T. C. İStanbul 13. AĞIr ceza mahkemesi


Duruşmaya kısa bir ara verildi



Yüklə 0,78 Mb.
səhifə2/6
tarix14.06.2018
ölçüsü0,78 Mb.
#48495
1   2   3   4   5   6

Duruşmaya kısa bir ara verildi.

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

Tanık yeniden huzura alındı.

Mahkeme Başkanı: “Bu haber kupürlerini okurken özellikle belli bir medya grubuna yönelik değil, çeşitli medya gruplarına göre işte Hürriyet’ten bu, Zaman, Takvim, Gazete, Gazete port’tu galiba, Gazete Port, haberabone.com gibi değişik sitelerden aldık, tek yanlı haber olmaması için. Anlatacağınız, ekleyeceğiniz bir husus var mıdır ifadenize?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Hayır dediniz, Savcı Bey sorunuz varsa alalım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Başkanım müsaadenizle birkaç sorumuz olacaktır Tanık Mücahit Pehlivan’a.”

Mahkeme Başkanı: “Bize bakarak konuşursanız kulağınızla dinleyin.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Sayın Pehlivan Recai Birgün’le hangi tarihte tanıştınız? Yıl olarak verirseniz sevinirim.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “95, 94, 95 yılları.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “95 yılında, samimiyet dereceniz nedir? Yani hastanız olarak mı tanışıyorsunuz sadece, yoksa bir arkadaşlığınız mı var?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ortak bir arkadaşımız vardı ama esas ailesini tedavi etmiştim, çocuğu annesini bana getirmişti.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet, arkadaşlığınız var mıydı var mıdır?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Mecliste.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Yok ee 2002 yılı öncesi döneme ait özellikle, 2001, 2002.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır hasta doktor ilişkimiz vardı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Öyle mi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Özel bir samimiyetiniz var mıydı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır, hayır, hayır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet, tıp eğitiminizi hangi yılında bitirdiniz, hangi tarihte uzmanlık yaptınız?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “89’da bitirdim efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “96’da da uzmanlığımı bitirdim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Ortopedi uzmanı olarak 96’da uzmanlığınızı bitirdiniz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Ortopedi dışında başka bir branşta özel bir eğitim aldınız mı veya kurs gibi bir şey aldınız mı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Beyin cerrahide çalıştım efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Hangi tarihte?”

Mahkeme Başkanı: “Mikrofonu verelim.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “89 yılında Gazi Üniversitesi Beyin Cerrahi Kliniğinde çalıştım, bir yıl boyunca Volenter olarak.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bir yıl boyunca, bir de yurtdışında İsviçre’de Zürih Üniversitesine gitmiştim efendim, 2 ay orada kurs görmüştüm, hayvan laboratuarında.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Hangi konuda?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Beyin cerrahi bölümünde.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Beyin cerrahi.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Nöroloji olarak isimlendiriyorsunuz değil mi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Nöroşirurji evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Nöroloji konusundaki yetkinliğinizin derecesi nedir?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yani bir uzman gibi değilim, fakat biz olayın seyri sırasında zaten 3 tane nöroloji profesörü vardı, onların.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Onların yönlendirmesiyle tedaviyi planlayıp, programlıyorduk.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet, Merhum Başbakanımız Bülent Ecevit’in muayenesine başladığınız ve bu durum size iletildiği zaman bir gizlilik, gizlilikten bahsedilmiş sanırım ifadelerinizden anladığım.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Bu gizlilik size ne şekilde anlatıldı ve kimler tarafından anlatıldı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bana direkt kendileri tarafından söylendi efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Kendileri dediğiniz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Başbakan ve eşi tarafından, Rahşa…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Ne, hangi cümlelerle ifade ettiler bunu?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bana.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Yani tehlike altında mıyız dediler yoksa yani gerek…”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bunu lütfen dillendirmeyelim, bir hastane ile ilişkimizi kestik, bu birçok şeye spekülasyona neden olur. Şu anda ülke zaten zor günler geçiriyor, mümkünse bunu konuşmayınız.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Bunu Başbakan mı söyledi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Başbakan kendisi söyledi efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Kendisi söyledi.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Neden ilişkisini kesmiş hastaneden?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Onu sormamı istemedi efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Sormanızı istemedi.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yani cevap vermedi ona evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Peki devletin başka bir yetkilisi veya Recai Birgün de olabilir başka bir arkadaşınız bu gizlilik konusunda size bir gerekçe sundu mu veya?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Gerekçe olarak evet, çekindikleri bir şey vardı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Başka bir devletin yetkilisinden kastım, istihbarat teşkilatı olabilir, çünkü bir Şenkal Atasagun’dan bahsettiniz. Onun Başbakan’ın sağlığıyla ilgili bir demecinden bahsettiniz. Duyum olarak bahsettiyseniz de sizin birebir şahit olduğunuz böyle bir bilgilendirme oldu mu?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bana doğrudan bilgilendirme olmadı ama bu konuşmalar sırasında kulak misafiri olduğum şeylerdi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Kimden bir kulak misafirliğiniz oldu?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Başbakanlık korumalarından efendim Recai Bey’in yardımcıları vardı, onlardan.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet, bunlar nasıl bir tehditten bahsettiler, yani bir şüpheden mi yoksa somut bazı bulgulara dayanan bir şeylerden mi bahsettiler?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Şimdi aslında bu konuda konuşulmasını Başbakan kesinlikle istemiyordu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Fakat biz Başbakan’ın genel tutumunu ve ilkeli yapısını bildiğimiz için yani kendisi hiçbir şekilde tepki göstermezdi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet, Başbakan’ın doktorluğunu hangi tarihte tam olarak başladınız ve ne kadar sürdü?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim Temmuz ayında başladı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Temmuz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “2002’nin Temmuz ayında.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “2002 Temmuz ayında başladı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Günü belli midir?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “O bir, Milli Güvenlik Toplantısı vardı, oraya gitmiştik İstanbul’a, birlikte gitmiştik ona.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ama gün olarak hatırlamıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Ne zamana kadar sürdü bu doktorluğunuz?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bu seçimler bitene kadar sürdü, daha sonrasında.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Yani yaklaşık ne kadar bir süre oluyor?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “İşte 4 Kasım’da seçimler olmuştu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “2 Kasım, 2002 seçimleri.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “2 Kasım’da, ondan Ocak’a kadar filan devam etti efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Daha sonra daha seyrek aralıklarla takibini yapıyordum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ve en, en çok, en son rahatsızlandığı gün de bana haber verdiler, bu Danıştay Hakimin cenazesi vardı, oranın dönüşünde ağırlaştı dediler ve ben koşarak eve gittim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ve eve geldiğimde kendisi nefes almıyordu ve ilk müdahaleleri yaptık orada ve nefes almaya başladı, gözlerini açtı ve ambulansları organize ettik ve doğru Gülhane’ye beraber gittik.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Beyin kanaması olduğu zaman.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet, Başbakan, Başbakan’a sizi öneren kişi Recai Birgün müdür?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Recai Birgün’dür ancak ben o partinin içinde ameliyat ettiğim üç dört tane daha milletvekili vardı efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet, şimdi benim anladığım kadarıyla o yani 5 yıllık bir uzmanlık tecrübeniz var, sizden çok daha fazla tecrübeye sahip Türkiye’de mutlaka doktorlarımız da vardır. Neden beni tercih ettiniz diye bir soru sordunuz mu?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır ama.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Yani bu kadar böyle gizli, özel bir muayene Başbakan gibi önem… önemli bir şahıs söz konusu.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet o an, o an böyle bir şey düşünmedim ama tabi sonradan aklıma o geldi, ama hep şurada yoğunlaşıyoruz. Yani hep 7 ay yatmamız gerekli mi diye hep bana başvurmuşlardı, yani hep böyle bir şeye gereklilik var mı diyorlardı. Bende hayır yok demiştim.”

