Microsoft Word s g. temmuz doc



Yüklə 1,27 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə3/89
tarix08.09.2018
ölçüsü1,27 Mb.
#67448
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   89

 

Devletlerin uluslararası alanda ulaşmak istedikleri hedefleri anlatmak için genellikle 
“ulusal  çıkar” 
kavramı  kullanılmaktadır.  “Ulusal  çıkar”  tartışmalı  bir  kavramdır.
1
 
Ulusal  çıkar,  yalnızca  siyasal  düzlemde  karar  vericilerin  ya  da  politikacıların 
kullandığı  ya  da  izledikleri  politikaları  meşrulaştırmaya  çalıştıkları  bir  kavram 
değildir.  Bir  ülkedeki  farklı  gruplar,  kurumlar  ve  sınıflar  da  bu  kavrama  sık  sık 
başvurmakta  ve  kendi  çıkar  ya  da  çıkar  algılamaları  doğrultusunda  bu  kavramı 
kullanmaktadırlar.
2
  
 
Ulusal  çıkar  konusunda  yapılan  çalışmalara  genel  olarak  baktığımızda,  uluslararası 
ilişkiler  alanında  ulusal  çıkarın  realist  paradigma  üzerinden  değerlendirilmesi  ile 
karşılaşırız ki benzeri şekilde iletişim çalışmalarında da ulusal basın ile ilgili yapılan 
çalışmalarda,  ulusal  basının  da  ulusal  çıkarları  genellikle  bu  paradigma  üzerinden 
değerlendirdiği  ortaya  çıkmaktadır.  Ulusal  çıkar  kavramı
3
  modern  devletin 
gelişimiyle ilgilidir ve 1789 Fransız Devrimi’nden sonra ortaya çıkmıştır. Ulusun bir 
bütün olarak ortak bir çıkara sahip olduğunu varsayan ulusal çıkar kavramı, ‘bağımsız 
ulus  devlet’le  yakından  ilgilidir  ve  devlet  tarafından  temsil  edildiği  ve  uygulandığı 
kabul  edilir.
4
    Ulusal  çıkar,  ‘Uluslararası  lişkiler  Sözlüğü’nde  “temel  hedef  ve  dış 
politikanın  yapılmasında  devletin  karar  alıcılarını  yönlendiren  en  üst  belirleyici” 
                                                 
1
 Mehmet Gönlübol, Uluslararası Politika, Ankara Üniv. SBF Yayınları, No:420, Ankara, 1978. 
2
  lhan Uzgel, Ulusal Çıkar ve Dış Politika,  mge Kitabevi, 1.Baskı, Ankara, Mayıs 2004. 
3
  Kavramın  tarihsel  kökenini  eski  Yunan’a  kadar  götüren  yaklaşıma  rastlanmaktadır.  Bu  dönem 
tarihçileri  arasında  yer  alan  Thucydides  (M.Ö.  471-400)’in  kavramı  devletin  güç  durumu  olarak 
tanımladığını  görmekteyiz.  Steven  Forde,  International  Realism  and  the  Science  of  Politics: 
Thucydides,  Machiavelli and Neorealism,  International Studies  Quarterly, 39, 2 June:  141-160.  Akt: 
Mitat Çelikpala, Ulusal Çıkar ve Dış Politika, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s. 12-15.     
4
 Baskın Oran , Türk Dış Politikası,  letişim Yayınları, 8. Baskı,  stanbul,2003. s. 34. 


 

ş
eklinde  tanımlanmaktadır.
5
  Ancak  ‘ulusal  çıkar’  kavramı  bu  alanda  farklı 
paradigmalar tarafından farklı tanımlanmakta ve yorumlanmaktadır.  
 
Ulusal  çıkar,  realist  kuramın  merkezi  ve  anahtar  kavramlarından  biridir.  II.  Dünya 
Savaşı  öncesi  gelişmelerin  etkisiyle  güncellik  kazanan;  ancak  esas  olarak  Savaş 
sonrası  uluslararası  politika  çalışmalarında  oldukça  sık  kullanılan  bir  teorik  çerçeve 
haline gelen realizm, Anglo-Amerikan merkezli bir uluslararası ilişkiler teorisi olarak 
değerlendirilmiştir. “Realizm, güçlü bir ülkenin bir “hegemon”
6
 olmayı öğrenmesine 
yardım  eden  soğuk  savaş  dönemine  ait  bir  kuramsal  dünya  görüşü  niteliğindedir.”
7
 
Niccolo  Machiavelli  ve  Thomas  Hobbes’un
8
  düşüncelerine  dayandırılan  realizm 
uluslararası  politikayı,  ulus  devletler  arası  bir  ilişki  süreci  olarak  görmekte  ve 
devletleri de rasyonel karar veren bütüncül yapılar olarak kabul etmektedir. “Realizm; 
uluslararası ilişkilere, devletlerin, kuralları belirsiz bir ortamda, güce ve karşılıklı güç 
dengesine  bağlı  politikalarla,  sonucu  daima  sıfıra  müncer  biçimde  çıkarlarını 
maksimize  etme  güdüsü  ile  hareket  eden  yegâne  aktörler  olduklarını  öngören  bir 
teorik  çerçeve  içinde  yaklaşmaktadır.”
9
  Realizme  göre,  uluslararası  politikanın  özü, 
güç  ve  çıkar  mücadelesidir  ve  merkezi  bir  otoritenin  bulunmadığı  ve  Hobbes’un 
                                                 
5
‘The Harper Collins Dictionary of American Government and Politics’ ve ‘The Dorsey of American  
  Government and Politiks’, Akt: Mitat Çelikpala, Ulusal Çıkar ve Dış Politika, Yayımlanmamış   
  Yüksek Lisans  Tezi, 14. 
6
  Hegemonya  ile  gündelik  dildeki  baskıya  dayalı  ilişkiler  değil,  ulusların  bir  ülkenin  gücünü  ve 
liderliğini  rızaları  ile  kabul  ettikleri  ve  kendi  çıkarlarına  da  uygun  buldukları  bir  sistem 
kastedilmektedir.  
7
 Burcu Bostanoğlu, Türkiye-ABD  lişkilerinin Politikası,  mge Kitabevi, 1. Basım, Ankara, 1999, s.    
  18. 
8
Hobesiyen anlayışa göre, moral ilkeler politikaya rehberlik edemez ve politikacılar moral ilkelere göre 
hareket  etmezler;  devletler  birbirleriyle  ilişkilerinde  ahlaki  ve  hukuki  kaygıları  dikkate  almazlar. 
Rönesans  filozoflarından  olan  ve  realist  okulun  öncülerinden  sayılan  Thomas  Hobbes  (1588–1679), 
barış  ve  güvenlik  sağlayamayan  tüm  hükümetlerin  değiştirilmesini  savunduğu  Leviathan’da  insanın 
tıpkı  başka  hayvanlar  gibi  öldürme  hakkı  ve  öldürülme  olasılığı  olduğunu  ve  böylece  en  güçlülerin 
doğa yasaları ile uyum içinde egemen olacaklarını belirtmiştir. Buna göre güç hakkı oluşturur; çünkü 
bir doğa durumunda doğal yasaya uygun olan her şey ahlaksaldır. 
9
 Burcu Bostanoğlu, Türkiye – ABD  lişkilerinin Politikası,  mge Kitabevi, 1. Basım, Ankara, 1999, s. 


 

deyimiyle  doğa  durumunun  devam  ettiği  bu  anarşik  yapıda  devletler  açısından 
güvenlik  konusu  ana  gündem  konusudur.  Böyle  bir  yapı  içinde  savaşlar  olağan  bir 
durum  olarak  görülmekle  beraber  bu  durum  klasik  realizme  göre  insan  doğasından, 
neorealizme
10
 göre ise uluslararası sistemin anarşik yapısından kaynaklanmaktadır.
11
 
                                                 
10
Kenneth  Waltz'ın  1979'  daki  çalışmasıyla  neorealizm  ortaya  çıkmıştır.  Yapısal  realist  olarak  da 
bilinen  Waltz,  realizmin  temel  varsayımını  insan  doğasına  dayandırmaması  ve  analiz  düzeyi  olarak 
sistem  ve  yapıyı esas alması  bakımından  daha bilimsel  bir  teori  geliştirmeye  çalışmıştır. Uluslararası 
politikanın  temel  aktörünün  devlet  olarak  görülmesi,  devletlerin  üniter  yapılar  olarak 
değerlendirilmesi,  devletlerin  ve  devlet  adamlarının  rasyonel  davrandıklarının  varsayılması  ve 
devletlerin  bencil  ve  kendi  çıkarları  doğrultusunda  hareket  eden  birimler  olarak  kabul  edilmesi,  hem 
klasik  realizmin  hem  de  neorealizmin  ortak  varsayımları  ve  özellikleridir.  Ancak,  neorealizm 
uluslararası  çatışmaları  ve  savaşları  analiz  ederken  belirgin  bir  şekilde  yapı  ve  sistem  üzerinde 
odaklanmaktadır.  Özellikle  uluslararası  yapıda  egemen  olan  anarşinin  devletlerde  güvensizliğe  yol 
açtığı  belirtilmekte;  savaş  ve  çatışma  ise  güvenlik  ikilemi  kavramıyla  açıklanmaktadır.  Sistemin 
anarşik özelliği devletleri varlığını sürdürme sorunuyla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu yapı içinde her 
devletin  en  temel  amacı  varlığını  sürdürmektir.  Devletler  en  azından  varlıklarını  korumak,  ancak 
mümkünse  genişlemek  ve  etkilerini  artırmak  amacını  gütmektedirler.  Neorealist  teoride  anarşiden 
kaynaklanan başkaları tarafından egemenlik altına alınma korkusu, yani her devletin korktuğu veya her 
devletin  egemenlik  altına  almak  isteğinde  olduğu  varsayımı  genelleştirilmektedir.  Dolayısıyla, 
neorealizm  bu  yönüyle  dış  politikayı  özünde  insan  doğasına  dayandıran  klasik  realizmden  farklı  bir 
bakış  açısı  sunmaktadır.  Klasik  realizm  insan  doğasından  hareket  ederek  devletin  güç  peşinde 
koşmasından  kaynaklanan  güç  mücadelesi  üzerinde  yoğunlaşırken,  neorealizm  ise  uluslararası 
yapıdaki  anarşi  olgusu  üzerinde durmaktadır.  Uluslararası  sistemin  anarşik  yapısının  yol  açtığı  korku 
ve  güvensizlik  uluslararası  ilişkilerin  temelini  oluşturmaktadır.  Ancak  güç  unsuru  hem  klasik 
realizmde hem de neorealizmde ana unsur olmaya devam etmektedir. Klasik realistler de neorealistler 
gibi, “yapısal anarşi” veya sorunların çözümünü sağlayacak “merkezi bir otoritenin yokluğu” üzerinde 
durmakla beraber bunu  bir sonuç olarak  değerlendirerek devletlerin dış politikası üzerinde belirleyici 
bir  etkisi  olduğu  üzerinde  durmuyor.  Oysa  neorealistler  anarşi  olgusuna  bir  neden  olarak  bakarak 
devletlerin  dış  politikasını  açıklamada  önemli  bir  çıkış  noktası  olarak  kabul  etmektedirler.  Bununla 
beraber, klasik realizmin temel özelliklerinden olan, “moral unsurların siyaset dışı tutulması ve etikten 
arındırılmış bir siyaset anlayışı” neorealizmde yeterince vurgulanmamaktadır. Oysa klasik realizm bu 
anlamda liberal idealizme bir tepki olarak doğmuş ve onu ütopyacı olarak nitelemesinde de bu görüşün 
değer  unsuruna  biçmiş  olduğu  rol  öne  çıkmıştı.  Klasik  realizmde  önemli  olan  ve  onu  idealizmden 
ayıran  en  önemli  unsur  olan  moral  unsur  neorealizmde  gözardı  edilmiştir.  Realizm  ile  neorealizm 
arasındaki  bir  diğer  fark  da  önermelerinin  bilimselliğiyle  ilgilidir.  Neorealizm,  önermeleri  insan 
doğasına  ilişkin  olan  ve  sınama  olanağı  bulunmayan  klasik  realizme  yönelik  davranışsalcı  bir  tepki 
olarak  değerlendirilmektedir.  Deney  ve  gözlemi  esas  alan  pozitivizme  göre,  insan  doğasına  ilişkin 
önermelerin  gözleme  tabi  tutulabilmesi  mümkün  olmadığından  klasik  'realizmin  bilimsel  bir  teori 
olarak  kabul edilmesi  de  bu  bakış açısından mümkün değildir.  Daha fazla  bilgi için:  Kenneth  Waltz, 
George  H.  Quester,  Uluslararası  lişkiler  Kuramı  ve  Dünya  Siyasal  Sistemi,  Çev:  Ergin  Onulduran, 
A.Ü.  Siyasal  Bilgiler  Fakültesi,  Ankara,  1982;  Tayyar  Arı,  Uluslararası  lişkiler  Teorileri,  Alfa 
yayınları, 4. Baskı,  stanbul, 2004. 
11
  lhan Uzgel, Ulusal Çıkar ve Dış Politika,  mge Kitabevi, 1.Baskı, Ankara, Mayıs 2004, s.21. 


Yüklə 1,27 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   89




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə