140
m a r t 1 1
daha önce yapıldığı Irak ve Bosna örneklerine
bakıldığında, Irak’ta ABD’nin önemli ölçüde
destek aldığı istihbarat birimleri ve kara birliği
vardı. Bosna ise Libya’dan 35 kat daha küçük-
tür ve yakın çevrede lojistik destek verecek pek
çok üs söz konusudur. Bütün bu avantajlarına
rağmen her iki ülke için de uçuşa yasak bölge
uygulamasının ne kadar etkin olabildiği bugün
için bile tartışmalı bir konudur. Çünkü açık bir
bombardımana dönüşebilen bu uygulamada
pek çok sivil hedef vurulabilmekte ve can ka-
yıpları yaşanabilmektedir.
Libya örneğinde ise operasyonu yürütme-
si muhtemel İngiliz, Fransız ve Norveç hava
birliklerinin sağlıklı istihbarat ve kara desteği
alması mümkün gözükmemektedir. Ülkenin
büyüklüğü göz önüne alındığında operasyonu
etkin kılmak için ciddi miktarda avcı uçağına
ihtiyaç duyulurken, aynı şekilde civardaki üs-
lerden lojistik destek ihtiyacı vardır. İlk aşa-
mada operasyonda yer almayacak ABD, uçak
gemilerinin lojistik desteğini sunabilecekken,
İtalya da üslerini kullanıma açacağını daha
karar alınmadan açıklamıştır. Bunun yanı sıra
müttefik Arap ülkelerinden de bu yönden des-
tek gelmiştir. Türkiye, İspanya ve Malta konum-
ları itibari ile üs sağlayabilecek önemli ülkeler
olmakla birlikte, şu anda müdahil olmak iste-
memektedirler. Uygulamanın süresi ve şekli,
Kaddafi kuvvetlerinin karşılık verme olasılığı
hesaba katıldığında operasyona katılan ülke-
lerin doğrudan savaşın içine çekilme olasılığı
vardır. Bu durumda Irak örneğinde olduğu gibi
koalisyon güçleri sivilleri korumaktan ziyade,
kendilerini düşürebilecek füzeleri vurmaya yo-
ğunlaşabileceklerdir. Ayrıca bu tip uygulama-
larda birliklerin uyacakları kuralları oturtmak
ve bunu takip etmek güçlükler barındırdığın-
dan, ülkedeki siviller aleyhine pek çok ihlal
doğmaktadır. Örnekler tek başına uçuşa yasak
bölge uygulamasının sonuç elde etmekten uzak
olduğunu göstermektedir. Kara müdahalesi ise
Somali örneğinden de hatırlanacağı gibi bir iç
çatışmayı daha da içinden çıkılmaz bir hale ge-
tirebilmektedir. Yukarıdaki sakıncaların yanı
sıra AWACS uçaklarının radar sistemlerinin
hata payı, pek çok imha noktasının yerleşim
yerlerine yakınlığı, uçuşa kapatılması planla-
nan Libya’nın kuzeye doğru 2/3’nünün nere-
deyse Avrupa kıtasının yarısı kadar olması ve
Kaddafi’nin açıkça bu saldırılara cevap verece-
ğini söylemiş olması, Libya örneğinde güçlük-
leri gözler önüne sermektedir. Kaddafi’nin güç-
lü bir hava gücünün olmadığı, hava savunma
sisteminin ise yetersiz olduğu bilinmektedir.
Nitekim bu durum şimdilik Kaddafi’nin geri
adım atmasını sağlamıştır. Bununla birlikte her
an tavrını değiştirebilecek Kaddafi’nin asıl da-
yanağı olan kara gücünü böyle bir müdahaleye
misilleme için daha acımasızca kullanması veya
doğrudan kimyasal silahlara başvurma olasılığı
akılda tutulmalıdır. Bütün bu dezavantajları en
aza indirmenin yolu, Libya’ya yapılacak bir mü-
dahalenin sorunların çözümü olamayacağının
akılda tutulması ve bunun işgale dönüşmemesi
yönünde başından itibaren kararlı bir tutum
alınmasıdır. Bu nedenle Libya’nın ateşkes ka-
rarına rağmen Fransa’nın operasyon söylemini
korumasına temkinli yaklaşmak gerekir. Aksi
takdirde Libya Irak gibi bitmek bilmeyen bir
müdahalenin merkezi haline gelebilir. Her ne
kadar amaç sivil ölümlerin önüne geçmekse de
bunu tek başına askeri bir müdahaleden bekle-
mek gerçekçi değildir. Kaddafi üzerinde BM’ye
üye bütün ülkeler her türlü yaptırım kararını
uygulayarak ağır bir baskı oluşturmadıkça bir
sonuç elde edilmesi güç gözükmektedir. Bu etki
şimdilik sağlanmış gözükmektedir.
Sabah, 19 Mart 2011
“
Libya’nın ateşkes kararına rağ-
men Fransa’nın operasyon söylemini
korumasına temkinli yaklaşmak ge-
rekiyor. Aksi takdirde Libya, Irak gibi
bitmek bilmeyen bir müdahalenin
merkezi haline gelebilir.
141
l i b y a ’ y a m ü d a h a l e
Tunus, Mısır derken Ortadoğu’da yaşanan de-
mokratikleşme akımında Türkiye’nin en ciddi
sınavı Libya oldu. Neredeyse üç haftadır, Tür-
kiye gündemini meşgul eden Libya sorununda,
Ankara, teknik konularda önemli bir başarı
sağlasa da, aldığı tavrın kamuoyuna yansıma-
sı aşamasında ciddi sıkıntılar yaşadı. Bu so-
runların en temel nedeni ise Libya konusunda
liberal müdahaleciliğin kurduğu hegemonik
dilin aşılamamış olmasıdır. Libya konusunda
Türkiye’nin yaşadığı temel sorunlar, dış mü-
dahaleye karşı koyduğu kategorik tavırdan, iç
savaş riskine karşı aldığı nispeten muhafazakâr
duruştan ve uluslararası hukuka uygun meşru
tavır alma isteğinden kaynaklanmıştır. Bu sü-
reçte, Türkiye sert güç konusunda eksiklik his-
setmiş ancak aynı zamanda Fransa gibi bir ülke
ile aynı klasmanda yer aldığını ispatlamıştır.
Dış müdahaleye karşı tavır
Türkiye’nin Libya konusunda yaşadığı en
önemli problem, ilke olarak dış müdahaleye
karşı tavrından kaynaklandı. Bu tavrının ge-
rekçesini çok iyi anlatamayan Türkiye önemli
sıkıntılar yaşadı. Türkiye tarihsel olarak bağları
olan, nüfusu Müslüman bu ülkelerde NATO ya
da başka bir dolayımla yabancı ülkelerin asker
bulundurmasına karşı çıkıyor, bu tür gelişme-
leri mümkün olduğunca engellemeye çalışıyor.
Ancak ilişki ve kurum eksikliği neticesinde
halen bu konuda yardım alınabilecek, askeri
müdahale eksikliğini doldurabilecek bir yapı-
lanma da bulunmuyor. Nüfusu Müslüman olan
bölgelerde yabancı askerine genel tavır olarak
da kodlanabilecek bu ilkenin üstlenmesi ve li-
beral bir dil içinde bunun anlatılma imkânı da
nispeten riskli bir dil olarak ortaya çıkıyor. AK
Parti de bu riski bu süreçte net bir şekilde gör-
müş oldu.
İç savaş riski
Türkiye’nin Libya konusundaki ikinci önem-
li problemi iç savaş riskine karşı daha
muhafazakâr bir dil geliştirmek istemesiydi.
Her ne kadar Batı koalisyonu askeri müdaha-
le ile Kaddafi’yi indirip yerine demokratik bir
Libya kurabileceği umudunu taşısa da, Türkiye
bu tür gelişmelerin daha evrimci bir yolla ve
SETA YORUM
Türkiye’nin Libya Sınavı
Türkiye, son krizde Fransa, İtalya gibi devletlerle aynı düzeyde olduğunu uluslararası
topluma benimsetmiş; ancak, Arap dünyasındaki devrimlerle ilgili kendini net
anlatamamıştır.
NUH YILMAZ