Paul karl feyerabend 13 Ocak 1924'te Viyana'da doğdu. Avusturya asıllı abd'li filozof. Bilimsel gelişmenin ancak yeni kuramların eskilerini yadsımasıyla sağlanabileceğini ileri



Yüklə 8,94 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə112/135
tarix24.12.2017
ölçüsü8,94 Kb.
#17198
1   ...   108   109   110   111   112   113   114   115   ...   135

puçlan   profesyonel   bir   dergi   y»ym   kurulunun   veya   aynı   türde   yetkilerle
donatılmış   birtakım   grupların   görüşüne   sunmadan   bir   gazetede
yayımlamaya   ya   da   onlar   üzerinde   uluorta   bir   röportaj   yapmaya   kalkan
modern bir bilimadamı, muhtemelen ciddi bir süre toplum dışına atılmasına
neden olacak affedilmez bir günah işlemiş demektir.
Yukarda teslim ettiğimiz gibi bu kontrol, Galile’nin zamanındaki kadar
sıkı ve evrensel değil; fakat bu, belirli suçlara karşı daha yumuşak bir tutum
t akını İmasından ileri gelen bir şey (örneğin hırsızlar artık idam edilmiyor
ya da elden koldan olmuyor), yoksa suçların doğasıyla ilgili bir duygu ve
düşünce dönüşümü söz konusu değil. Modern bilimadamımn tâbi olduğu
idari kısıtların, Galile dönemine oranla şüphesiz hiç de aşağı kalır bir yanı
yoktur. Aralarındaki fark, Tridentine Meclisi’nin getirdiği hükümler gibi,
Kilise kaynaklı kısıtların açık hükümler, yasalar şeklinde konmuş olmasına
karşılık   modem   kısıtların   genellikle   açık   ve   ayrıntılı   bir   şekilde   ifade
edilmemiş   ima   yollu   şeyler   olmasıdır.   Günümüzde   üstü   kapalı   iletilen,
kurnazca   çıtlatılan   pek   çok   kısıtlama   vardır   ama   gerektiğinde
başvurulabilecek,   hattâ   eleştirilip   ıslah   edilebilecek   açık   bir   yasa,   tüzük
yoktur.   Onun   için   Kilise’nin   tutumu   daha   dobra   dobra,   daha   dürüst   ve
tartışmasız daha akılcıdır.
Burada çok önemli bir noktaya geliyoruz: araştırmaya getirilmiş bu dobra 
dobra ve akılcı sınır ebedi değildi. Mektubunun son kısmında Bellarmino 
bunu çok açık bir şekilde ifade eder:
Eğer   Güneşin   evrenin   merkezi   olduğu,   dünyanın   üçüncü   semada   yer
aldığı ve Güneşin Dünya çevresinde değil Dünyanın Güneş çevresinde
döndüğünü   gösteren   gerçek   bir   kanıt   bulunmuş   olsaydı,   bizim
yapacağımız,   Kutsal   Kitap’ta   bunun   tersini   söyler   görünen   bölümleri
büyük   bir   ihtiyatla   yeniden   açıklama   yoluna   gitmek   ve   doğru   olduğu
kanıtlanmış bir düşünce hakkında yanlıştır diye beyanatlar vermek yerine,
Kutsal   Kitap'tâki   bu   bölümleri   anlamamış   olduğumuzu   itiraf   etmek
olacaktı.
Burada Bellarmino, Kilise’nin öğretisi, diyor, bilimsel vargıların yorumu 
konusunda bir sınır koşuldur. Fakat hiçbir zaman


mutlak   değildir.   Araştırmalar   onu   genişletebilir.   Ancak   Bel-   larmino
burada durmaz;
bana   gelince,   önüme   konuncaya   kadar   bu   tür   kanıtların   olduğuna
inanmayacağım.   Güneşin   evrenin   merkezi   olduğu   ve   Dünya’mn
üçüncü semada yer aldığı kabul edilse bile, herşeyin sanki durum öteki
türlüymüş gibi işleyeceğinin  kanıtı değildir bu. Kuşku duyduğumuz
zaman, Papalarımızın yaptığı kutsal metin yorumlarını hemen bir yana
itmemeliyiz.
Son cümlede ifade edilen düşünce bugün tüm lise müdürlerinin, hattâ
bazı üniversite rektörlerinin benimsediği bir şeydir -en azından mevcut
esaslar   kadar   iyi   olduğundan   emin   olmadıkça   eğitime   yeni   esaslar
getirmeye   kalkışma.   Fena   bir   fikir   de   değil   hani.   Bize   temel   eğitimi
modalardan, gelip geçici sapkınlıklardan sakınmamızı tavsiye etmektedir.
Eğitim   sadece   fikirler   demek   değildir.   Ders   kitapları,   beceriler,
uygulamalı   ders   araçları,   laboratuvarlar,   filmler,   slaytlar,   öğretmenlere
yönelik kurslar, bilgisayar  programları,  problemler, sınavlar vb. de de-
mektir.   Sağgörülü   bir   şekilde   oluşturulmuş   bir   eğitim   modaların,
sapkınlıkların ve alternatif görüşlerin bir arada yürümesini sağlayabilir ve
böylece araştırma sürecine de ışık tutmuş olur; ancak ufukta macera kokan
yeni bir bakış açısı görünür görünmez eğitimi tepeden tırnağa yeniden
düzenlemek   son   derece   akılsızca   bir   iştir.   Dahası,   yoksa   insan   ne
yapacağını şaşırırdı -ortalıkta daima birbiriyle çatışan birçok moda, sapkın
yol, teklif ve “cesur fikir” vardır. Kilise bunu hesaba katıyor ve eldeki
bilginin   önemlice   bir   kısmında   değişiklik   yaratacak   bir   yola   girmeden
önce güçlü argümanlar istiyordu.
Fakat, belki de Bellarmino lafı dolaştırıyordu? Açık ve kuşkuya yer
bırakmayacak bir kanıta hayır demişti? Ya da, daha kötüsü, böyle bir kanıt
vardı   da   o   bundan   habersizdi?   Bu   teknik   soru,   ne   yazık   ki,   birçok
araştırmacının  
dert   ettiği
  bir   soru   olmuştur.   Bu   soruyla   bağlantılı
meselenin üstüne başka bir soru sorarak gideceğim: modern bilimadamları
ve   bilim   felsefecileri   17.   yüzyıl   başında   yaşasalar   ve   Bellarmino’ya
yöneltilen   soruya,   yani,   Ko-   pernik   hakkında   ne   düşünüyorsunuz,
sorusuna muhatap olsalardı, cevap olarak nasıl bir yargı belirtirlerdi?


Cevap, farklı insanların farklı şeyler söyleyeceğidir. Her girişim gibi
bilimde de tavizsizler ve görece hoşgörülüler vardır. Kimi bilimadamları
küçücük bir ipücunda bir teorinin başarısını görür, kimileri ise daha ciddi
kanıtlar   ister.   Bazıları   için  bir   dü-  ,   şünce   uyumu   ve  basitlik   yeterlidir,
bazıları ise katı ampirik destekler peşindedir. Bazı bilimadamlarmın teori
bünyesindeki ya da teori ile deney arasındaki tutarsızlıklardan ödü kopar,
bazıları vardır ki bunları ilerlemenin doğal yoldaşları olarak görürler. Mic-
helson   ve  Rutherford  görelilik   teorisini   hiçbir   zaman   tam   olarak
kabullenmediler,  Poincare,  Lorentz ve Ehrenfest,  Kaufman  deneylerinden
sonra   kuşkuya   kapılırken,  Planck  ve  Einstein  teorinin   içsel   simetrisinin
verdiği güvenle daha inatçı bir tutum sergilerler. Sommerfeld eski kuantum
teorisini klasik gök cisimleri mekaniği gibi müthiş güçlü bir teori haline
getirme   yolunda   çok   başarılı   işler   yapıyordu.   Oysa   Bohr,   bu   başarılara
rağmen,   Sommerfeld’in   yanlış   yolda   olduğunu   düşünüyordu.   Mesai
arkadaşları   X-ışını   filmlerinin   şaşırtıcı   karışıklıklarıyla   uğraşmayı   tercih
ederken,  Pauling  basit   model-kurma   denemelerinden   aldığı   birtakım   fa-
raziyelerle onların kafasını karıştırmaya bayılıyordu.
Bellarmino’nun   yerinde   olsalardı,   hangisinin   ne   diyeceğini   kim
bilebilir?   Michelson,   Galile’nin  
teleskopla   yaptığı   gözlemler  
önüne
getirildiğinde,   muhtemelen   bunların   iç   çelişkilerine   dikkat   çekecek
(gezegenler gözlemciye doğru sürüklenir, sabit yıldızlar ise uzaklaşır; ayın
üstünde   dağlar   olduğu   görünür   fakat   çevresinde   en   küçük   bir   girinti
çıkıntıya rastanmaz) ve bu ne olduğu doğru dürüst bilinmeyen bir cihazla
fiziksel bilgi elde etme girişimine gülecekti. Ve bugün ortalıkta yazı yazan
bilim felsefecilerinin neredeyse tamamı Kopemik’in iddialarının hakikaten
çok zayıf olduğu konusunda Bellarmino’ya hak vereceklerdi.
4
  Kopernik,
Rheticus ve Mastlin’in verdiği en güçlü argüman -ki Kepler’i de ikna etmiş
bir argümandı bu
5
- Kopernikçi bakış açısının uyumlu bir yapı kurduğuydu:
ortada ilk kez yalnızca bir hesaplama araçları kümesi değil, onun ötesinde
astronomik bir sistem vardı. Fakat Schrödinger örneğinin gösterdiği gibi,
bu argüman amacından
4. Ayrıntılar için bkz. 
Against Method,
  özellikle büyük ölçüde yeniden yazılmış Almanca
üçüncü basım, 
Wider den Methodenzwang,
 Frankfurt 1986.
5. Argüman Krokovv’da bu konuşmanın tartışması sırasında da gündeme geldi.


Yüklə 8,94 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   108   109   110   111   112   113   114   115   ...   135




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə