kesimde verdiğim argümanlar (“ölçme” koşullara bağlıdır; “kanılar”
oldukça karmaşık yollardan edinilmiş olabilirler) gerekse yukarda
sunduğum değerlendirmeler Protagoras’ın sağduyunun doğruluğu
kurmakta başvurduğu yolları yeniden gündeme getirdiğini ve onları
öncellerinin soyut iddiaları karşısında savunduğunu gösteriyor. Ancak
hikâye bundan ibaret değil.
Protagoras doğruluk meselelerinde sağduyuya dönerken yanlışlık
konusunda oldukça sağduyuya aykırı düşünceler geliştirmiştir.
Euthydemus
286c ve
Theaetetus
167a7 ve devamına göre Protagoras,
(doğru olarak konuşma niyet ve çabası içinde olup da buna rağmen)
yanlış önermede bulunmanın imkansız olduğunu düşünüyordu. Öyle
anlaşılıyor ki bu öğreti Parmenides’te bulunan (B2, 8; B8, 7) ve Gorgias
tarafından kullanılmış (Var
Olmayan Üstüne ya da Doğa Üstüne
) bir
düşünceyle bağlantılıydı. Bu düşünceye göre yanlış cümleler hiçlik
hakkında oldukları için hiçbir şey söylemezler: geleneksel doğruluk
ölçüleri olan algı ve kanı yanılmaz ölçülerdir ve farklı birey, grup ya da
kavimlerin yansıttığı dünyalar onların algıladığı ve tanımladığı gibi olan
dünyalardır -hepsi de eşit ölçüde gerçektir. Ancak
hepsi de eşit ölçüde iyi
ya da yararlı değildir
(içinde yaşayanlar açısından). Hasta biri her şeyin
tatsız göründüğü ve o yüzden de tatsız olduğu bir dünyada yaşar (166e2
vd.), fakat orada mutlu değildir. Irkçı bir toplumun üyeleri insanların
bazılarının yaratıcı ve cömert, ba- zılarmınsa parazit ve kötü şeklinde
keskin bir şekilde ikiye ayrıldığı bir dünyada yaşar -fakat hayatları pek
huzurlu değildir. Her iki örnekte de bir değişiklik arzusu ortaya çıkabilir.
Peki değişiklik nasıl gerçekleşecektir?
formüle etmek amacıyia tasarlanmamıştır, daha çok Elealıların [bu filozoflara göre
varlığın parçası yoktu ve değişmiyordu] ya da Herakleitos’un [ona göre yalnızca
değişim vardı] ya da communis opinio’dan (sağduyu) iyice uzaklaşmış daha başka
filozofların tuhaf felsefeleriyle bir sağduyu felsefesini yüzleştirmek istiyordu; tıpkı
bilimlerini genel felsefi ve bilimsel ilkelerden türeten bir tıp okuluyla, tamamıyla
deneysel bir tıbbı yüzleştirmiş ve tıbbi teorinin ancak meslekten olmayan insanlar
tarafından anlaşılır olması halinde bir anlamı olabileceğini açıkça belirtmiş
Ancient
Medicine'nın
yazarı gibi." Ayrıca krş. F.M. Comford (
Plato’s Theory of Knowledge,
New
York 1957, s.69): "[Theaetetus”ta okuduğumuz, 164c-165e] tüm itirazlar aslında
‘algılama’ dediğimiz şeyin hafızadaki fikir ve imgelerin farkında olmayı da içerecek
şekilde geniş tutulması gerektiğini ortaya koymaktadır.”
Protagoras’a göre değişiklikler aklıselim kişiler (wisemen) ta-
rafından yaratılır (166dl vd.). Aklıselim insanlar yanlışı doğruya,
görünüşü gerçekliğe çevirmezler, ama rahatsız edici, acılı ve yıl-
dırıcı bir gerçekliği daha iyi bir dünya haline getirirler. Tıpkı bir
hekimin ilaçlar yardımıyla bir insan bireyinin içinde bulunduğu
gerçek ama acı verici bir durumu, aynı ölçüde gerçek ama iyi ve
kabul edilebilir bir duruma (aynı ya da değişmiş bireyin yaşadığı)
çevirmesi gibi, aklıselim kişi de sözcükler yardımıyla (bir birey ya
da tüm bir sitenin yaşadığı) kötü ve tahripkâr bir durumu yararlı bir
durum haline çevirir. Dikkat edilirse bu yaklaşıma göre, kullanılan
usûlün başarısını değerlendirecek olan aklıselim kişi değil birey ya
da sitedir. Yine dikkat edilirse bu değerlendirme, tekrardan
aklıselim kişi üzerinde de etkili olarak onun uzmanlık durumunun
daha da ileri bir safhaya varmasına ve boylece daha iyi bir
danışman haline gelmesine yol açabilir. Son olarak, demokraside
“aklıselim kişi” genel meclisle temsil edilen yurttaşlar
topluluğudur: meclisin söylediği bir şey hem o toplum hakkındaki
bir doğrudur hem de o toplumu değiştirmenin bir aracı; ve meclisin
kararlarıyla yaratılan gerçeklik tersinden onun usûl ve düşüncelerini
değiştirmesinin de bir aracıdır. Bu, Protagoras’ın doğruluk ve
gerçeklik teorisinin bir doğrudan demokrasinin işleyişini
açıklamakta nasıl kullanılabileceğini gösteriyor.
Protagoras’ın görüşleriyle bizim daha yakın olduğumuz felsefi
ve bilimsel nesnelcilik türlerini karşılaştırmak ilginç sonuçlar verir.
Nesnelcilik algı ve düşünceleri ne olursa olsun herkesin aynı
dünyada yaşadığını iddia eder. Birtakım özel gruplar
(astronomiciler, fizikçiler, kimyacılar, biyolojiciler) bu dünyayı
keşfeder, diğer birtakım gruplarsa (politikacılar, sanayiciler, dini
liderler) insanları bu dünyada yaşayabileceklerine inandırır. Önce
nesnel gerçeklik imalatçıları çeşitli hayalleriyle sahne alırlar, sonra
madde ve toplum mühendisleri onların vardığı sonuçlarla ahalinin
arzu ve ihtiyaçlarını, yani Protagoras’m tanımladığı anlamda
gerçekliği birleştirirler. Protagoras bu iki işlemi tek bir işleme
indirger: “gerçeklik” (nesnelcilerin diliyle konuşacak olursak)
insani arzuları daha dolaysız bir şekilde doyurmaya çalışarak
keşfedilir; düşünce ve duygular birlikte iş-
Dostları ilə paylaş: |