T. C. İStanbul 13. AĞIr ceza mahkemesi


Duruşmaya 5 dakika ara verildi



Yüklə 0,78 Mb.
səhifə6/6
tarix14.06.2018
ölçüsü0,78 Mb.
#48495
1   2   3   4   5   6

Duruşmaya 5 dakika ara verildi.

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

Mahkeme Başkanı: “Sayın Savcım buyurun.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Tanık gelmedi Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: “Sandalye koyalım oraya, hafifçe şöyle çevirme şansımız var mı? Altta bir ezilme olmasın, hem geçenleri de engellemeyelim. Şu arka taraf görünmüyor da o yüzden şöyle çevirdim. Buyurun oturabilirsiniz, elinize mikrofon verin, mikrofona verelim, bize bakarak konuşun, Savcı Bey’in sorularına cevap verebilirsiz.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Dosya kapsamına göre Ergenekon örgütünü ilk olarak kamuoyuna duyuran kişilerden birisiniz. Bu gündeme getirme şekli de ilk olarak biraz önce bahsettiğiniz 7 Ocak 1997’de Show televizyonunda yayınlanan 40 dakika isimli belgesel program. Bir diğeri yine 97 ama tarihini tam ayını hatırlayamadığınız Ergenekon devlet içinde devlet isimli kitap ve öncelikle bunu sorayım. Yani kronoloji açısından belki bir önem ifade edebilirse, yani basım ayını sonbahar ayları olarak bahsettiniz. Bu konuda daha net bir söyleyeceğiniz şey var mı?”

Tanık Can Dündar: “Tam ayını maalesef hatırlayamıyorum, yani yayınlandığı ayı 1997 olduğunu biliyorum ama ayını tam hatırlayamıyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Peki bu konuda birkaç soruyla başlayacağım. Şimdi Erol Mütercimler’in tanık anlatımlarını programda yer veriyorsunuz ve bu şekilde yayınlanıyor. Erol Mütercimler’i nereden buldunuz, nasıl irtibat kurdunuz kendisiyle?”

Tanık Can Dündar: “Celal Kazdağlı arkadaşım tanıyordu, daha önce başka bir konuda röportaj yapmıştı kendisiyle, burada da bu konuda daha önce araştırmış, araştırmaları olan, incelemeleri olan bir yazar olarak onunla görüşmek istedik ve nitekim o da 12 Mart’tan gelen bir tanıklığını anlatarak konuyu açıklığa kavuşturdu.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Bu röportaj programın yayın tarihinden ne kadar önce olmuştu?”

Tanık Can Dündar: “Hemen önce, hemen önce yani 1 hafta vardır aralarında herhalde.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Erol Mütercimler’in anlattıklarını yayınlayarak kendisini ve anlattıklarına belli bir kıymet verdiğiniz anlaşılıyor. Bu güven nereden kaynaklandı, yani anlattıklarının doğru olduğu, olabileceği kanaati sizde nasıl oluştu?”

Tanık Can Dündar: “Aslında birçok diğer anlatımlarla çakışan yanları vardı, benzeşen yanları vardı ve biz bunun 12 Mart’ta benzer bir yapılanmanın olduğuna dair bir hayli yazılmış kitaplar vardı. Bunları doğruluyordu bir anlamda, öte yandan ortaya çıkan, Susurluk sonrası ortaya çıkan yapılanmaya dair birçok ipucu içeriyordu anlattıkları ve tabi birinci elden tanıklık biz de önemlidir yani yorum değil bizzat tanık olduğu birinden duyduğu bir bilgiyi aktarıyordu. O anlamda belge ve belgesel değeri vardı o yüzden inanarak onun iddiası olarak programda yer verdik.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Daha önceki ifadenizdeki sadece Cumhuriyet Savcılığında ifadeniz var, buradaki bu vurgunuz orada yok, yani 12 Mart dönemindeki bir örgüt olarak bahsetti olarak ifade ediyorsunuz. Bu konuyu açıklar mısınız?”

Tanık Can Dündar: “Evet işte biraz önce söz ettim, 12 Mart döneminde Memduh Ünlütürk’ten bu ismi ilk kez duyduğunu söylüyor, orada yaptığımız alıntıda da o belirtiliyor. Ziverbey’deki sorgulamalarda bu ismin sık sık geçtiği ve kendisinin de orada ilk kez bunu işittiği ve o dönemden aklında kaldığını orada belirtiyor. Nitekim kitapta ona olduğu gibi yer verdik.”

Mahkeme Başkanı: “Savcım bir dakika, Memduh Ünlütürk ölümüyle ilgili bir bilginiz var mı, nasıl oldu?”

Tanık Can Dündar: “Nasıl?”

Mahkeme Başkanı: “Ölümü nasıl olduğu konusunda bilgi var mı?”

Tanık Can Dündar: “Hayır bir bilgim yok.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun Savcı Bey, buyurun Savcım.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “DHKP-C Terör Örgütü tarafından öldürülüyor.”

Tanık Can Dündar: “Evet hayır yani özel bir bilgim yok.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Şimdi burada bir karışıklık var, şöyle Erol Mütercimler kendisi davanın sanığı zaten, kendi huzurdaki beyanlarında bu konuyu şöyle açıklık getirdi. 1988 yılında Memduh Ünlütürk’ten Ergenekon örgütünü duyduğunu, bir 12 Mart kaydı da olmaksızın aynı demin sizin bahsettiğiniz gibi 1950’li yıllarda Türkiye’nin NATO’ya üye olmasıyla birlikte Türkiye’de kurulan Kontra Gerilla, Gladio yapılanmasının Türkiye’de aynı diğer benzeri örgütlerin de olduğu gibi Türkiye’de bu yapıya verilen ismin Ergenekon olduğunu, bunu 12 Mart’la sınırlamıyor.”

Tanık Can Dündar: “Hayır ben sınırlıyor anlamında söylemedim Sayın Savcım. 12 Mart dönemi sorgulamalarında da bu ismin telaffuz edildiğini Memduh Ünlütürk’ten duyduğunu ifade etti. Bunun hangi yıl duyduğunu bilmiyorum, yani Memduh Ünlütürk’ten ama ondan duyduğu 12 Mart’ta da bu, böyle bir örgütten bahsedildiği, yani böyle bir örgütlenmeden adı Kontra Gerilla, Ergenekon her neyse ama böyle bir yapının 12 Mart’ta da söz konusu olduğunu Memduh Ünlütürk’ten ilk kez duyduğunu ifade etmişti.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Evet, Memduh Ünlütürk bu örgütün neresindeymiş size anlattığına göre?”

Tanık Can Dündar: “Bu konuda bir şey söylemedi, sadece ondan işittiğini söyledi.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Evet. Peki, program için yapılan bu görüşmeler ve röportajda, tabi röportajla sınırlı değildir, muhakkak haricen de görüşmeler vardır kayıt altına alınmayan. Erol Mütercimler bu örgütün tasfiye edilmiş bir örgüt olduğuna dair bir şey söyledi mi?”

Tanık Can Dündar: “Hayır sadece bu tanıklığını aktardı, biz de o tanıklığı kıymetli bulduğumuz için değerlendirdik onun dışında bir örgütün durumuna ilişkin bir, bir şey söylemedi.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Şunu size soracağım, sizin programınızdan yaklaşık 6 ay sonra Uluslararası Susurluk konferansı adı verilen bir konferans, panel gibi bir etkinliğe katılıyor İşçi Partisinin tertip ettiği, burada biraz daha geniş şekilde Ergenekon örgütü konusundaki tanıklığını anlatıyor. Bir farkı var, öncelikle şunu sorayım, bu etkinlikten, bu konferanstan haberiniz oldu mu?”

