de kafidir
1254
.
Bu meselede iki farklı tutum ve yaklaşımın sergilendiği açıkça
görülmektedir. Şâfiî’nin anlayışına göre, kefaretle ilgili olarak nasslarda bildirilen
hükümler taabbudî özellik arzetmekte olup, her hangi bir maksat ve gaye ile bu
hükümler te’vil edilemez. Bu ise ilgili nassların lafzî/zahirî anlamına bağlanmaktan
başka bir şey değildir. Hanefîler ise meseleye taabbud yerine ta‘lîl açısından
yaklaşmışlar ve mana ve maksadı itibara alan değerlendirmede bulunmuşlardır.
Dolayısıyla taabbud ilkesi nassların zahirî anlamına bağlılığı gerekli kılarken, ta‘lîl
ilkesi nassların zahirî anlamından ziyade mana ve maksatlarını dikkate almayı
gerekli kılmaktadır.
2. Bedenden Çıkan Şeylerin Abdesti Bozması
mam Şâfiî ve mam Malik’e göre iki yol (ön ve arka hacet yeri) dışında
bedenden çıkan necasetler (kan, hacamat, kusma vs) abdesti bozmaz. Zira abdestin
bozulmasının illeti aklen bilinen bir şey değildir. Ebû Hanîfe ve ashabına göre,
bedenden çıkan necasetler, velev ki iki yol dışında çıkmış olsun abdesti bozar
1255
.
Ş
âfiî, ‘el-gâit’ lafzının, ancak bedendeki iki yoldan çıkan şeylerin abdesti
gerektirdiğini ifade etmekte, dolayısıyla bu iki yol dışında bedenden çıkan kusma,
kan, hacamat yaptırma veya bunların dışında bedenden çıkan şeylerin abdesti
gerektirmediğini belirtmektedir. Ona göre abdest alma, vucuttan çıkan şeylerin necis
1253
Şâfiî, Umm, V. 409. Şâfiî’nin bu hususta Ramazan ayında cinsî münasebette bulunan bedevî
hakkındaki rivâyetin zahiri ile amel ettiği anlaşılmaktadır.
1254
Bilmen, Istılâhât-ı Fıkhıyye, II. 319.
1255
mamların bu husustaki görüşleri için bkz. Mâlik, Muvatta, 2, Taharet 2, h. no: 11 (I. 22);
Debûsî, Mukayeseli slam Hukuk Düşüncesi , s. 228; Şîrâzî, el-Muhezzeb, I. 24; Serahsî, el-
Mebsût, I. 75-76; Nevevî, el-Mecmû’, I. 65; el-Buğâ, Eseru’l-Edille, s. 200-201.
277
olmasından dolayı değildir. Ona göre bunun nedeni, abdest ve guslün taabbudî
olmasıdır
1256
.
Abdest ve guslü taabbudî olarak nitelendirmesi sonucu Şâfiî, bu iki yol
dışında bedenden çıkan necis şeylerin abdesti gerektirmediği hükmüne varmıştır. O
bu hususta bedenden çıkan şeylerin necis olup olmasına bakmamış, necaset
mahalline bakmıştır. Sufyân es-Sevrî, Hanefîler ve Ahmed b. Hanbel çıkan şeylerin
necis olup olmamasını dikkate almış, yalnız necaset mahalline bakarak hüküm
vermemişlerdir
1257
. Dolayısıyla bu görüşte olanlar meseleye taabbud açısından değil
de, bu emrin illeti üzerinde durarak, aklî yönden de değerlendirmeye çalışmışlardır.
Bu da, tarafların nassları değerlendirmedeki yöntem ve yaklaşım farkına açıkça işaret
etmektedir.
3. Köpeğin Yaladığı Kabın Yedi Defa Yıkanması
Hz. Peygamberin “Sizden birinin kabını köpek yalarsa, onu yedi defa
yıkasın”
1258
hadîsinden Şâfiî, köpeğin yaladığı kabın yedi defa yıkanmasını da
taabbudî olarak değerlendirmektedir. Bu nedenle ona göre, köpeğin ağzını değdirdiği
kap, ancak biri toprakla olmak üzere, yedi defa yıkanmasıyla temizlenmiş olur
1259
.
Oysa Şâfiî, köpeğin yaladığı şey hariç, diğer bütün necasetlerin bir kez
yıkamakla temiz olacağını ifade etmektedir. Nitekim kendisinin de belirttiği üzere,
Hz. Peygamber, hayız kanının yıkanmasını emretmiş ancak bu hususta herhangi bir
sayı belirlememiştir. Zira yıkama emri, bir veya daha fazla yıkama anlamına
gelebilmektedir, dolayısıyla bir defa yıkama da caizdir. Bu duruma göre, bütün
necasetler hayız kanına kıyasen bir kez yıkamakla temiz olur. Ancak bu köpeğe kıyas
edilemez. Çünkü o taabbuddür
1260
. Ayrıca Şâfiî, diğer necasetlerin bir defa yıkamayla
1256
Şâfiî, Umm, I. 64-66.
1257
bn Ruşd, Bidâyetu’l- Muctehid, I. 115-116.
1258
Şâfiî, Umm, I. 45; Şâfiî, htilafu’l- Hadîs, IX. 558 vd.
1259
Şâfiî, Umm, I. 45-46.
1260
Oysa meselâ tâbiûndan Saîd bnu’l-Museyyeb ve el-Hasan el-Basrî köpeğin yaladığı kabı
yıkamayı taabbud olarak değerlendirmemekte, bnu’l-Museyyeb yedi kez yerine iki kez
yıkamayı yeterli görmekte, el-Hasan el-Basrî ise bu hususta belli bir sayıyı şart görmemektedir.
bn Ebî Şeybe, Musannef, I. 37 (no:341, 344). Ancak Ebû Hurayra ve Atâ b. Ebî Rabah, yedi
kez yıkanması gerektiği görüşünde olup ( bn Ebî Şeybe, Age, I. 37 (no: 342, 343), Şâfiî’nin de
bu hususta onlarla aynı zahirî yaklaşımı paylaştığı görülmektedir. A. Ulu’nun
değerlendirmesiyle “Saîd b. el-Museyyib ve el-Hasan el-Basrî buradaki maksadın tabağın
Dostları ilə paylaş: |