KÜLTÜR EVRENİ - UNIVERSE OF CULTURE - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ
99
YABANCI DİL ÖĞRETİMİNDE DİL-KÜLTÜR
İLİŞKİSİ VE DİL EROZYONU
LANGUAGE-CULTURE RELATIONSHIP AND LANGUAGE
EROSION IN FOREIGN LANGUAGE TEACHING
СВЯЗЬ ЯЗЫКА И КУЛЬТУРЫ И ЭРОЗИЯ ЯЗЫКА В МЕТОДИКЕ
ПРЕПОДАВАНИЯ ИНОСТРАННОГО ЯЗЫКА
Yrd. Doç. Dr. Bülent ÇİFTPINAR
*
- Ahmet TANIR
**
Özet
Bu makalede yabancı dil öğretiminde dil – kültür ilişkisi ve dil erozyonu, dilbi-
limin diğer alt dallarından biri olan sosyo dilbilimi ele alınmıştır. Günümüz dünya-
sında küreselleşmeyle birlikte yabancı dil öğretimine büyük önem verilmektedir.
Gelişen medya ve kitle iletişim araçları da ayrıca önemli bir destek sağlamaktadır.
Toplumlar, 19. Yüzyıl sanayi devrimi ile birlikte ekonomik ve siyasi gelişimin
yanında sosyolojik olarak gelişmeye başlamıştır. Beraberinde ulus olma benliği ve
kendi kültürünü yaratma benliği oluşmuştur. Bu uluslaşma süreci, beraberinde dilin
gelişimine olan önemi artırmıştır. Çünkü dil ve düşünce birbirinin ürünü olması
açısından büyük önem taşımaktadır.
Araştırmada, yabancı dil öğretiminde büyük önem taşıyan ölçünlü dil ile top-
lum dilbilim kavramı üzerinde durulmuştur. Çalışmada ortaya atılan sorunlar ve bu
sorunların çözümleri, kaynak taraması ve doküman incelemesiyle gerçekleştirilmiş-
tir. Sonuç olarak yabancı dil öğretiminde, ana dilin kültürel ögeleri ile hedef dilin
kültürel ögelerinin tam olarak öğretilememesinden kaynaklanan ana dildeki dilsel
ifadelerin yabancılaşması ve meydana gelen dil erozyonu ortaya çıkarılmıştır.
Anahtar Kelimeler: dil, dil ve kültür, toplum dilbilim, yabancı dil öğretimi,
dil erozyonu.
*
Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Almanca Öğretmenliği Öğretim Üyesi. Eski-
şehir/TÜRKİYE
**
Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Almanca Öğretmenliği Öğretim Elemanı. Es-
kişehir/TÜRKİYE
KÜLTÜR EVRENİ - UNIVERSE OF CULTURE - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ
100
Abstract
In this article, sociolinguistics and language-culture relationship in foreign
language teaching are undertaken. In today`s world foreign language teaching has a
great role with the globalization. Emerging media and mass media also provides an
important support.
Communities began to develop sociologically besides economic and political
developments with the industrial revolution in 19
th
century. Along with this, an ego
of being a nation and creating their own culture arose. By the process of nation-
building this has increased the importance of development of language. Because it
is a great importance in terms of each other`s product of language and thought.
At the same time, in this study the concept of sociolinguistics was examined
primarily and it focused on the common language which has a great importance in
foreign language teaching. Lastly, in this study it was discussed what
sociolinguistics is, its work are and its importance on foreign language teaching.
Key Words: language, language and culture, sociolinguistics, foreign language
teaching, language erosion
1
GİRİŞ
İnsanı toplumsallaşma sürecine hazırlayan en önemli araç kuskusuz dildir.
Genel anlamda dilin tanımı yapılacak olursa, dil; bir insan topluluğuna özgü olan, o
toplulukta var olan bireylerin duygu ve düşüncelerini bir araya geldiklerinde kimi
zaman konuşma yoluyla kimi zaman da jest ve mimiklerle aktardıkları sesli veya
yazılı göstergeler bütünüdür.
İlk çağlardan beri insanlar dile karşı özel bir ilgi beslemiş ve çoğu bilim ada-
mının özel uğraş alanı olmuştur. Dile yeni tanımlar getirmişler ve bu onların özel
uğraş alanları olmuştur. Dil, insan ve toplumdan ayrı düşünülemeyecek, bilim,
sanat, teknik, kültür gibi bütün alanlarla ilgisi bulunan, aynı zamanda onları oluştu-
ran bir kurumdur.