Tanık Can Dündar: “Hayır olmadı.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Farkı da şu, kendi konuşmasını yapıp bitirdikten sonra bir başka konuşmasına katkı olarak tekrar söz alıyor. Benim Memduh Ünlütürk’ten duyduğum ve şu anda anlattığım örgüt 1980’de tasfiye olmuş, etkinliğini yitirmiş bir örgüt olarak, yani anlattığı örgütün aslında tarihe mal olmuş, tarihe karışmış, tasfiye edilmiş bir örgüt olduğundan bahsediyor. Bu anlatımı konusunda bir tanıklığınız, bir bilginiz var mı?”

Tanık Can Dündar: “Hayır yok ben arz ettiğim gibi tamamen bu ismi ne zaman, nerede, kimden öğrendiği üzerinde yoğunlaşmıştı ve onu anlattı bize.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Peki irtibatınız devam etmedi mi, yani gerçekten çelişkili bir durum, heyecanla Türkiye’de ilk defa varlığından söz edilen bir örgütü kamuoyuna açıklıyorsunuz. Kısa bir süre sonra da aslında benim bu açıkladığım örgüt tarihe mal olmuş, geçmişe kalmış bir örgüttür diyorsunuz, tasfiye edilmiş. Yani sessiz sedasız olsa gerek bu, çünkü kimsenin haberi yok, yani bu konuda bir bilginiz oldu mu? Yani bu konuda program yapan, kitap yazan birisi olarak?”

Tanık Can Dündar: “Hayır daha sonra hiç görüşme şansımız olmadı.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Celal Kazdağlı ile birlikte kaleme aldığınız 97 basımı Ergenekon devlet içerisinde devlet, devlet içinde devlet isimli bir kitabınız var. Bu kitapta da Erol Mütercimler’in Ergenekon örgütü hakkında anlattıklarına yer vermişsiniz, bu muhtemelen programdaki röportaj kapsamında söyledikleri, doğru mu, yani bu şekilde?”

Tanık Can Dündar: “Doğrudur evet.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Peki bunu kitaba alıp yayınlarken Erol Mütercimler ile bir irtibatınız oldu mu, yani söylediklerini basıp yayıyoruz, bu konuda bir onayını almak gibi bir usul takip ettiniz mi?”

Tanık Can Dündar: “Hayır öyle bir usul yoktur zaten Sayın Savcım, yani röportaj yapıldığı zaman zaten gelen kişi onun yayınlanacağını bilerek gelir ve röportajı yaptığı andan itibaren de o röportaj yayınlanacak demektir. Hiç öyle bir bunu yayınlıyoruz, sonra kitap yazıyoruz şeklinde bir şeyimiz olmadı. Sadece olduğu gibi yayınladık o bölümü.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Heyete doğru cevap verirseniz.”

Tanık Can Dündar: “Tabi.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Ancak şu var, Erol Mütercimler bu tür durumlarda şöyle bir usulün ve izlendiğini söyledi. Kendisi de sizinle aynı camia içerisinde olduğundan bir röportajın, yani sesli bir kaydın basılı bir kitap veya yayın haline getirilmesinde işte bu usulün izlendiğini, çünkü sesli kaydın yazılıya dökülürken belli başlı hatalar olabileceğini, o yüzden yayınlanacak metnin gönderilerek onaylatılması yolunun seçildiğini, seçilmesi gerektiğini ifade etti. Yani böyle bir usul var mıdır?”

Tanık Can Dündar: “Yani belki nezaketen yapılabilirdi ama bizimki bir televizyon programı ve televizyonda yayınlandı, yayınlandıktan sonra eğer düzeltilmeye ihtiyaç duyan bir, bir şey varsa onun hemen akabinde düzeltilme şansı vardır diye düşündük. O yüzden de bir düzeltme gelmediğine göre bunun aynen kitaplaştırılmasında bir sakınca olmadığına karar verdik.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Şimdi Erol Mütercimler Mahkeme huzurunda 151 ve 152. duruşmalarda sizin kitabınızda kendisine atfen yazılanların özü itibariyle doğru olduğunu ancak bazı yanlışlar da içerdiğini, bu yüzden tümünü kabullenmediğini ifade etti. Öncelikle bu beyan karşısında bir diyeceğiniz var mı, böyle bir hata, yanlışlık yapılmış olabilir mi sizin tarafınızdan, anlattıklarının kitaba aktarılması konusunda?”

Tanık Can Dündar: “Yani hayır ben biz olduğu gibi onun ağzından verdik o bölümleri zaten kendisi de konuşurken görünüyor orada. Bir herhalde yanlışlık olsa hemen akabinde düzeltme şansı vardı diye düşünüyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Cevaplama geldi mi?”

Tanık Can Dündar: “Hayır bir cevap gelmedi.”

Mahkeme Başkanı: “Bir cevap, yanlış.”

Tanık Can Dündar: “Yani yayınıyla, programın yayınıyla kitabın yayını arasında en azından üç dört ay olması lazım, o süreç içinde bir şey gelmediğine göre biz onu doğru varsaydık ve öyle yayınladık.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Şimdi aslında Ergenekon örgütü ilk olarak sizin 7 Ocak’ta 1997 tarihindeki bu yayınınız ile gündeme gelmiş değil, yani tarih olarak 2 gün öncesine 5 Ocak 1997 tarihinde Aydınlık dergisi yayınında da bu gündeme getirilmiş durumda, bundan haberiniz oldu mu?”

Tanık Can Dündar: “Hayır biz tamamen şeyin, Mütercimler’in röportajında ilk kez duyduk ve oradan itibaren yayınladık. Zaten canlı yayın olmadığı için bizim onu yayına hazırlayıp vermemiz muhtemelen birkaç gün öncedir, yani bir tür belgesel gibi hazırlanıyordu programlar. O yüzden bir canlı yayın değildi, yani bir hafta öncesinden muhtemelen kaydedilmiş bir şey ve birkaç gün öncesinden yayına teslim ediliyordu. O yüzden yani muhtemelen bahse konu dergi çıktığında biz o programı hazırlayıp teslim etmiştik o yüzden tam bilemiyorum açıkçası, öyle bir iddiada da bulunmadık, yani ilk kez biz deşifre ettik filan diye ama ilk kez kamuoyunun dikkatine sunanlardan biri olduğumuzu her zaman söyledik.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Görünen o, 5 Ocak, pardon 1997 tarihinde piyasaya çıkan bir dergide Erol Mütercimler’in röportajı yayınlanıyor, içerik olarak neredeyse benzer, 2 gün sonra sizin Celal Kazdağlı ile birlikte hazırladığınız 40 dakika programı televizyonda hem de ulusal bazda bir televizyonda yayınlanıyor. Bu şekilde ilk olarak çok yakın tarihler dediğinizde haklı olabilirsiniz, çünkü daha önce de yapılmış olabilir, hazırlanmış olabilir. Peki, bu 40 dakika programı içerisinde Doğu Perinçek ile yapılmış bir röportaj da var doğru mu?”

Tanık Can Dündar: “Evet doğrudur.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Bu, Doğu Perinçek bu röportajda aynı sizin programın genelinde ifade ettiğiniz gibi Abdullah Çatlı’nın Ergenekon içerisinde olduğundan vesair ve Cumhuriyet Savcılarının bu olayları seyredip büyük sorumsuzluk gösterdiklerinden bahsediyor. Doğru değil mi bu anlattıklarım?”

Tanık Can Dündar: “Evet tabi Doğu Perinçek’le de görüşmüştük, nitekim o kitapta da var, belgeselde de var. Aydınlık Gazetesi ve dergisi o dönem en kararlı bir şekilde bu konuların üzerine giden bir yayın organıydı. Doğu Perinçek’te çok yakından takip ediyordu, o yüzden önemli bir tanıklıktı bizim için, nitekim oradaki birçok tezi doğrulayan yönde ifadeleri oldu ve biz de onları kullandık orada.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Peki biraz önce bahsettim, Doğu Perinçek’in Ergenekon örgütünden bahsettiğine dair bir bilginiz, tanıklığınız var mı o programda?”

Tanık Can Dündar: “Hayır ama Kontra Gerilla olarak bahsediyordu ve Özel Harp Dairesi adı altında böyle bir yapılanmadan biraz önce tarif ettiğim türde bir yapılanmadan açıkça söz ediyordu. O ifadelerinde kullandık zaten.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Peki Aydınlık dergisini biliyorsunuz, Doğu Perinçek’le irtibatı ortada bir dönem başyazarı, uzun bir dönem vesair ilk yayında bu dergide yapılıyor. Yani tabi olarak bundan haberdar olması beklenir, bu konuda aranızda yani röportajı bizzat siz yaptıysanız, bir konuşma geçti mi?”

Tanık Can Dündar: “Hayır bizzat ben yaptım röportajı o konuda bir şey geçmedi. Fakat bu şeylerin eski ülkücülerin bu tür cinayetlerde rol alması ve Türkiye’nin adım adım bir askeri darbeye sürüklenmesi ve bunun bir NATO örgütlenmesi içinde oluşması bahsini kendisi de dile getirdi ve biz de kendi iddiamızı destekleyici bir ifade olarak bunu kullandık.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Başka bir konuyu soracağım, Erol Mütercimler’in ve dolayısıyla sizin Ergenekon örgütünü gündeme getirmenizin tarihi 1997’nin başları, tarih olarak sizin de ifadenizde değindiğiniz gibi 96 Kasım ayındaki Susurluk kazasından hemen sonra devlet içerisindeki illegal yapılanmaların hem de geniş olarak kamuoyunda tartışıldığı bir dönem. Erol Mütercimler çeşitli beyanlarının toplamından çıkardığımız şu, bunları 1988 yılında duymuş, Memduh Ünlütürk’ten, bunları 9 yıl kendisinde saklayarak Susurluk kazasından hemen sonraki dönemde ve bir bakıma bir kampanya şeklinde sizin programınızda röportaj, Aydınlık dergisinde röportaj, panelde konuşma, Teori dergisinde yayın, kitap içerisinde bahis gündeme getiriliyor. Bu, bunun, yani bu durumun sizce özel bir anlamı var mı? Bu konuda bir tanıklığınız var mı?”

Tanık Can Dündar: “Ben bunu çok doğal karşılıyorum, çünkü Susurluk kazası sonrası bütün Türkiye, hepimizin dikkati bu konuya yoğunlaşmıştı ve bu konuyla ilgilenen bütün insanlar pek kıymete binmişti basında. Çünkü o konuda araştırma yapan bu konuda bilgi toplayan belge toplayan insanların önemi değeri artmıştı basın gözünde. Dolayısıyla ondan sonra bunu gündeme gelmesi bir kampanya şeyi vermiyor bana tersine doğal olarak bütün basın organları bu konuyu araştırmış araştırmacıların peşine düşmüştü ve bizde aynı şekilde onlara müracaat ettik.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Ergenekon örgütü olarak doğru ama Kontra Gerilla Gladio gibi tartışmalar öncesinden itibaren var Türkiye’de yani 12 Mart 1980 sürekli bunlar gündemde. 1988 yılında öğrenilen bir yapının bu şekilde saklan… yani daha doğrusu bunu size bu şekilde ifade etti mi Erol Mütercimler yani ben bunu 9 sene önceden duydum şeklinde beyanı oldu mu?”

Tanık Can Dündar: “Hayır Memduh Ünlütürk’ten duyduğunu söylemişti tam tarih vermemekle birlikte. Ama dediğim gibi Susurluk kazasının olması bütün o bilgilerin yeniden ele alınmasını ve bütün o daha önce öğrenilenlerin yeni bir içerik kazanılmasına yol açtı çünkü o kaza birçok şeyi açığa çıkardı ve açığa çıkan bilgiler daha önceki bilgilerimizle kıyaslama şansı verdi bize. O yüzden de ben bunu doğrusu çok yadırgamıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Peki Erol Mütercimler’in anlatımlarını kamuoyunu gündemine taşıyarak Ergenekon örgütünü gündeme getirdiniz bundan dolayı bir tepki bir tehdit aldınız mı? O dönemde ve takip eden zamanlarda.”

Tanık Can Dündar: “Hayır hayır herhangi bir tepki ya da tehdit almadık.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Kitabınızın yayınından dolayı benzeri bir tepki veya tehdit söz konusu oldu mu?”

Tanık Can Dündar: “Hayır hiçbir tepki veya tehdit olmadı.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Dosya içerisinde de yer alan lobi belgesinin içeriğinin yayınlanması nedeniyle Aksiyon Dergisinin 12.05.2001 tarihinde Ergenekon örgütü konulu bir yayını var. Bu haberde sizin kitabınız ve programınız Ergenekon örgütünü ülkücü kökenlilerin kurduğu bir mekanizma olarak ortaya koymakla yetindiğiniz şeklinde eleştiriliyor. Programı ve kitabı birlikte hazırlandığınız Celal Kazdağlı ile yapılmış bir konuşmaya yer verilmiş daha doğrusu metinden öyle anlaşılıyor. Onun da örgütün sağ ayağı olduğu gibi sol ayağı da vardı ama biz eldeki belge ve bilgiler ışığında ancak sağ tarafını ortaya koyduk. Sol kesimin bulgularına ulaşsaydık onu da yazardık ama olmadı gibi bir cevap vererek. Hem bu eleştirilerde bir bakıma haklılık payı bulduğu belirtiliyor. Bu eleştiriler konusunda sizin diyeceğiniz bir şey bir tanıklığınız var mı? Yani Ergenekon örgütünü sadece ülkücü kökenlere indirgeyerek örgütün sağ yönünü gündeme getirdiniz şeklinde.”

Tanık Can Dündar: “Hayır çok hak vermiyorum ben Celal Kazdağlı’nın o ifadesinden de hak veriyor gibi bir sonuç çıkarmıyorum. Çünkü orada konuştuğumuz birçok tanık başta Başbakan Ecevit olmak üzere bunun kuruluş kökenlerinde bu tür bir yapılanmanın olduğunu belirtti ve baştan itibaren hem Avrupa’da hem Türkiye’de özellikle sağ sağcıların ve faşizan örgütlerin örgütlenmelerin mafyatik yapıların bunun içinde yer aldığını söyledi. Biz onların naklettik. Ama o Celal’in dediğine katılıyorum bir şey biliyor bulmuş olsaydık herhalde koyardık bunda özel bir kastımız yoktu doğrusunu isterseniz.”

Mahkeme Başkanı: “Ha bulabildiğimiz bu diyor.”

Tanık Can Dündar: “Evet yani belgeleri bilgilere yaslayan ve tanıklıkların anlat… tanıkların anlatımlarından çıkan buydu. Açıkçası daha sonraki şeylerde de bunu çok ipuçlarını görmedim yani hani başkaları bunları ortaya çıkarmışta o günlerde biz bunlara yer vermişte değiliz.”

Mahkeme Başkanı: "Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Kitabınız konusunda bir tepki alıp almadığınızı sordum sizde almadığınızı söylediniz. 1997 yılında sonra aradan 4 yıl geçtikten sonra 2001 yılında bir gelişme oluyor. Change araba satışı dolandırıcılığı kamu arazilerinden yararlanması gibi adi suçlardan takip edilen Tuncay Güney ve Ümit Oğuztan yakalanıp evlerinde işyerlerinde yapılan aramalarda örgüt belgesi olduğu iddia edilen belgeler bulunuyor. Bu Mart 2001 tarihinde. Organize Şubede kendileriyle sesli görüntülü kayda alınan mülakatlar yapılıyor. Özellikle Tuncay Güney kısmen de Ümit Oğuztan Ergenekon örgütü ve içerisinde bulunan kişiler ve bağlantılar konusunda kendilerine göre beyanlarda bulunuyorlar. Bundan 1 ay sonra 1 Nisan 2001 tarihinde Aydınlık Dergisi bunu yine haberleştiriyor. Dosya içerisinde de var, bunu size anlatmamın nedeni sizin isminizin geçmesi bu haberde. Haberin genelinde Amerika Birleşik Devletlerinin orduyu yıpratma kampanyası başlattığı Tuncay Güney’in yakalanması ardından tabi isim verilmiyor. Başlanılan bu çalışmanın da CIA’in bir operasyonun parçası olduğu sizi isminizin geçtiği bölüm de şöyle, tertipler ve psikolojik savaş için dosya imalatı sorgulamada Türk ordusuna nifak operasyonlarında rastlanılan çeşitli entrikalara psikolojik savaş yöntemlerine başvuruldu. Can Dündar’a aynı çevrelerin yazdırdığı Ergenekon kitabındaki örgütlenmeye ilişkin sorular yöneltildi. Bu ifadeler videolara kaydedildi sorgulamayı bizzat yürüten İstanbul Organize Suçlar Şubesi Müdürü Adil Serdar Saçan süper NATO’yla ve Fethullahçılarla sıkı bağlantısıyla tanınıyor. Serdar Saçan ifadesini aldığı sanıklara hazırladığı dosyaların günü gelince işleme konacağını ve ordu içindeki önemli düzenlemelerde kullanılacağını söylemekten bile çekinmedi. Hatta ordunun bütünlüğünü hedef alan propagandalar yaptı ve ödüller vaat etti. Burada açıkça CIA çevrelerinin etkisiyle kitap yazdırılan birisi olarak itham ediliyorsunuz buna göre Ergenekon isimli kitabınız CIA’nın çevrelerinin etkisiyle size yazdırılmış. Bu yayından haberiniz oldu mu?”

Tanık Can Dündar: “Şimdi siz söyleyince hatırladım yani çok ciddiye almadığımı ilk duyduğumda hatırlıyorum. Ben tepkili veya tehdit oldu mu derken bu tür şeyleri kastetmemiştim. Bu tür şeyler olur yani her zaman yazdıklarınızla ilgili herkesin bir fikri olabilir bunu doğal karşılıyorum. Buradaki tez de bana biraz doğrusu komik geliyor çünkü o programların çıkış noktası Bülent Ecevit’in anlatımlarıydı. Özel Harp Dairesini ilk kez Başbakan olarak keşfi ülkenin Başbakanı kendi sorumluluğu altındaki devletten devletteki bir birimden haberdar değilse bu dünyanın her yerinde haberdir ve çok skandal bir durumdur. Bunu yansıttık eğer biz kullanıldıysak Bülent Ecevit’in de CIA tarafından kullanıldığı gibi bir tablo çıkıyor ortaya ülkenin Başbakanının. Çok ciddiye almadığımı itiraf edeyim bu sözleri.”

Mahkeme Başkanı: “Bu CIA’in kullanması ne anlama geliyor insan kasıtlı olmazsa. Ya kasıtlı insan iradi olarak girme ayrı. CIA Kurumu.”

Tanık Can Dündar: “Yani kasıtlı olarak bir de hayır yani direkt orduyu yıpratmaya yönelik bir CIA operasyonunu bir parçasıysa bu bunu Başbakan Ecevit verdiği bu ifadeyle başlatmış oluyor. Burada bir anlamsızlık var onu anlatmaya çalışıyorum. Çok ciddiye almadım.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Peki siz evet yani şu belki tartışılabilir yani her gün karşılaşılan bir şey değil bir insanın yabancı bir devletin istihbarat örgütünün etkisinde olduğunun iddia edilmesi yani bu özellikle siz tanınan birisisiniz. Peki, niçin bu şekilde hedefe konulduğunuz konusunda bir bilginiz tanıklığınız var mı?”

Mahkeme Başkanı: “Yorum evet bir dakika bir dakika. Bir daha soruyu tekrar eder misiniz Savcı Bey anlamadım soruyu. Soruyu bir daha tekrarlar mısınız?”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Bu şekilde bir yayınla hedefe konulması konusunda bir bilgisi bir tanıklığı var mı?”

Mahkeme Başkanı: “Evet tamam düzeldi buyurun.”

Tanık Can Dündar: “Hayır yok hiçbir bilgim hiçbir tanıklığım yok. Çünkü dediğim gibi çok ciddiye almadım ifadeleri yani çok bu tür konularla yazarçizerseniz bu tür şeyler.”

Mahkeme Başkanı: “İthamlarla karşılaşırsınız.”

Tanık Can Dündar: “İthamlarla karşılaşırsınız. Ben doğrusu cevap vermeye dahi değer buladım.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Peki siz değer verip Doğu Perinçek’in görüşlerini ulusal bazda yayın yapan ve çok seyredilen bir programda gündeme getirdiniz. En başta anlattım sizden de önce Aydınlık Dergisinde gündeme getiriliyor bu konu Ergenekon örgütünün varlığı konusu ve sonrada Susurluk konferansı Teori Dergisi yayını aynı minvalde. O halde yani siz niye CIA etkisiyle kitap yazmakla itham ediliyorsunuz. Yani sürekli bahsediyorsunuz Doğu Perinçek’le de o dönemde bu türlü yayınlara açıklamaları oluyordu. Bu şekilde bir konuşmanız oldu mu?”

Tanık Can Dündar: “Hayır tabi onu itham edene sormak lazım yani niye böyle bir şey dediğini.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Ben size evet.”

Tanık Can Dündar: “Hayır benim öyle bir hiç olmadı aramızda.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Peki.”

Sanık Hikmet Çiçek söz almadan konuştu “İtiraz ediyorum Sayın Başkan.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam cevap verdi ne yapacağız cevabı geri mi alalım.”

Sanık Hikmet Çiçek: “Aydınlık dergisinde Sayın Can Dündar’ı (birkaç kelime anlaşılamadı)”

Mahkeme Başkanı: “Yo karşı karşıya getirme değil orada yazılmış bir yazı var verilmiş bir cevap var lütfen buyurun.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Lütfen, lütfen buyurun. Buyurun Savcı Bey.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Şimdi.”

Mahkeme Başkanı: “Söz almadan konuşmayalım lütfen, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Memduh Ünlütürk’ten Erol Mütercimler’in duyduklarını size anlattığını beyan ettiniz. Özellikle 70, 71 miydi 71 muhtırası.”

Tanık Can Dündar: “71.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Döneminde faaliyette bulunan bir örgüt. Halbuki anlatımlarında yani Kontra Gerilla veya Ergenek… Gladio olarak tanımlanan yaptığı işlerle içinde bulunduğu iddia edilen kişilerle irtibatlarıyla vesair örgüt o örgüt. Bunu netleştirebilir miyiz çünkü bu muhtıra öncesinde bu beyanlarda da geçen 9 Mart 12 Mart grupları ayrı ayrı cuntalar var. Birisinin sol cunta olduğu iddia ediliyor. Birisinin sağ faşist cunta olduğu iddia ediliyor. Hangi grupmuş Ergenekon bu konuda bir bilginiz var mı?”

Tanık Can Dündar: “Hayır bu konuda yani ayrıntısına girilmedi sadece 12 Mart’ta bunun dile getirildiği ama aynı şekilde devletin destabilize edilmesi dolayısıyla askeri müdahalenin yerleşikleştirilmesi anlamında kullanıldığına dair bir ifadeydi. Sadece zaten birkaç cümle olarak geçti.”

Mahkeme Başkanı: "Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Şimdi bu size göstereceğim belgeden haberiniz olmayabilir. Dava sanıklarından Hüseyin Vural Vural’ı tanır mısınız?”

Tanık Can Dündar: “Hayır tanımıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Kendisinde yapılan aramada şöyle bir belge ele geçiyor. Kendisi bunu işte 9 Martçı subayların İstanbul grubunun kullandığı bir parola olarak izah ediyor telefon görüşmelerinde bu belgenin de kendisinden çıktığını kabul ediyor. Şuna bir göz atar mısınız?”

Tanık Can Dündar: “Tam okuyamıyorum üsteki şeyi ama Ergenekon görevlilerine verilmiş bir kart öyle mi onun fotokopisi.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Bir harf farkıyla Ergen.”

Tanık Can Dündar: “Evet Ergenakon diye yazılmış.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Ergenakon kara, deniz, hava sadece görevlilere verilmiştir şeklinde üsteki de yemini silah üzerine 2 kişi huzurunda yapılacağına dair. Böyle bir şey hem Erol Mütercimler’le de görüşen tanışan irtibatlı birisi bu belgenin kendisinde ele geçtiği sanık haberiniz var mı o konuda?”

Tanık Can Dündar: “Hayır yoktu ama doğrusu yani beni şaşırtmıyor biraz önce sözünü ettiğim gibi yani 1945’lere kadar geri giden bir örgütlenmeden söz ediliyordu dolayısıyla yani açılışta da söyledim yani bu bugüne ait ya da bu döneme ait bir şeyden söz etmiyoruz. Hayli geriye giden bir örgütlenmeden söz ediyoruz. Bu 9 Martçılar mıydı 12 Martçılar mıydı cuntanın hangi kanadıydı bunların ayrıntısına hakim değilim ama ben genel çerçeveyi bildiğim kadarıyla özetlemeye çalıştım.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Peki (bir kelime anlaşılamadı). 28 Ocak 2008 tarihinde bir yazınız var. Bu Ergenekon soruşturması başladıktan sonra Milliyet Gazetesindeki köşenizde şu şekilde bitiyor bu yazı. Okundu bu yazı size ben bir kısmını soracağım. Çete hepten cesaretlenmişti o kadar ki faili meçhul cinayetlerin merkezi kabul edilen Kocaeli’nin jandarma alay komutanı Veli Küçük emekli olduktan sonra Sedat Peker’in internet sitesinin açılışında başında olduğu söylenen örgütün adını verdi. Asil Türk Milletinin yolu Ergenekon’dan geçecek. Şimdi Veli Küçük’ün 2002 yılında Sedat Peker’e ait Öztürkler sitesindeki yaptığı konuşmadan konuşmanın son bölümünü çıkartarak yazmışsınız. Burada Veli Küçük Asil Türk Milletinin yolu Tanrı Dağlarından tam ifadesi böyle Ergenekon’dan geçecek diyor. Siz bu cümleden yani örgüt ismi olduğu manasını çıkartmışsınız öyle anlaşılıyor. Buna buna dair bir dayanağınız tanıklığınız var mı?”

Tanık Can Dündar: “Hayır özel bir tanıklığım yok o dönem basında yer alan haberlere atıf yaparak ve olduğu söylenen diye zaten cümle içinde belirtmişim o dönem sıkça bu isim kullanılıyordu geçiyordu ve Ergenekon isminin çokça telaffuz edildiği bir yerde bu ismin başka bir zeminde kullanılmasına dikkat çekmişim öyle anlıyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Yani Ergenekon kelimesi geçtiği için onun kullanmışsınız.”

Tanık Can Dündar: “Evet evet.”

Mahkeme Başkanı: “Yani onunla arasında bağlantı mı kurdunuz?”

Tanık Can Dündar: “Yani Ergenekon orada cümlede zaten gayet açıkça belirtiyor yani başında olduğu söylenen o dönemde bu isim sıkça basında yer alıyordu. Söylenen kişinin bunun adını zikrediyor olmasına dikkat çekmişim bu yazıda.”

Mahkeme Başkanı: “Evet ne anlam ifa… ne anlam verdiniz bu işe?”

Tanık Can Dündar: “Yani örgütün adı bir şekilde kullanılıyor zikrediliyor bu bir başka zeminde diye.”

Mahkeme Başkanı: “Anladım.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Başka bir konuyu soruyorum. Yıllardır gazetecilik televizyonculuk yapıyorsunuz muhakkak ki bu yayınlarınızda Türk Silahlı Kuvvetlerini veya mensuplarını ilgilendiren konular da geçmiştir. Bu durumlarda ilgili kurum veya Genelkurmay Başkanlığı genel olarak yani bunlara bir cevap verir mi bir yanlış bir durum varsa düzeltir mi? Yani bu şekilde bir şeyle karşılaştınız mı?”

Tanık Can Dündar: “Bir kez Özel Harp Dairesiyle ilgili yaptığımız bir programdan sonra Genelkurmay Başkanlığı bir açıklama yapmıştı göndermişti diye hatırlıyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Ne dediler?”

Tanık Can Dündar: “Yani şeyde programda iddia edildiği gibi bir Kontra Gerilla yapılanması olmadığına dair Özel Harp Dairesinin. Hatta ondan sonra o yayından bir süre sonra sadece bizimki değil birçok yayın yapıldıktan sonra Genelkurmay zaten Özel Harp Daire…”

Mahkeme Başkanı: "Standart bir yazı mı?”

Tanık Can Dündar: “Nasıl?”

Mahkeme Başkanı: “Standart bir yazı mı bu?”

Tanık Can Dündar: “Bir televizyon programıydı Özel Harp Dairesi üzerine.”

Mahkeme Başkanı: “Yani bu kadar mı yazının içeriği?”

Tanık Can Dündar: “Ya o.”

Mahkeme Başkanı: “Yani şimdi böyle şimdi sizin dediğiniz gibi değil ama şöyle diyebilir veya sizin dediğiniz gibi bir şey yoktur diyebilir.”

Tanık Can Dündar: “Ben 32. Gün programı içinde Özel Harp Dairesi üzerine bir şey yapmıştım gene Ecevit’in o iddiaları ilk ortaya attığı dönemde bir Kontra Gerilla yayını yapmıştık o yayından sonra yapılan bir açıklama. O dönem zaten Genelkurmay Başkanlığı da Özel Harp Dairesinin kapılarını açarak kamuoyuna tanıtma ihtiyacı duydu ve işte orada illegal bir yapılanma olmadığını kanıtlamaya gayret etti.”

Mahkeme Başkanı: “Evet yazı içeriğinde öyle yazılar var yani bunu açıklar nitelikte.”

Tanık Can Dündar: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Peki 1997 yılındaki bu yayınlarınızda Ergenekon örgütünün ismi geçiyor açıkça bir kolu silahlı kuvvetler içerisinde olduğu iddia ediliyor bundan daha da önemlisi Ergenekon örgütünden bahseden emekli generallerin bir bir öldürüldüğü şeklinde Erol Mütercimler’in kendi yayınlarınız içerisine aldığınız beyanları var. Bunlar ciddiye alınıp herhangi bir açıklama, bir cevap, bir düzeltme vesair gibi bir şey söz konusu oldu mu?”

Tanık Can Dündar: “Hayır olmadı yani düşününki ülkenin Başbakanı bu iddiayı ortaya attığında ona bir hesap verilmemiş ya da cevap verilmemiş dolayısıyla bu programı da görmezden gelmeyi tercih ettiler diye düşünüyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Bu ne sebeple olabilir? Yani siz ciddiye mi alınmadınız bu iddialar ciddi mi görülmedi yani bu konuda bir bilginiz var mı, varsa mahkemeye açıklar mısınız?”

Tanık Can Dündar: “Ben yani burada evet yani silahlı kuvvetlerin aslında belli kademelerinin de bundan rahatsız olduğunu ve bu dosya açılırsa arkasından pek çok tartışmaya girmek zorunda kalacaklarını düşünüyorum o yüzden sessiz kalmayı görmezden gelmeyi tercih ettiler bir cevap vermeye kalkışsalar muhtemelen çok zorda kalacakları pozisyonlar olabilirdi.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Danıştay saldırısı eyleminden hemen sonra bir gün sonra bir köşe yazısı kaleme alıyorsunuz ve bunda da eylemden saatler sonra emekli bir paşanın.”

Mahkeme Başkanı: “İsmini açıklamadı onun.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Evet ismini açıklamadığınız açıklamama hakkı olduğunuz paşanın arayarak size bu cinayetinin bağlantıları konusunda bir bilgi aktardığını biraz da detay vererek aktardığını söylüyorsunuz teyit edememekle birlikte. Bu süreçte manipüle edildiğiniz bu konuda manipüle edildiğiniz konusunda bir kanaate sahip oldunuz mu veya?”

Mahkeme Başkanı: “Tamam.”

Sanık Hikmet Çiçek söz almadan konuştu anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Tamam karışmayın.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Yanlış cümle kullandım bunu düzeltiyorum.”

Mahkeme Başkanı: “İtiraz ettiniz, itirazınız reddedildi.”

Sanık Hikmet Çiçek söz almadan konuştu anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Lütfen Hikmet Bey ikinci sefer ikaz ediyorum sizi.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Evet yani.”

Mahkeme Başkanı: “Burada bir sizin İran parmağı dediniz, size gelen bu haberi açıklamadınız ama bunu da değer gördünüz ve yazınızın başına da bunu yazdınız.”

Tanık Can Dündar: “Evet normal bir gazeteciye her kanaldan çok sık haber gelir ve bu tür haberler çok gelir ve burada önemli olan buna benim nasıl bir ifadeyle yaklaştığım biraz önce sizin okuduğunuz metin buna temkinli yaklaşan bir metin yani orada bir iddiadan söz ediliyor doğruluğu kanıtlanmadığı anlaşılacak şekilde yer veriliyor ve bunun bir iddia olduğu özellikle belirtiliyor.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Tanık Can Dündar: “Eğer öyle bir şey olacak olsaydı onu herhalde manşetten vermemiz ve tam ortaya çıkardığımız bir gerçek olarak sunmamız beklenirdi. Halbuki olayın sıcaklığı içinde elime ulaşan bir iddiaya kısaca yer vermişim ondan ibaret.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Bugün denk geldi sizden önce dinlenen tanığın ifadesi sırasında yine sizin hazırlamış olduğunuz Karaoğlan belgeselinden bir bölüm seyredildi hem yayınlanan hem de ham görüntülerin olduğu karşılaştırmalı bir bölüm. Burada açıkça merhum Başbakan Bülent Ecevit’le eşi Sayın Rahşan Ecevit arasında bir tartışmaya şahit olunuyor, sizinde orada olduğunuz sesinizden anlaşılıyor. Bu konudaki tanıklığınızı mahkemeye anlatır mısınız?”

Tanık Can Dündar: “Tabi. Biz Sayın Ecevit hükümetten devrildikten sonra kendisine yine bir belgesel yapma talebimizi iletmiştik o da memnuniyetle kabul etmişti. 1994 yılında kendisiyle haftalara yayılan çok uzun bir söyleyişi yaptık zannediyorum 12, 13 saat olması lazım toplamı ve o söyleyişi içinde o söyleyişinin bir bölümünde de hastalık meselesi gündeme gelmişti baştan sonra Rahşan Hanımla birlikte söyleyişe katıldılar, bizde Rıdvan Akar’la birlikte yaptık o bütün söyleyişleri Ankara’da yaptık.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Tanık Can Dündar: “Belki söyleyişinin içinde yer aldığı konjonktüre kısaca değinmek lazım. Ecevit o dönem Amerika’nın Irak’a müdahalesi söz konusuydu Türkiye’nin de bu müdahalede bir rol alması için Uluslararası baskılardan söz ediliyordu Türkiye üzerinde ve özellikle Amerika’nın baskısından ve Ecevit’in buna direndiğini biliyorduk buna taraftar olmadığını biliyorduk.”

Mahkeme Başkanı: “Başbakan olduğu dönemde.”

Tanık Can Dündar: “Başbakan olduğu dönemde ve kendiside aslında hükümetten devrilmesinin gerekçesi olarak bu direnişi gösteriyordu yani kendisi Irak’ın işgaline cevaz vermediği için özellikle Amerika’nın başını çektiği bir koalisyon tarafından hükümetten devrildiği inancındaydı.”

Mahkeme Başkanı: “Söyledi mi bunu cümle olarak?”

Tanık Can Dündar: “Evet bu söyleyişi de bunu açıkça dile getirdi orada da zannediyorum sizin kullandığınız bölümü tam hatırlayamıyorum ama.”

Mahkeme Başkanı: “Hastalık bölümünü.”

Tanık Can Dündar: “Belgeselin genelinde bu iddia var dolayısı ile hastalık sadece bir hastalık olarak ele alınmadı Ecevit’i devirecek bir komplonun aslında hastalık şeklinde tezahürü diyeyim şeklinde dile getirildi. Meseleyi böyle koyunca tabi Ecevit’ler kendilerinin aslında o söyleşide tedavide bir hata olmadığını açıkça dile getirdiler hem Bülent Ecevit hem Rahşan Ecevit tedavinin uygulanış şekline dair bir itirazlarının olmadığını anlıyoruz o söyleyişinden.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Tanık Can Dündar: “Fakat daha çok tıbbı değil siyasi bir şeyden söz ediliyor orada bir tür iş göremez raporunun kendisine verilmek istendiğini ve o, o rapor doğrultusunda hükümetten el çektirilmesinin gündeme getirileceğini ifade ediyor. Burada tartışma aralarında ciddi bir tartışma çıktı şeyde bu söyleyişi sırasında.”

Mahkeme Başkanı: “Görüntü görüntü içinde mi görüntü yok muydu o arada?”

Tanık Can Dündar: “Yok kameramız açıktı baştan sonra kameranın önünde oldu bu tartışma ve bizde doğrusu çok alıştığımız bir şey değil Ecevit’leri kamuoyunun önünde hele kamera önünde tartışırken görmek.”

Mahkeme Başkanı: “Ney konu neydi?”

Tanık Can Dündar: “Konu Rahşan Hanım.”

Mahkeme Başkanı: “Tartışmayı açan, kapatan, kapatmaya çalışan.”

Tanık Can Dündar: “Evet Rahşan Hanım burada kendisine ısrarla şeyin bir, çok uzun süreli bir yatak istirahatı telkin edildiğini söylüyordu ve bunu deklare etmek istiyordu yani belgeselde yer almasını istiyordu özellikle konuşma ihtiyacındaydı ve doluydu. Fakat Bülent Bey ısrarla onu susturmaya çalışıyordu çünkü böyle bir şey olmadığını düşünüyordu, böyle bir şey olduğuna katılmıyordu. Ve yüzde 100 farklı şeyler söylüyorlardı yani Rahşan Hanım tamamen sana kesin 3 aylık yatak istirahatı verdiler tezini inatla savunurken Bülent Bey hayır öyle bir şey denmedi bana sen iyisin işbaşı yapabilirsin dendi yanlış hatırlıyorsun şeklinde.”

Mahkeme Başkanı: “3 ay mı yoksa daha uzun mu?”

Tanık Can Dündar: “Daha uzunda olabilir.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Tanık Can Dündar: “Yani ayını hatırlamıyorum daha uzun süre ama uzun süreli bir yatak istirahatı ihtiyacı olduğuna dair ve sonunda hakikaten anlaşamadılar nasıl hatırlamazsın diye sizinde izlediğiniz o uzun tartışma oldu ve Bülent Bey sonunda Rahşan Hanımı sert bir şekilde susturdu. Yani bu konuda bir şey söylemesini istemedi.”

Mahkeme Başkanı: “Yani buna rağmen bir şeyler söyledi mi?”

Tanık Can Dündar: “Buna rağmen şunu söyledi yani kendisinin hükümetten uzaklaştırılması.”

Mahkeme Başkanı: “Yani susturmayı başarabildi mi yani susturmaya çalıştı dediniz ya?”

Tanık Can Dündar: “Hayır arada birtakım isimler telaffuz ediyor orada dikkatinizi çekmiştir yani bazı Rahşan Hanımın ima ettiği ya da isim verdiği isimler var. Ama benim anladığım bir sağlık gerekçesiyle bir iktidardan uzaklaştırma projesinin olduğunu ikisi de kabul ediyorlardı, biliyorlardı, söylüyorlardı ama burada hastaneyi sorumlu tutmak gibi bir şeyde Rahşan Hanım daha sağlık görevlilerini ve doktorları sorumlu tutarken ve bazı siyasetçileri sorumlu tutarken Bülent Bey hastaneyi ısrarla ayırıyordu.”

Mahkeme Başkanı: “Ya sebebi var mı yoksa yok mu öyle bir şey yani. Hani bir tanesi sorumlu tutuyor biri sorumlu tutmuyor.”

Tanık Can Dündar: “Var sebebini bilemiyorum yani sebebini bilemiyorum ama benim bildiğim Bülent Bey hastanedeki tedaviden memnundu bunu hem hastane çıkışında söy… dile getirdi hem yaptığı açıklamayla kamuoyuna deklare etti dolayısıyla hani oradan geri adım atacak farklı bir şey söyleyecek durumda değildi ve ben sağlık görevlilerinden ve doktorlardan ve hastaneden ziyade siyasetçiler üzerinde yoğunlaştığını düşünüyorum onların kuşkularının.”

Mahkeme Başkanı: “Rahşan Hanım.”

Tanık Can Dündar: “Çünkü olayın arkasında Amerika’nın olduğunu düşünüyordu ikisi de ve Amerika ile temasta olan birtakım siyasetçilerin bura başrol oynadığını düşünüyorlardı ve onların sık sık Amerika’ya gidip gelmesini dile getirdiler onlara belgeselde de yer verdik.”

Mahkeme Başkanı: “Kim onlar?”

Tanık Can Dündar: “Yani belgeselde var Kemal Derviş’in sık sık Amerika’ya gidip işte bir süre ortadan kaybolmasına dikkat çekiyor mesela Karaoğlan belgeselinde Bülent Bey. Ve işte o dönem bunu çok yadırgamıştık diyor yani hükümetin başında ben varım ama bakalım benden benim bilgim dışında gidiyor temaslar yapıyor şeklinde dile getirdiği net bir görüş var. Daha çok siyasetçilere dönük şüpheleri vardı ama dediğim gibi böyle bir komplonun bir parçası olarak kendi sağlık sorununu ele alıyordu.”

Mahkeme Başkanı: “Bu şeyin Bülent Bey’in görüşü.”

Tanık Can Dündar: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Eşinin görüşü?

Tanık Can Dündar: “Rahşan Hanım Rahşan Hanım daha çok hastane yani kendisine bazı doktorların kendilerine uzun süreli bir yatak istirahatı telkin ettiklerini ve bunun aslında işte komplonun bir parçası olduğunu düşünüyordu ve o isimleri vermek istiyordu.”

Mahkeme Başkanı: “Evet sadece birkaç kişiyi mi verebildi?”

Tanık Can Dündar: “İmalarda bulundu işte söyleyeyim mi diyor orada görmüşünüzdür sonra bir doktorun adını veriyor sonra işte bazı siyasetçileri ima ediyor o ama Bülent Bey onların dillendirilmesine izin vermedi.”

Mahkeme Başkanı: “Evet. Savcı Bey buyurun.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Ergenekon örgütü konusundaki yayınlarınızda Doğan Öz Ankara Cumhuriyet Savcısı Yardımcısı cinayeti önemli bir yer tutuyor. Hakikaten çarpıcı bir olay bu. Birçok kez aynı mahkeme tarafından askeri mahkeme tarafından idama mahkum edilip her seferinde cezası karar bozulan kişi İbrahim Çiftçi bu kişinin ismini siz de yazmışısınız zaten.”

Tanık Can Dündar: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Bu kişinin dosyaya giren bir belge nedeniyle beraat ettirilmek zorunda kaldığını bunun da askeri mahkemenin kararında açık bir şekilde yazıldığını ifade ediyorsunuz. Normal şartlar altında böyle bir şey olmaz yani devlet adına bir cinayet işlenmez yani böyle bir şey olsa bile buna dair bir evrak düzenlenmez, dosyaya hakime gösterilmez böyle bir şey söz konusu olmaz bunun dayanağı nedir? Bunu yayınlarınızda bu şekilde yazmanızın dayanağı nedir?”

Tanık Can Dündar: “Dayanağı mahkeme dosyaları tanıklıklar, ailenin ifadeleri ve son olarak da İbrahim Çiftçi’nin kendi ifadesi kendisi yıllar sonra zannediyorum birkaç yıl önce Milliyet Gazetesinde tam sayfa yayınlanan bir röportajında açıkça devlet bizi kullandı biz bu işlere karışmak zorunda kaldık şeklinde beyanı var ve itirafı var. Sayın Savcıya katılıyorum normal ülkelerde böyle şeyler olmaz ama galiba Türkiye’de oluyor.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Dosyaya giren bu belge neymiş bu konuda bilginiz var mı?”

Tanık Can Dündar: “Evet o yani zannediyorum sanığın avukatı çok daha iyi bilecektir o dönem onun ifadelerine yansıdığı Milli Savunma Bakanlığından alınmış bir resmi görevli olduğuna dair bir belge çok ayrıntısını şu anda hatırlayamıyorum ama her seferinde şey olması Yargıtay Askeri Yargıtay’dan dönmesi ve sonunda mahkemenin biz suçlu olduğunu sabit bulduk ama ceza veremiyoruz şeklinde bir açıklama yapması o dönem çok büyük sansasyon yaratmıştı bende onu hatırlatmıştım.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Ve son bir sorum olacak kitabınızda ve programda anlattıklarınız bir Gladio örgütünü tarif ediyor. Buna katılıyor musunuz?”

Tanık Can Dündar: “Evet yani Avrupa’daki adının Gladio olduğunu buna zaman zaman kontra gerilla örgütlenmesi adının verildiğini ifade ettik yani Avrupa’daki karşılığının Gladio geçtiğini.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Peki Erol Mütercimler’in size anlattığı Ergenekon örgütü bu örgüt mü?”

Tanık Can Dündar: “Evet yani değişik Avrupa Ülkelerinde değişik adlar altında farklı faaliyetler gösteriyor ama aslında hepsinin aynı Uluslararası yapılanmanın Avrupa’daki NATO bünyesindeki yapılanmanın parçaları olduğunu ifade ettik.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Birde kitaba aldığınız şu bölüm var bu artık zaten bilenen kabul edilen neredeyse bir durum. Sonuçta daha başka insanlardan Ergenekon’u araştırdığımda şunu gördüm bunun içinde subaylar var, emniyetçiler var, profesörler var, gazeteciler var, işadamları var, sıradan insanlar var bugün çeteler dediğimiz bu küçük birimler var ya işte bu birimler Ergenekon’un içindeki birer bölüm birer parça. Adını saydığınız kişiler de Ergenekon adı verilen bu üst örgüt tarafından kullanılan tetikçiler şeklindeki ifadeler. Yani öz olarak bunlar iddianamelerde de işleniyor. Sizin Erol Mütercimler’den duyduklarınız, yazdıklarınız ve biraz önce ifadenizde söylediğiniz benim gündeme getirdiğim örgüt bugünkü yargılaması yapılan örgütle benzeşmiyor şeklinde bu konuya açıklık getirir misiniz, ne açıdan benzeşmiyor?”

Tanık Can Dündar: “Tabi bu, bunu da aslında birçok yazımda dile getirdim. Ben orada iddia ettiğimiz birçok konunun üzerine hala gidilmediği kanısındayım Ergenekon kitabında ortaya koyduğumuz birçok olay birçok faili meçhul cinayet üzerine gidilmeden üstü örtülerek ne yazık ki tarih sayfalarına bırakıldı. Ve ısrarla her seferinde bunların gündeme getirilmesine rağmen aileleri tarafından olsun basın tarafından olsun orada örneğini verdiğimiz birçok faili meçhul cinayet var. Bir kısmını failde biliniyor yani Abdi İpekçi’den tutun 1 Mayıs 77’e, Doğan Öz cinayetinden tutun, Mumcu’ya, Özal suikastına kadar pek çok olayın aslında hala üzerine gidilmediğini layıkıyla soruşturulmadığını görüyoruz. Sanıkların ortaya çıkarılmadığını görüyoruz. Dolayısıyla asıl beklenti ve benim o ilk iyimser yazımda da söylemeye çalıştığım iyimser beklenti bunların üzerine gidileceği şeklindeydi. Oysa bugün gördüğümüz bunların üzerine hala gidilmediği bunların neredeyse örtbas edildiği buna karşın son derece siyasi içerikli bir şeyin iddialarla birtakım sanıkların ve birbiriyle tamamen ilgisiz sanıkların aynı çerçeveye sokularak aslında birtakım muhalif görüşlerinin cezalandırılmaya çalışıldığı şeklinde ben bunun üzerine pek çok yazılarda yazdım. Dolayısıyla benim eğer bana Ergenekon konusu soruluyorsa benim o kitapta deşifre etmeye çalıştığım örgütle bugün yargılandığı söylenen örgütün arasında doğrudan bir bağ olduğunu söylemek benim için çok zor.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Bu evet yakından tanıdığınız kişilerin yargılanıyor ya bu kanaate varmanız yakından tanıdığınız kişilerin olmasından mı kaynaklanıyor nedir bunun sebebi? İddianamede…”

Tanık Can Dündar: “Hayır iddianameyi okuduğum zaman bu kanaate vardım Sayın Savcım.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Evet.”

Tanık Can Dündar: “Yani iddianameyi okuyan aslında hemen herkesin görebileceği bir kanaat benimki çünkü.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.

Tanık Can Dündar: “Çünkü.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu, anlaşılmadı.

Tanık Can Dündar: “Çünkü hakikaten o iddianameyi okuyunca yani kendi kitabımla karşılaştırırsam orada anlatılanlarla iddianamede yazılanlar arasında doğrudan bir paralellik göremiyorum (bir kelime anlaşılmadı).”

Mahkeme Başkanı: “Yani şu cevap faydalı mı zararlı mı?”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu, anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Ama yani hemen oradan itiraz ediyorsunuz da.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu, anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Tamam anlaşıldı, anlaşıldı lütfen.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu, anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Lütfen yo yo ama öyle bir itham etmeyin itham edici cümle yok itham edici cümle yok sadece duruşmanın düzeni açısından ikaz ettik faydası olacağını takip edin cümleyi yani hemen her şeyde olmaya dememek lazım.”

Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu: “Asıl örgüt (bir kelime anlaşılmadı).”

Mahkeme Başkanı: “Savcı Bey buyurun.”

Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Lütfen lütfen yorum yapmayalım. Buyurun buyurun yani tanığı etkileyecek cümleler sarf edersek yanlış anlaşılabilir herkes evet buyurun itirazınızı izledik.”

Tanık Can Dündar: “Ben hala gerçek Ergenekon’un bir gün yargılanacağı sorgulanacağı günü samimiyetle bekliyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Evet evet.”

Tanık Can Dündar: “Ama yani o ilkyazımdaki iyimserliği ne yazık ki şu anda taşıyamıyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Başka sorum yok Sayın Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: “Biz Perşembe günü devam edeceğiz sabahleyin çünkü bu uzayacak galiba sizi de geceye kadar mağdur etmeyelim, Perşembe günü sabahleyin sizi alalım.”

Tanık Can Dündar: “Öyle mi peki.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu, anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Sonra tekrar ederiz, onlara imza attım.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu, anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Yo yok önemli değil önemli değil biz onlara bakarız.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu, anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Üstüne havale ettikten sonra vermem gerekiyor.

Salonda söz almadan konuşanlar oldu, anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Tamam tamam.”

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Duruşmanın 12.07.2012 günü saat 9:00’a bırakılmasına oybirliği ile karar verildi.10.07.2012



BAŞKAN 32346 ÜYE 40244 ÜYE 41981 KATİP 146848


Yüklə 0,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə