II. DÜNYA SAVAŞI’NDA KAFKASYA’DA ALMAN LEJYON
ALAYLARININ TEŞKİLİ TÜRKİYE VE NAHÇIVANLI
ABDURRAHMAN FATALIBEYLİ
113
önemli Alman diplomatlarından birisi olan Von Papen’in
24
, Ankara’ya büyü-
kelçi olarak atanmasının sebebi de en azından Türkiye’nin İngilizler yanında
yer almasına mani olunmak istenmesi ile ilgilidir. Aslında kuruluşunun ilk yıl-
larından itibaren, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin önemli ticari müttefikle-
rinden birisi olan Almanya’nın, özellikle eğitim alanında
25
Türkiye’nin kal-
kınma çabalarına destek olması da karşılıklı olarak bu güvenin oluşumuna
katkı sağlamıştır.
26
Diğer yandan Türkiye ile Almanya arasındaki tarihsel bağ-
ların çok iyi farkında olan çok sayıda asker, bürokrat ve siyasetçinin aynı dö-
nemde Almanya’da görev yapıyor olmaları, iki ülke ilişkilerinin olumlu geli-
şiminde tesirli olan bir diğer faktördür. Benzer şekilde Hitler dönemindeki
birçok üst düzey bürokratın da I. Dünya Savaşı sürecinde Türkiye’de görev
yapmış olması da iki ülke ilişkilerinin güven ekseninde gelişiminde tesirli ol-
muştur. Aynı zamanda bu durum bir avantaja dönüşmüş ve hangi durumda,
nasıl ve kimlerle ilişki kurulması gerektiğini belirlemelerinde yol gösterici ol-
muştur.
27
Özellikle Sovyet Rusya’ya karşı ideolojik bakış açısına sahip olan
24
“Franz Von Papen”, https://tr.wikipedia.org/wiki/Franz_von_Papen: (29 Ekim 1879 - 2
Mayıs 1969), (01.10.2016’da erişildi). Adolf Hitler’in 1933 yılında iktidara gelmesinde önemli
rol oynamış olan Alman devlet adamı ve diplomatıdır. Aynı zamanda 1939-1944 yılları bo-
yunca Türkiye’deki Alman büyükelçisidir. Almanya-Türkiye ilişkilerini geliştirmekte önemli
katkıları olmuştur. Türkiye büyükelçisi olarak görev yaptığı 1939-1944 arasında Türkiye’nin
Müttefiklerle ittifak kurmasını engellemeye çalışmıştır. Bu dönemde 24 Şubat 1942 tarihinde
Ankara’da başarısız bir suikastın hedefi olmuştur. Savaş bittikten sonra Müttefik Devletler‘e
teslim olmuş ve Amerikan askerleri tarafından tutuklanmıştır. Nürnberg Davaları’nda suçsuz
bulunduysa da bir Alman mahkemesi tarafından, Nazi olduğu için 8 yıl hapse mahkûm edilmiş-
tir. 1949’da başvurusu üzerine serbest bırakılmış ve para cezasına çarptırılmıştır. 1950’li yıl-
larda yeniden siyasete girmeye çalışmışsa da başarısız olmuş ve anılarını yazmaya başlamıştır.
2 Mayıs 1969 günü 89 yaşında hayatını kaybetmiştir.
25
İstanbul ve Ankara üniversitelerinin modern anlamda eğitime başlaması Alman bilim
adamlarının verdiği katkılar ile mümkün olmuş olup, bu sürece katkı saglayanlarla ilgili olarak
bkz. Faruk Şen, Ayyıldız Altında Sürgün – Scurla Raporu, , İstanbul, 2008, s. 95.
26
Bkz. Yücel Namal, “Türkiye’de 1933-1950 Yılları Arasında Yükseköğretime Yabancı
Bilim Adamlarının Katkıları”,
Yüksek Öğretim ve Bilim Dergisi,
Journal Of Higher Edu-
cation and Science, 2012, Cilt 2, Sayı 1, s. 014-019. “Türkiye’de Cumhuriyet döneminde yük-
seköğretimde modernleşme, 1933’te yapılan üniversite reformu sayesinde Darülfünun’un ka-
patılıp İstanbul Üniversitesinin açılmasıyla başlamıştır. Üniversite reformunun ardından, İstan-
bul Üniversitesinde Nazi Almanyasından kaçıp Türkiye’ye gelen yabancı bilim adamlarının
çeşitli fakültelerde ders vermeleri sağlanmıştır. Yükseköğretimi gerek eğitim gerekse teşkilat
yönünden yenileyen bu yabancı bilim adamlarının çalışmaları olmuştur. Bu çalışmalar sonu-
cunda eğitim ve öğretimde modern teknikler kullanılmaya başlanmış, üniversite ders kitapları
ve kütüphanedeki kitap ve süreli yayın miktarı arttırılmıştır. Ayrıca tercüme ve telif yeni eserler
de, bu yabancı bilim adamları tarafından yükseköğretime kazandırılmıştır.”
27
Çelik, II. Dünya Savaşında…, s. 92, 93.
114
SELMA YEL
Türkçü ve Turancı çevrelerle diyaloga geçilmesi böylece mümkün olabilmiş-
tir.
Aynı dönemde Türkiye-Sovyet ilişkileri İstiklal Savaşı döneminden beri
en kötü süreci yaşamaktadır. Stalin Rusyasının saldırgan ve emperyal düşün-
celerini açığa vurarak Boğazlar ile Kars, Ardahan üzerinde tehdit oluşturmaya
başlamış olması, o günlerde en büyük endişe kaynaklarından birisidir.
28
Sov-
yetler Birliği Dışişleri Bakanı Molotov’un 12-15 Kasım 1940 tarihinde Ber-
lin’de iştirak ettiği toplantıda, Stalin ve Hitler hükümetlerinin üzerinde anlaş-
tığı en önemli konu Montrö Boğazlar Sözleşmesi konusundaki memnuniyet-
sizlikleridir. Her iki ülke de Türk Boğazlarına yönelik kendileri için düzenle-
meler yapılması amacında olup, birbirlerinden destek istemişlerdir. Ancak
karşılıklı menfaat çatışmaları sebebiyle uzlaşma temin edilmesi mümkün ola-
mamıştır. Hitler, özellikle Boğazlar hususunda Stalin’in isteklerine sıcak bak-
mamıştır. Molotov, Balkanlar ile Finlandiya’nın Sovyetler Birliği’ne verilme-
sini talep ederken, İstanbul ve Çanakkale boğazlarındaki askeri birlikleri ele
geçirmek için Türkiye’ye karşı açılacak savaşta Almanya’nın kendilerine des-
tek vermesini istemiştir.
29
SSCB ile Almanya’nın birleşerek Türkiye’ye karşı
savaş başlatılması talebi özellikle çok dikkat çekici olup, Türkiye’nin, Sov-
yetlere karşı tedbirli olma ihtiyacını hissetmiş olması için yeterli görülebile-
cektir. Tüm bunların 5 adet gizli protokolde imzalanması planlanmıştır.
30
Daha sonra iki ülkenin arası açıldığı gibi Almanya’nın Yunanistan’a girmesi
ile Sovyet Rusya, muhtemel bir Alman saldırısına karşı Türkiye’ye güvence
verme ihtiyacı hissetmiştir.
31
Ancak bu güvence asla inandırıcı olamamış ve
Türkiye görünüşte denge politikası takip ederken, gizliden gizliye Al-
manya’nın Rusya aleyhindeki politikalarına destek vermeye başlamıştır. Bu
hususta da yeterli kabul edilebilecek kamuoyu desteği söz konusudur. Özel-
likle, II. Dünya Savaşı başlarında, I. Dünya Savaşı’nda özellikle Kafkasya ve
Türk dünyasına dönük faaliyetler içinde görev almış olan, Hüseyin Hüsnü
28
Bu hususta geniş bilgi için bkz. Selma Yel, Değişen Dünya Şartlarında Karadeniz ve
Boğazlar Meselesi (1923-2008), Ankara, 2009, s. 147-182.
29
Yel, Değişen Dünya Şartlarında…, s. 150.
30
“Stalin ve Hitler’in Türkiye sırrı ortaya çıktı”, Milliyet, 10 Nisan 2008.
31
“Stalin ve Hitler’in Türkiye…”, Milliyet, 10 Nisan 2008.