Paul karl feyerabend 13 Ocak 1924'te Viyana'da doğdu. Avusturya asıllı abd'li filozof. Bilimsel gelişmenin ancak yeni kuramların eskilerini yadsımasıyla sağlanabileceğini ileri



Yüklə 8,94 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə50/135
tarix24.12.2017
ölçüsü8,94 Kb.
#17198
1   ...   46   47   48   49   50   51   52   53   ...   135

günlerinden biridir, Paris halkı bir zorlukla karşılaşmadan ha- pisaneye
girmiş ve orada birkaç ftıahkumla karşılaşmıştır. İşte bu olay Bastille’in
ele geçirilmesi diye adlandırılarak sonradan bayram haline getirilecektir”,
diye yazar İ. Ehrenburg; S. E. Luria ise şuna dikkat çeker:“büyük bir
toplumsal altüst oluşa tanık olmak istisnai bir deneyimdir. Bir tarihçi için
bu tür olaylar çeşitli sebep ve sonuçların kesiştiği, dışavurduğu bir anı
temsil eder; bir gazeteci için ise merak konusu, ilginç olaylar mozaiğini.
Büyük bir romancının elinde -Manzoni için Milan’daki veba salgını ya da
Tolstoy için Moskova’dan çekiliş- beşeri hayattaki altüst oluşlar en soylu
ve en çirkin yönleriyle insanlık durumunu ortaya koymak için bir ilham
kaynağı olur. Fakat olaylan bizzat yaşayan ve bu tür mürekkep yalamış
sınıflara dahil olmayan insanlar açısından büyük olay, her biri mevcut
koşullar altında meseleyi halletme, durumu kurtarma bazında olup biten
küçük hadiselerin oluşturduğu bir bileşim olarak yaşanır.”
9
  “Mürekkep
yalamış sınıfların” (onlara göre) pek bir özellikleri olmayan insanların
yaşadığı kaotik (ve onlara göre sıradan) olaylardan nasıl “önemli tarihsel
gelişmeler   yarattıkları   ve   önemsiz   kişilerin   süreç   içinde   nasıl   “büyük
tarihi şahsiyetler” haline geldikleri bundan daha güzel anlatılamazdı.
“Gerçeklikler” arasındaki, yaklaşım farklılıklarından doğan çatışma,
yaklaşımlardan birinin popüler bir politik (ya da bilimsel, ya da dinsel)
hareketin bir parçası haline gelmesiyle tek sesli bir yapı kazanır. Örneğin
Varşova  Getto  Ayaklanması  hak-  kmdaki  son  tartışmaları  düşünelim.
Olaya katılan veya olay hakkında yorum yapan sol veya milliyetçi bakış
açısına   sahip   kişiler   olaylan   kahramanca   bir   atılım   olarak   görürler.
Olaylann içinde bulunmuş fakat bu tür ideolojilere yakın durmayan Dr.
Marek
9.1. Ehrenburg, People and Life, Memoirs of 1891-1917, Londra 1961, s. 8. Ayrıca krş.
Rus   Ekim   “devrimi”   sırasında   Leningrad’daki   durum   üzerine   Eh-   renburg'un
söyledikleri. “Fransız Devrimi’’ni oluşturan olaylar üzerine benzeri bilgi ve söylentiler için
krş. G. Pernoud ve S. Plaissier, The French Revolution, New York 1960.
İkinci alıntı S. E. Luria, A Slot Machine, A Broken Test Tube, New York 1985, s.26’dandır.
Varşova Ayaklanması Norman Davies’in “The Survivor's Voice”, The New York Review
of Books,  Kasim 20,1986, s.21  ve devamında tartışılır.  Gene! durum  üzerine  Stuart
Hughes’in  History of Art and Science,  New York 1964’te  çeşitli zengin, geliştirilmiş
görüşler vardır.


Edelman   için   ise   bahse   konu   ayaklanmalar   saçmasapan   bir   olay   dizisi
içindeki   anlamsız   iniş   çıkışlardan   ibarettir.   Başka   bir   örnek   Galile’nin
yargılanmasıdır. Kendi tarihsel ortamı içinde küçük bir olaydı bu, Galile
verdiği   sözü   tutamamış   ve   birtakım   yalanlarla   durumu   kurtarmaya
çalışmıştı.   Bir   uzlaşma   aranmış   ve   bulunmuştu.   Sonra   Galile   yazmaya
devam   etti,   İtalya   dışına   gümrük   kaçakçılığı   yapmaya   devam   etti.
Bruno’dan   daha   zengin,   daha   kararsız   ve   şüphe   yok   ki,   daha   az
cesaretliydi.   Fakat   bir   kahramana   ihtiyaç   duyan   ve   bilimsel   bilgiyi
Kilisenin Kutsal Ekmeği gibi lekesiz addeden modern bilimadamları, can
derdindeki bir sahtekârın sıkıntılarını devler arası bir fikir mücadelesine
çevirdiler.
Bilgi durağan da olabilir akış halinde de. Onunla herkesin paylaştığı genel
bir inanç olarak da karşılaşabiliriz, tekil bireylerde bulunan bir şey olarak
da.   Ezberlenmiş   genel   kurallar   biçiminde   de   olabilir,   karşılaşılan   yeni
durumları   yaratıcı   bir   şekilde   ele   alabilen   bir   yetenek   şeklinde   de.
Hammurabi  ve   Drakon   kanunları   yazıya   dökülmüştü,   Tevrat   uzun   bir
zaman   boyunca   istenildiği   zaman   alıntı   yapılabilen   yaygın   bir   sözel
geleneğin   parçası   olarak   kalmıştı,   Amerikan   Yerlilerinin   dillerine   ait
gramatik   “kurallar”   ve   “taşların   üzerinde   oturan   ihtiyarlar   meclisi
üyelerinin”   kararları  
(.İlyada
  18,   503   vd.)   özgül   sorunlara   getirilmiş
yaratıcı   cevaplardan   ibaretti.   Hattâ   hüküm   verirken   yazılı   kurallara,
prensiplere   ve   ciltler   dolusu   geçmiş   mahkeme   kararlarına   dayanmak
zorunda olan günümüz yargıçları bile sezgisel bilgiye ihtiyaç duyarlar.
Yazının icadı yeni bilgi tipleri yaratarak ilginç bir tartışmayı da 
başlatmış oldu. İlk yazı biçimlerinin konuşmayla hiçbir bağlantısı yoktu. 
Amacı hesap işlerine yardımcı olmak ve iş muamelelerinin kayda 
geçirilmesini sağlamaktı.
10
 Platon, yazının görece daha temel nitelikli 
bilgilerin korunması amacıyla kullanılmasını eleştirir. Sokrates, “Biliyor 
musun Phaedrus”, der 
{Phaedrus,
 275 d2 vd.),
10. Bilgi için D. Page’in History and Homeric Iliad, Berkeley ve Los Angeles 1966,
5. Bölüm ve J.  Chadwick,  The Decipherment of Linear  B,  Cambridge University
Press 1958, 7. Bölüm. I. G. Gelb’in A Study of Writing, University of Chicago Press
1963'te genel bir döküm bulunabilir.


yazıyla resmi tamamen benzer kılan garip bir şey var. Ressamın eseri sanki
canlıymış   gibi   karşımızda   durur,   fakat   bir   şey   soracak   olsan   o   heybetli
sessizliğini hiç bozmayacaktır. Yazılı şeyler için de aynı şey geçerli; sanki
zeki   bir   varlıkmış   da   seninle   konuşuyormuş   gibidir,   fakat   daha   fazla
öğrenmek arzusuyla anlattıkları üzerine bir şey soracak olsan ebediyen aynı
şeyleri geveler durur. Ve bir şey bir kere yazıya döküldü mü, yazılı metin,
tipi ne olursa olsun, olur olmaz her yerde gezinmeye başlar, onu anlayanlar
kadar   onunla   hiçbir   işi   olmayanların   da   eline   geçer;   yazılı   metin   hangi
insanların   muhatap   alınacağını,   hangilerinin   alınmayacağını   bilemez.   Ve
kötü bir muameleye uğradığında ya da haksız bir şekilde kötü amaçlar için
kullanıldığında kendisini savunmaktan veya söylediklerini desteklemekten
aciz olduğu için, her zaman ana-babasının gözüne bakar.
Bu bakış açısına göre, bilgi edinme bir öğretmen, bir öğrenci ve her ikisince
paylaşılan (toplumsal) bir durum gibi öğelerden oluşan bir süreçtir: sonuç, yani
bilgi,   ancak   bu   sürece   katılanlar   için   anlaşılır   olan   bir   şeydir.   Yazılı   notlar
sadece geçilen aşamaları hatırlamada yardımcı olur. Sürecin yerini doldurma
gücü olmayan bu yazıların dışardan birine herhangi bir yaran yoktur. Sonraları
felsefenin   akademik   bir   disiplin   haline   gelmesi   ve   inceleme,   araştırma
yazılarının önem kazanmasıyla birlikte, bilginin tarihsel bileşenleri geri plana
düştü;   bilgi   yazılı   bir   kağıttan   edinilebilen   bir   şey   olarak   tanımlanır   oldu.
11
Bugün özel bir bilgi
11. Platon görüşlerini sunarken, bilinçli olarak tiyatro, destan, bilimsel inceleme, lirik şiir ve
eğitici söylev yerine diyalog tarzını seçer. Geleneksel Grek eğitim ve araştırma dünyası ondan
önce tüm bu biçimleri kullanmaktaydı (henüz bilgi ve duygu, bilimler ve sanatlar, güzellik ve
hakikat arasında hiçbir ayrım yoktu). 17. ve 18. yüzyıllarda mektuplar önemli bir rol oynadı.
Galile   en   önemli   görüşlerinden   bazılarını,   çok   titiz   bir   ifadeyle   çeşitli   şahıslara   yazdığı
mektuplarda anlatır. Bunlar çoğaltılıp dağıtılıyordu. Peder Mersenne, Descartes'ın felsefesiyle
ilgili mektupların merkez istasyonudur.  Newton'un renk teorisi üzerine ilk yazıları  The Royal
Society'nin   sekreteri  Henry  Oldenburg'a   gönderilmiş   mektuplardan   oluşuyordu:   bu
mektupların açtığı tartışma Oldenburg üzerinden Newton’a gelen giden mektuplarla yürütülür.
Popüler   incelemeler   (üç   karakter   arasında   bir   görüş   alış   verişi   olarak   yazılmış   Galile'nin
Dialogcfsu ve Newton’un Opticksfi) yeni keşifleri daha geniş bir kesime tanıtacaktır. Fakat bu
örneklerden hiçbirinde de kişise! öğe kaybolmuş değildir. Günümüzde üslûp meselelerinde
bilinçli tercihleri olan yalnızca birkaç bilimadamı ve felsefecidir -eh, bilimsel dergilerin büyük
bir kısmının tastamam çizilmiş yayın politikaları olduğu düşünülürse, onların da artık böyle bir
şey yapmaları gerekmez diyebilirsiniz.


Yüklə 8,94 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   46   47   48   49   50   51   52   53   ...   135




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə