136
hakkındadır. Bu şiirler öz Türkçe ile yazılmış, Osmanlı devletini yeren, düzeni
eleştiren şiirlerdir.
Kitapta devam eden dördüncü bölüm, Kızılbaşların Ayaklanmasıyla Pir
Sultan’ın İlgisini Gösteren Şiirler adını taşımaktadır. Bu bölümde çeşitli alt
başlıklardan ve maddelerden oluşmaktadır. A- Metinler alt başlığı altında sırasıyla;
Hızır Paşa’dan bahseden şiirler, ayaklanma hareketiyle ilgili şiirler, Pir Sultan’ın
hayat ve menkıbesine telmihler ihtiva eden diğer şiirler anlatılmaktadır.
İkinci alt başlık B maddesinde ise bu şiirlerde adı geçen kişiler yaşadıkları
olaylar ve olayların geçtiği zaman dilimi detaylarıyla açıklanmaktadır. Birinci madde
şiirlerde en çok adı geçen Hızır Paşa hakkında detaylı bilgi vermektedir. Fuat
Köprülü’nün, Hızır Paşa’nın kim olabileceği sorununa dair yaptığı incelemeler
anlatılmaktadır. Osmanlı tarihinde o devirde iki Hızır Paşa kaydına rastlanmaktadır.
Bunlardan ilki çeşitli görevlerde bulunmuş, Bursa’daki eşkıyayı tenkil için
Üsküdar’a geçtiği bilinen bir Hızır Paşa’dır. Ne var ki bu Paşa, Pir Sultan devrinden
önce yaşamıştır ve onun şiirlerinde adı geçen Hızır Paşa olması pek mümkün
görünmemektedir. İkinci Hızır Paşa hakkında ise Boratav şu bilgileri vermektedir:
Daha eski Hızır Paşa’lardan, “sicili Osmanî” nin verdikleri arasında bir tanesi,
959 ile ölüm yılı olan 975 arasında İmparatorluk hizmetinde çalışmıştır.
Bunun memuriyet yılları Kanuni Süleyman’ın saltanatı zamanına rastlar: bu
Hızır Paşa, 959’da Köstence Beyi, 962’de Şam, 968’de Bağdat Beylerbeyi
olmuştur. Öteki üç Hızır Paşa, hep 969–1012 yılları, yani üçüncü Murat ve
üçüncü Mehmet’in saltanatları sırasında valilik ve Beylerbeyilik makamlarında
bulunmuş şahsiyetlerdir. Bunlardan hiçbirinin, Pir Sultan’ın bahsettiği Hızır
Paşa olduğuna dair bir kayda rastlanmıyor. Şu halde şimdilik, Pir Sultan’ı
137
astıran Hızır Paşa meselesi karanlık ve çözülmemiş olarak kalmaya devam
ediyor. Memurluk hayatı, Kanuni ile Şah Tahmasb zamanlarına rastlayan
Hızır Paşa ile bunun aynı olduğunu ileri sürmesek bile, kesinliğe yakın bir
tahminle diyebiliriz ki, kimliğini tespite çalıştığımız Hızır Paşa, Kanuni devri
devlet adamlarındandı. Bu hükme bizi vardıran deliller, Pir Sultan’ın
şiirlerinde bahsedilen “Şah”ın Şah Tahmasb (saltanatı h.930–984, m. 1524–
1576) olduğuna dair edindiğimiz ipuçlarıdır.
102
İkinci madde “Şah Tahmasb ve onun Pir Sultan ve Anadolu Kızılbaşlarıyla
İlgisi Hakkında” adını taşımaktadır. Bu madde altında dönemin tarihi olayları
hakkında ciddi bilgiler verilmektedir. On altıncı yüzyılda Yavuz ve Kanuni saltanatı
dönemlerinde Osmanlı-İran harplerinin siyasi çekişmelerinin orta ve doğu
Anadolu’ya yansıdığı zamanlarda, Osmanlı’da çeşitli ayaklanmalar meydana
gelmiştir. Bu ayaklanmaların Osmanlı-İran savaşlarında denk gelmesi rastlantı
değildir. Bağdat’ı Osmanlı’ya karşı kaybedip Doğu Anadolu’yu kontrol altına almak
isteyen dönemin İran şahları (Şah İsmail ve Tahmasb) Osmanlı içindeki unsurları
kullanarak bu bölgelerde Osmanlı’yı güçsüz kılmak istemişlerdir. Bu durum
Boratav’ın kaleminden şu şekilde açıklanmaktadır: İşte Şah İsmail-Yavuz Selim
harplerinden sonra, İran-Osmanlı ilişkilerinin 20 yıllık mücadele safhasını,
1534 ile 1554 yılları arasındaki bu uzun ve kâh sinsi, kâh açık muharebe ve
sürekli anlaşmazlık yılları teşkil eder. Görünüşte bu harpler Bağdat’ın ve
Van’ın zaptı gibi bir iki Osmanlı başarısıyla sonuçlansa da gerçekte,
Anadolu’da Safevi tahriklerinin günden güne alevlenmesi bu münasebetler
tarihinin ana karakterini verir. İran Şahı’nın siyaseti Şah İsmail’in bozgunuyla
102
A. g. e. s. 84–85
138
başlayan felaketin intikamını almak ve Anadolu’daki İran-Şii nüfuzunu, bu
memleketteki Bâtıni zümrelerin, eskiden beri kuvvetle yaşayan, Ortodoks
nizama karşı nefret hislerini körüklemek suretiyle, yeniden yerleştirmektir.
İntikam saatini bekleyen sade İran şahı değildir. Bu asırda Anadolu
Alevileri de aynı hisler içinde oyalanmaktadır. Pir Sultan Abdal’ın ve bu
asırda yaşamış başka şairlerin şiirlerinde, bu mücadele yıllarının havası eser:
kurtarıcı diye vasıflandırılan “şah”ın gelmesini bekleyiş, Osmanlı hükümetinin
tenkil ve tazyik siyasetine isyan, İran şahından yardım umma ve ona maddi,
manevi tam bağlılık… Bütün bunlar, o devrin siyasi havasına da uygun
hallerdir.
103
Bölümün sonunda, Pir Sultan’ın kesin yaşam dönemine ilişkin tarih belirleme
çalışmalarını
Boratav
şu
şekilde
neticelendirmiştir:
Netice:
yukarıdaki
tahlillerimizden Pir Sultan Abdal’ın, 17. Asır başlarında ve I.Ahmet
zamanında değil, aşağı yukarı bu tarihten 50 yıl kadar evvel, Şah Tahmasb
ve Kanuni Süleyman devrinde yaşadığı ve astırıldığı neticesi çıkarılabilir.
Bizzat Pir Sultan’ın şiirlerindeki mana ve ifade ile bu devrin tarihi olayları
arasındaki uygunluk bizi bu hükme götürüyor. Pir Sultan Anadolu’da, Şah
İsmail’in nüfuzunu yeniden canlandırmak isteyen, hatta bir iki defa Rum
memleketine yürüyüş yapmış kuvvetli bir şahtan bahsediyor, bu şah da
ancak Şah Tahmasb olabilir, çünkü onun zamanında İran, Şah İsmail
zamanında olduğu gibi, Anadolu’ya karşı, maddi manevi taarruz halindedir.
Bu taarruz, yirmi yıllık uzun bir devre boyunca sürmek bakımından da
Anadolu’daki Kızılbaş şairleri arasında derin bir yankı uyandırabilirdi. Pir
103
A. g. e. s. 85–90
Dostları ilə paylaş: |