film vardır- büyük sanat ile iyi para arasında nasıl bir yakın işbirliği
kurulabileceğini göstermektedir. Bu işbirliği kolay değildir -kolay ■ve
önemli olan çok az şey var- fakat verimli olabiliyor; ve bize geçmişin
sanatlarım armağan eden bu tür verimli bir işbirliğidir yoksa o muğlak
(fakat derinlerinde başkalarını küçük görme duygusu yatan) özerklik
talepleri değil.
Sözlerimi bitirmeden son bir nokta daha. Sık sık Phil Donahue şovdaki
tartışmaları ve seyircilerin, tepkilerini izlerim. Bunlar sıradan insanlardır,
TV seyreder, sinemaya giderler, çoğu Ronald Reagan’ın şu ya da bu
politikasını destekler, çoğu dinine bağlıdır, biraz para kazanmak,
çocuklarına bakmak, akrabalarına yardım etmek için çok fazla çalışmak
zorundadırlar. Russell Baker (otobiyografisi) ve Evelyn Keyes
(otobiyografisi) gibi yazarları da okurum. Onlar da insanlardan bahseder,
açık, basit ve somut terimlerle konuşurlar; yürekleri vardır, bilgelik
gösterirler, anlayışlıdırlar, sık sık şaşırır ne yapacaklarını bilemezler, ve
bunu olduğu gibi söyler, şaşkınlıklarını boş laflarla gizlemezler. Şimdi tüm
bu insanların istemleriyle sizin istemleriniz dikkat çekici bir benzerlik
gösteriyor -hepiniz de muhalif gelişmelerle ilgileniyorsunuz-, fakat diliniz
ne kadar farklı! Buyanda basit ve kişisel bir anlatım, bir yanda kişisiz
soyutlamaların karman çorman huzursuz dili. Bu zıtlığa uzmanlarımızın ne
diyeceğini biliyorum: toplumsal analiz zor bir iştir ve bunu hakkıyla
yapmak için yoğun bir teorik söyleme ihtiyaç vardır. Ben de şöyle cevap
veriyorum, teorik söylem, soyut terimlerin onlardan kolaylıkla geri
alabileceğimiz sonuçların özet ifadeleri olarak işlev gördüğü doğa
bilimlerinde anlamlıdır fakat toplumsal meselelerle ilgili teorik ifadeler
çoğu kez içerikten yoksundur ve belli bir içerik verilmeye kalkışıldığında ya
saçma sapan ya da alenen yanlış ifadelere dönüşürler (krş. sizin ana teziniz
ve sanatsal özerklik hakkındaki ek mazeretiniz üzerine kısaca
söylediklerim). O yüzden, bu tür teorik lakırdıların ördüğü anlaşılmazlık
duvarının temelinde, bilgi değil kurnazlık ve gözdağı verme arzusu yatıyor
-işte size entelektüellerin toplumumuzda çaktırmadan elde etmeyi başardığı
ayrıcalıklara son derece eleştirel bakmak için bir neden daha.
Size bundan sonraki tüm işlerinizde başarılar diliyorum!
XH. AKLA VEDA
Bu yazının Almanca versiyonu
Yönteme Karşı
'nın(kısaca YK)
İngilizce, Fransızca, Japonca ve Portekizce bcf- sımlarından
farklı olan üçüncü Almanca basımı üzerine kurulmuş ve 1986’da
basılmıştır.
Erkenntnis Für freie Mens- chen
(kısaca EFM)
Özgür
Bir Toplumda Bilim’m
(ÖBTB) büyük ölçüde (üçte ikisi)
Almanca yeniden yazılmış halidir. İngilizce metindeki Kuhn,
Aristo ve Köpernik bölümleri ile eleştirilere verdiğim cevaplardan
oluşan bölüm -ki metnin yandan fazlası demektir- EFM’de yer
almaz. Onun yerine akıl ve pratik ilişkisi daha ayrıntılı ele
alınmış, görecilik üzerine kapsamlı bir bölüm konmuş ve şematik
olarak antik çağda akılcılığın yükselişi anlatılmıştır. Aşağıdaki
yazıda cevaplandırdığım eleştiriler
Versuchungen
( H P . Duerr,
der.,2 Cilt, Frankfurt 1980/81, içinde yayımlanmıştır.
A. DÖKÜM
Kitabın bu bölümünde şu başlıklara yer veriliyor: Bilimsel akıl yürütmenin
yapısı ve bilim felsefesinin rolü; diğer yaşam biçimlerine kıyasla bilimin
otoritesi; söz konusu diğer yaşam biçimlerinin önemi; soyut düşüncenin
(felsefe, din, metafizik) ve soyut ideallerin (örneğin insancıllık) rolü. Ayrıca
1980’de hakkımda Almanca yazında çıkan eleştirileri cevaplıyor ve YK
ve
EFM’de tartıştığım kimi noktalara açıklık getiriyorum.
B. BİLİMİN YAPISI
Bu konuda benim ana tezim şu: bilimleri oluşturan olay ve sonuçlar
genel, ortak bir yapı göstermez; bilimsel araştırmaların hepsinde
karşımıza çıkan ve onlar dışında hiçbir yerde rastlamadığımız birtakım
öğeler yoktur (bu tür öğeler bulunmaması halinde “bilim” sözcüğünün
de hiçbir anlam taşımayacağı itirazı Ockham, Berkeley ve
Wittgenstein’m dört dörtlük argümanlarla eleştirdiği bir anlam kuramı
önvarsayar).
Somut gelişmeler (kararlı hal kozmolojilerinin alaşağı edilişi veya
DNA’nın yapısının keşfi gibi) kuşkusuz son derece kendine has
özelliklere sahiptir ve çoğu kez bu özelliklerin niçin ve nasıl başarı
yolunu açtığını gösterebiliriz. Fakat her keşfin muhasebesi aynı şekilde
yapılamaz ve geçmişte başarılı olmuş usûller geleceğe dayatıldığında
tahripkâr sonuçlar yaratabilir. Başarılı araştırma genel standartlara boyun
eğmez; bir bakarsınız şöyle bir bakarsınız böyle bir marifet üzerinde
yükselir ve onu ilerleten hamleler her zaman hamle sahiplerince de
biliniyor değildir.
Tüm
bilimsel faaliyetlere belli yapısal unsur ve
standartlar vazeden ve bunları bir tür akılcılık-teorisine başvurarak yetkili
kılan bir bilim teorisi konuya yabancı olanları etkileyebilir -ama olay ma-
hallindeki insanlar açısından, yani belli somut araştırma sorunlarıyla yüz
yüze olan bilimadamları açısından haddinden fazla kaba bir araçtır.
Bizim bu uzaklıktan o insanlar için yapabileceğimiz en iyi şey birtakım
pratik iş görme usûllerini sıralamak, tarihsel örnekler vermek, önlerine
birbirinden farklı usûller barındıran vaka incelemeleri koymak,
araştırmanın doğasına içkin karmaşıklığı göstermek ve böylece onları
içine adım attıkları cangıla hazırlamaktır. Bizden dinledikleri bu
masallarla bilimadamlan, dönüştürmek istedikleri tarihsel sürecin ne
kadar zengin olduğunu içlerinde hissedecekler, mantıksal kurallar ve
epistemolojik ilkeler gibi çocuksu şeyleri bir yana bırakıp çok daha
karmaşık bir tarzda düşünmeye girişmek konusunda ce-
saretleneceklerdir
-konunun doğası gereği
yapıp yapabileceğimiz tüm şey
budur. Daha fazlasını yapmaya niyetlenen bir bilgi “teorisi” gerçeklikle
temasını kaybeder. Önerilen kuralların bilimadamlan tarafından
kullanılmayacak olması bir yana, muh-
Dostları ilə paylaş: |