Mahkeme Başkanı: “Yani sizden esasen tıbbi bir şey mi istiyorlar, yani bir mütalaa mı istiyorlar 7 ay yatmamız gerekli mi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun Savcım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Peki nörolojiyle ilgili de bir uzman düzeyinde bir eğitim aldığınızdan bahsettiniz, bir yıl fiilen çalıştığınızı, İsviçre’de de birkaç ay kurs aldığınızı söylediniz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Başbakan’ın evraklarına, tedavi evraklarına sizden önceki tedavi evraklarına bir nörolog gözüyle veya bir nöroloji gözüyle baktınız mı? Nörolojik muayenesini yaptınız mı Başbakan’ın?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Biz çok geniş kapsamlı nörolojik muayenesini yaptık ancak bizim bunu mukayese edebileceğimiz başka bir doküman elimizde yoktu efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Peki sizin mukayese edeceğiniz doküman olmasa bile gördüğünüz neydi, durumu neydi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet Parkinson hastalığı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Nörolojik durumu.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Parkinson hastalığı vardı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Derecesi neydi bunun?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yani eğer bunu bir derecelendirmek gerekirse orta dereceli diyebiliriz.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Tıbbi ifadelerle de anlatabilirsiniz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Orta dereceli de diyebiliriz ve kullandığımız ilaca yanıt aldığımız bir Parkinson’du.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet peki Başbakan’ın nörolojik tedavilerine ilişkin evraklarını gördünüz mü eskiye ait?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır tedaviye ilişkin hiçbir evrak ellerinde yoktu efendim, sadece bazı kayıtlı formlar vardı onlara bakıyorduk ve kullanılması gereken ilaçlar yazılı matbuu bir şekilde duruyordu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “O ilaçlara göre biz düzenleme yapıyorduk.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet, şimdi pek çok şey yazılıp söylendi, basında yer aldı Başkanımızın da okuduğu gibi. Somut olarak sizden önceki muayene ve tedavilerini yapan Başkent Üniversitesi hastanesinin yaptığı ve sizin yanlış olarak değerlendirdiğiniz somut bir tedavi ya da muayene, teşhis var mıdır somut olarak söylerseniz?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim tıpta somut bir şey söylemek çok zordur ama şu var, yani.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Hayır şimdi kalın bir dosya halinde geldi, inceledim falan dediniz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Gördüğünüz şeyler içerisinde yanlış bir şey var mıydı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır, hayır yani omurga kırıkları vardı, orada da omurga kırıklarını görüyorduk fakat bu omurga kırıklarında.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Peki yanlış bir şey yoktuysa o zaman niye bu değerlendirmeleri bu kadar basında yer alacak şekilde yapıyorsunuz. Yani.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yanlış bir şey yoktu, bunu bu şekilde değerlendiremeyiz.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Yani yanlışlığı dile getirme lazım.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Kullanılan ilacın.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Siz nöroloji konusunda tecrübeli bir insansınız, ortopedi konusunda uzmanlığınız var, uzunda bir süre Başbakan, Başbakan’a doktor olarak yakınında bulunmuşsunuz. Bir güven telkin etmişsiniz, yani bu kadar da ciddi iddialarda bulunuyorsunuz, bunun somut bazı bulgularını söylemeniz, aktarmanız gerekmez mi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bunun somut bulguları kortizon tedavisidir örneğin efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Kortizon, peki kortizonun yan etkileri Başbakan’da mevcut muydu?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Mevcuttu, kemik erimesi vardı ileri derecede.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Kemik erimesi.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ve kırık da ona bağlıydı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet, tamam, peki bu ciddi iddialarınızdan sonra Başkent Üniversitesi yetkililerinin veya kişi olarak da Mehmet Haberal’ın veya avukatlarının sizin aleyhinize herhangi bir davaları oldu mu? Tazminat davası olabilir.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ben, ben bu son günlere kadar bu konuyla ilgili hiçbir şey konuşmadım efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Yok yok size bir dava falan açıldı mı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır ama açmayı gerektirecek bir şey de olmadı zaten.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Hayır şimdi bu basında benim az önce Başkan Bey’in okuduğu haberlerde duyduğum şeyler.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Son bir ay, bir aylık haberler efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Oldukça iddia, oldukça önemli iddialar daha önce bunları dillendirmediniz mi hiçbir yerde?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır hiçbir şekilde hiçbir yerde konuşulmadı hayır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet, Başbakan Bülent Ecevit dışında siyasilerden herhangi bir doktorluğunu yaptığınız kişi oldu mu o dönemde veya daha sonrasında?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Oldu efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Şu anki Başbakanımızın doktorluğu, doktorluğunu yaptınız mı hiç?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet, peki siyasi bu soruyu cevap vermeme hakkınızı saklı tutabilir, tutacağınızı düşünerek soruyorum, siyasi düşünce olarak o dönem Başbakana herhangi bir yakınlığınız var mıydı? O dönem Bülent Ecevit’e?

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Tercih edilmenizde sadece ve sadece Recai Birgün’le tanışıklığınız mı rol oynamıştır?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır sadece kendilerine verdiğim brifing efendim onları ikna etti.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet, hangi tarihte verdiniz bu brifingi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “İşte o tarihleri hatırlamakta zorlanıyorum ancak.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Brifing nerede oldu ve kim davet etti sizi bu brifinge?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Önce kendisini gördüm, konuştuk, muayene ettim, daha sonra röntgen filmlerini çektim o röntgen filmlerini çektikten sonra kalın dosyaları da alıp inceledim ve 2 gün sonra evlerinde kendilerine brifing verdim. Neler yapı…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Kim vardı o brifingde?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Recai Bey, Recai Bey’in yardımcısı Tolga Bey, Hanımefendi, kendisi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Kendisi, bu brifing işte benim sormak istediğim Başbakan’ın evine gitme süreciniz yani sizi, sizin şahsınıza, size duyulan bu güvenin kaynağı nedir? Yani Türkiye’de bu kadar ortopedist varken ben sizi küçümsemiyorum ama.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Estağfurullah.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Siz sormuş olmanız lazım, ben olsam sorarım yani neden beni tercih ettiniz bu kadar gizli bir işin içine önemli gördüğünüz bir şeyin içine neden beni dahil ettiniz?”

Mahkeme Başkanı: “Yani neticesinde yaptığınız tedavi yanlış da olabilirdi. Hani bir Başbakan’ı tedavi etmek.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Çünkü bu bir sorumluluk da gerektirir aynı zamanda.”

Mahkeme Başkanı: “Sorumluluk gerektirir.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet o sorumluluğu ben aldım ama efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Yani Başbakan ölse sizden bilirler yani, eğer doktorluğunu devralıyorsanız.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Bu sorumluluğun gereğini sorma... nedenini sormadınız mı yani?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır bunu sormadım efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet, peki az önce ifadenizde Başbakan’ın tedavi sürecine, yani o 2002’den sonra tedavi sürecine dahil olan bir nörologdan bahsettiniz muayenesini yapan, bu nörolog kimdir?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim İstanbul Cerrahpaşa’da Murat Emre diye bir nöroloji hocası.”

Mahkeme Başkanı: “Murat Emre.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Nörolog.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Nöroloji hocası, peki neden asıl branşı olan bu doktorlar tedavinin yanlış olduğuna ilişkin bazı beyanlarda bulunmadılar da siz bunları dile getirdiniz?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim şöyle ben.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Gerekçesi neden?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bu ekibi, koordinasyonu ve organizasyonunu sağlıyordum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Yani siz kendi güvendiğiniz insanlardan mı seçtiniz bu ekibi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Örneğin İstanbul’daki nöroloji hocasını Murat.”

Mahkeme Başkanı: “Murat Emre.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Emrehan Halıcı Bey bulmuştu.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Emrehan Halıcı Bey bulmuştu bana.”

Mahkeme Başkanı: “Yani o heyet teşkil ederken nasıl bir, o zaman nasıl yaptınız, nasıl teşkil ettiniz?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Emrehan Halıcı Bey’de vardı, Emrehan Halıcı Bey, Recai Bey, Beyefendi hepimiz birlikte seçiyorduk. Mesela Kardiyologu ben bulmuştum, kardiyoloji hocasını Gazi Üniversitesinden, ismini hatırlamadığım bir bayan hoca daha vardı o da Cerrahpaşa’dan onu mesela Emrehan Halıcı Bey bulmuştu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Onun branşı neydi o bayanın?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “O da nörolog fakat Miyasteniya üzerinde uzmanlaşmış bir nörologdu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet, peki bir ortopedist olarak Başbakan’ın zannedersem yurt gezilerinde dahi kendilerine eşlik etmişsiniz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Uçağında bulunmuşsunuz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Bir, pardon bir ortopedistin Başbakan’ın yakınında bulunmasının ona acil olarak tedavi veya müdahale anlamında verebileceği katkı nedir? Yani başka branşlardan sanki uzmanların olması gerektiği kanaatindeyim.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet elbette ki gerekli ama böyle bir şey zaten hiç yapılamamıştı daha önceden, yapılmamıştı böyle bir şey.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Çanta bile hazır değildi, ilk yardım çantası.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet onu soracaktım zaten alet edevatınız falan var mıydı yanınızda?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet, bunları biz hazırlamıştık.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Yardımcı ekibiniz var mıydı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bunları biz hazırlamıştık ama her gittiğimiz yerde bir ambulansı hazır bekletiyorduk, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Hazır bekletiyordunuz, peki o kadar süre içerisinde hiç Başbakan’a ani müdahale, acil müdahale etmenizi gerektiren bir gelişme oldu mu?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Olmadı, hayır hiç olmadı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Olmadı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Olmadı, fakat kullandığı Parkinson ilaçları öyle ilginç ilaçlar ki onları saatinde almak gerekiyor ve onu aldıktan sonra proteinli gıdalar almamak gerekiyor.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet şimdi Parkinson hastalığı.”

Mahkeme Başkanı: “Evet bir şey anlatıyor, devam edecek misiniz cümlenize?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet o diyetini falan da düzenliyordum ben bir şekilde.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Hı tamam cümlesi eksik kaldı gibi oldu buyurun.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Parkinson hastalığının uyguladığı, uygulanan tedaviyle geriletilme durumu var mıdır? Yani Başbakanın açısından söylüyorum.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim Başbakanımızın esas sorunu zaten Parkinson veya miyastenia değildi. O sırada omurgasında bir kırık olması ve kırıktan dolayı yürüyememe ya da yatması gerekliliği gibi bir durum söz konusuydu.”

Mahkeme Başkanı: “Yani yatmasının sebebi.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Omurga kırığıydı. Parkinson veya miyastenia değil.”

Mahkeme Başkanı: “Omurga kırığı. Tamam.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet Başbakan o sürece kadar yani sizin evine gidip muayene ettiğiniz sürece kadar Başkent Hastanesinin kendisi için yapmış olduğu tedaviye harfiyen uymuş mudur?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır uymadı uymadığını biliyorum ben.”

Mahkeme Başkanı: “Yani ilaçları almış mıdır?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “İlaçları alıyordu evet kortizonu falan sürekli zaten Recai Beyler veriyorlardı ilaçlarını.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Hayır hayır şimdi sorumu anlamadığınızı sanıyorum. Siz Başbakanı tanıyıncaya kadar Başbakan Başkent Üniversitesinin kendisine önerdiği bütün tedavileri harfiyen uygulamış mıdır yani ilaçlarını almış mıdır? Öyle bir görüşmeniz veya.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “İlaçları aldı ancak söylenen şeyleri yapmadığını biliyorum. Yatması gerekirken mesela yatmıyordu veya.”

Mahkeme Başkanı: “O zaman tedavisi içinde yatması ilaç alması başka?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ve kontrolleri vardı bildiğim kadarıyla evet.””

Mahkeme Başkanı: “Üçü yani o sadece ilaçlarını aldı kontrollerini yaptırdı ama yatmadı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet, ama yani biz olaya müdahil olduktan çok kısa bir süre içinde zaten kestik efendim ilacını.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Kortizonu kestik.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Doktorluk mesleği dışında herhangi bir mesleğiniz veya uzmanlığınız var mıdır?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır, hayır, hayır yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Basın kartı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Gazeteciliğim var evet talebeliğim sırasında.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Yani gazeteciliği önemsemiyor musunuz? Fiilen devam ettirdiniz mi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Ama halen basın kartı sahibisiniz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Sürekli basın kartı sahibiyim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “İptal, iptal olmadı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Sürekli basın kartı sahibiyim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Sadece bu lise yıllarına ait bir kart mırdı o?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet. 80 talebelik sırasında da.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Lise ve üniversite yıllarımda da yazı yazıyordum gazetede.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Ulusal medyada hiç yazı yazdığınız oldu mu?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır efendim Zaman Gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yapmıştım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Murat Dalkuş: “Evet oldu Başkanım teşekkür ediyorum başka sorum yoktur.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam. Burada sadece Mehmet Haberal’la ilgili konu olduğu için kendisine izin vereceğim. Diğer sanıklarımız sözlü değil yazılı olarak bilgi verecek soru soracaklar. Bu hususa uyarlarsa memnun olurum buyurun Mehmet Bey.”

Sanık Mehmet Haberal söz istedi verildi: “Teşekkür ederim Sayın Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: “Öncelikle ikaz etmek istiyorum. Dün tabi rahatsızlığınızla biraz da şey yaptık dikkate alarak yorum yapmanıza imkan sağladık ama yorumsuz soru cevap.”

Sanık Mehmet Haberal: “Teşekkür ederim. Uymaya çalışırım”

Mahkeme Başkanı: “Mümkünse yoksa kesme durumunda kalırım çünkü diğer sanıklarla aranızda bir adaletsizlik olmasın mademki adaleti temsil ediyoruz burada.”

Sanık Mehmet Haberal: “Hiç merak etmeyin.”

Mahkeme Başkanı: “Ben ikaz edeceğim.”

Salonda söz aladan konuşanlar oldu anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Doğru diyorsunuz haklısınız.”

Sanık Mehmet Haberal: “Teşekkür ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Konu onun konu yani. Her konunun kendi içinde bir adaleti var buyurun.”

Sanık Mehmet Haberal: “Bir kere daha bugün de maalesef hatırlatmak durumundayım çünkü bugünkü zatıalinizin de okumuş olduğu basın.”

Mahkeme Başkanı: “Çeşitli medya gruplarından okudum mahsus yanlış anlaşılmasın diye.”

Sanık Mehmet Haberal: “Evet evet orada da Mehmet Haberal’ın sahibi olduğu ifadeleri geçiyor.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “Tanıkta bir kere daha o da bilsin.”

Mahkeme Başkanı: “Başkent Üniversitesi Hastanesi Mehmet Haberal mıdır sahibi yoksa. Evet, bu konuda bilginiz var mı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ben öyle biliyorum efendim, bilmiyorum.”

Mahkeme Başkanı: "Evet demek ki genel bilgi o şekil.”

Sanık Mehmet Haberal: “Evet o zaman tekrarlamak zorundayım. Doğrudur Başkent Üniversitesinin çok çok.”

Mahkeme Başkanı: “Sizin önderliğinizde kurulduğu için belki o önderlik size sahiplik görevi.”

Sanık Mehmet Haberal: “Evet ben evet Başkent Üniversitesinin bütün kuruluşlarının Başkent Üniversitesine bağlı bütün kuruluşların kurucusu olmaktan gurur duyuyorum büyük mutluluk duyuyorum çünkü toplumumuzun birçok alanında şu anda hizmet vermektir ama Başkent Üniversitesi sizlerin Türkiye Cumhuriyetinin malıdır.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam soru soralım evet. Evet, vakıf hastanesi buyurun.”

Sanık Mehmet Haberal: “Ben sadece onun kurucusuyum onu kurmakta da gurur duyuyorum. Tanık da bunu burada öğrenmiş oldu bu vesileyle. Onunla mutluluk duyuyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Evet hepimiz öğrendik. Dün öğrenmiştik zaten evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “Tanığın ifadesini dinledim yanlış almadıysam Savcı Bey’de iddia makamı da aynı şeyleri sordular. Hep gizlilikten bahsettiler acaba ben doğru mu anlamışım.”

Mahkeme Başkanı: “Gizlilik doğru mu?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Doğru efendim.”

Sanık Mehmet Haberal: “Hep Başbakanın gördü gizli gece gitmiş gece gizli röntgen götürülmüş gizli takip edilmiş. Bütün takip ettiği sürelerde de.”

Mahkeme Başkanı: “Neden gizli, neden gizli?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim öyle arzu ettikleri için öyle istedikleri için.”

Mahkeme Başkanı: “Yani şimdi.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bunun duyulmasını istemiyorlardı.”

Mahkeme Başkanı: “Açıldı diyelim ki açıldı ne olacak. Gizli bir şey atçınız ne oldu ya şey olduğu zaman yani, yani utanılacak veyahut da yadırganacak ne durum var?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim kendileri zaten Başkent Hastanesinde ilişki kesmişler.”

Mahkeme Başkanı: "Gizli gizli güzel (bir kelime anlaşılamadı) oldular. İlişki kesmişler miydi o dönemde.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet kesin kesmişlerdi.”

Mahkeme Başkanı: “Yani gizli kalmasının asıl amacı nedir?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Asıl amacı oydu yani.”

Mahkeme Başkanı: “Yani hastane bize küsmesin veyahut da toplumda algılanmayalım.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Belki de evet evet yani böyle bir şey olmasın diye.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam buyurun Haberal Bey.”

Sanık Mehmet Haberal: “Sayın Başkanım böyle bir şey olabilir mi Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanını bir doktor veya doktorlar grubu diyelim öyle tanık ifade ediyor takip ediliyor, Başbakan Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı. Ben tanıktan şunu öğrenmek istiyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”

Sanık Mehmet Haberal: “Bu gizlilik periyodu içerisinde merhum Başbakanımızda herhangi bir acil durum olsaydı acaba tanık ne yapacaktı.”

Mahkeme Başkanı: “Evet acil durum olsaydı ne yapardınız?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bunun için hazırlıklıydık efendim. Gazi Üniversitesinde bir oda hazır olarak bekliyordu rektörün de bilgisi vardı ve sürekli bir ambulans ve daha önceden yapılmamış ilkyardım çantaları ve ilk müdahale çantaları sürekli yanımızdaydı.”

Mahkeme Başkanı: “Yani acil durumda Gazi Üniversitesi Hastanesine.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Odası da hazırdı.”

Sanık Mehmet Haberal: “Acaba acaba Gazi Üniversitesine gideceği resmi örneğin başbakanlık makamı veyahut da resmi herhangi bir yerde bir belge var mı ki veyahut da var mıydı ki?”

Mahkeme Başkanı: “Böyle bir belge yaptınız mı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ben Başbakanının özel doktoruydum efendim tamamen kendisiyle kendisinden talimat alıp ve kendisine önerilerimi sunuyordum. Başbakanlıkta görüştüğüm hiçbir kimse yoktu.”

Mahkeme Başkanı: “Yani size dedi ki beni Başkent Üniversitesi Hastanesine götür dese.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ama kendisi biliyordu bir gerektiği durumda.”

Mahkeme Başkanı: “Yani siz ön bilgi verdiniz mi? (bir kelime anlaşılamadı) bir şey olursa Gazi Üniversitesi Hastanesine götüreceğiz diye.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Tabi ki elbette elbete elbette tabi oradan doktorlar geldi onlar muayene ettiler çünkü.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam buyurun.”

Sanık Mehmet Haberal: “Acaba hangi makamlar bu Gazi Üniversitesine Başbakanın gidebileceğini veyahut da götürüleceğini biliyordu?”

Mahkeme Başkanı: “Hangi makamlar biliyor bu durumu veya kişi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim kendisi eşi koruma müdürlüğü ve Gazi Üniversitesi rektörlüğü ve dekanlığı.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “Yani resmi herhangi bir belge söz konusu değil yani.”

Mahkeme Başkanı: “Resmi belge yok.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ben özel doktoruydum zaten evet.”

Mahkeme Başkanı: “Özel doktor olduğu için resmi belge olmaz diyor.”

Sanık Mehmet Haberal: “Ha, şimdi tıpta özel doktorda resmi belge olmaz diye zaten ben dün de bahsettiğim gibi 45 yıllık meslek hayatımda burada bu salonda ülkemizde belgesiz izinsiz tıbbın olduğunu öğrendim. Bugün de aynı şekilde devam ediyoruz. Acaba”

Mahkeme Başkanı: “O zaman için demir Devlet Demiryolu Hastanesinde başhekimdiniz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Yani başhekimler görev yaptıkları dönemde başka özel hasta özel muayenehane açma özel tedavi yapma pozisyonu var mıydı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “O zaman vardı o zaman vardı ama bizim bir maddi şeyle değil Başbakanın talimatıyla zaten katılıyorduk.”

Mahkeme Başkanı: "Evet böyle dedi.”

Sanık Mehmet Haberal: “Acaba ne zaman merhum Başbakanımızı tedavi etmeye başladı tam.”

Mahkeme Başkanı: "Tam başlangıcı bizde sorduk ama o soruyu.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet Temmuz ayı içi efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Temmuz, Temmuz mu?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Temmuz ayın içinde evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Temmuz.”

Sanık Mehmet Haberal: “Hayır şimdi Temmuz ayı içinde olmaz çünkü yani kesin tarih vermesi gerekli (bir kelime anlaşılamadı) şundan, şundan.”

Mahkeme Başkanı: “Kesin tarih istiyoruz. Hı.”

Sanık Mehmet Haberal: “Müsaade ederseniz açıklamak istiyorum.”

Mahkeme Başkanı: "Buyurun.”

Sanık Mehmet Haberal: “Çünkü 1 Temmuz 2002 tarihinde merhum Başbakanımıza ilgili Başkent Üniversitesi raporunu veriyor ve en son orada Başbakanımızın salahla taburcu edildiğini ve kendisine neler yapılması gerektiğini belirtiyor. Dolayısı ile 1 Temmuz 2002 tarihinden itibaren zaten Başkent Üniversitesiyle merhum Başbakanımızın hiçbir ilişkisi kalmamıştır (bir kelime anlaşılamadı).”

Mahkeme Başkanı: “O zaman şöyle bir şey sorayım sizin anlattığınız salahla tedavi olmada o kemik kırığı veya çatlağı neyse artık o geçmiş mi?”

Sanık Mehmet Haberal: “Hayır şimdi şöyle bur bir zaman alıyor bir periyot alıyor bir iyileşme (birkaç kelime anlaşılmadı)”

Mahkeme Başkanı: “Yani salahla şifa bulmak ne demek?”

Sanık Mehmet Haberal: “Tamamen değil zaten bir süreç alıyor Sayın Başkanım yani bu kemikler hemen birden tabi birden bire düzelip birden bire tabi tabi hayır devam ediyor. Şimdi (bir kelime anlaşılamadı).”

Mahkeme Başkanı: “Hani şey vardır biliyorsunuz biz akıl hastaları için söyleriz deriz ki salahla tedavisi bitsin iyileşti anlamına gelir.”

Sanık Mehmet Haberal: “Salah tabi salah dediğimiz zaman tedavi yani iyileşme periyodu devam ediyor demektir ama hastanın hastaneye yatmasına gerek yoktur. Bizde de tabi tabi tabi zaten.”

Mahkeme Başkanı: “Ha o anlamda değil mi? Hastaneye yatması gerekmez anlamında.”

Sanık Mehmet Haberal: “Hayır hastanede yatmasına gerek yok. Sayın Başbakanımız.”

Mahkeme Başkanı: “Evde dinlenerek kendine dikkat ederek.”

Sanık Mehmet Haberal: “Tabi tabi evde dinlenmek suretiyle. Yalnız dinlenirken dinlenmesine de ilave olarak diyoruz ki istirahat edecek bu istirahatın anlamı yatak istirahatı değildir aksine günde 2 saat ofisinde çalışabilecek durumdadır. 27.05.2002 tarihine Sayın Başbakanımıza vermiş olduğumuz rapordur.”

Mahkeme Başkanı: “Rapor.”

Sanık Mehmet Haberal: “Dahası var. Bir müsaade ederseniz bir kademe ileriye gideceğim.”

Mahkeme Başkanı: “Tabi.”

Sanık Mehmet Haberal: “Bu hep kusura bakmayın ifade edildiği için söylemek durumundayım.”

Mahkeme Başkanı: “Tabi buyurun.”

Sanık Mehmet Haberal: “Neredeyse Merhum Başbakanımızın yaşamını lağmana bağladık. Halbuki Başkent Üniversitesinde lağmanla ilgili Sayın Başbakana herhangi bir şey verilmiş değil. Acaba bunu söylerken.”

Mahkeme Başkanı: “Yani tedavinin içinde lağman yok diyorsunuz.”

Sanık Mehmet Haberal: “Hayır belge burada 27.05.2002 tarihinde Sayın Başbakanı hastaneden taburcu ederken bizim kendisine vermiş olduğumuz rapor bu rapor 5 tane hekim arkadaşım tarafından imzalandığı gibi koruma müdürü olan Recai Birgün’e de verilmiş ve onun da imzası burada var.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “Ve bu rapor içerisinde bütün ilaçları sayılıyor. Tanığın da söylediği gibi kemikleri korumak için ayrıca kalsiyum ve d vitamini dediğimiz yani kemikleri destekleyen ilaç da verildiği gibi fatomaks dediğimiz ilaç da ilave veriliyor ve o hani kortizon verildi bu nedenle hastanın kemiği kıldı dediği kortizon da en düşük düzeyde veriliyor. Sayın Başkan ben 1975’ten beri transpantasyon yapan ve kortizonu hani halkın tabiriyle söyleyeceğim çok yoğun bir şekilde kullanan kişiyim. Kortizon öyle kısa zamanda 2 aylık 3 aylık 1 aylık dönemde bu denli etki yapacak bir durum değildir. Tanıktan şunu öğrenmek istiyorum acaba Bülent Bey’in.”

Mahkeme Başkanı: “Ha soralım ha soru soralım.”

Sanık Mehmet Haberal: “Bülent Bey’in esas hastalığının teşhisi ne zaman konmuş ve ne zamandan beri ne kadar süreden beri Bülent Bey bu tedaviyi alıyor idi? Başkent Üniversitesinde Bülent Bey ne kadar kalmış ve bu tedaviyi ne kadar uygulanmış.”

Mahkeme Başkanı: “Evet cevap.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Benden önceki bir dönem ben bu tedaviyle ilgili bir şey bilmiyorum ama şunu söyleyebilirim ki bahsi geçen kortizonu biz kestikten çok kısa bir süre sonra kemik yoğunluğu normal seviyelere geldi.”

Mahkeme Başkanı: “Bir şey daha var orada. Sonra sorayım onu buyurun devam edin siz sorunuza.”

Sanık Mehmet Haberal: “Şimdi Sayın Başkan bir defa önce şunu söyleyeyim Sayın Tanık tabi bizde tıpta bir hastayı bir hekim devraldığı zaman önce onun epikrizine bakar. Orada ne vardı ne yoktu acaba tanık bu 27.05.2007 tarihinde bizim vermiş olduğumuz bu raporu gördü mü çünkü elimde rapor Recai Birgün’e verilmiş kaldı ki sadece Recai Birgün’e değil sadece Recai Birgün’e değil.”

Mahkeme Başkanı: “Göstere göster…”

Sanık Mehmet Haberal: “Merhum Başbakanımıza Sayın Rahşan Ecevit’e verildiği gibi.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “Doğrudan Başbakanlık müsteşarına benim tarafımdan verilmiş bir rapordur.”

Mahkeme Başkanı: “Epikriz raporunu gördünüz mü?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır efendim.”

Sanık Mehmet Haberal: “Mutlaka okunması gereklidir.”

Mahkeme Başkanı: "Görmediniz. Ha demin soracağım şey şuydu bu bu oku incelediniz o kalın kalın evraklar inceledim dosyaları inceledim dediniz ya bunlar içinde lağman verildiğine ilişkin tedavide bir bilginiz var mıydı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Epikrizde vardı şey o ordör şeyde vardı efendim nasıl kullanacağı tarif edilmişti.”

Mahkeme Başkanı: “Evet buyurun.”

Sanık Mehmet Haberal: “Hayır Sayın Başkanım burada dufolak dediğimiz ağızdan alınan dufolaks dediğimiz ağızdan alınan yani toplumumuzda genelde insanlarda zaman zaman kabızlık olayı gündeme gelebilir.”

Mahkeme Başkanı: “Evet yaşlı insanlarda daha çok oluyor.”

Sanık Mehmet Haberal: “Ve onu yenebilmek için ağızdan alınan dufolak denilen bir preparat yani ağızdan bir bu süspansiyondur alırsınız.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “Ve rahatlıkla yani bağırsaklarınız çalışır.”

Mahkeme Başkanı: "Tamam rahatsızlık, çalışır.”

Sanık Mehmet Haberal: “Kaldı ki o söylenen lağman denilen şeyde de bağırsakların üst kısmına kadar gidebilecek bir sistem değildir ancak.”

Mahkeme Başkanı: "Kalın bağırsakta kaldığını söyledi.”

Sanık Mehmet Haberal: “Kalın bağırsağın üst kısmına sadece alt kısmına etki eder ve.”

Mahkeme Başkanı: “Kalın bağırsaklarda dedi evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “Hasta bundan yararlanabilir. Dolayısıyla Başkent Üniversitesinin vermiş olduğu hiçbir belgede ki esas olan bu epikrizdir kesinlikle.”

Mahkeme Başkanı: “Lağman yoktur diyorsunuz.”

Sanık Mehmet Haberal: “Lağmanla ilgili herhangi bir şey söz konusu değildir. Sadece evet, evet.”

Mahkeme Başkanı: “Ama süs ağızdan için süspansiyon var diyorsunuz.”

Sanık Mehmet Haberal: “Evet evet düfolaks dediğimiz bir bir aparat vardır.”

Mahkeme Başkanı: "”Evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “O verilmiştir o da gerektiğinde burada yazıyor bu husus.”

Mahkeme Başkanı: “Her zaman değil de.”

Sanık Mehmet Haberal: “Gerektiğinde hayır efendim burada yazı var.”

Mahkeme Başkanı: “O gerekliliği kim tespit hasta mı belirleyecek?”

Sanık Mehmet Haberal: “Şimdi şöyle hasta. Hayır, hayır şimdi gayet tabi biz merhum Başbakanımızı 1 Temmuz 2002’ye kadar yakinen izledik. Evet, arkadaşlarımız gittiği zaman her sabah gidip kendisini görür durumunu değerlendirir eğer o esnada şikayeti varsa ki buna da gerek yok. Bu tamamen kişiseldir hasta kendisi rahatsızlığını hisseder rahatlıkla alabilir yani illa doktor bunu tavsiye etsi alayım diye bir şey söz konusu değildir. Herkes ya birçok insanın evinde bulunur. Normal yani bağırsakların rahat çalışabilmesi için kullanılan ilaçlardan bir tanesidir. Ya bu alınabilir. Dolayısıyla illa doktor versin veya biri tavsiye etsin diye bir şey söz konusu değil.”

Mahkeme Başkanı: “Hatta orada bir şey daha söyledi ben tabi tıbbi şeyleri bilmiyorum da bir cihaz dedi bunu kendisi yapamaz o nedir o? Böyle bu lağman konusunu anlatırken lağmanı kendileri mi uygulamışlar doktor mu tavsiye etmiş doktor reçetesine yazılmış bir cihazdan bahsettiniz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim bu lağman yapacak birçok materyal var örneğin ev tipleri var. İnsanları evde kabızlıkta falan kullanabilecek tipleri birde.”

Mahkeme Başkanı: “Hı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Birde bizim hastane tipimiz var yani örneğin kalın bağırsak tetkiki yapılacaksa işte kalın bağırsağa bakılacaksa rektoskop veya rektosif bolyoskop gibi işlemler yapılacaksa bu tip hastalara daha derin daha derin.”

Mahkeme Başkanı: "Orada bulunan hangisiydi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Temizlik yapabilmesi için filit enema filit enema isminde bir laktat bir solüsyon vardır. Bunu makat içine sokar sıkarsınız yarım saat beklersiniz ve kalınbağırsağın yarısını boşaltır evet.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam bu yani şahısların kullanabileceği bir şey mi yoksa doktorların.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bu herkesin.”

Mahkeme Başkanı: “Kendisi yapabilir mi insan kendisine?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yani zordur bunu yapmak evet zaten.”

Mahkeme Başkanı: “Yani insan yani dıştan yardım mı istiyor yani ailesi, eşi.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Eşi yapıyordu evet o şekilde.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam tamam.”

Sanık Mehmet Haberal: “Sayın Başkan filit enamanın kullanılması zor değildir, şahıslar kendileri tarafından rahatlıkla yapılabileceği bir uygulamadır. Dolayısı ile illa bir cihaz alalım onunla yapalım o lağman dediğimiz ise biz bağırsakları özellikle kalınbağırsakları ameliyat edeceğimiz zaman özel cihaz ancak o zaman kullanılırız. Çünkü fazla miktarda sıvı kullanırız o 1 metre yukarıdan verilmesi gereklidir ki, basınçla bağırsakların içerisine girsin ve bağırsakları temizlesin onun dışında yapılacak şeyler zaten şahıslar tarafından kolayca kullanılan bir şeydir. Ben burada onun bu şekilde olduğunu da bilmiyorum çünkü bizimle bir ilişkisi yok.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam.”

Sanık Mehmet Haberal: “Bizim yaptığımız şey tamamen.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam söylediği bir cümle vardı da hani cihaz deyince.”

Sanık Mehmet Haberal: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Oradan dikkatimi çekmişti buyurun.”

Sanık Mehmet Haberal: “Evet şimdi gece gizli yani Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının evine gizli röntgen götürülüyor. Bir hekim gizli röntgen götürüyor ve film çekiliyor o film çekildiği zaman koruma müdürünün ifadesinde aynen şunlar söyleniyor film çekildiği zaman tanık diyor ki, aa bu iyileşmiş. Buna ilave yapacağım herhangi bir şey yok dolayısıyla ben sadece bir işte korse bizim arkadaşlarımızın.”

Mahkeme Başkanı: “Evet ince bir korse diyor.”

Sanık Mehmet Haberal: “Şimdi bizim arkadaşlarımız gereğini yapmış, yerinde yapmış omurga kemiği çökmüş bu çöküntüyü korumak için çünkü omurga kemiklerimizin içerisinden bizim sinirlerimizi hepsini içeren omurilik dediğimiz.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “Bir hortum geçmekte Sayın Başkan.”

Mahkeme Başkanı: “Evet evet evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “O kemiklerde en küçük bir şey olduğu zaman en küçük bir sapma hastanın o anda felç olmasına sebep olur.”

Mahkeme Başkanı: “Evet, evet sinirlere baskı olur.”

Sanık Mehmet Haberal: “Dolayısıyla biz bunu korumak zorundaydık ilk gördüğümüz şartlarda ilk yani 28’inde 28 Mayıs’ta gördüğümüz zaman Sayın Başbakanımızın durumu buydu. Tabi ben sizlerinde hatırlayacağı gibi kendi savunmam esnasında kesinlikle bu açıklamaları yapmadım. Hatta çok ısrar edildi bana iddia makamı tarafından da Sayın Başkan tarafından da ama ben aynen şunu söylemiştim. Yapmış olduğum Hipokrat yemini gereği hastamın ve birinci derecede yakının iznini olmadığı sürece ben bunu açıklayamam.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “Ama sonra sonra bunlar olduğu gibi basından her türlü burada da açıklandığı için şimdi bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “Ve orada en küçük bir şey merhum Başbakanımızın felç olmasına sebep olabilirdi dolayısıyla arkadaşlarımız bu korumayı sağlamak için özellikle altını çizmek istiyorum belirtmek istiyorum istirahat edecek değil zaten istirahat eden kişi korseye gerek yok ki, o korseyi verdik ki, Başbakanımız dolaşsın gezsin ve zaten söylemişiz.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam soru soralım, evet soru soralım.”

Sanık Mehmet Haberal: “Söylemişiz tutacak ki rahat edebilsin.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam.”

Sanık Mehmet Haberal: “İstediği yere gidebilsin ama aşırı yapmasın ve söylemişiz, iki saat.”

Mahkeme Başkanı: “Onları söyledik herhalde bu şeyi bıraktırdık neydi o kortizonu bıraktırdık kemik şeyinde yoğunluğunda arıtma veya düzelme oldu şeklinde.”

Sanık Mehmet Haberal: “Şimdi şöyle söyleyeyim acaba Tanık şunu söyleyebilir mi Başkent Üniversitesinde ne kadar süre merhum Başbakanımız kortizon aldı ki o kortizona dayanarak şimdi öyle iddia ediliyor, öyle iddia ediyor hastada kemik kırığı meydana geldi ve o kadar sihirli bir ilaç.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “Verildi ki işte en kısa zamanda bu düzeldi ben yıllardır söylüyorum 70’li yıllardan beri bu işlerin içinde yani bu kadar yoğun bu tedaviyi kullanan kişi olarak öyle sihirli bir ilaca henüz rastlamadım ki kortizonu kestim hasta düzeldi. Zaten yine tanığın koruma müdürünün ifadesine göre şimdi ben onu tanıktan sormak istiyorum. Filmi çektik zaten düzelmişti evet doğrudur çünkü Başkent Üniversitesinde tedavi her şeyiyle doğru yapılıyor yani hem kemikleri koruyoruz.”

Mahkeme Başkanı: “Soru soralım.”

Sanık Mehmet Haberal: “Hem kemikleri koruyoruz.”

Mahkeme Başkanı: “Soru soralım.”

Sanık Mehmet Haberal: “Hem.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam soru soralım ama.”

Sanık Mehmet Haberal: “Evet şimdi bunu soruyorum yani şimdi şunu önermek istiyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Soru soralım tamam yani biliyoruz anladık.”

Sanık Mehmet Haberal: “Acaba ne kadar kısa zamanda bu kemikler düzeldiğini söylüyor?”

Mahkeme Başkanı: “Bu düzelme aşaması süreç ne kadar?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim şöyle özetleyeyim öncelikle omurga kırığının düzeldiğini söylemedik. Omurga kırığı yatmayı gerektirebilecek bir kırık değildir dedik.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Birincisi bu ikincisi omurga kırığı böyle 3 nokta prensibiyle çelik korse takmayı gerektirebilecek bir kırıkta değil dedik.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Çünkü omurga yani sırt bölgesinde ve sırt bölgesi zaten çok sabit bir bölge biz kırıkları 2 şekilde inceliyoruz.”

Mahkeme Başkanı: “Yani o bölgeye yani ayakta gezerken hı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hareketli yerler ve sabit yerler sırt bölgesi kaburgalarda durur zaten çok sıkı tutulan bir yer. Kırığın kayması çökmesi göçmesi zaten çok mümkün değildir o bölgedeki kırıklar kemik erimesi olmadığı durumlarda zaten olmayacak şekildeki kırıklardır ancak yüksek enerjiyle ateşli silahlı yararlanmaları, yüksek enerjili araç içi trafik kazaları ya da araç dışı trafik dışı trafik kazalarıyla ancak kırılabilir.”

Mahkeme Başkanı: “(bir kelime anlaşılmadı) darbe gibi.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Onun haricinde o bölge sadece kemik erimesi mevcut kişilerde kırılması ya da tümör olacak ya da bir metastaz olacak o şekilde çökecek kırıklar. Bu kırıklar öyle basit bir sendelemeyle kırılacak şeyler değildir.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam, bitti mi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bir kemik erimesi var ise o zaman evet kırılabilir.”

Mahkeme Başkanı: “Yani iyileşmiş miydi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “O kırık o kırık zaman içinde iyileşebilecek bir kırık.”

Mahkeme Başkanı: “O anda iyileşmiş miydi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bu kırık efendim bir yaranın iyileşmesi 360 gündür.”

Mahkeme Başkanı: “Yani kemik.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “1 yaranın iyileşmesi 360 gündür ama biz bir yara iyileşecek diye 360 gündür hastanın yaralı kısmını sargıda tutamayız ki, iyileşmeden kastımız evet her türlü fonksiyonunu yerine getirebilir felç kalmaz, riski yoktur.”

Mahkeme Başkanı: “Yani o kemikler kaynamıştı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yani buysa evet.”

Mahkeme Başkanı: “Ama o kemiğin tam iyileşmesi demek.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Tabi zaman alacak ama yani zaten öyledir.”

Mahkeme Başkanı: “Zaman kemik kaynamıştı ama.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Tabi elbette ki kemik kaynamıştı.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam. Orada (bir kelime anlaşılmadı).”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Orada içinin dolması önemli olan zaten kırık kemik ayrılmış bir kırık değil efendim küçük hafif bir çökmüş o bölgede hiçbir şey yapmaya gerek yok.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Şuna gelince biz kortizona bağlı kemik erimesi olduğunu söylerken bir bu bölgedeki kırığın tipine, şekline, bölgesine ve kortizonu kestikten sonraki iyileşme durumuna bakarak karar veriyoruz.”

Mahkeme Başkanı: “Evet bitti cevabınız değil mi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Şimdi Sayın Savcımız sorunca aklıma geldi, sanıkta bahsetti 70’li yıllardan beridir ben bu işin içindeyim diye yani özellikle sizin mezuniyet tarihiniz soruldu yani bu tıbbi açısından 70’li yılların tıbbıyla 90’lı yılların tıbbı arasında sizin yaptığınız uygulama açısından farklı bir uygulama yaptınız mı yoksa normal.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Tıbbı normal standart uygulamalarınız mı var?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bunlar standart uygulamalardır efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam olur ya şahısların kendi özel yetenekleriyle öğrendiği konular olabilir.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır ama her geçen yıl tıpta şöyle bir şey vardır daha (bir kelime anlaşılmadı) daha az.”

Mahkeme Başkanı: “Yani farklı böyle bir şey yapmadınız yani.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “İlaç daha az en optimal ilaçlar en iyi sonuçları almak.”

Mahkeme Başkanı: “Yani sizin yaptığınız çok böyle diğer doktorun yapmadığı farklı bir uygulamanız yok, standart uygulamanız.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Standart uygulamadır.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam. Hani siz 70 dediniz o 90 öyle bir yorum yaptım bende kendime göre acaba değişti mi tıp? Değişmemiş.”

Sanık Mehmet Haberal: “Şimdi yani.”

Mahkeme Başkanı: “Aynı devam ediyormuş.”

Sanık Mehmet Haberal: “Şunu ben anlıyorum söylemesinden evet kemik iyileşmeye başlamış yani Başkent Üniversitesinin yaptığı şey doğrudur.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “Ve Başkent Üniversitesi de bizde tam tedavi etmediğimiz yani süreç devam (bir kelime anlaşılmadı).”

Mahkeme Başkanı: “Hastane değil de evde direkt geçireceği süre anlamında aynı mantıkta evet bir cevap.”

Sanık Mehmet Haberal: “Evet evet evet yani yani dolayısıyla Sayın Merhum Başbakanımıza siz yatacaksınız ondan sonra iyileşeceksin diye bir şey söylenmemiş tam tersine devam etmiş ve çektiği filmlerle de ifadeleriyle de bunu teyit ediyor tanık doğru mu aldım acaba.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “Eğer bu doğruysa o zaman bana niçin 7 ay yatmamız gerekli mi diye sordular onu da bilmiyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Evet bu doğruysa bizi niye 7 ay yatsın diye sordu, 7 ay yatar mı diye sormuşlar.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Israrla çünkü onun üzerinde durdular.”

Mahkeme Başkanı: “Yani diyor benim çağırmamın sebebi 7 ay yatmamız gerekiyor mu?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “Acaba.”

Mahkeme Başkanı: “Bizim çağırma sebebi buymuş dedi.”

Sanık Mehmet Haberal: “Acaba kim 7 ay yatma hangi böyle bir belge var mı?”

Mahkeme Başkanı: “7 ay kelimesini kim kullanmış, belge var mı 7 ay.”

Sanık Mehmet Haberal: “Elinde (bir kelime anlaşılmadı) var mı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Gazetelerde var efendim manşetlerde var.”

Mahkeme Başkanı: “Yo gazete değil, biz gazetelerle.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ama Hanımefendinin açıklamaları var. Kendi açıklamaları var.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “(bir kelime anlaşılmadı) kimin açıklaması var?”

Mahkeme Başkanı: “Hanımefendinin yani eşinin Rahşan Hanımın anlamında değil mi?”

Sanık Mehmet Haberal: “Şimdi Sayın Başkanım ben dünden beri aslında baştan beri belgelerle konuşmak durumundayım.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “Burada belgeler hepimiz elimizde şimdi bir kere daha tanığa soruyorum acaba bizim vermiş olduğumuz raporları hangisini okudu veya ve veya diyelim.”

Mahkeme Başkanı: “Ve veya evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “Hekim olarak bizim kuralımızdır bir hastayı devraldığımız zaman onu takip eden hekimlerden nezaket kuralı olsa dahi sorarız bu hastaya ne yaptınız bundan sonra ne yapalım.”

Mahkeme Başkanı: “Peki doktorlardan bilgi aldınız mı, doktorlardan bilgi aldınız mı eski doktorlardan?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Yani niçin almadınız diyor bu standart bir uygulamadır diyor.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yok efendim onlarla iletişime geçmemiz zaten Beyefendi istemiyordu.”

Mahkeme Başkanı: “Ha Beyefendi istememiş o yüzden. Siz o zaman belgelere baktınız öyle mi eldeki (bir kelime anlaşılmadı)?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim o zaman yani ciddi bir belge de göremedim açıkçası yani.”

Mahkeme Başkanı: “Evet yani hepsi var mıydı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Hastanede evrak kalmadan tamamı açıp bak.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır hayır öyle değildi hayır öyle değildi.”

Mahkeme Başkanı: “Orada bulunan evraklardan mı (bir kelime anlaşılmadı).”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet evet.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam.”

Sanık Mehmet Haberal: “Şimdi belge olmadan gerçek bilgi olmadan çünkü burada 1 Temmuz 2002 tarihinde vermiş olduğumuz rapor olduğu gibi.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “Diğer ayın 27’sinde, ayın 28’inde, 26 Haziran’da verdiğimiz bütün raporların hepsi burada var.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “Hekimin tanığın birinci görevi önce bunları tetkik edip ona göre hastaya yönlendirmesi gerektirmez miydi? Hangi bilgilere göre kulaktan duyma bilgilerle acaba ülkenin başbakanı tedavi edilebilir mi ve öyle bir durumda Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanının sorumluluğu nasıl alınabilir?”

Mahkeme Başkanı: “Evet sorumluluğu nasıl aldınız?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet hasta zaten kendisiydi efendim kendi şikayetleri dinledik hikayesini kendisi anlattı.”

Mahkeme Başkanı: “Yani sanki hiç sıfırdan sanki size ilk gelmiş gibi mi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet aynı o şekilde evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Biz zaten bize başvuran hastaların ya hepsinden git doktordan rapor getir dersek hiçbir hasta bir doktorundan rapor alıp bize getiremez. Yani hastalar polikliniklere bile geldiklerinde öyle direkt kendileri gelirler şikayetlerini söyler siz araştırırsınız, siz yapılacak şeyleri yaparsınız.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Evet Türkiye’nin bir eksikliği evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “Şimdi böyle bir şeyi kabul etmek elbette mümkün değil. Dolayısıyla eğer Başkent Üniversitesinin raporlarını Başkent Üniversitesi Hekimlerinin görüşlerini değerlendirmiyor ve ona göre hastasını yönlendirmiyorsa zaten 1 Temmuz itibariyle de Merhum Başbakanın bizimle herhangi bir ilgisi kalmamıştır. Başkent Üniversitesi merhum Başbakana yapacağını yapmış tedavisini yapmış ve aradan 6, 7 ay daha Başbakanlık yapmış sonunda bir beyin kanaması nedeniyle aramızdan ayrılmış.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Sanık Mehmet Haberal: “Dahası acaba bütün bu yaptıklarımız bütün bu Başkent Üniversitesinin yaptıklarının adli tıp tarafından onaylandığından bilgisi var mı?”

Mahkeme Başkanı: “Bilginiz var mı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır.”

Mahkeme Başkanı: “Hayır, şimdi şöyle saat 12:00 oldu bir ara vereceğim bir oturun, bir 10 dakikalık bir görüntü seyrettireceğim sonra konuştuğumuz yerden devam ederiz. Lütfen sizde oturunuz. Şunu takar mısın? Haberal, Mehmet Bey siz de buyurun oturun öğleden sonra devam edeceğizde bir daha önceden yapmış olduğumuz bir rapor vardı şey bilirkişi raporu bunu göstermek istiyorum. Daha önce gösterilmişti ancak bunu öğleden sonra tekrarda gösterme şansımız olacak ama özellikle 8, 9 dakikalık bir görüntü okuyorum mahkememizin 2010/191 esas sayılı dosyasının 10 Kasım 2010 tarihli oturumun değişik iş kararının 18 A nolu ara kararı gereğince yapılan inceleme. Evet, ses verelim. Yarısında bir çift ses çıkıyor ama küçük bir hata olmuş onun dışında normal. Şuradan sizde takip edebilirsiniz.”

Salonda sesli ve görüntülü video kaydı izletilmeye başlandı.

Salonda sesli ve görüntülü video kaydı izletilmeye ara verildi.

Mahkeme Başkanı: “Buradaki amaç şu, daha önceden Can Dündar’ın göndermiş olduğu ham görüntüler adı altındaki görüntüler ile Avukat Hanım biliyorum itirazını ben geçen anlamıştım.”

Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı söz almadan konuştu anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “İşte bunun farklılığı şu, birincisi başlıyor şunu amaçladık biz bu rapordan öncelikle sanık avukatları tarafından verilen bir görüntü vardı bu görüntü neticesinde bir yani kendisi özel düzenlenmiş bir şey değil de standart bir görüntüydü fakat aralarında eklentiler çıkarımlar vardı. Eklenti yokta çıkarımlar vardı. Biz ham görüntüleri göstererek nerelerinin çıkmış olduğunu göstermek amacıyla böyle bir çalışma yaptık bunun amacı o, diğerlerinde farklı o yüzden bunu gösteriyoruz. Biliyorum.”

Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı söz almadan konuştu anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Ecevit olan da var onu da göstereceğiz şimdi bunu gösterelim gerektiği zaman öbürünü de gösteririz. Burada ham görüntüler istediğim görüntü başlarken öbürü de başlıyor aynı olduğu zaman görünmeye başlıyor kesinti olan yerlerde ham görüntüler devam ediyor diğeri orada kesinti olmuş böyle algılayacağız. Buyurun açalım.”

Salonda sesli ve görüntülü video kaydı izletilmeye devam olundu.

Salonda sesli ve görüntülü video kaydı izletilmeye ara verildi.

Mahkeme Başkanı: "Burada Rahşan Hanıma sorulurken soruyu Ecevit Sayın Ecevit söz alıyor. Buyurun devam edelim.”

Salonda sesli ve görüntülü video kaydı izletilmeye devam olundu.

Salonda sesli ve görüntülü video kaydı izletilmesine son verildi.

Mahkeme Başkanı: “Burada kayıt bitiyor biz yaptığımız incelemede 23.11.2010 tarihli raporumuz 4 tane kesimiz olduğunu tespit etmiştik bununla ilgili rapor vermiştik.”

Saatin 12:26 olduğu görüldü.



Yüklə 0,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə