Hikâyeler, gelecek kuşaklarda soyut özelliklere dönüşecek olan
durumları açıklamakta kullanıldı. Homeros’un destanları, somut örnekler
içinde nasıl işlediklerini göstererek temel toplumsal ilişkileri (kadim ve klasik
Yunanistan’ın dört büyük fazileti olan cesaret, dinine bağlılık, hakkaniyet ve
bilgelik gibi)
__ •
“tanımlıyordu”. Diomedes cesaretlidir
(Ilyada
5, 114 vd.); cesareti zaman
zaman zıvanadan çıkar, çılgınca işlere girişir (330 vd.; 434 vd.). Bu yargıya
varan yazar değil dinleyicidir (ya da günümüzde okuyucu); ve
dinlediklerinden kalkarak cesaretin sınırlarını belirlemeye çalışır. Aynı şey
bilgelik için de geçerlidir. Odysseus çoğu kez bilgece ve dengeli davranışlar
gösterir. Akhiileus gibi asabi, ünlü şahsiyetlerle görüşmeye gönderilir, zor
görevler yüklenir. Bu arada gösterdiği bilgelik de kurnazca davranıştan dolap
çevirmeye kadar değişik biçimlere bürünür
(Ilyada
23, 726 vd.). Bu örnek
durumlar cesaret ve bilgeliğin ne olduğunu gösterir fakat, bunları mantıksal
bir tanımlamanın yaptığı gibi nihai bir şekilde dondurmaz.
Bu şekilde sunulan kavramlar soyut kendilikler değildir, henüz şeylerden,
nesnelerden ayrılmamıştır. Renk, çeviklik, hareket güzelliği, hüner,
kelimeleri ve silahları kullanabilme gibi niteliklerle aynı düzeyde olmak
üzere şeylerin veçheleridirler. İlk ortaya çıktıkları ortamlara uyarlanmış
durumdadırlar ve yine bu düzlemde bir değişim gösterirler.
17
Hipokrat
Külliyatı’nda deneysel planda anlatılan hastalıklar da aynı şekilde
tanımlanmışlardır. Bunlar “hastalık kendilikleri”, yani hastalığa tutulmuş
gövdeden ayrılabilir soyut şeyler, süreçler değil, gövdenin halleridirler. Mu-
inanç ve pratiklerle bir arada tutulur. En son örneklerden biri, şu Phage grubu adı verilen
grubun tarihiyle onun (moleküler) biyoloji üzerine etkisidir. Krş. J. Cairns, G. S. Stent ve J. D.
Watson, der., Phage and Origins of Molecular Biology, Cold Spring Harbor Laboratory, New
York 1966 ve Peter Fischer, Licht und Leben, Konstanz 1985, özellikle s. 141, bu grubun, farklı
terimlerle ifade edilmiş ve farklı yöntemlerle elde edilmiş sonuçları .dikkate alma,
değerlendirme konusundaki gönülsüzlüğünü {ya da yeteneksizliğini) irdeliyor.
17. Erdemlerin ilk pratik açıklamaları, bunların tedrici olarak teoriyle değiştirilmesi, Sofist
düşüncede pratikliğin yeniden öne çıkışı ve teorinin Platonla geri dönüşü gibi konular, Fritz
Wehrli’nin mükemmel kitapçığında tartışılır, Ha- uptrichtungen des Griechischen Denkens,
Stuttgart-Zürih 1964. Ayrıca krş. Bruno Snell, The Discovery of Mind, 1962, ve benim yakında
yayımlanacak Stereotypes of Reality.
ayene ile ortaya çıkarılır, hikâyeler şeklinde anlatılır ve gövde ve muayene
eden hekim değiştikçe de değişirler.
18
Ortaçağ’da ve daha sonraları
Aydınlanma döneminde hikâyeler, insanlara iman aşılamak ve Şeytanın
(veya Akılsızlığın) hangi ince, masum görünüşlü yollardan insan
zihinlerine, yaşamlarına girebileceğini öğretmek için kullanıldı. Bunlar
kimi zaman yazılı ve resimli, kimi zaman da sözel bir gelenek tarafından
anında uydurulan, oyun- laştırılan ve dinsel mirasa katılan şeylerdi. Fakat
bazen de, operanın atası sayılan ayin tiyatrosu örneğinde olduğu gibi,
dikkatle hazırlanmış, tam anlamıyla tasarlanarak üretilmiş (Lessing ve
Schiller’in ahlâki konuları tartışan oyunları), hattâ mü- ziklendirilmiş
(chanted) bile olabiliyordu.
Dramatik yaklaşımlar
daha da karmaşıktır. Oyunlar toplumsal
yaşantımızın, gündelik dilde ifade edildiğinde hiçbir sorun teşkil eder
görünmeyen çeşitli yönlerini ortaya döker ve abartırlar. Örneğin bazı
kadim tragedya yazarları temel değerlerin kendi içinde tutarsız ve ahlâki
çatışmanın kaçınılmaz olduğunu göstermeye çalışmışlardır. Somut bir
kanıtlama yolu kullanıyorlardı; seyirciyi çatışmanın içine çekerek, o
gerilimi hissetmesi sağlanıyordu. Başka bir kısım yazarlarsa, çatışmalara
var olan politik kurumlar çerçevesinde bir cevap aramayı deniyordu.
Aristoteles’e göre tragedyalar, tam hakkıyla üretilmişlerse, insani
varoluşun evrensel yasalarını ortaya koyarlar ve, bu yönleriyle de,
“tarihten daha felsefidirler”
(Poetics
1451 a 38 b 6 vd.)
[Poetika,
Çev. î.
Tunalı, Remzi K., 1983]: toplumsal yasalar ayrıntılarda gizlidir; tarihçi
ayrıntıları işine geldiği gibi ya da, daha doğrusu, kolayına geldiği gibi
düzenler, oysa tragedya yazarı tikel olgular katına nüfuz ederek evrensel
olanı ortaya çıkarır ve seyircinin zihnine aktarır. O, araştırmacılık,
toplumsal tarihçilik ve halkla ilişkiler uzmanlığı
18. “Hastalık kendilikleri" ile bir kişinin gözlemlenebilir halleri olarak hastalıklar
düşüncesi arasındaki fark için krş. O. Temkin, The Double Face of Janus, Johns
Hopkins University Press, Baltimore 1977, 8. ve 30. Bölümler. “Klinik tıb
bın temellerini atmış” (K. Dewhurst, Dr. Thomas Sydenham, University of California
Press 1966, s. 59) olan Thomas Sydenham hekimin görevini “şeylerin dış
yüzüyle,.kabuğuyla uğraşma” olarak kabul eder (Works, der. R. G. Latham, C. 2, 60),
“Sydenham’ın görüşlerinin yabancı hekimlere ulaşması için herhangi bir ingilizden
çok daha fazla gayret göstermiş” (Dewhurst, a.g.e., s. 56) olan John Locke ise, bilginin
gelişmesiyle birlikte nasıl algının da değiştiğini anlatır: Essay, 9. Bölüm.
Dostları ilə paylaş: |