278
temiz olacağını kabul etmesine rağmen, niçin köpeğin yaladığı kabın yedi defa
yıkanmasını istediği sorusuna, ‘Rasûlullah (a.s.)’a ittibâen’ cevabını vermektedir
1261
.
Hanefîler ise Ebû Hurayra’nın yukarıdaki rivâyetine aykırı hareket ederek köpeğin
yaladığı kabı üç defa yıkadığını dikkate alarak, üç kez yıkamayı tercih etmişlerdir
1262
.
Ş
u halde Şâfiî’nin her bir hadîsle ayrı ayrı amel etme taraftarı olduğu ve taabbud
saydığı hususlarda kıyası benimsemediği açıkça anlaşılmaktadır. Yalnız mestlere
meshetmeyi taabbud sayması ve buna kıyasen sarık ve eldiven gibi şeylere meshi
caiz görmemesi
1263
de bu gerçeği ortaya koymaktadır.
Zencânî, bu hususta başka örnekler de vermektedir: Necaseti gidermede
suyun kullanılması, Şâfiî’ye göre taabbuddur, ancak Ebû Hanîfe’ye göre ta‘lîlen,
necaseti ortadan kaldıran her türlü temizleyici sıvı, necaseti gidermede
kullanılabilir
1264
. Şâfiî’ye göre köpeğin derisi, ondan uzak durulmasındaki taabbud
nedeniyle tabaklanmakla temiz olmaz. Hanefîlere göre ta‘lîl nedeniyle temizdir.
Ş
âfiîlere göre taabbud nedeniyle, eti yenmeyen hayvanların boğazlanması, derisinin
temiz olması anlamına gelmez. Hanefîlere göre bu durumda kanın akıtılması
nedeniyle ta‘lîlen derisi de temizlenmiş olur. Yine Şâfiîlere göre, malın cinsinde
zengin ve fakirin ortak olmasındaki taabbud ihtimali nedeniyle zekat mallarının
bedelinin verilmesi caiz değildir, Hanefîlere göre zekat malının bedelinin verilmesi
de caizdir
1265
.
Ş
âfiî’nin yine, deve ağıllarında necaset bulunmazsa dahi namaz
kılınamayacağını söylemesi, Hz. Peygamberin bu husustaki nehyinin illetine önem
vermediğini, dolayısıyla hadisin zahirini esas aldığını göstermektedir
1266
.
Kısacası bütün bu örnekler, Şâfiî’nin nasslara ilke olarak, nasıl taabbud
açısından yaklaştığını açıkça ortaya koymaktadır.
güzelce yıkanması olduğu tespitini yapmışlardır. Saîd bunun iki defa yıkamakla olabileceği
kanaatindedir. el-Hasan ise böyle bir sayıyı bile gerek görmemektedir. Ona göre önemli olan
temiz olduğuna kani olmaktır. Dolayısıyla her ikisinin de, maksadı dikkate alarak hüküm
verdikleri anlaşılmaktadır”. Ulu, Tâbiûnun Sünnet Anlayışı, s. 221.
1261
Şâfiî, Umm, I. 45-.46.
1262
bn Nuceym, el-Bahru’r-Râik, I. 134-135.
1263
Şâfiî, Umm, II. 285.
1264
Bu hususta ayrıca bkz. Debûsî, Mukayeseli slâm Hukuk Düşüncesi, s. 222.
1265
Zencânî, Tahrîcu’l- Furû‘, s. 41-45.
1266
Şâfiî, Umm, I. 189.
279
H- Sünnete Statik ve Şekilci Bir Yaklaşım Sergilemesi
Hz. Peygamberin bir kısım sünnet ve uygulamalarına karşı nasıl bir
yaklaşım sergilenmesi gerektiği hususu da Müslümanlar arasında tartışma konusu
olmuş, bu husus slam toplumlarında birbirinden farklı sünnet anlayışı ve
telakkilerinin ortaya çıkışına zemin hazırlamıştır. Nitekim daha önce de ifade
ettiğimiz gibi, sahabe devrinden itibaren sünnete ve Hz. Peygamberin bir takım söz,
davranış ve uygulamalarına zahirî yaklaşım sergileyenler olduğu gibi, bunun aksine
Hz. Peygamberin amacını dikkate alan yaklaşım sahipleri de var olmuştur. Bu farklı
yaklaşımlara diğer bilgin ve ekollerde de rastlamak mümkündür. Nitekim burada
bizim esas konumuz olan mam Şâfiî’de de, bu farklı yaklaşımlar görülmektedir. Her
ne kadar onun, Hz. Peygamberin sünnet ve uygulamalarına bir bütün olarak şekilci
bir yaklaşım sergilediğini söylemek mümkün değilse de, zaman zaman statik ve
ş
ekilci bir yaklaşım sergilediğini söylememiz mümkündür.
Ş
âfiî’nin bu tür anlayış ve yorumlarında dikkat çeken en önemli husus ise,
Hz. Peygamberin davranış ve uygulamalarının altında yatan bir takım illet ve
sebeplerini göz önünde bulundurmaksızın, Hz. Peygamber tarafından nasıl icra
edilmişse, onlara olduğu gibi bağlanılması ve yaşatılmasını tercih etmesidir. Şâfiî’nin
Hz. Peygamberin sünnetine şekilci açıdan yaklaştığına dair yaklaşım ve
düşüncelerini ise, bu hususlarda özellikle
veya
şeklinde sarfetmiş olduğu
ifadelerinde görmek mümkündür.
1. Cuma Günü kinci Ezan
Hz. Peygamberden itibaren Hz. Osman dönemine kadar, Cuma günü, imam
minbere çıkıncaya kadar tek bir ezan okunmaktayken, Hz. Osman, insanların
çoğalması üzerine, Cuma namazına hazırlanabilmeleri amacıyla, birinci ezandan
önce, bir ezan daha okutmuş ve bundan böyle Cuma namazı için iki ezan okunur
olmuştur
1267
. Şâfiî ise, Atâ’nın, ikinci ezânı Hz. Osman’ın ihdas ettiği şeklindeki
görüşlere katılmadığını ve bunu Muâviye’nin ihdas ettiğini söylediğini naklederek,
1267
Şâfiî, Umm, I. 334. Ayrıca bkz. Abdurrazzâk, Musannef, III. 206 (no. 5342), bn Ebî Şeybe,
Musannef, I. 470. (no: 5438, 5440).
280
ikinci ezanla ilgili olarak şu yorumu yapmaktadır: “Hangisi ihdas etmiş olursa olsun,
Rasûlullah (a.s.) devrinde cereyan eden uygulama bana daha uygun gelendir”
1268
.
Ş
âfiî’nin bu yaklaşımı oldukça dikkat çekici olup, onun bu tavrı, mezkur
örnekte olduğu gibi, Hz. Peygamberin ezan uygulamasındaki mana ve maksadı
kavrayan Hz. Osmanı’ın yenilikçi ve dinamik sünnet anlayışına karşı, statik ve
ş
ekilci bir sünnet anlayışını yansıtmaktadır. Zira Şâfiî’nin de naklettiği gibi Hz.
Osman, insanların çoğalması üzerine, onların namaza hazırlanmalarını temin
amacıyla bir tedbir olmak üzere, ikinci bir ezan okutma ihtiyacı hissetmiş ve bunu
uygulamaya koymuştur. Zira slam’da ezanın temel amacı, insanların namaz için
toplanmalarını sağlamak olduğu için, Hz. Osman, toplumda meydana gelen bir takım
sosyal değişme ve gelişmeleri dikkate almak suretiyle, insanların Cuma namazı gibi,
kazası mümkün olmayan bir namazı kılamama gibi bir durumla karşılaşmamaları
düşüncesiyle, ikinci bir ezanı uygulamaya koyarak, Hz. Peygamberin sünnetini gaî
bir yaklaşımla anlamış ve yorumlamıştır. Ancak Şâfiî, bu tür bir bir yaklaşıma sıcak
bakmamakta ve kendisine göre en uygun olanın, Cuma günü imam mescide
girdiğinde minbere çıkıp oturduğu esnada, müezzinin ezanı okumasıdır
1269
. Bu
hususta sahabe arasında sünnete zahirî yaklaşım sergilemesi ile bilinen Abdullah bn
Ömer de, Hz. Osman’ın bu yeni uygulamasını, bid’at olarak değerlendirmiştir
1270
. Bu
da mam Şâfiî’nin bu hususta temelde bn Ömer’le aynı yaklaşıma sahip olduğunu
ortaya koymaktadır.
2. Müezzinlerin Sayısı
Ş
âfiî’nin statik sünnet anlayışına bir diğer örnek de, her ne kadar
müezzinlerin sayısının en fazla iki ile sınırlandırılamayacağını belirtse de, yine de
sırf, Hz. Peygamberin iki müezzininin olmasından hareketle, müezzinlerin sayısını
iki sınırlandırmanın, kendisine daha sevimli geleceğini ifade etmesi
1271
, onun Hz.
1268
Şâfiî, Umm, I. 334.
1269
Şâfiî, Umm, I. 334.
1270
bn Ebî Şeybe, Musannef, I. 470. (no: 5436-7, 5441).
1271
Şâfiî, Umm, I. 170.
.
Hz. Peygamberin Bilâl-i Habeşî ve Umm-u Mektûm olmak üzere iki müezzininin olmasını,
mam Muslim de, ‘Bir Mescitte ki Müezzin Bulunmasının Müstehab Olması’ isimli babında
Dostları ilə paylaş: |