Nebevî Yöntem
164
bununla, bizim dışımızda mücadele veren unsurlar arasında,
o sıraladığımız sözcüklerin anlamlarının canlandırdığı anlam-
lara karşılık olmak üzere cihad eden unsurlara hayat veren,
imanî hayat ve imanî gayreti anlatmak istiyoruz.
Mücahid Müslüman, cemaatinin karşısında, sınıfsal kin
ile canlanmış, sol disiplin ile örgütlenmiş, akılları istila etmiş
ve ideoloji ile yönlendirilmiş güçler bulunmaktadır. Yine Müs-
lümanların karşısında, Müslümanlara egemen olan ve insan
kılıklı varlıkları oyuncak edilen cahilî bir düşman vardır. Ayrı-
ca bu oyuncakların kendilerinin de İslâm’a ve Müslümanlara
karşı hileleri, tuzakları, yalan ve iftiraları da bulunmaktadır.
Halk ise, kendisine yaptıkları yanlış telkinlere uygun ola-
rak bir sürüye dönüştürülmüştür. Partisel kinin yetiştiği yerler
dışında donuktur, hareketsizdir. Çünkü biz, Allah için öfkele-
rin patlamasını sağlayamadık.
Hareketsiz, katılımı az ve karşısındaki iş hakkında apaçık
bilgiye ve delile sahip olmadan dinleyip itaat eden unsurlar
ile düşmana karşı durulamaz, İslâmî kıyamın geleceği hazır-
lanamaz.
Din, cemaatin ve ferdin, dinin sınırları üzerinde durup
uyanık ve atılıma hazır koruyuculukları ile Allah için bir nasi-
hattir. Din, genel ve cüz’î bütün hususlarda Rasûlü’ne tabi ol-
mak üzere İslâm yönetimini kurma ve ümmeti iman ile diriltme
genel hükümleriyle, fıkıh ve ibadetlerle ilgili cüz’î hükümlerle,
Allah Rasûlü’ne tabi olma hususunda ileri derecedeki gayret
ve dikkat ile Rasûl’e bir nasihattir. Din, bizim dışımızdan mü-
nafıklar ve inkârcılar arasından değil de bizzat aramızdan olan
emir sahiplerini iş başına getirmekten başlayarak Müslüman
yöneticilere bir nasihattir. Din, imana teşvik etmekle ve kendi-
lerine telkin edilmiş sürü zihniyetini uyandırıp zulmün kökünü
kazımaya, kardeşlik ve adalet toplumunu inşa etmeye gücü
Örgütleme
165
yeten gayretler hâline dönüşmeleri için bütün Müslümanlara
bir nasihattir.
Kapalı oturumlarda ve önceden hazırlanmış bir tahakküm
altında yapılan istişareye, kısa bir süre sonra âdet hâkim olur
(gelenekleşir). Bu durumda bizatihi uyanıklık olması istenen
husus, donuklaşır ve bu hâl mü’minden mü’mine sirayet eder.
Sonunda da ümmetin tamamını kapsar. Şayet istişare genel
ve özel nasihat çerçevesiyle genişletilmeyecek olursa varılacak
sonuç bu olacaktır.
Her bir yapılanmada, yayılması ve açıklanmasına gerek
olmayan ve sır olarak kalması gereken birtakım hususların
bulunduğu doğrudur. Fakat her bir cemaat üyesinden istenen,
bulunduğu mevkide kendi bilgisi, uzmanlığı ve genel özellikle-
ri itibariyle Müslümanların ve cemaatinin işleriyle ilgilenmesi,
gerekli katılımları yaparak teklifler sunması ve tenkitlerde bu-
lunmasıdır.
Bizler, görüşsüz başkalarının peşinden giden (immea) ol-
mamak ile emrolunduk. Bundan dolayı mü’min kişilere, genel
kongrelerde ve istişare oturumlarında görüşünü açıkça ortaya
koyma güç ve kabiliyetini eğitimle kazandırmamız gerekir. Ya-
pılanma, toplantıda hazır bulunan kimselerin arasından gücü
yetenlerine, mülahazalarda bulunma ve yararlanmalarını is-
ter. Toplantı ve kongre üyelerini, toplantıya gelmeden önce
çevrelerindeki kardeşlerine samimi olarak öğüt vermekle kat-
kıda bulunmaya hazırlar. Bu da Yüce Allah’ın “İşleri kendi
aralarında istişare iledir” buyruğu ile Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in “Müslümanların durumu ile ilgilen-
meyen onlardan değildir”
70
sözünün gereğini uygulamak
için yapılmalıdır.
70 Hâkim,
Müstedrek, IV, 352, 356.
Nebevî Yöntem
166
Burada, sürü gibi susup hareketsiz kalmak suretiyle bizi
tehlikeye götüren husustan söz ettikten sonra insanların vaktini
yiyip bitiren ve derinliği olmayan, yüzeysel boş boğazlıktan kur-
tulmamız ve başkalarını kurtarmamız gerektiğini hatırlatalım.
Anlamsız dedikodular ile darmadağın bir hâl almak,
Allah’tan gafil bırakır, O’ndan uzaklaştırır ve imanı zayıflatır.
Sözlük anlamıyla nasihat ise, hem açık olmak hem de sıkı sı-
kıya bağlamak anlamlarını taşır. Emir ve komuta makamının
kararları hakkında başkalarında şüphe uyandıran, kendisinin
görüş ayrılığına başkalarını da sürükleyen bir kimse, ne kendi-
sine ne Allah’a ne Rasûl’e ne de Müslümanlara nasihat etmiş
olur. Yerinde susmayı yersiz konuşmaya tercih etmeyen kimse
de nasihat etmiş olmaz. Tenkitte bulunmak için tenkidi zanaat
edinen de nasihat etmiş olmaz.
Mü’min kişide üsra, şube, cihet ve iklim düzeyinde ve ya-
pılanma temelinde, sürekli bir gayret ve ileriye doğru atılıma
hazır bir ihtimam bulunmalıdır. Fakat çalışma ve faaliyetlerin
herhangi bir kargaşa halini almaması gerekir. Yukarıdan bir
istişare konusu gelecek olursa, bu durumda sahip olduğumuz
görüşü ortaya koymamız gerekir. Fakat emir gelecek olursa, o
zaman da onun uygulanmasında katkı sağlayacak ne kadar
gücümüz varsa onu ortaya koymamız icap eder.
Düzenleyici Üçüncü Etken: İtaat
Yüce Allah, “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin,
Rasûl’e de itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine
de”
71
buyurmaktadır. Bizden olan emir sahipleri, dinlerine bağ-
lılıklarını, güvenilirliklerini ve cihadda güçlerini beğendiğimiz
sonra da ümmetin arasından ileri gelenler vasıtasıyla seçtiğimiz
71
Nisâ 4/59.
Dostları ilə paylaş: |