Samiha Ayverdi’nin Eserlerinde Konak Hayatı
79
dönemde mekân, Türk toplumundaki değişimin somut bir göstergesi olarak romanlarda kendine yer
bulmaya başlar.
11
Toplumsal değişim de göz önünde bulundurularak, mekân kavramında biraz daha özele
inildiğinde ön plâna çıkan unsur “ev”dir. Kahramanlarını daha iyi tanıtma çabasında olan yazarlarımız,
insan hayatının şekillendiği mekân olan “ev”e çok önem verirler.
12
Romanlarda ele alınan bu evler
arasında ise, yeni Türk edebiyatının ilk dönemine mensup yazar ve şairlerin önemli bir kısmının,
zamanlarının önde gelen ailelerinin çocukları olarak bu mekânlarda büyümeleri veya birbirlerini
tanıdıkları yer olmaları bakımından konaklar ön plâna çıkar.
Konak hayatı; ilk romanlarımızın bazılarında konağın eski ideal günlerine duyulan özlemle
birlikte işlenirken, bazılarında ise batılılaşma karşısında hızla değişen sosyal hayatın eleştirisinin bir aracı
olarak kullanılır. Orta hâlli mahalle evlerine nazaran batılılaşma hareketinden çok erken/çabuk etkilenen
konaklar, kültürel değişimdeki hızlarıyla da yazarlarımızın dikkatlerini çeken öncelikli mekânlardan
olurlar. Ayrıca, Türk kültürüne yabancı bir mekân olan apartmanın ortaya çıkmasıyla, eskinin bütün
değerlerini bünyesinde barındıran konak, bir simge hâline dönüşür.
13
Doğu-batı çatışmasının işlendiği
romanlarımızın çoğunda, bu karşıtlık önce mekân çatışması hâlinde kurgulanmıştır. “Bu romanlarda
ş
ehir Haliç’te, Köprü ile ikiye bölünmüştür. Fatih ve çevresi gelenekseli, Beyoğlu ise batılılaşmış hayatı
vurgular. Buna bağlı olarak eski şehrin büyük konakları ve mütevazı evlerinin karşısında Beyoğlu
civarının modern apartmanları yükselir. Böylece semtler ve ev tipleri doğu-batı karşıtlığının simgelerine
dönüşmüştür.
”
14
Türk romanında, konak hayatı üzerinden doğu-batı karşıtlığını vurgulama düşüncesi ilk
romanlarımızla birlikte başlar. Bu konutlardaki Avrupaî teşrifat, yaşama biçimi, sosyal ve kültürel
değişim, Tanzimat dönemi romanlarımızın da temel konularından olur. “Türk romancısı burjuva ev ve
aile yaşantısını geniş şekilde tasvir etmiş, kimi zaman da eleştirel olarak ele almıştır.
”
15
Bu eleştirilerde, 19. yüzyılda yaygınlaşan batılılaşma hareketlerinin evi de derinden etkilenmiş
olması önemlidir. “O güne kadar mahalle ölçeğinde işlevini en güzel şekilde yerine getiren ‘ev’, fizikî ve
manevî portresiyle, kendimize özgü mesut bir terkibin ifadesiydi. Tanzimat’la gelen ‘iskân’ serbestliği,
önce mahallenin duvarlarını (mahremiyetini) yıkar, nihayet artan nüfusla birlikte değişen ekonomik
ş
artlar, evin temelini sarsar. Konak, yeni hayata uyum sağlamak için sığındığımız konut tipi olur. Ancak
batılılaşma cereyanıyla kendini iyiden iyiye hissettiren ‘asrî hayat’ anlayışı, konağın itibarını sarsmak
için ‘apartman’ tipini ortaya çıkarır. Değişen şartlar, ‘apartman’ı, kelimenin tam anlamıyla bir ‘cazibe’
merkezi yapar. Onun etrafında, pırıltılı bir dünya kurulur. Batılılaşma arzusunun yön verdiği gündelik
hayatın gözde mekânı olan apartman, sadece fizikî çevremizi değiştirmekle kalmaz, aynı zamanda,
geleneksel aile yapımızı da değiştirir: Aile reisinin otoritesi zayıflar, eğlenme, dinlenme ve yatma
11
“Cemiyetteki bu değişim veyahut deforme oluş, insan yahut toplum hayatının, bu hayattaki zihniyet, zevk ve bakış
farklılaşmasının en belirgin tezahürlerini en kalıcı ve canlı biçimleriyle idrak edebileceğimiz “mekânı kullanış”ta, mekân-insan
ilişkilerinde kendisini gösterir.
Mekânı kullanışın en somut görünümü ise mimarîdedir.
şte bu doğrultuda, gerçekten de daha 1700’lü yılların ortalarından itibaren Osmanlı’nın mimârî eserlerine baktığımızda, klâsik
Osmanlı mimârisinden bir uzaklaşışın yaşandığına, adına Barok ve Rokoko denilen Batılı mimârî üslûplarının Osmanlı mekân ve
mimâri anlayışına hâkim olduğuna şahit oluruz. Onsekizinci ve Ondokuzuncu asırdan bugüne gelen büyük mimarî eserlerin
(cami, saray, sebil, kasır, konak…) hemen hepsinde bu üslûbun izlerine rastlamak mümkündür. Bu etkileniş saray ve köşklerin
bahçe düzenlerine, iç mefruşatına kadar uzanan bir yaygınlık kazanır.” (Fatih Andı, “Biz Heybeli’de Her Gece Mehtaba Çıkar
mıydık?”, nsan Toplum Edebiyat, Kitabevi Yayınları, stanbul 1996, s. 130.)
12
Eserinde Türk romanının oluşumunu anlatırken halk hikâyesinden romana geçişi değerlendiren Ahmet Ö. Evin, ilk Türk
romanı olarak adlandırılan “Taaşşuk- Talat ve Fitnat”da dahi mekânın fonksiyonlarından başarılı biçimde istifade edildiğini
belirtir: “…Romanın ana karakterleri, fiziksel ortamın, özellikle de iç mekânların dikkatli tasvirleri sayesinde, kendi toplumsal
sınıflarına uygun ortamlarda görünürler. Kitap, yer yer on dokuzuncu yüzyıl stanbul’unda ev içi hayatın koşullarını canlılıkla
yakalamayı başarmıştır; bundan başka, yer yer iç monolog halindeki bölümlerinde, yazar bu tür tasvirlerin ne kadar önemli
olduğunun altını çizer…” Ahmet Ö. Evin, age., s.75.
13
Osman Gündüz, “Konak Hayatı ve Konağın Çöküşü”, Meşrutiyet Romanında Yapı ve Tema II, M.E.B. Yay., stanbul 1997,
s. 677.
14
nci Elçi, age, s. 28.
15
Nurullah Çetin, “II. Abdülhamit Dönemi Türk Romanı (1878-1908)”, Hece Türk Romanı Özel Sayısı, Sayı: 65/66/67,
Mayıs/Haziran/Temmuz 2002, s. 52.
Dostları ilə paylaş: |