RİO: sağlam gerekçeler temelinde doğru olduğuna inanılan her ifade
(teori, bakış açısı) için onun tam karşıtının ya da daha zayıf bir al-
ternatifinin doğru olduğunu gösteren argüman 1ar
bulunabilir.
Hattâ daha da ileri gidebiliriz. Önceki kesimde Parmenides’in
birciliğine karşı geliştirilmiş eski argümanların iki aşama barındırdığından
söz etmiştim: deneyimle teması koruma karan ve bu karara dayanan teorik
kaygılar. Herodot deneyimlerin düzenlenmesi konusunda, her biri kendine
göre bir dünya anlayışı ve dünya ile başa çıkma tarzı öneren değişik
bakışlar bulunduğunun zaten farkındaydı. Ve yine farkındaydı ki ne kadar
farklı olursa olsun insanların bu dünyalardaki yaşamlan gerek maddi
gerekse manevi anlamda başarılı yaşamlardır. Modern antropologlar da
aynı görüştedir. Sunuşta sözünü ettiğim durum hakkında bilgi verirken,
“Okuyucu, Zandelerin kâhinlerinin gücü konusundaki tüm iddialarını tam
anlamıyla boşa çıkaracak bir argüman düşünsün” diye yazar E.E. Evans-
Pritchard,
43
“bu argüman Zande düşünme tarzına çevrildiğinde onlann
yekpare inanç yapısını desteklemekten başka bir işe yaramayacaktır.
Çünkü mistik nosyonları mantıksal bir şebekeyle öylesine tutarlı, öylesine
sıkı bir şekilde dokunmuş ve düzenlenmiştir ki öyle kolay kolay duyu de-
neyimleriyle çelişmezler, hattâ aksine her deneyim onlan doğrular gibidir.”
Sonuç: Zande pratikleri “akılcı”dır, çünkü argümanlarla savunulabilir.
Aynı zamanda işler. Bu nokta üzerine, “Şunu söyleyebilirim ki”, diyor
“Evans-Pritchard, “bu [yani gündelik kararlar vermek için kâhinlere
başvurma] bana, hayatını idame ettirme konusunda bilebildiğim tüm diğer
yollar kadar doyurucu geldi”.
9. Dipnot’ta zikrettiğim eserlerde dikkat çekilen noktalan da buraya
eklediğimizde, yaşamanın ve bilgi inşa etmenin farklı
43.
Witchraft, Oracles and Magic Among the Azande,
Oxford 1973, s.319 ve devamı.
İkinci nokta s.270’de geçer. Kehanetlerin “akılcı tartışmalar" karşısında birçok
üstünlüğü vardır. Kullananı bitkin düşürmezler ve danışmanların önemli konularda
söyleyebilecek hiçbir şeyleri olmadığının anlaşılmasını sağlarlar. Oysa uzadıkça uzamış
bir akılcı tartışma öylesine kaotik ve yorucu olabilir ki ka- tılanlar artık rastgele laflar eder
hale gelirler. İşte o zaman tıpkı kahinler gibi, ama güçleri olmayan kahinler gibi ve hâlâ
kendi yazgılarının efendileri oldukları yolunda sarsılmaz bir inançla davranıyorlardı,