27 Y
AŞAYAN
S
OSYALİZM
* Raporda, “sınıflar arasındaki farklılıkların silinmesi, toplumsal siyasete yeni görevler yük-
lüyor” dendikten sonra bu görevler şöyle sıralanmaktadır: Coğrafyasal düzeyde var olan top-
lumsal farklılıkları ortadan kaldırmak; son yıllarda iyice keskinleşen nüfus sorunlarını çözmek
için etkin bir demografik (nüfus) siyaseti izlemek; Sovyet ülkesinde yaşayan ulusların kardeşli-
ğini ve kaynaşmasını geliştirerek ulusal farklılıkları gidermek.
* Raporda şöyle bir paragraf yer alıyor:
“Bizde işsizlik yoktur. Çalışma hakkı anayasamızda yazılı olup, gerçekte de
sağlanmıştır. Ancak, toplumsal olarak yararlı işten kaytarmanın sosyalizmin il-
keleriyle bağdaşmadığı da, pek çok kişinin önerisi üstüne anayasamıza yazıl-
mıştır. Bu, asalaklığa, rüşvete, vurgunculuğa, çalışmadan kazanılmış gelire ve
sosyalist mülkiyete tecavüze açık kalmış tüm kapıları bir daha açılmamak üzere
kapamak için her türlü örgütsel, parasal ve yasal kaldıracın kullanılması gerek-
tiğini anlatır.”
Sosyalizmde işsizlik olup olamayacağı ayrı bir konudur ama Sovyetler Birliği’nde, işgücü
azlığından, nüfusun yeterli hızda artmadığından şikâyet edilen bir toplumda açık işsizlik olma-
yacaktır. Ancak, gizli işsizliğin yaygınlığı bilinen bir gerçektir.
Sosyalizmde herkes toplumsal olarak yararlı bir işte çalışmak zorundadır. Asalaklığa sosya-
lizmde yer yoktur. Marks’ın, sosyalizmin belgisini, “herkesten yeteneği kadar, herkese çalışma-
sı kadar” diye belirtmesi bu zorunluluğu anlatır. Nedense rapor bu gerçeği özür diler gibi öne
sürüyor.
2. SOSYALİZM DÖNEMİ İÇİNDE “SINIFSIZ TOPLUM”
Brejniyef yoldaş, okuduğu raporda sınıfların birbirlerine yaklaştığını, kırla kent arasındaki
“önemli ayrımlar”ın hızla kalkmakta olduğunu, kafa ve kol emeğinin hızla kaynaştığını, bir
cümleyle sınıfsız toplumun yaklaşmakta olduğunu anlattıktan sonra şöyle diyor:
“Toplumumuzun gelişmesinin geçtiğimiz birkaç on yıldaki deneyimlerini de-
ğerlendirirsek, sanıyorum, sınıfsız toplumun ağırlığıyla olgun sosyalizmin tarih-
sel çerçevesi içinde biçimleneceğini varsayabiliriz.”
Stalin’den bu yana böyle fikirler sürekli yinelendiğinden artık dünya komünist hareketinde
görmesi gerekli, hatta zorunlu tepkiyi görmüyor. Alışmışlık doğruluğa ölçü olmayacağı ve bu
fikri hem teorik, hem pratik açıdan yanlış bulduğumuz için bu konuda görüşlerimizi biraz
uzunca belirteceğiz.
Bunun için önce sınıfsız toplumun ne olduğuna bakmak, sonra geri dönüp sosyalist toplumu
ele almak ve sonra da sosyalizmden sınıfsız topluma geçişin ne anlama geldiğini ve bunun nasıl
gerçekleşeceğini görmek gerekir.
S
OVYET
T
OPLUMUNUN
T
OPLUMSAL
-S
İYASAL
G
ELİŞİMİ
28
SINIFSIZ TOPLUM – KOMÜNİZM
S
INIFSIZ
T
OPLUM
-T
ÜRDEŞ
T
OPLUM
F
ARKI
“Sovyetler Birliği’nde sınıfsız toplum doğuyor”, ya da “sınıfsız topluma sosyalizm döneminde
ulaşacağız” gibi savlara pek çok Sovyet ekonomi kitabında rastlanıyor. Bunlar şöyle bir görüşe
dayanıyor: “Sınıfsız toplum” ile “türdeş toplum” (homojen toplum) aynı şeyler değildir.
Bu anlayışa göre sınıflar esas olarak üretim araçları üzerinde özel mülkiyetin kalkmasıyla
kalkar. Sınıfsız toplum olabilmesi için kafa ve kol emeği arasındaki çelişkinin yok olması ge-
rekmez. Türdeş topluma ise işbölümünün kalkmasıyla varılır.
Böyle bir görüş çarpıtma olur. Tarihsel olarak işbölümünün, artık-ürünün ve üretim araçları
üzerinde özel mülkiyetin belirmesiyle ortaya çıkan sınıfların tanımında mülkiyet doğal olarak
çok önemli bir yer tutar. Ama tek ölçüt değildir. Lenin, Büyük Başlangıç adlı makalesinde, sını-
fı tanımlamada şu dört unsuru belirtmiştir: Bir, üretim sisteminde tuttuğu yer; İki, üretim araç-
larına olan ilişki; Üç, emeğin toplumsal örgütlenmesinde oynanan rol; Üç, toplumsal zenginlik-
ten alınan payın miktarı ve alış yöntemi. Bu dört ölçütü birlikte değerlendirmeyen, sınıfın tanı-
mını tek bir mülkiyet unsuruna indirgeyen düşünce, bu anlamda legal-hukuksal bir çerçeveye
hapsolmuş demektir. Tek başına ele alındığında mülkiyet hukuksal bir sorundur.
Üretim aracına sahipliği toplumsal işbölümünden kopararak sınıfı anlayamayız. Tarihsel
olarak ve her yaşanan an olarak özel mülkiyeti de, sınıfı da durmaksızın üreten toplumsal işbö-
lümüdür.
Kır ve kent arasındaki çelişki, en önemlisi kafa ve kol emeği arasındaki çelişki yok olmadan,
devlet ve bürokrasisi ortadan kalkmadan, toplumsal işbölümü yok olamaz. Bu aşama gelmeden,
üretim araçları üzerinde tam olarak kurulmuş toplumsal mülkiyete bakıp sınıflar kalktı demek
keyfilik olur. Toplumsal işbölümünün yok olması aşaması gelmeden üretim araçları üzerinde
toplumsal mülkiyetin kurulması, yalnızca sömürücü sınıfların yok edilmesi, sınıfsız toplum
aşaması gelene dek yeni sınıflaşmaların doğmaması ve var olan sınıfların da ilerleyen üretim
güçleri temelinde giderek kaynaşması için bir önlemdir. “Sınıfsız toplum”, komünist toplum-
dur.
Bu söyleneni doğru kabul etmezsek, şunu sormak gerekir: Bugün Sovyetler Birliği’nde koo-
peratif mülkiyeti sahipleri çalışan nüfusun yüzde 15–20 kadarını kapsamaktadır. Bu denli kü-
çülmüş kolhoz mülkiyeti bir kararnameyle kaldırılırsa, sınıfsız topluma mı ulaşılmış olacaktır?
Marks, Engels ve Lenin “sınıfsız toplum” derken, her zaman “türdeş toplum”u anladılar.
Büyük Başlangıç makalesinde Lenin, sınıfların ortadan kalkmasına, kafa ve kol emeği arasın-
daki farkın ortadan kalkmasını ölçüt olarak getiriyor. Okuyalım:
“ ‘Sınıfların kaldırılması’ ne demektir? Kendine sosyalist diyen herkes, bunu
sosyalizmin sonul hedefi olarak görüyor. Ama bunun anlamına kafa yoranlar hiç
de herkes değildir. Sınıflar, tarihsel olarak belirlenmiş bir toplumsal üretim sis-
teminde tuttukları yerle, üretim araçlarına olan ilişkileriyle (ki bu çoğu durum-
larda yasalarla saptanmış ve formüle edilmiştir), emeğin toplumsal örgütlenme-
sindeki rolleriyle ve dolayısıyla toplumsal zenginliğin kendilerine düşen payının
miktarıyla ve bunu elde ediş biçimiyle birbirlerinden ayrılan büyük insan toplu-
luklarıdır. Sınıflar, belirli bir toplumsal ekonomide tuttukları farklı yerler saye-
sinde, birinin ötekinin emeğine el koyabildiği insan topluluklarıdır.