|
Şİİr diLİ edebî sanatlarEy sevgili sen bu ilden gideli
|
səhifə | 5/9 | tarix | 01.07.2018 | ölçüsü | 6,3 Mb. | | #52852 |
| Yaprak döktü ağaçlar, coştu gökyüzü
Hüsn-i Talil (Güzel Sebep Gösterme) Kaç Fatih’in altın kanı mermerle karışmış
Hüsn-i Talil (Güzel Sebep Gösterme) Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdir muttasıl Başını taşdan taşa urup gezer avare su
Hüsn-i Talil (Güzel Sebep Gösterme) Yoksun diye bahçemde çiçekler açmıyor bak. Rüzgar gökte bir gezinti, Üşürüz her akşam vakti, Ne sıcak vücutlar gitti, Toprağı ısıtmak için. Güller kızarır utancından o gonca gül gülünce Sümbül bükülür kıskancından kakül bükülünce.
Mübalâğa Bir durumu, nesneyi, varlığı ol-duğundan daha az veya fazla göstermeye mübalağa denir. Fakat dizedeki asıl sanatı bulamayınca sırf anlaşılamadığı için hemen mübalağaya sarılmamak gerekir.
Mübalâğa Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ
Mübalâğa Alem sele gitti gözüm yaşından
Mübalâğa Merkez-i hâke atsalar da bizi Kürre-i arzı patlatır çıkarız
Mübalâğa Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın Gömelim gel seni desem tarihe sığmazsın
Mübalâğa Dokuzumuz ateş yakar Kaz kaldırmış başın bakar Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
Mübalâğa Bir ah çeksem dağı taşı eritir Gözüm yaşı değirmeni yürütür
İstifham Cevap almak için değil de dikkât çekmek için soru şek-linde söz söyleme sanatıdır.
İstifham Hani Yunus Emre ki kıyında geziyordu? Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu? Nerede kardeşlerin cömert Nil yeşil Tuna? Giden şanlı akıncı, ne gün gider yurduna?
İstifham Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ? --- Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
İstifham
Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz
Ne efsunkâr imişsin ah ey dîdâr-ı hürriyyet Ne efsunkâr imişsin ah ey dîdâr-ı hürriyyet Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten
Âb u âteş olup beraber dost
Adûlar kahkaha eyler; gürûh-ı dostân ağlar. Adûlar kahkaha eyler; gürûh-ı dostân ağlar.
Nida
Nida Duygulanma ve heyecanlanma sonucu seslenme sanatı-dır. Ünlemlerle ya da ünlem ifade eden cümlelerle yapılır. Yâ Rab! Bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı? --- Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak! --- Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü!
Tecâhül-i Ârif (Tecâhül-i Ârifâne) Anlatımı çekici kılmak için şairin bildiği bir şeyi bil-mezlikten gelmesidir.
Tecâhül-i Ârif (Tecâhül-i Ârifâne) Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım Kurbânın olam var mı benim bunda günâhım?
Tecâhül-i Ârif (Tecâhül-i Ârifâne) Sular mı yandı, neden tunca benziyor mermer?
Tecâhül-i Ârif (Tecâhül-i Ârifâne) Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç fark ettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Dostları ilə paylaş: |
|
|