Uzayda Facebook hesabı için erken mi?
Bir araştırmaya göre, Dünya dışı canlılarla sosyalleşmeye hazır değiliz
“Uzayda yalnız mıyız?” meslekte yeni bilim yazarlarının ilk astrobiyoloji yazılarının vazgeçilmezi olan bu
klişe giriş bugünlerde pek rağbette değil. Neredyse hergün açıklanan Güneş dışı gezegen keşifleri ve
gökbilimcilerin yalnızca Samanyolu’nda yaşam destekleyebilecek on milyarlarca gezegen bulunduğu
yolundaki hesaplarıyla soru artık “Neredeler?” biçimine dönüştü. Bu merakın birkaç astronotun takıntısı
olmaktan çıktığı, “uzaylı”nın sesini koca bir kulakla, Porto Riko’daki
300 metre çaplı Arecibo radyo teleskopuyla duymaya çalışan SETI
(Dünya Dışı Uygarlıklar Araştırması) projesi nce derlenen terabaytlar
düzeyindeki verileri n incelenmesine yardımcı olmak için
bilgisayarlarını hizmete sunan milyonlarca gönüllüden belli.
Uzaylıların yanımızda yöremizde varlığını gösterecek sinyalleri dinlemeye çalışmanın bir zararı yok.
Bunu zaten aşağı yukarı 50 yıldır yapıyoruz. Radyo dalga boylarını taramanın ya da yüksek enerjili lazer
atımları var mı diye bakınmanın yanısıra “pasif araştırma” alanına giren alternatif yöntem önerilerinde
de sayı sıkıntısı görünmüyor. Bunlardan biraz zorlanmış hayal güçlerinin ürünü izlenimi veren bazıları,
Rus astrofizikçi Nikolai Kardashev’in süperuygarlıklar sınıflandırılması üzerine kurgulanmışa benziyor.
İçlerinden birine göre gökadaların karanlık kovuklarında ileri
bir uygarlığın, tüm enerjisini kullanmak için bir yıldızın
çevresinde inşa ettiği (ve dolayısıyla onu görünmez kıldığı)
Dyson küreleri aranmalı. Bir başkasıysa , uzayda gezebilen
türler in itki için oluşturdukları atom boyutlarında “karadelik
motorlarının” gözlenmesini öneriyor. Daha bir başkasına göre
de yıldızlarının önünden geçen garip yapıda (örneğin, piramit
biçimli) gezegenlere dikkat edilmeli. Olası “uzaylı işaretleri”
arasında yıldızların çevresinde madenleri sömürülmüş
asteroidler ya da sözde bir süperuygarlığı temsil eden, ama
yeterince uygarlaşmamış gezginlerin Güneş Sistemimizden
geçerken gemi dışına döktükleri makine parçaları ya da başka
mühendislik ürünü biçiminde “çöp” de sayılıyor.
Ama iş taktik değiştirip akıllı
uzaylıların ilgisini “çekme”
girişimlerine gelince, tepkiler
fikre sıcak bakmamaktan, aktif
muhalefete kadar uzanıyor. Bir
İspanyol üniversite
psikologunun yaptığı anket,
insanların bir yabancı uygarlıkla
temasa çalışmak için hazırlıklı
olmadığını ortaya koyarken,
ünlü bir fizikçiye göre de proje
“düpedüz intihar”. Yine de iflah
olmaz “temas” miltanları,
bazen yaratıcı yöntemlere de
başvurarak yerimizi “ifşa
etmeyi” sür dürüyorlar.
Samanyolu’nda yaşam
destekleyebilecek on milyarlarca
gezegenin varlığına işaret eden
bulgular ve dünya benzerlerinin
birbiri peşisıra keşfinin bir gün
uzaylının kapımızı çalmasını
kaçınılmaz kıldığını düşünüyor olmalı
ki, İspanya’nın Cádiz
Üniversitesi’nden nöro-psikolog
Gabriel G. de la Torre, buna nasıl
tepki gösterileceğini merak etmiş.
Bilinçli yorumları tercih eden
araştırmacı, insanlığın nitelikli
temsilcilerinin gezmeye meraklı
uzaylılarla karşılaşmaya hazırlık
derecesini ölçmek için 116 İspanyol,
Amerikalı ve İtalyan üniversite
öğrencisine ayrıntılı bir anket
doldurtmuş. Katılanlar, gökbilim,
cisimlerin kozmostaki yerleri, ortamı
algılayabilme düzeyleri, uzaylılarla
karşılaşma olasılığı konusundaki
düşünceleri ve dini duygularının
derinliği açılarından değerlendirilmiş.
Bulgular, ne yazık ki “Hey, bakın, biz
buradayız” yönteminin
eylemcilerinin heveslerini
kamçılayacak türden değil. De la
Torre, "... kozmos ve içinde aldığımız
yer konusunda belli bir eğitim
seviyesindeki toplumun bilgisi hâlâ
yetersiz. Demek ki, elimizdeki en iyi
aracı, eğitimi kullanarak, kozmik
bilinci, zihnimizin çevremizdeki genel
gerçekliği daha iyi kavramasını
sağlayacak biçimde geliştirmeliyiz”
diyor. Araştırmada, bilim ve
teknolojideki büyük ilerlemeye
karşın, üniversite öğrencileri – ve
herhalde toplumun geri kalanı –
Kardashev Ölçeği
SETI doğal bir açıklaması yapılamayan bir sinyal yakalayacak olursa, kaşların yukarı
kalkacağını tahmin edebilirsiniz. Belli ki, ileri bir uygarlıktan geliyor. Tamam da, ne
kadar ileri? Rus (O zamanlar Sovyet) astrofizikçi Nikolai Kardashev bize bir ölçüt
sunmuş bulunuyor. 82 yaşındaki bilimci, 1964 yılında yayımladığı ve “Kardashev
Ölçeği” diye ünlenen makalesinde ileri uygarlıkları, yararlanabildikleri enerji düzeyine
göre üç kategoriye ayırdı.
İlk basamakta, gezegeninin tüm enerjisini kullnabilen Tip I uygarlık yer alıyor. Bu da,
kendi dünyamız örneğinde okyanus sularının içerdiği 130 katrilyon ton hidrojenin
helyuma dönüştürülerek elde edilecek füzyon enerjisi demek. Uygarlığı milyarlarca yıl
ayakta tutacak bu enerjinin ayrıca fotovoltaik hücreler ve gün ışığı kolektörleriyle
sağlanacak Güneş enerjisi, yanı sıra rüzgar enerjisi, hidroelektrik santraller gibi
yenilenebilir enerji kullanımıyla desteklenmesi de gerekiyor.
Tip II uygarlık statüsüne çıkabilmek için, ilk başta bu mühendislik başarılarını çok
sayıda güneş sisteminde çok sayıda gezegene yaymak gerekecek. Ancak, süper
sıfatını hakeden bir uygarlığın, tüm enerjisini sömürmek için bir yıldızı çepeçevre
saran (ve fizikçi Freeman Dyson’un düş gücü ürünü olduğundan onun adıyla anılan)
“Dyson Küreleri” ya da en azından enerji santrali uydular ya da yaşam alanlarından
oluşan Dyson kuşakları ya da sürüleri meydana getirmesi de lazım
Bu tipten uygarlıklardan görece daha ileri olanları, “yıldızları yedirerek” kara
deliklerin gücünü kullanıma açabilirler ya da kendi amaçları için kullanmak üzere bir
yıldızın üzerindeki malzemeyi soyabilirler, artık bir sanayi yan ürünü haline gelmiş
olacak karşımaddeyi kullanabilirler, kuramsal olarak karadeliklerin öteki ucunda yer
alan “beyaz deliklerden” püsküren enerjiyi hizmete alabilirler ya da evrendeki en
şiddetli olaylar olan gama ışın patlamalarının enerjisinden yararlanabilirler.
Kardashev Ölçeği’nin tepesinde yer alan Tip III uygarlıklar, üstünlüklerini Tip II
uygarlıkların yöntenlerni tek tek her yıldızda uygulayarak ve hatta belki de
gökadaların büyük çoğunluğunun merkezlerinde bulunduğu düşünülen dev kütleli
karadeliklerin gücünü de “işletmeye alarak” bir ya da birçok gökadanın toplam
enerjisini kullanarak kanıtlayanlar.
Kardashev ölçeği daha sonra başkaları tarafından tüm evrenin toplam enerjisini
kullanabilen Tip IV uygarlıklar ve çok sayıda evrenin tüm enerjisinden yararlanabilen
Tip V uygarlıkları da kapsayacak biçimde genişletildi.
Her ne kadar Kardashev bizim erişebildiğimiz teknolojik düzeyi görmezden gelme
inceliğini göstermiş olsa da, başkaları fosil yakıt temelli teknolojimizin gezegenimizin
sunduğu her şeyi kullanabilmekten çok uzak olduğu gerekçesiyle bize Tip 0 uygarlık
kategorisinin mahcubiyetini uygun gördüler.
Bir yıldızı çevreleyen
Dyson kuşaklarının temsili
resmi. Dyson küresiyse,
üzerinde yıldızın tüm
enerjisini sömüren bir Tip
II uygarlığın yaşadığı katı
bir küre olarak
betimleniyor.
gökbilimle ilgili pek çok konuda yetersiz bulunmuş. Görünen, kozmik olaylara dini inançlar
penceresinden bakmaları ve Dünya boyundaki krizlerin çözümünü de politikacılara bırakmaları.
Araştırmacı, “Olası bir dünya dışı uygarlıkla ilişkilerimizde manevi düşünce kalıplarına başvurmamalıyız;
çünkü bunlar, dinin ağır etkisi altındadır. Bizden daha akıllı varlıklar neden ille de “iyi” olacaklar ki?”
diyor. Öte yandan, dünya dışı varlıklar araştırmasının birkaç bilimcinin tekelinde olmasına da itirazı var.
İhtiyatı elden bırakmayan De la Torre, niyetleri ni bilemeyeceğimiz dünya dışı varlıklarla temas işinin
“bu konular üzerinde adam gibi bir eğitimden sonra”, tüm insanlığın kararına bırakılması gerektiğini
savunuyor.
Dikkat yanlılarından biri de, daha önce de “iyi niyetli olsalar bile uzaylıların, savunmamızın olmadığı
hastalıklar biçiminde istenmeyen hediyelerle birlikte gelebilecekleri” uyarısını yapmış bulunan ünlü
fizikçi Stephen Hawking’den başkası değil.
Daha yakınlardaysa, karadelikler ve evrenin geneli üzerindeki kuramlarının yanısıra esprili stiliyle de
tanınan bilimci, “Stephen Hawking ile Uzaya” adlı belgesel dizinin 2010 yılında gösterime girişinde
verdiği demeçte, tanıdık bir türün verdiği ipuçlarına işaret ederek uzaylıların iyiniyetine
güvenilemeyeceğini şöyle vurguluyordu: “Uzayda akıllı yaşamın karşılaşmaktan hoşlanmayacağımız bir
biçim alabileceğini görmek için kendimize bakmamız yeter”. “Evleri olan gezegenin tüm kaynaklarını
tüketmiş olup muazzam gemilerde yaşadıklarını düşünebiliyorum. Böylesine gelişmiş uzaylılar belki de
göçebe haline gelmiş ve önlerine çıkan her uygun gezegeni zaptedip yerleşmek peşinde olabilirler.”
Hawking, tehlikeyi
daha anlaşılır
kılmak için uzaydan
bir ziyaretin, Kristof
Kolomb’un Yeni
Dünya’ya “Amerika
yerlleri için hiç de
hayırlı olmayan”
gelişi ne
benzeyebileceğini
söylüyor.
Ne var ki, uyarılar, geç kalmış olmaları bir yana, kendilerini uzaylıları Dünyamıza çekmeye adamış
militanları yoldan çevirme gücünden uzak görünüyorlar. Bir kere, yerimizi aşağı yukarı 100 yıldan beri,
ilk radyo yayınlarından başlayarak sürekli ilan ediyoruz. Radyo dalgaları ışık hızında yayıldığına göre,
uzayda yüz ışık çaplı bir küre içinde bulunabilecek uzaylılar, eğer yeterince akıllılarsa Dünyamızın
koordinatlarını belirlemiş olabilirler.
Hollywood bilim kurgusu “Los Angeles Savaşı“uzaylılara karşı bilinçaltı korkuyu
yansıtıyor.
SETI’nin önde gelen “uzaylı avcılarından” Dan Werthimer, on yıllardır süren çabaya yeni finans sağlamak
için bir ABD Kongre komisyonuna yaptığı sunumda, bu hesapça ilk televizyon yayınlarımızın bu hacim
içinde 10.000 yıldızı geçmiş olması gerektiğine işaret ediyordu. “Yakınlardaki yıldızlar ‘Simpsonlar’ı
gördüler. Biz yayın yapabiliyorsak, belki başka uygarlıklar da bizim yönümüze sinyaller gönderiyorlardır ;
bunlar bizimkiler gibi uzaya ‘sızıyor’ olabileceği gibi, bilinçli gönderilmiş bir sinyal de olabilir.”
Kendi bilinçli gönderilerimize gelince, ünlü gökbilimci Carl Sagan ve uzayda akıllı yaşam olasılığı
konusundaki formülün sahibi Frank Drake tarafından tasarlanan uzaylılara ilk mesajımız , 1972 ve
1973’te Pioneer 10 ve Pioneer 11 uzay araçlarıyla gönderildi. Mesajlar, üzerlerine bir erkek ve bir kadın
figürüyle birlikte Güneş Sistemi’nde yerimizi gösteren semboller ve doğru yola işaret eden bir düzine
kadar atarcanın işaretlenmiş olduğu birbirinin eşi iki
metal plaka şeklindeydi. Ayrıca bir hidrojen atomunu ve
elektronunun spin tersinmesini gösteren sembolIer de
içeriyordu. Bunun önemi, tersinme sırasında 21 cm dalga
boyunda radyo dalgaları yayınlanması, ve hidrojen
evrendeki en bol element olduğundan bu radyo
dalgalarının uzayın her yerinde görülmesiydi. Amaç,
uygarlığımızın en azından bunu bilecek kadar akıllı
olduğunu olası uzaylılara göstermekti. Bu ilk mesaj,
sıradan bir insanın görünce anlayabileceği tek mesajdı;
ama sonradan eleştirilmesinin nedeni de uzaylı yerine
insan algısına hitap ediyor olmasıydı.
O zamandan bu yana Active SETI, ya da ünlü Rus radyo
gökbilimcisi ve önde gelen uzaylı avcılarından
Aleksandr Zaitsev’in koyduğu isimle METI (Messagıng
to the Extra-Terrestrial Intelligence – Uzaylı
Uygarlıklara Mesaj) şemsiyesi altında birbirleriyle daha
gevşek bağlantıda “uzaylıya mesaj” grupları, olası
dünya dışı uygarlıklarla temas için birçok girişimde bulundular. Bunlar arasında,
Kırım’daki Yevpatoria Gezegen Radarı adlı radyo teleskopla gönderilen “Kozmik
Çağrı”lar da bulunuyor. Bir başka Zaitsev girişimi olan “ETI’ye (Dünya dışı akıllı
varlıklara) Teenage Çağrısı” bir elektronik müzik kaydı içerirken, NASA bir Beatles
parçası gönderdi ki, bunların o kılı kırk yararak bilgisayar dilinde hazırlananlardan daha
iyi bir iletişim aracı olduğu savunulabilir! Bu (bilgisayarca) mesajlarda görünense, bir
grid üzerinde değişik kombinasyonlarda kümelenmiş karelerden oluşan ve anlamları,
afallamış biz Dünyalılara uzmanlarca ancak sayfalar dolusu açıklamayla anlatılabilen
satırlar ve dijitalleştirilmiş bir insan şekli (tanınabilen yegane sembol).
Pioneer plakası (yukarıda)
ve (yapay renklendirilmiş)
Arecibo mesajı (sağda).
Bazı mesajlarsa, insanların kullandığı
harflerin anlamlarını, hangi seslere
karşılık geldiklerini, bunların hangi
sözcükler oluşturduğunu ve bu
sözcüklerin değişik dillerde ne anlama
geldiklerini çözmenin ileri uygarlıklar için
çocuk oyuncağı olacağı beklentisiyle
sıradan halk tarafından günlük dilde de
gönderildi.
2012 yılında Arecibo radyo teleskopu,
“Wow sinyali” diye adlandırılan güçlü,
ama tekrarlanmamış bir mesaja “cevap”
olarak Yay (Sagittarius) Takımyıldızı
bölgesine 10.000 twitter mesajı
gönderdi. (21 cm) hidrojen çizgisiyle
neredeyse aynı frekanstaki sinyal,
cevaptan 35 yıl önce, Ohio Eyalet Üniversitesi’nin “Büyük Kulak” adlı radyo teleskopunun gökyüzünü
taradığı 72 saniye içinde kaydedilmişti. Sonraki taramalardaysa sinyale bir daha rastlanmamıştı.
Öte yandan Pennsylvania Eyalet Üniversitesi doktora sonrası araştırmacısı Jacob Haqq-Misra ve (artık
yaşamayan) işadamı Pierre Fabre, 2013’te Lone Signal adlı bir organizasyon başlatarak uzay
meraklılarını, Çoban (Boötes) Takımyıldızı bölgesinde 17.6 ışık yılı uzaklıkta, bir gezegen sistemine sahip
olabilecek bir kırmızı cüce yıldız olarak varlığını ieri sürdükleri Gliese 526 adlı bir yıldıza twitter usulü 144-
kelimelik mesajlar göndermeye çağırdılar. Ekip, bu projeyle dünyanın çeşitli yerlerinde bir radyo
teleskoplar ağı kurmaya harcanacak 100 milyon dolar gelir elde etmeyi umuyor. California’da Carmel
kasabasında Jamesburg Yer İstasyonu adlı, yeniden devreye alınan bir radyoteloskopla gönderilen
mesajlar 2031 yılında hedeflerine ulaşacaklar.
*Bazı yakın yıldızlar yönüne gönderilen mesajda, Dünya bitkilerinin fotosentez yapmak için kullandıkları,
karbondioksiti enerji yüklü şeker parçacıklarına çeviren bu enzimin genetik koduna yer verilmişti.
Mors Mesajı (1962)
Arecibo Mesajı
1974)
Kozmik çağrı
1 (1999)
Gençlikten Çağrı
(2001)
Kozmik Çağrı 2 (2003)
Tüm Evrene
(2008)
Dünya’dan Bir
Mesaj
2008)
Dünya’dan Selam
(2009)
RuBisCoYıldızları
(2009)*
Wow! Cevap(2012)
LoneSignal
(2013)
Türünün en büyüklerinden olan Kırım’daki Yevpatoria radyo teleskopu
ya da gezegen radarı,benzerlerinde olmayan bir avantaja sahip: Radyo
sinyallerinin, çevrelerinde yaşam taşayan gezegenlerin dönüyor
olabileceği uzak yıldızlara gönderilmesine olanak veren güçlü vericiler. .
Hedef yıldızın çevresinde,
mesajların şifresini çözüp hemen
cevaplayan linguistik alanında
uzman uzaylıların yaşadığı
gezegenlerin dolandığını
varsayacak olursak, ilk mesajları
gönderenlerin posta kutularını
kontrol etmek için 2048 yılını
beklemeleri gerekecek. Projeyi
destekleyenler arasında öne çıkan
bir isim de, 30-40 yılda yapay
zekanın insanlarınkini geçmesinin
ardından , artık yalnızca biyolojik
olmaktan çıkacak ve hem yapay
zeka, hem de nanoteknoloji
ürünleriyle büyük ölçüde gelişecek
insanın evrene hükmedeceğini
öngören füturist Ray Kurzweil da
var. Kendisinden beklenebileceği
gibi ünlü bilgisayar uzmanı, uzaylı
muhataplarına, bu mesaj
kendilerine ulaştığında, bilgisayarlar
sayesinde insan ırkının çok daha
zeki olacağını belirtti.
İşte o zaman belki yeni anketlere
katılan deneklerin uzaylılarla haşır
neşir olma konusundaki cevapları,
Cádiz araştırmacısının bulduğu
kadar olumsuz olmayacaktır.
Raşit Gürdilek
2014-05-26
Yapılan yayınlar
Mesaj gönderilen yıldızların listesi:
Adı
Kodu
Takımyıldızı
Gönd.
Tarih
Varışı
Mesajın
adı
Messier 13
NGC 6205
Herkül
Kasım 16,
1974
Yaklaşık
27000
Arecibo
Mesajı
Altair
Alpha Aql
Kartal
Ağustos15,
1983
1999
Altair
(Morimoto -
Hirabayashi)
Mesajı
Spica
Alpha Vir
Başak
Ağustos
1997
2247
NASDA
Kozmik-
Takım
16 Cyg A
HD
186408
Kuğu
Mayıs 24,
1999
Kasım
2069
Kozmik
Çağrı
1
15 Sge
HD
190406
Okçuk
Haziran.
30, 1999
Şubat
2057
Kozmik
Çağrı
1
HD
178428
Okçuk
Haziran.
30, 1999
Ekim
2067
Kozmik
Çağrı
1
Gl 777
HD
190360
Kuğu
Temmuz 1,
1999
Nisan
2051
Kozmik
Çağrı
1
HD
197076
Yunus
Ağustos
29, 2001
Şubat
2070
Gençlikten
Çağrı
47 UMa
HD
95128
Büyük Ayı
Eylül 3,
2001
Tem.2047
Gençlikten
Çağrı
37 Gem
HD
50692
İkizler
Eylül 3,
2001
Aralık
2057
Gençlikten
Çağrı
HD
126053
Başak
Eylül 3,
2001
Ocak
2059
Gençlikten
Çağrı
HD
76151
Suyılanı
Eylül 4,
2001
Mayıs
2057
Gençlikten
Çağrı
HD
193664
Ejderha
Eylül 4,
2001
Ocak
2059
Gençlikten
Çağrı
HIP
4872
Koltuk
Temmuz 6,
2003
Nisan
2036
Kozmik
Çağrı
2
HD
245409
Avcı
Temmuz
6, 2003
Ağustos
2040
Kozmik
Çağrı
l
2
55 Cnc
HD
75732
Yengeç
Temmuz 6,
2003
Mayıs
2044
Kozmik
Çağrı
2
HD 10307
Andromeda
Temmuz 6,
2003
Eylül
2044
Cosmic Call
2
47 UMa
HD
95128
Büyük Ayı
Temmuz 6,
2003
Mayıs
2049
Kozmik
Çağrı
2
Polaris
HIP
11767
Küçük Ayı
Şubat 4,
2008
2439
Tüm Evrene
Gliese 581
HIP
74995
Terazi
Ekim 9,
2008
2029
Dünya’dan
Bir Mesaj
Gliese 581
HIP
74995
Terazi
Ağustos
28, 2009
2030
Dünya’dan
Selam
GJ 83.1
GJ
83.1
Koç
Kasım 7,
2009
2024
RuBisCo
Yıldızları
Teegarden's
Star
SO
J025300.5+165258
Koç
Kasım 7,
2009
2022
RuBisCo
Yıldızları
Kappa
1
Ceti
GJ
137
Balina
Kasım 7,
2009
2039
RuBisCo
Yıldızları
HIP
34511
İkizler
Ağustos
15, 2012
2163
Wow! Cevap
37 Gem
HD
50692
İkizler
Ağustos
15, 2012
2069
Wow! Cevap
55 Cnc
HD
75732
Cancer
August 15,
2012
2053
Wow! Reply
Gliese 526
HD
119850
Boötes
July 10,
2013
2031
Lone Signal
REFERENCES:
“Are we ready for contact with extraterrestrial intelligence?”, FECYT - Spanish Foundation for Science
and Technology, 6 May 2016
“Hawking: Aliens may pose risk to Earth”, The Daily Telegraph, 25 April 2010
“Active SETI”,Wikipedia, http://en.wikipedia.org/wiki/Active_SETI
“Alien Life Discovery Could Happen Within 20 Years”, Discovery News, 22 May 2014,
http://news.discovery.com/space/alien-life-exoplanets/alien-life-discovery-could-happen-within-20-
years-140521.htm#mkcpgn=emnws1
http://en.wikipedia.org/wiki/Kardashev_scale#Type.C2.A0I_civilization_methods
http://en.wikipedia.org/wiki/Lone_Signal
http://thelonesignal.tumblr.com/
TAGS:
Extraterrestrial, alien, ET, Kardashev, Yevpatoria, SETI, Active SETI, METI
Dostları ilə paylaş: |