1
Dille düşünce arasında sıkı bir ilişki vardır. Ne dili düşünceden ne de düşün-
ceyi dilden ayırabilirsiniz. Çünkü dil düşüncelerin ürünüdür. Toplum dilbilim, dil
ve toplumun gelişim sürecini inceleyen dilbilimin bir alt dalıdır. Zengin bir dili
olmayan toplumlarda kültür, istenilen seviyeye ulaşamaz. Çünkü dil kusurlu olursa,
düşünceler doğru aktarılamaz. Düşünceler doğru aktarılmazsa yapılması gerekenler
doğru yapılamaz ve birçok toplumsal sorunla karşılaşılmasına neden olur. Görevle-
rin yerine getirilememesi toplumun kültürel ögelerinde, adalet sisteminde, yönetim
biçiminde aksaklıklara neden olur. Humboldt`a (1767-1835) göre, düşünceler dili
yarattığı gibi, diller de düşünceleri yaratır. Dil düşünceyi tamamlayan, düşünceyi
1
AKSAN, Doğan (1998). Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim I, Türk Dil Ku-
rumu, Ankara
KÜLTÜR EVRENİ - UNIVERSE OF CULTURE - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ
101
yaratan şeydir. Ancak dilini oluşturan, yükselten bir toplum gerçek bir düşünce
etkinliği gösterebilir. Dilin yapısıyla bütün öteki entelektüel etkinliklerin başarısı
arasında açık bir bağlantı vardır. Ancak yüksek bir olgunluğa erişen dillerde gerçek
bir düşünce etkinliği meydana gelebilir.
2
2. YABANCI DİL ÖĞRETİMİNDE DİL-KÜLTÜR İLİŞKİSİ
Toplum hayatında önemli bir yere sahip olan dil; ticari, kültürel ve siyasi ilişki-
lerde önemli rol oynamaktadır. Özellikle yabancı dil öğretiminde önemli bir yer
tutmaktadır. Yabancı dil öğretimi gelişmekte olan ülkeler için eğitim politikaları
çerçevesinde çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü toplumların tek başına ayakta
kalması mümkün değildir. Var olma sürecinde yer alabilmek için diğer toplumlarla
ilişki içinde olmak zorundadır. Bu ilişkinin gerçekleşebilmesi için yabancı dile
verilen önem her geçen gün artmaktadır. Bir dil, o dili konuşan toplumun kültürün-
den bağımsız düşünülemeyeceğinden, öğrenilen dile ait ülkenin kültürü, bu dili
öğrenenleri ister istemez kuşatmaktadır.
Dil öğretiminde kullanılan malzemeler, doğrudan veya dolaylı olarak o dili ko-
nuşan ülke menşelidir. Kitaplar o ülkede hazırlanmakta, kitapların video filmleri o
ülkede çekilmekte ve yabancı ders aracı olarak kullanılan resim ve kartlar da kitap-
lardaki mevzulara göre hazırlanmaktadır. Bütün bunlar, tamamen ya o ülkenin
kültürünü yansıtmakta ya da son zamanlarda bazı ders kitaplarında görüldüğü üze-
re, yabancı dili öğrenen ülkelerin kültürlerinden de bazı öğeler taşımaktadırlar.
Bunlar hem asgari seviyede olmakta hem de diğerine tezat teşkil edici bir hususiyet
taşımaktadır. Bu sebeple yabancı dil öğretiminde kime, niçin, ne kadar, hangi mal-
zemeler ile dil öğretileceği konusunda çok dikkatli olmak gerekmektedir. Yabancı
dil, öğrenme ve edinme faaliyetlerine dayanır. Öğrenme bilinçli ise de edinme bi-
linçsizdir ve öğrenci, zamanla farkında olmadan kitaplarda verilmeye çalışan kültü-
rün etkisinde kalır. Buna o kültüre bir hayranlık ve kendi değerleri karşısında bir
aşağılık kompleksi eklenince, artık dili öğrenilen ülke bir taşla iki kuş vurmuş
olur.
3
Yabancı dil öğretiminden vazgeçilemeyeceği bir gerçektir. Yabancı dil öğreti-
minde bu denli bir sorun yaşamamak için kendi öz kültürel değerlerimizi iyi öğ-
retmemiz gerekmektedir. Ana dilin iyi bilinmesi, dil bilgisel kurallar ve kültürel
ögeler yabancı dil öğretimini hızlandıran en temel unsurlardır. Günümüzde yabancı
dil öğretiminde istenilen başarının yeterince ulaşılmadığı sürekli olarak gündeme
getirilmekte, çeşitli yabancı dil öğretim yöntemleri geliştirilmekte ve uygulanmak-
tadır. Bunca gösterilen çabaya rağmen istenilen sonuca hala ulaşılamamaktadır.
Yabancı dil tam olarak öğretilememektedir. Bunun etkilerini ise, ana dildeki ya-
bancı kelimelerin çokluğuyla görmekteyiz. Tokat`ta bir mantı salonu işleten bir
kişinin, İngilizcede mantık anlamına gelen “logic” kelimesinin “c” harfini indirge-
2
AKARSU, Bedia (1998). Dil-Kültür Bağlantısı, İnkilap Yay., İstanbul
3
SENEL, S. Savaş / ALBANT, Şerif (1993), Yabancı Dil Öğretiminde Yabancılaştır-
ma, Sızıntı, Sayı 176, Ocak
KÜLTÜR EVRENİ - UNIVERSE OF CULTURE - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ
102
yerek “Logi Saloon” şeklinde kullanıma gitmesi, ana dil ve yabancı dil arasındaki
anlam çatışmasına bir örnektir. Bu kelime, ana dile bu şekilde yerleşmekte ve dilin
erozyona uğramasına neden olmaktadır. Bazı günümüz yabancı dil eğitimcileri ise,
kendi kültürel öğelerimizin yabancı dilde yazılmış ders kitaplarında yer almasını
savunmaktadırlar.
Yabancı dil öğretiminde akıllıca bir politika izlemek gerekmektedir. Yabancı
dil öğrenen gençlerimizin kendi toplumuna yabancılaşmamaları için, kendi kültür-
leri konusunda bilinçlendirilmeleri ve mümkün mertebe, dil öğretiminde kullanılan
malzemelerin, bizim kültürümüzü yansıtacak şekilde ülkemizde hazırlanmasına
dikkat edilmelidir.
4
Bu görüşe göre, yabancı dil öğretiminde istenilen başarıya
ulaşmak için, kendi öz kültürümüzden ögelerin yabancı dil ders kitaplarında yer
verilmesi, tartışmaya açık bir konudur. Hiçbir dil, bir başka dilde aynı ölçüde bire-
bir anlam özelliklerini taşımaz. Dillerin, tam olarak kendine özgü özellikler taşıya-
bilmesi için hiçbir toplumla etkileşim içinde olmaması gerekir. Küreselleşen dün-
yada artık insanların birbirlerine ulaşması çok daha kolay, aynı zamanda kültürel
ve dilsel değişimler çok daha hızlı gerçekleşmektedir. Günümüzde hiç kuşkusuz
yabancı kelime tutkusu gittikçe artmaktadır. Bunun sebebi yabancı dil öğretimin-
deki başarısızlığın göstergesidir. Yabancı dili öğretirken, bizim kültürümüzü yansı-
tan dilsel ögelerin hedef dilde hazırlanması ve bu kitapların ülkemizde basılması,
ana dilde meydana gelen dil erozyonuna çözüm olamaz. Burada sadece maddi ola-
rak (parasal) bir kazanım elde edilebilir. Her dil kendi karakteristik ve kültürel
öğelerini taşır. Hiçbir dilde birebir çeviri yapılması mümkün değildir. En titiz çevi-
ri bile, dil kullanımının farkından dolayı daima yabancı bir şeyler katar.
5
Anlam ve
kültür çevirisi ne kadar mümkün olabilir? Bu sorunun cevabı tam olarak gerçekle-
şebilir denilemez. Çeviride çevrilmesi imkânsızın sınırına kadar dayanmalı; işte
ancak o zaman yabancı bir dilin farkına varılmış olur.
6
Kültürler kendini dilde ve
dille ifade ederler. Bir dilin kendi içinde dahi eş anlamlı kelime olarak görülen
kelimelerin gerçekte eşanlamlı olmadıklarını görebiliyoruz. Örneğin akıl ve us
kelimeleri her zaman birbirinin yerine kullanılamazlar. Bu durum, yabancı dilden
çeviri söz konusu olduğunda daha bariz bir şekilde kendini gösterir.
7
Ayrıca bizim
kendi dilimizde var olan atasözlerindeki kelimelerin dahi eş anlamlı kelimelerle
kullanılması söz konusu değildir. Örneğin, ‘ Ak akçe kara gün içindir.’ atasözünde
yer alan ak kelimesinin yerine ‘beyaz’, kara kelimesinin yerine ise, ‘siyah’ sözcü-
ğünün kullanılması anlatım bozukluğuna neden olur. Yabancı bir dilde yapılan
çeviride anladığımız ifadeler, kendi dilimize genel olarak indirgediklerimizi anla-
dığımız kadardır. Türkçede ölen birinin yakınına “başınız sağ olsun” denir. Alman-
cada bu kullanımı birebir ifade edemezsiniz. Bir Alman sevgilisine “meine
4
ÜNALAN, Şükrü (2010), Dil ve Kültür, s. 45
5
Goethe Der ki (1986), Çev.: Prof. Dr. Gürsel Aytaç, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay.,
Ankara
6
Goethe Der ki (1986), Çev.: Prof. Dr. Gürsel Aytaç, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay.,
Ankara
7
ÜNALAN, Şükrü (2010), Dil ve Kültür, s. 45
KÜLTÜR EVRENİ - UNIVERSE OF CULTURE - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ
103
mauschen” diyerek ona sevgisini belirtir. “sevgilim, tatlım” anlamına gelen bu
kelime, birebir Türkçeye çevrildiğinde ise “fareciğim” anlamına gelir. Bunun sebe-
bi kültürel farklılıkların dilde nasıl şekillendiğidir. Bunu açıkça 19. Yüzyılda ortaya
atan ünlü düşünür, devlet adamı ve dilbilimci Wilhelm von Humboldt, her dilde
özel bir dünya görüşü olduğunu ortaya koymuş ve bunu dilin iç biçimi terimiyle
adlandırmıştır.
8
Burada her dilin kendine özgü anlama ve anlatma özelliğinden
bahsedilmektedir. Öğretilmesi planlanan bir yabancı dile, kendi dilinizden bir şey-
ler katarak sunma fikri, bir çözümden çok yeni sorunların ortaya çıkmasına sebep
olmaktadır.
3
YABANCİ DİL ÖĞRETİMİNE TOPLUM DİLBİLİMSEL
YAKLAŞIM
Toplum dilbilim, “dil olgularıyla toplumsal olgular arasındaki ilişkileri, bunla-
rın birbirini etkilemesini, birbirinin değişkeni olarak ortaya çıkmasını, bir başka
deyişle bu iki tür olgu arasındaki eş değişirleri inceleyen karma dal”
9
olarak tanım-
lanmaktadır.
Bu alanda B. Bernstein`ın öncülük ettiği eksiklik kuramı çerçevesine giren ça-
lışmalarda, temel olarak toplumsal katmanlara özgü dil kullanımı araştırılmaktadır.
İngiliz toplum dilbilimcisi B. Bernstein bu çalışmalarında, alt toplumsal katmanın
orta toplumsal katmana oranla eksik, yetersiz, sınırlı bir dil kullanımına sahip ol-
duğu yargısına ulaşmıştır. Bernstein, toplumu aslında üç katmana ayırmaktadır.
Bunlar; üst, orta ve alt katmandır. Bu teori içerisinde üst katman ele alınmamakta-
dır. Çünkü üst katmanı ünlü devlet adamları ve yöneticileri oluşturduğu ve sayıca
az bir kısmı kapsadığından dil öğretiminde saf dışı bırakılmaktadır. Bernstein`a
göre, alt katmanın dilsel gelişimi orta katmana göre daha az gelişim göstermekte-
dir. Bir başka deyişle, bu tez içinde orta katman konuşucularına oranla, alt katman
konuşmacılarında eksik olan dilsel nitelikler söz konusu edilmektedir. İşte bu ne-
denle Bernstein`ın ve onu izleyenlerin çalışmaları, eksiklik kuramı çerçevesindeki
toplum dilbilim çalışmalarında ele alınmaktadır.
10
Eksiklik kuramı, Avrupa ve Amerika`da birçok bilim adamlarını bu konuda
araştırma yapmaya sevk etmiş ve kuramı yaygınlaştırmaya çalışmışlardır. Fakat
Bernstein`ın eksiklik kuramı birçok araştırmacı tarafından eleştirilmektedir. Bu
eleştirilerin en büyük sebebi dar ve geniş kod kavramlarıdır. Toplumun dilsel geli-
şiminde farklılıklar gösterdiğini ortaya atmıştır. Alt katmanı oluşturanlar dar kod,
orta katmanı oluşturanları ise geniş kod kavramıyla nitelendirilmektedir. Bu kura-
ma göre; sosyo-ekonomik yapının farklılığı, bireylerin dilsel gelişimlerinde farklı-
lıklar göstermesinde önemli ölçüde etkisinin olduğunu öne sürmektedir. Özellikle
maddi imkânlar, kişilerin kitle iletişim araçlarına ve kültürel birçok imkana ulaş-
masında önemli rol oynamaktadır. Alt katmanda bulunan bir bireyin içinde bulun-
8
Bkz. Gesammelte Schriften, c.7/1, Berlin, 1907.
9
VARDAR, B. ve öt., Dilbilim ve Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü, s. 144.
10
Bu Kuram çerçevesindeki çalışmalar konusunda geniş bilgi için bkz, N. Dittmar,
Soziolinguistik, 6. 1-12.
KÜLTÜR EVRENİ - UNIVERSE OF CULTURE - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ
104
duğu kısıtlı maddi imkânlar onun birçok kültürel faaliyetten yoksun olmasına ne-
den olmakta, ortaya koyduğu dilsel ve kültürel gelişim orta katmana göre daha
yavaş gerçekleşmektedir.
Daralmış ve genişlemiş kod kavramlarına karşı tepkiler, Amerikan toplum dil-
biliminde, sonradan “ayrılık kuramı” olarak anılacak olan, yeni bir bakış açısını
ortaya çıkarmıştır. Bernstein’ın çalışmaları doğrultusunda yapılanlar hem kuramsal
hem de uygulamalı alanda en çok Federal Almanya`da yaygınlık kazanmıştır.
ABD`de bu doğrultuda kimi ruhbilimcilerle uygulamalı çalışmalara girilmiştir.
Ancak ayrılık kuramı çerçevesine giren araştırmalarda gözlenen eleştiriler, temelde
daralmış ve genişlemiş kod kavramlarını kanıtlayacak sonuçları elde etmeye yöne-
len eksiklik kuramını hedef almakta, denkleştirişim dil eğitimini içine alacak bi-
çimde düzenlenmiş bulunmaktadır.
11
Toplum dilbilim alanında dilbilim ve yöntembilim bakımından birçok araştır-
ma yapmış olan, William Labov ayrılık kuramı çerçevesinde ilk sırada yer almak-
tadır. Labov araştırmalarını özellikle Amerika`da yaşayan Afrikalıların kullandığı
anlatım yetisi, sözcük zenginliği, dilbilgisi kullanımı ve ölçünlü olmayan İngilizce
kullanımından çıkarak ayrılık kuramıyla bağdaştırmıştır. Labov, TheLogik of
Nonstandard English adlı çalışmasında ölçünlü olmayan İngilizcenin kendine özgü
bir dizgesinin olduğunu, ölçünlü İngilizce içinde, biri ötekinden daha iyi olarak
değerlendirilmeyecek olan çeşitli toplumsal kullanımlar (sosyolektler) bulunduğu-
nu belirtmiştir.
12
Bu çalışmalarında William Labov hem bir kuramcı olarak hem de
dilbilimci olarak görüşlerini açıklamaktadır.
Genel olarak ayrılık kuramı, dilbilim açısından açıklamasını kapsamaktadır. Bu
kuramla dilsel dizgelerin nasıl ve hangi işlevlere sahip olduğu açıklanmakta ve
sınıflara ayrılmaktadır. Ayrılık kuramına göre bir dilin toplum dilbilimsel açısından
gelişimi dört kısımda incelenmektedir. Bunlar ölçünlü tür, bölgesel, toplumsal ve
işlevsel türlere ayrılmaktadır. Bu sınıflamalar yapılırken bir ülkede yaşayan insan
topluluklarının kültürel, sosyo- ekonomik gelişimleri ve kendilerinin oluşturduğu
öz kültürün dile olan yansıması göz önünde bulundurulmuştur.
Ölçünlü (standart) dil, bir dilsel toplulukta bölgeler üstü anlaşma aracı olarak
tanınıp benimsenen ve kurumlaşan dil türü olarak tanımlanmaktadır.
13
Bireyler
11
IMER, K, Toplumsal Dilbilim: Dilbilim ve Dilbilgisi Konuşmaları I, Ankara, 1980, s.
157-166
12
Bu makalenin DieLogikdesNonstandard-Englisch başlıklı Almanca özetinden ve çe-
virisinden yararlanılmıştır. (Immer, K.). Bkz, Aspekte der Soziolinguistik, yay.: W. Klein
ve D. Wunderlich. Frankfurt am Main, 1973 (3. Baski), S. 92-109.
13
Kamile Imer`in Toplum dilbilimin Kimi Kavramlarına kuramsal Bir Bakış ve Dil
Türleri Çalışmasından Alıntı; kimi araştırmacılar ölçünlü dil (Alm. Standartsprache) teri-
minin yüksek dil (Alm. Hochsprache) terimini ortadan kaldırmaya başladığım; ülke dili
(Alm. Landessprache), ulusal dil (Alm. Nationalsprache), yazı dili (Alm. Schriftsprache) ve
birlik dili (Einheitssprache) terimlerinin varliginin bile konuyla ilgili olarak en azından çok
yönlü bir adlandırmayı ortaya çıkardığını, dolayısıyla konunun kolay kolay sınırlandırılma-
KÜLTÜR EVRENİ - UNIVERSE OF CULTURE - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ
105
hangi bölgeden ve kültürel etkileşim biçimi farklı olursa olsun, okulla birlikte öl-
çünlü dili öğrenmektedir. Ölçünlü dil bir başka deyişle bir devletin resmi dili ola-
rak da nitelendirilebilir. Bu dilin kendine özgü düzenlenmiş kurallarını ve dil bilgi-
sel özelliklerini taşımaktadır.
Bu dil türü bir dilsel toplulukta ortak olan norm ve kurallara göre düzenlenmiş-
tir. Bir yönüyle bireysel dil kullanımıyla bağıntılı olan bu dilsel tür, öteki yönüyle
bireyüstü kuralların ve ilkelerin bütünlüğünü içeren genel dil kullanımıyla bağıntı-
lıdır.
14
Ölçünlü dil, söz düzlemindeki ayrı somut gerçekleştirmelerin dil düzlemin-
deki ortak görünümüdür.
15
Birey ister bir devlet kademesinde çalışan üst düzey bir yöneticisi olsun, isterse
işçi olarak çalışan biri olsun bu ölçünlü dilin gerektirdiği norm ve dilsel özelliklere
göre resmi işlemlerini gerçekleştirmek zorundadır. Dil türleri ele alınacak olursa
sadece ölçünlü dil Bernstein`ın teorisinde yer alan orta ve üst katmanın dilsel özel-
liklerine göre karakteristik özellik göstermektedir.
Bölgesel türler ise; bulunduğu bölgeye farklı dil karakterleri göstermektedir.
Bunlar yazılı olmayıp genellikle sözsel olarak kuşaktan kuşağa aktarılmaktadır.
Daha çok alt katmanın dilsel özelliklerini kapsamaktadır. Fakat bölgesel kullanım-
lar kimi zaman ölçünlü dile yükseldiği gibi kimi zaman da yok olduğu görülmekte-
dir. Bu konuyu D. Aksan şu şekilde açıklamaktadır;
“Bir ülkenin yönetim, siyaset ve kültür bakımından başta gelen kenti ya da yö-
resi, ülkenin öteki bölgeleri üzerinde etkili olmaya başlar. Yönetim ve siyaset mer-
kezi, çeşitli kurumlarının, kuruluşlarının, üniversitelerinin, sanat adamlarının ça-
lışmaları ve bu merkezin lehçesinin kullanılması, yörenin lehçesinin sivrilmesine
yol açar.”
16
Ölçünlü Türkiye Türkçesinin İstanbul ağzı üzerine kurulması da böyle
olmuştur.
Günümüzde sürekli gelişmekte olan kitle iletişim araçları ve küreselleşme so-
nucu bölgesel türler yok olmaktadır. Bununla beraber gelişen internet ağı ve uydu-
lar aracılığıyla bireyler çok daha ucuza dünyada gelişen olaylardan haberdar ol-
maktadır. Bernstein ortaya attığı eksiklik kuramı bir bakıma aslında geçerliliğini
günümüzde yitirmektedir.
yacağını belirtmektedirler. Bkz. Jager, S., Standardsprache: Lexikon der germanistischen
Linguistik, yay.: H.P. Althaus, H. Henne, H.E. Wiegand, Tübingen 1973, s.271.
14
Kamile Imer`in Toplum dilbilimin Kimi Kavramlarına kuramsal Bir Bakış ve Dil
Türleri Çalışmasından Alıntı; ölçünlü dilin birçok alt dilden (Alm. Subsprache) biri olduğu
konusunda bkz. Jager, S., Standardsprache, s. 273.
15
Kamile Imer`in Toplum dilbilimin Kimi Kavramlarına kuramsal Bir Bakış ve Dil
Türleri Çalışmasından Alıntı; Saussure`deki dil/söz anlamında düşünülmektedir.
16
Bkz. D. Aksan, Her Yönüyle Dil, Ana Çizgileriyle Dilbilim I, S. 84, D. Aksan, ortak
dil (languecommune, commonlanguage, Gemeinsprache) ya da koine konusu içinde,” ortak
dil” olmuş daha başka ülkelerdeki bölgesel kullanımlardan örnekler vermekte ve “ortak dil”
lerin genellikle yönetim ve kültür merkezlerinin lehçe ya da ağzı üzerine kurulduğunu be-
lirtmektedir (bkz, s.g.y, s. 83-84)
KÜLTÜR EVRENİ - UNIVERSE OF CULTURE - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ
106
Bir başka dilsel türde sosyolektler olarak da adlandırılan toplumsal türlerdir.
Bu kavram tanımlanacak olursa, “anlaşmaya bağlı (konvansiyonel) olarak bir dilsel
topluluğun bireylerin oluşturduğu bir grup için bireyüstü dil dizgesinin karakteris-
tik kullanımıdır.”
17
H. Glinz`e göre toplumsal kullanım (sosyolekt), “bir toplumsal
grubun dil varlığının tümüdür.”
18
O. Reichmann, “sosyolekt” diye adlandırılan dil türünün taşıyıcısı olan toplum-
sal gruplar içerisinde; özellikle toplumsal katmanların, mezhep, cinsiyet, yaş, çıkar
(menfaat), aile, akraba, tanıdık, eğitim, meslek ve siyasal grupların dikkate değer
olduğunu belirtmektedir.
19
Toplumsal türler içine meslek grupları ve ölçünlü dilde bilinmeyen sözcük ve-
ya terimleri de girebilir. Bir doktorun veya bir hukukçunun kullanmış olduğu dil
türü toplumsal kullanımlar içerisinde yer almaktadır. Bu kullanımlar kendi içeri-
sindeki kullanımlar arasında farklılıklar göstermektedir. Bu dil türü toplumsal şart-
lanmaların sonucu ortaya çıkan gruplar, toplumsal tabaka ve grupların dilleridir.
Toplumsal tür içerisindeki dilsel kullanımlar, bir diğer yabancı dilden kelimeler ve
ifadeler içerir.
20
Özellikle günümüzde gelişen teknoloji sonucunda yeni terimler
ortaya çıkmış ve bu terimler genel olarak dünyada bilimsel dil hangisiyse o dilde
ifade edilmektedir. Evrensel bir dilin ürünü olan bu kelimeler, ulusların dillerine
genellikle herhangi bir değişikliğe uğramadan girmiştir.
Son olarak dil türleri içerisinde işlevsel tür ele alınacak olursa; öteki dil türle-
rinden ayrı olarak, ölçünlü dilin toplumsal ve bölgesel kullanımlarının boyutları
içinde kullanılmaktadır. Konuşucular öğrendikleri dil türlerini işlevsel olarak, daha
yalın bir deyişle, yeri geldikçe ya da duruma göre kullanabilmektedir. Bunlar özel
etkileşimlere, kurumlara, işyeri ilişkilerine, biçimsel ya da biçimsel olmayan du-
rumlara ve konuşucunun özelliklerine bağlı olmaktadır.
21
İşlevsel türler kullanıldığı
yere göre değişebilmektedir. Aynı yaş grubundan farklı statülere sahip kişiler ara-
sında ve farklı meslek dallarına mensup kişiler arasında dahi bu değişim gözlen-
mektedir. Dittmar, argo ve tecim dillerinden bahsetmekte ve özellikle tecim dille-
rinden bugün hala koloni durumundaki ülkelerde konuşulan Fransızca ve İngilizce
“Pidgen”
22
in tanınmış olduğunu belirtmektedir. Bütün bunlar göz önünde bulundu-
rulduğunda işlevsel türlerin çokluğundan bahsetmek yanlış olmasa gerekir.
17
Bkz. Lewandowski, LinguistischesWörterbuch, 3, s. 685.
18
Bkz. H. Glinz, LinguistischeGrundbegriffeundMethodenüberblick, Athenaion 1974
(5. Baskı), s. 75.
19
O. Reichmann, DeutscheFortforschung, Stuttgart 1969, s. 81.
20
Çiftpınar, Bülent, Die deutschen Lehnwörter in der türkischen schriftlichen Presse
zwischen 1960-1990, s. 7.
21
Bkz. N. Dittmar, Soziolinguistik, s. 137. Bu konu Kamile Imer`in Toplumsal Dilbi-
lim Adli yazisinda “duruma uygun dil kullanma“ olarak söz edilmiş ve kimi örneklerle
açıklanmıştır. Bkz. S.g.y., s. 163-164
22
“Pidgen” (picin) Sabir ve Kreollar gibi karma dillerdir. Çeşitli dillerin karışımından
oluşan bu diller çeşitli toplulukların, ülkelerine gelen daha gelişmiş topluluklardan bireyler-
le ilişki kurabilmek, alisveris yapabilmek vb. nedenlerle onların dillerinden çok sayıda öge
KÜLTÜR EVRENİ - UNIVERSE OF CULTURE - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ
107
4
SONUÇ
Her toplum kendi kültürünü ve düşünce sistemini geliştirir. Kültürün ve düşün-
cenin gelişmesinde en büyük etken şüphesiz dildir. Bir ulusun dili ne kadar gelişir-
se o ulus da o kadar yüksek bir kültürel birikime sahip olur. Dil denince akla norm-
lar ve dizgeler bütünü gelmektedir ve her dilde bunlar farklılık göstermektedir. Dil,
soyut bir kavram olan aklın somutlaştırıldığı bir fabrikadır. Bir düşüncenin, dil
olmaksızın ifade edilmesi mümkün değildir. Çünkü dil, düşüncenin aynasıdır. Gün-
lük yaşantımızı dil ile düzenleriz. İnsanı diğer canlılardan ayıran en büyük özelli-
ğinden dolayı dil, bizi biz yapan bir araçtır. Ulusları ulus yapan en önemli unsur-
lardan biride dildir. Çünkü ulusların ortaya koyduğu ürünler dilin sonucu ortaya
çıkmaktadır.
Toplumda var olan bireyler arasındaki ilişkileri düzenleyen dil, aynı zamanda
bir devletin bünyesinde barındırdığı kurumlar ve uluslararasındaki ilişkilerini de
düzenler. Ulusun ve ulusların ortaya koyduğu kültürel ve tarihi miraslar, ancak dil
aracılığıyla, yeni kuşaklara aktarılır. Dili önemli kılan bir diğer önemli faktörde,
tarihsel süreç içerisinde bilim, sanat, edebiyat, din, toplum, eğitim gibi kültürel
öğeleri de kendi gelişimine paralel olarak, bir gelişmişlik düzeyinde günümüze
aktarmış olmasıdır. Günümüzde dilin önemi her geçen gün artmakta ve yabancı dil
öğretimi için önemli çalışmalar yapılmaktadır. Şüphesiz eğitim politikalarında
önemli bir yere sahiptir. Her ne kadar yabancı dil öğretimi için birçok girişimde
bulunulsa da, sonuç beklenilenin çok altında bulunmaktadır. Yabancı dil öğreti-
minde birçok sorunla karşılaşılmaktadır. Günümüzde her alanda değişim çok hızlı
gerçekleşmekte ve dilde bundan nasibini almaktadır.
Bazı dilbilimciler ve yabancı dil öğretimi hakkında araştırma yapan bilim
adamları ana dilin yozlaştığından ve bozulmaya başladığından yakınmaktadır. Bu-
nun sebebi, öğretilen yabancı dilin kültürel ögelerinin, bireyler üzerinde önemli bir
etkiye sahip olduğu düşüncesidir. Aslında, sorunun sebebi öğrenilen hedef dilin
kültürel ögeleri üzerindeki etkileri değil, ana dilin kendine özgü dilsel karakterinin,
normlarının ve en önemlisi öz kültürün öğretilememesidir. Öz kültürün ve ana dilin
dilsel özelliklerinin öğretilememesi hedef dilin öğretilmesini güçleştirmektedir. Her
ulus kendi dil, düşünce ve kültürel öğelerini oluşturmakta ve öz kimliğini yarat-
maktadır. Hiçbir dil, başka bir dilde birebir bir anlam bütünlüğü sağlayamaz. Her
dilin kendi bir iç dünyası vardır. Bir dili başka bir dilde ifade edebilmek için ana
dili iyi bilmek gerekmektedir. O zaman hedef dille ana dil arasında sağlam bir bağ-
lantı kurabilirsiniz. Bu görüşü, T. Titiz (1997) şu şekilde açıklamaktadır;
“Bir dil, sadece kelimeler ve bunların kullanım kurallarından oluşan bir sistem
değildir. Dil, bir kültüre ait düşünme biçiminin simgesel ifadesidir. Her kültürün
düşünme biçimini, o kültürün asırlar boyunca süren oluşum süreci belirler. Dolayı-
sıyla diller, kelimeler açısından değil temelde bu oluşum süreçleri açısından ve bu
nedenle de düşünme biçimleri açısından farklıdırlar.” Bu nedenle, öz kültürün ya-
almaları sonucu oluşmuşlardır. Bkz. B.Vardar, Dilbilim ve Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü, s.
99.
KÜLTÜR EVRENİ - UNIVERSE OF CULTURE - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ
108
bancı dilde yazılıp öğretilmesi ve yabancı kitapların yurtiçinde basılması fikri,
yabancı dilin daha iyi öğretilmesine katkı sağlayamaz.
Yabancı dil kitaplarında, ana dilin kültürel öğeleri hedef dilin kültürel öğeleriy-
le birlikte verilmelidir. Yabancı dili öğrenen ana dilini ve yabancı dili karşılaştır-
malı şekilde öğrenirse, hem ana dili hem de yabancı dili daha iyi öğrenmiş olur. İki
dil arasındaki dünya görüşünün farklılıklarını ve benzerliklerini öğrenerek daha iyi
bir düşünce sistemi geliştirmiş olur. Yabancı dilden kelimeler ana dile karışmamış;
hem dilsel hem de kültürel erozyon önlenmiş olur.
Sonuç olarak, kültürün dille ayrılmaz bir bütünlüğü vardır. Bir dilin kültürel
öğeleri, yabancı bir dilin öğretilmesinde ve öğrenilmesinde önemli bir yere sahiptir.
Bu sebeple dil- kültür ilişkisinin, yabancı dil öğretimi açısından öneminin göz ardı
edilmesi mümkün değildir. Kültürel birikimler dil ile gerçekleştirilirken, aynı za-
manda bu kültürel öğeler de kendilerini dil ile ifade ederler. Bir toplumun mensubu
olduğu din, oluşturduğu toplumsal değerler, sanat, bilim ve eğitimde gerçekleştir-
diği ürünler bir kültürel birikimdir. Toplum bu oluşturduğu normlar çerçevesinde
yaşam tarzlarını ve düşünsel bakış açılarını gerçekleştirir. Bütün bunlar dilin bir
yansımasıdır ve birbirinden bağımsız düşünülmesi imkânsızdır.
KAYNAKÇA
AKARSU, B. (1998). Dil-Kültür Bağlantısı, İnkılap Yay., İstanbul.
AKSAN, D. (1998). Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim I, Türk Dil Ku-
rumu, Ankara
ÇİFTPINAR, B. (2000). Die Deutschen Lehnwörten in der türkischen
schriftlichen Presse zwischen 1960-1990, Anadolu Üniversitesi Basımevi, Eskişe-
hir.
DITTMAR, N., Soziolinguistik, s. 137
GLINZ, H., Linguistische Grundbegriffe und Methodenüberblick, Athenaion
1974 (5. Baskı), s. 75.
VON HUMBOLDT, W., Gesammelte Schriften, c. 7/1, Berlin, 1907.
İMER, K., Sosyolekt olarak bir meslek grubunun (yazılı) dil kullanımı ve kara
taşıtlarındaki yazılar: Genel Dilbilim Dergisi, c. I/3-4 (1979), s. 29-42.
İMER, K., Toplumsal Dilbilim: Dilbilim ve Dilbilgisi Konuşmaları I, Ankara,
1980, s. 157-166.
LABOV, W., Die Logik des Nonstandard Englisch (Auszug), Çev.: N.
Dittmarr, G. Feurle: Aspekte der Soziolinguisti,. Yay.: W. Klein-D. Wunderlich,
Frankfurt am Main, 1973 (3.Baskı), s. 92-109.
LEWANDOWSKİ, T., Linguistisches Wörterbuch, 1-3, Heidelberg, 1976
(gözden geçirilmiş ve genişletilmiş 2. Baskı).
REICHMANN, O. ,Deutsche Fortforschung, Stuttgart 1969, s. 81.
KÜLTÜR EVRENİ - UNIVERSE OF CULTURE - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ
109
SENEL, S. S. / ALBANT, Ş. (1993), Yabancı Dil Öğretiminde Yabancılaştır-
ma, Sızıntı, Sayı 176, Ocak.
TİTİZ, T. (1998), “Ezbersiz Eğitim” Yol Haritası, Beyaz Yay., İstanbul.
ÜNALAN, Ş. (2010), Dil ve Kültür, Nobel Yayın Dağıtım Tic. Lmt. Şti., An-
kara.
VARDAR, B .ve öt., Dilbilim ve Dilbilgisi Terimler Sözlüğü, Ankara, 1980.
VARDAR, B., Dilbilimin Temel Kavram ve İlkeleri, Ankara, 1982.
Dostları ilə paylaş: |