34
objelerin üzerinde olduğunu ve tikellere katılımının olduğunu sık sık vurgular.
259
Tikel varlıkların idealarla kıyaslandığında niye mükemmel olmadığı sorusuna da O,
tikellerin pay almadaki eksikliğiyle cevap bulmuştur. Zira Platon'a göre duyusal
nesnelerin formların karanlık gölgeleri olmaları, tikel nesnelerin hiçbir zaman tam
anlamıyla idealara benzeyebilme ve bütünüyle bir ideayı kabul edebilme
yeteneklerinin olmaması, buna bağlı olarak ideaların tikel varlıkların dünyasında
bütünüyle temsil edilememesi gibi nedenlerle idealar karşısında her zaman eksik ve
yarı gerçek kabul edilir.
260
Bütün bunların yanında dünyanın oluş içerisinde olması ise onları
mükemmellikten ve gerçeklikten daha da uzaklaştırmaktadır.
261
Çünkü Platon'a göre
ideaların aksine evrendeki her nesne sürekli bir oluş içinde olması nedeniyle sabit ve
belirli bir doğaya ulaşamamakta, üstelik meydana geldikleri andan itibaren aynı
kalmadan değişmekte ve bozulmaktadır.
262
Denizin dibinde tuzdan aşınmış,
bozulmuş, kemirilmiş bir taşın suyun üzerindeki bir taşa göre olan durumunu bu
dünyadaki nesnelerin idealar dünyasındaki gerçek özlerinin karşısındaki durumuna
benzeten
263
Platon'a göre, bu şartlardaki bir nesnenin gerçekliğinden bahsetmek
olanaksızlaşmaktadır.
264
Bununla birlikte Platon'un ideaları “gerçek varlıklar” olarak kabul etmesi,
içinde yaşadığımız dünyayı tamamen yok sayması anlamına gelmemektedir. Diğer
bir ifadeyle, idealar gerçek varlıklar olarak kabul edilmesine rağmen ideaların
dışındaki şey’ler gerçek anlamda “yok” kabul edilmemektedir.
265
dealarla şey’ler
arasındaki bu ayrım, Platon'un “varlık” ve “yokluk” tanımlamalarıyla daha anlamlı
hale gelmektedir. Platon felsefesinde “varlık” kavramı idealarla özdeşleştirilerek
“gerçek varlık” adı idealara layık görmüştür. Platon'da “varlık” ideaları ifade
ederken; “yokluk”, “var olmayan” anlamını kazanarak varlığın dışındaki şey’leri
ifade etmek için kullanılmıştır. Bu durum Sofist diyalogunda geçen “beyaz olmayan”
259
NEHAMAS,
a.g.e., s. 172.
260
Devlet 487a, 596c, 597a;
Parmenides 134b;
Phaidon 74b; STALLKNECHT,
a.g.e., s. 101.
261
Phaidon 87d;
Philebos 54a-55a;
Symposion 207d-208b;
Timaios 43a; NEHAMAS,
a.g.e., ss.
174–178.
262
Phaidon 80b; Phaidros 250a; Timaios 50a; SAHAKIAN, a.g.e., s. 58; CHERNISS, a.g.e., s. 50;
BLUCK,
“Platonik Formlar Duyusal Nesnelerden Niçin Ayrıldı?”, s. 107.
263
Phaidon 110a.
264
Timaios 50a-b; STALLKNECHT,
a.g.e., s. 90; PARKER,
a.g.e., s. 100.
265
YEN ŞEH RL OĞLU,
a.g.e., s. 204.
35
örneği gibidir. Platon'a göre “beyaz olmayan” demek, siyah demek olmayıp beyaz’ın
dışında olan mavi, yeşil, kırmızı vs. demektir.
266
Platon felsefesine bir bütün olarak
bu açıdan bakıldığında varlığın dışındakilerin yokluğu, gerçek varlıklar olan idealarla
kıyaslandığında ortaya çıkmaktadır.
Platon'a göre tikel nesnelerin durumu varlık ile yokluk arasında bir
konumdadır. Platon, eşyanın varlığını kurtarıp ona mevcudiyet vermeye yönelik olan
bu anlayışıyla,
267
nesneleri gerçek varlıklar olarak kabul etmeyerek yokluğa daha
yakın bir konuma getirmiştir. Platon'un tikel nesneleri varlıkla yokluk arasında bir
yere koyduğunu söylerken kastettiği şey, onların mükemmel olmamasının yanında
geçici bir süre mevcudiyete sahip olmasıydı.
268
Çünkü Platon'a göre tikel varlıklar
dünyasındaki nesnelerin var olma nedenleri onların mevcudiyete olan katılımıdır.
Dolayısıyla bu dünyadaki varlıklar, gerçek varlıklar olan ideaların bulunması
nedeniyle vardırlar.
269
Ancak ideaların tikel varlıklar dünyasında tam anlamıyla
temsil edilememesi ya da gerçek varlıkların bu dünyadaki varlıklarda tam anlamıyla
olmaması nedeniyle nesneler, bir o kadar da yokturlar.
270
Bu nedenle Platon'a göre
nesnelere “idealar” kadar “yokluk” da yayılmış durumdadır.
271
Gerçek varlıkların bir
simülasyonu olan bu dünyadaki varlıklar gerçek dışı yokluklardır, çünkü ona göre
benzeyen hakiki değildir.
272
Platon tikel nesnelerin yokluğa olan yakınlığına bağlı olarak, duyusal dünyayı
ideaların dünyasına göre aşağı bir konuma koyarak
273
tikel nesnelere bir takım
gerçeklik dereceleri vermiştir. Zira Platon'a göre bazı nesnelerin gerçeklik dereceleri
yüksekken bazılarının da aşağı konumdadır.
274
Platon'un
Devlet diyalogunda verdiği
çizgi örneği ise bu durumu daha açık biçimde ortaya koymaktadır. Platon, söz
konusu diyalogda, bir tarafı görülen dünyayı öbür tarafı da kavranan dünyayı temsil
etmek üzere eşit olmayan iki parçaya ayrılmış bir çizgiyi ele almamızı ve aynı çizgiyi
266
Sofist 257b.
267
BLUCK,
“Platonik Formlar Duyusal Nesnelerden Niçin Ayrıldı?”, s. 127.
268
Devlet 598a vd., 599a, 601b;
Phaidon 74b-d;
Timaios 50a; Yunus Kazım KÖN ,
Eflatun’un de
Nazariyesi, Şirketi Mürettibiye Basımevi, stanbul 1937, s.35.
269
Sofist 256a.
270
Devlet 597a;
Phaidon 74e-75a;
Sofist 259a; WEBER,
a.g.e., s. 60; DEMOS,
a.g.e., s. 117.
271
Sofist 260b.
272
Sofist 240b.
273
SAHAKIAN,
a.g.e., s.58.
274
Devlet 585b-c, 597d-e; NAMIK,
a.g.e., s. 35.