Paul karl feyerabend 13 Ocak 1924'te Viyana'da doğdu. Avusturya asıllı abd'li filozof. Bilimsel gelişmenin ancak yeni kuramların eskilerini yadsımasıyla sağlanabileceğini ileri



Yüklə 8,94 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə120/135
tarix24.12.2017
ölçüsü8,94 Kb.
#17198
1   ...   116   117   118   119   120   121   122   123   ...   135

kunç abartılı bir tahminle diyelim bunların %25’i kaos yaratıcılardır ve
bu kaosçulardan her birinin de 100’er öğrencisi vardır. Bu öğrencilerin
büyük   bir   kısmı   mecbur   kaldıkları   için   felsefe   okuyan   ve   bu   işten
ölümüne   sıkılan,   dersler   ve   sınavlar   bittiğinde   derin   bir   oh   çeken
insanlardır -yine diyelim ki genel olarak öğrencilerin de %25’i bu kaos
yaratıcı öğretmenlerin gözü kara takipçileridir. Toplam rakam 40.000
edecektir.  
Dallas_ı.kaç_milyon_kişinin_seyrettiğini_biliyor_musunuz__Super_Bowl'>Dallas'
ı.kaç   milyon   kişinin   seyrettiğini   biliyor   musunuz?
Super Bowl
’u kaç milyon kişi? Tüm TV vaizlerinin takipçilerinin sayısı
acaba   ne   kadar   tutar   biliyor   musunuz?   Reagan’a   kaç   kişi   oy   verdi
hatırlıyor musunuz? Hâlâ kaç kişi onun politikalannı destekliyor? Tüm
cevaplarda açılış on milyonlardan başlar -yukardaki basit hesapta son
derece abartılı tahminlerle vardığımız rakamla kıyas götürmez bir sayı.
Ya  da   şu  kaosu   arttırmaya   ayrılmış   para   miktarı   ile   bu   birörnekliğe
aynlan   para   miktarını   bir   karşılaştırın.   Gay-   risafi   Milli   Hasıla’da
savunma   harcamalarının   miktarı   ile   sanatlara   yapılan   yardımların
miktarı arasındaki oran şöyle kaba bir tahminde bulunmamıza yardımcı
olabilir;   burada   sanatlar   ve   beşeri   bilimlere   ne   kadar   cüzi   bir   para
gittiğini   görüyoruz   -ve   kaos   güçlerine   düşen   bu   cüzi   miktarın   da
önemsiz   bir   parçasından   ibarettir.   Sakın   bana   sayıların   önemli
olmadığını söylemeyin; temel bilimler alanında çalışan araştırmacılar
ve   sanatçılar   kendilerinin   ne   kadar   az   bir   ilgiye   mazhar   olduklarını
ispatlamak için dönüp dönüp sayılardan bahsederler. Ben de sizin bir
kaosun istilası altında olduğumuz tezini çürütmek için aynı argümanı
kullanabilirim.
(Aklıma   gelmişken,   o   kadar   alçakgönüllü   olabileceğinizi   san-
mıyorum, şu aynı şeyin iki farklı söylenişi gibi bahsettiğiniz “dünya
kültürü”   ve   “birinci   dünya   kültürü”   nitelemelerini   “editörlük
acemiliğinize yoramazsınız -adlarının başında sayısız unvan taşıyan
ve   onurlarına   tonlarca   kitap   ve   makale   yazılan   akademisyenler   de
durumdan tamı tamına böyle bahsetmiş ve hâlâ da bahsetmektedir.
Yukarıda   Husserl’den   aldığım   kısa   bölümü   bir   daha   okuyun.   Bu
insanlar   “kültür”den   bahseder   ya   da   “İnsan”dan   -fakat   kastettikleri
bizzat   kendileri   ve   onların   yazılarını   anlayabilen   birkaç   seçmece
yaratıktır:   onun   için,   anlıyorsunuz   ya.   mükemmel   bir   dayanışma
örneği veriyorsunuz).


Şimdi   sizinle   aynı   düşünmediğim   son   noktaya   geldik.  
,l
Sa-   "   natın,
düşüncenin   özerkliğine,   duygunun   paradan   üstün   olduğuna
inamyor(sunuz]’\   Yine   etkileyici   bir   üslûpla   yazıyorsunuz   ama   bunun
gerçek dünyada muhtemel ne gibi sonuçlan olabileceğine dair hiçbir ipucu
vermiyorsunuz.   Gerçek   dünyada   sanatçının   paraya   ihtiyacı   vardır:   kira
parası,  yiyecek,   boya,  fırça   parası,   müze  giriş  parası;   belki   de   bakmak
zorunda olduğu bir metresi ya da karısı, aşığı ya da kocası vardır, hattâ
zaman   zaman   her   ikisi   de;   dahası   çocukları   bile   olabilir,   vs.   Aynı   şey
felsefeciler, dansçılar, film yönetmenleri, senaryo yazarları, şairler için de
geçerlidir. Tüm bu insanlar daha çok kazanmak ve/veya ürünlerini daha iyi
bir fiyata satmak ihtiyacmdadır ve bunu 
isterler.
Diyeceğim,   özerklikle   neyi   kastediyorsunuz?   Sanatçı   dediğin   parasız
olmalı   ve   açlıktan   ölmeli,   ya   da   bir   fare   deliğinde   yaşamalı   mı   demek
istiyorsunuz? Yoksa onu hiç paraya maraya bulaştırmadan yedirip içirmeli
ve   ev   bark   sahibi   yapmalı   mı   diyorsunuz?   Örneğin   trampa   yöntemiyle?
Tamam,   o   sanatçının   kendi   bileceği   bir   iş.   Eğer   taşrada   küçük   bir
kulübecikte bir süt inekçiği ile yaşamaktan hoşlanıyorsa ne diyelim, allah
kolaylık versin, fakat kör talih, bu işe başlamak için de yine para lazım.
Onun çevresinde para gibi bir şey hiç olmasaydı daha iyi olurdu mu demek
istiyorsunuz? İlginç bir hayal ama bizim konumuzla bir ilintisi yok. Çünkü
bizim   derdimiz   sanatçıların   kuş   uçmaz   kervan   geçmez   bir   diyarda   nasıl
yaşayacağı   değil,   burada   ve   şimdi,   1985’te,   bu   ülkede   nasıl
yaşayabileceğidir. Ve burada ve şimdi para işin özüdür. Para doğası gereği
kötü   değildir,   bir   amaç   için   kullanılan   bir   araçtır.   Kötü   yerlerde
kullanılmakta   ve   birtakım   insanlar   tüm   hayatlannı   para   biriktirmeye
adayacak   kadar   onun   büyüsüne   kapılabilmektedirler.   Sanatçımızın
bunlardan   biri   olmadığını   varsayıyorum   (böyle   olsaydı   bile   ona  kötü   bir
sanatçı  diyemezdik  -Giotto  para konusunda çok kişiyle  dalaşmış  ve zen-
ginliğine zenginlik katmak için özel bir çaba sarfetmiş birisidir, fakat yine
de gelmiş geçmiş en büyük sanatçılar arasındadır).
Öyleyse   sanatçımız   para   kullanacak   ama   önünde   bir   Tanrı   gibi   de
eğilmeyecektir. Peki bu para kimden çıkacak? Belki zengin bir sponsordan:
ancak o zaman  sanatçı sanatını patronunun arzularına uydurmak  zorunda
kalabilir. Burada “özerklikken bahsederken, pat-


ronun   arzularını   ona   hissettirmeye   hiç   hakkı   yoktur   demeye   mi   ge-
tiriyorsunuz? Çünkü bir sanatçı tam da bir sanatçı olması nedeniyle tüm
insanların   yargı   ve   değerlendirmelerinin   üstündedir,   değil   mi?   Su
katılmamış   bir   seçkincilik   bu,   reddediyorum,   burda   kendini   alttan   alta
hissettiren başkalarını küçük görmeyi reddediyorum. Özellikle sözü edilen
para halkın parasıysa, çok daha tavizsiz bir şekilde böyle bir seçkinciliği
reddediyorum:   kamusal   fonlardan   ödenek   alan   birisi   kamu   denetimini
kabule hazır olmalıdır.  Sizin o soyut üslubunuzla para gibi aşağılık ve
iğrenç   her   türlü   şeyden,   görünüşe   göre,   kilometrelerce   uzakta   bir
“özerklik”ten bahsedildiğinde ben kötü bir şeyler hissediyorum ve sizin
gerçekte   halktan,   sanatçılara   (ve   bilimadamlarına   ve   büyük
“hissiyatçılar”a [feelers]), onlar kafalarına göre yaşasınlar diye, yani birer
parazit   olarak   yaşasınlar,   çalışsınlar   diye   para   vermelerini,   bakmalarını
istediğinizi düşünüyorum: akademisyenler “akademik özgürlük”ün sihirli
kukuletası   altında   uzun   zaman   önce   parazitliğe   saygınlık   kazandırmayı
başardılar -şimdi onlara ortak çıktı, sanatçılar da bir parça nasiplenmek
istiyorlar. Parazitliğe karşıyım (ilgili tüm taraflar evet demediği sürece),
yani   akademik   özgürlüğe   ve   doğal   olarak,   ona   denk   düşen   her   türlü
“sanatsal özerklik”e karşıyım.
“Fakat büyük sanat”, diyebilirsiniz, “sanatçıların tam anlamıyla özerk
olmasını   şart   koşar.”   Hayır,   doğru   değil   bu,   konumları   gereği   kent
yöneticilerinin   ve   zenginlerin   dediğini   yapmak   zorunda   olan   Rönesans
sanatçıları,  ve  
Gebrauchsmusik'
  i yazmış  bir Mozart  ya da Haydn  gibi
besteciler   işlerini   hep   parayla   yapıyorlardı   ama   yine   de   sizin   o   sevgili
“birinci   dünya”nızın   en   büyük   sanatlarından   birkaçını   üretmişlerdir.
“Fakat bugün”, diye devam edebilirsiniz, “bugün durum farklı. Halk zevk
sahibi   değil   -tanık,  
Dallas
  ve  
Hanedan
  dizilerinin   bu   kadar   revaç
bulabilmesi.”   Başkalarını   küçük   gördüğünüzden   böyle   konuşuyorsunuz.
Dallas
  ve  
Hanedan
  kitlelerin sanatıdır, doğru. Fakat kitleler bireylerden
oluşur, onun için ya “sizin ve benim gibi bireyler” diyeceksiniz -o zaman
insancıl bi- risinizdir, onların seçimlerine de saygı göstermeniz gerekir, ya
da “zevksiz bireyler” diyeceksiniz -o zaman kendini beğenmiş kepazenin
tekisinizdir, öyleyse kitleler size niye para versin? 
Dahası 
iyi bir film, yani
birkaç   yüce   ruhun   ne   idüğü   belirsiz   zevklerinin   muhabbet   tellallığını
yapmayan sanatsal bir film -böyle bir sürü


Yüklə 8,94 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   116   117   118   119   120   121   122   123   ...   135




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə