Microsoft Word s g. temmuz doc



Yüklə 1,27 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə6/89
tarix08.09.2018
ölçüsü1,27 Mb.
#67448
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   89

 
12 
hukukun  ne  ahlakın  ne  iktisadın  ne  de  dinin  girmesini  kabul  etmemekte,  bunların 
ancak  kendi  alanlarını  sorgulayıp  değerlendirebileceğini,  siyasal  alana  müdahale 
edemeyeceğini  varsaymaktadır.  Realistler,  uluslararası  ahlak  ve  hukuka  gönderme 
yapan  liberal  ve  çoğulcu  kuramları  idealist  ve  ütopik  kuramlar  olarak 
nitelendirmektedir.  Realistlere  göre,  gerçek  dünyada  her  bir  egemen  devlet  gücünü 
artırmaya  çalışır  ve  bunun  yollarını  arar;  güç  ve  iktidar  peşinde  koşan  devletlerin 
moral  ilkelerden  hareket  etmesi  söz  konusu  olamaz.  Ayrıca  içinde  yaşadığımız 
dünyada,  egemen  devletler  sayısınca  farklı  moral  değerler  bulunduğundan  tüm 
devletler  için  geçerli  olabilecek  evrensel  bir  normatif  teori  geliştirmek  olanaklı 
değildir.  Bunun söz konusu olabilmesi için tek bir egemen güç tarafından korunan bir 
evrensel dünya düzenine gereksinim vardır. Dolayısıyla normatif ilkeler, bireyler ve 
bazı devletler tarafından benimsense bile uluslararası politikada davranışlara rehberlik 
edebilecek genel kurallar olamayacağı için bilimsel olarak dikkate alınmaları da söz 
konusu değildir. Devletler birbirleriyle ilişkilerinde politikalarını meşrulaştırmak için 
normatif  argümanlardan  yararlanmaktalar  veya  amaçlarını  rasyonalize  etmek  için 
normatif  söylemlere  başvurmaktadırlar.
28
  Burada  ahlaka  aykırı  olarak  görülebilecek 
birçok  uygulamanın  devlet  adamı  için  gerekli  bir  davranış  olduğu  varsayılmaktadır. 
Çünkü  devlet  ya  da  devlet  adamını  yönlendiren  unsur,  moral  unsurlardan  ziyade 
devletin  çıkarı  için  yapılması  gerekenlerdir.  Bu  gereklilik  ve  zorunluluk  unsuru 
amaca  ulaşmak  (güç  dengesini  korumak  veya  varlığını  sürdürmek)  için  kullanılan 
aracın ahlaki kriterlere göre değerlendirilmesini engellemektedir.
29
 Yani amaç, aracı 
meşrulaştırmaktadır.  Machiavelli’nin  siyaset  anlayışında  gerçeklik,  her  zaman  için 
                                                 
28
 Mervyn Frost, Towards a Normative Theory of International Relations, Cambridge, Cambridge 
University Press. 1986, s. 43–44. Akt: Tayyar Arı, Uluslararası  lişkiler Teorileri, Alfa yayınları, 4. 
Baskı,  stanbul, 2004, s. 140.   
29
 Tayyar Arı, Uluslararası  lişkiler Teorileri, Alfa yayınları, 4. Baskı,  stanbul, 2004, s. 166.  


 
13 
belirleyicidir  ve  ancak  çıkarlara  hizmet  ediyorsa  ahlakın  bir  işlevi  vardır.  Bu 
yaklaşım,  devleti  uluslararası  ilişkilerde  ahlak  kurallarına  uygun  davranmak 
konusunda her türlü zorunluluktan kurtarmaktadır.
30
 Realistler, her devletin varlığını 
sürdürmek için ne gerekiyorsa yapmak zorunda olduğu gibi diğer devletlerin de aynı 
ş
ekilde  davranacağı  varsayımından  hareket  ederler.  Hiçbir  bireysel  ahlaki  standart, 
ulusal varlığı sürdürme amacına engel olmamalıdır. Çünkü realizme göre karar verici 
durumundaki devlet adamı, ulusal çevreden farklı olarak gerek bir merkezi otoritenin 
gerek  tam  anlamıyla  devletleri  bağlayıcı  hukuki  yaptırımların,  gerekse  bütün 
devletlerce  kabul  edilmiş  ilkelerin  bulunmadığı  bir  uluslararası  çevrede  faaliyet 
göstermektedir. Ayrıca uluslararası alanda geçerli olan standartlar, ulusal düzeyde bir 
bireyin  davranışlarını  yönlendiren  standartlardan  da  oldukça  farklıdır.  Bu  nedenle 
devrimci,  yayılmacı  veya  revizyonist  davranışlara  sık  sık  rastlanan  bir  uluslararası 
sistemde devleti düşmanlarından korumak zorunda olması, devlet adamını uygar bir 
toplumda  bireyler  ve  gruplar  arasındaki  ilişkilerde  hakim  olan  ahlaka  aykırı  veya 
çirkin  olarak  kabul  edilen  birtakım  yöntemleri  benimsemek  durumunda 
bırakmaktadır.
31
  Morgenthau,  tarihsel  süreç  içerisinde  ahlaki  kriterlerin,  devletlerin 
uluslararası  ilişkilerinde  belirleyici  öğe  olmaktan  çıktığını  öne  sürmektedir. 
Morgenthau’ya  göre,  XIX.  yüzyılın  sonuna  kadar  çoğu  ülkede  dışişlerinin 
yönetiminden aristokratik idareciler sorumlu olmuşlardır. XX. yüzyılda ise, yerlerini, 
sınıf farkı gözetmeden seçilen veya atanan kimseler almıştır. Bu görevliler giriştikleri 
resmi eylemlerinde ahlak ve hukuk yönünden sorumludurlar; ama bu sorumluluk bir 
monarka 
(yani,  belirli  bir  bireye)  karşı  değil,  bir  topluluğa  (yani,  parlamento 
                                                 
30
 Burcu Bostanoğlu, Türkiye – ABD  lişkilerinin Politikası,  mge Kitabevi, 1. Basım, Ankara, 1999, 
s.79. 
31
 Tayyar Arı, Uluslararası  lişkiler Teorileri, Alfa yayınları, 4. Baskı,  stanbul, 2004, s. 165–166. 


 
14 
çoğunluğuna  veya  ulusun  kendisine)  karşı  bir  sorumluluktur.  Halkoyundaki  önemli 
bir değişiklik dış politikayı yapan kişiyi de değiştirebilmektedir. Bunun sonucunda, o 
anda  halkın  içinden  bir  başka  grup  seçilip  görevlendirilmektedir.  Tek  tek  ulusların 
kendi  içlerindeki  bu  biçim  değiştirme,  uluslararası  ahlak  anlayışını  bir  ahlaki 
kısıtlamalar sistemi olarak realiteden çıkarmış ve sadece bir  “laf” haline sokmuştur. 
Hükümetlerin  demokratik  seçimi  ve  sorumluluğu,  etkin  bir  kısıtlama  sistemi  olan 
uluslararası  ahlak  anlayışını  yıkarken,  milliyetçilik  de  uluslararası  ahlakın  işlerlik 
gösterdiği  uluslararası  toplumu  yıkmıştır.  1789  Fransız  Devrimi,  kozmopolit 
aristokratik  toplumun  ve  bu  toplumun  ahlak  anlayışının  dış  politika  üzerindeki 
kısıtlayıcı etkilerinin  tedricen  ortadan  kalktığına tanık  olan  yeni  bir  tarih döneminin 
başlangıcı  olmuştur.
32
  Ayrıca  modern  savaşın  karakteri  yüzünden  ortaya  çıkan, 
düşmanın  üretim  gücünü  kırmaktaki  ulusal  çıkar  ve  bu  çıkarın  tatmini  için  modern 
teknolojinin  sağladığı  olanaklar,  uluslararası  ahlak  üzerinde  bozucu  bir  etkide 
bulunmuşlardır.  Bu  bozucu  etki,  modern  savaşta,  savaşan  nüfuslar  içinde  büyük 
kitlelerin savaşa karşı hissi bir bağlılık göstermeleri yüzünden daha da artmaktadır.
33
 
Böylece  Morgenthau’ya  göre  uluslararası  ahlak  ve  uluslararası  toplum  yıkılmış, 
bunların yerine anarşik bir uluslararası düzende güç peşinde koşan devletler kalmıştır. 
Bu düzen içerisinde ebedi barışın gerçekleşmesi bir ütopyadır.  
 
Uluslararası  politikanın  anlaşılması  için  güç  mücadelesinden  doğan  çatışma 
kavramına  bakılması  gerektiği  ve  politikanın  güç  mücadelesi  olarak  tanımlandığı 
realist paradigmaya göre savaş ve devrimci ayaklanmalar uluslararası politikanın esas 
                                                 
32
 Hans Morgenthau, Uluslararası Politika, Türk Siyasi  limler Derneği Yayınları Cilt 1, Çev: Baskın 
Oran ve Ünsal Oskay, Ankara 1970, s. 145. 
33
 A.g.e.,  s. 317. 


Yüklə 1,27 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   89




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə