28
de sürekli gelişmesi söz konusu değildir. Oysa sanat
eğitimi sürecinde, eğitimci deneyimini teknik ve estetik
açıdan gençlere aktarmakla yükümlüdür. Genç bireyi
tanımak, sanatsal sorununu bilmek ve ona kendi dün-
yasında işin özüne karışmadan, yol göstermek zorun-
dadır” (Balamir, 1999, s.15). Bağımlı ve ezbere dayalı
eğitimle yaratıcı sanatçılar bireyler yetiştirilemez. Kendi
çözümlerini bulabilen, kendi dilini oluşturmaya gayretli,
deneyen, öğrenmeye açık bireyler yetiştirmek eğitimci-
nin de hedefi olmalıdır.
“Düşünen, kurgulayan, sürekli yeniyi ve farklıyı arama
çabasında olan 21. yüzyılın eğitimcisi, duyarlığı ve
sezgisiyle olayları önceden kavrayan, yorumlayan,
öneriler getirebilen ve toplumu uyarabilen bir yapıla-
nışta olmalıdır. Günümüzde sanat eğitimcisi dendiğinde
artık, çağının siyasal, toplumsal, ekonomik ve teknolojik
olgularını özümseyen, dünyayı ve insanları tümel olarak
algılayabilen, güncel ve uluslararası sanatsal aktivite-
leri takip ve tahlil edebilen bireyler akla gelmektedir”
(Zeren,2006,s.645).
İnci San yaratıcılık ve eğitim konusuna öz olarak şu
sözlerle değinir. “Geleneksel eğitim dizgeleri(sistem-
ler) genellikle yakınsak düşünmeyi geliştirmeye özen
göstermekte, bunun sonucunda da ıraksal düşünme ve
yaratıcı yeti körelmektedir….
Bugün sürekli değişen dünyamızda belli kategori ve
sınıflamalar içinde düşünerek çağa yetişilemeyeceği
ortadadır… Bağımsız düşünebilen, doğru sorular soran,
disiplinlerarası yanıtlara ve ıraksal düşünmeye yönelen
öğrenciler yetiştirilmelidir.
Bilgi depolaması aslında geçmişe bir hazırlık gibi-
dir, oysa gerekli olan geleceğin sorunları ile yaratıcı
biçimde uğraşacak, geleneksel olmayan kavramlarla
düşünecek elamanların kazanılmasıdır.
Okul, bir kurum olarak, ister istemez uygu’ya yönelir;
uylaşımcı olması da bir bakıma kaçınılmaz bir olgudur.
Kurumsallaşmanın yaratıcılığı öldürdüğü de bilinmek-
tedir. Ancak öğrencilerde tek tek kendilerine özgü olanın
bulunması ve yönlendirilmesi pekala mümkündür.
Şu halde, açıkça ortaya çıkmaktadır ki, yaratıcı bir eği-
tim için, bu anlayışta öğretmenler yetiştirmesi de aynı
derecede önemli bir sorundur” (San, 1985, s.16). Yuka-
rıdaki ifadeden de çıkardığımız gibi; yaratıcı, sorunlara
çözüm üretebilen, farklılığını ortaya koyabilen bireyler
yetiştirebilmenin yolu aynı amaçlarla yola çıkılmış bir
eğitim sistemine ve eğitimcilerine bağlıdır.
Zafer Gençaydın’ın ifadesiyle, “İyi bir sanat eğitimcisi,
eğitimci kişiliğini ancak yaratıcı- (yani sanatçı) yaratıcı
kişiliğiyle var edebilir ve güçlendirebilir. Yaratıcı olma-
yan, öğrencilerinde ne yaratma heyecanı uyandırabilir
ne de bu heyecanı sürekli ve diri tutabilir. ‘İnsan, yaptığı
kadar bilir, bildiği kadar anlar, anladığı kadar da anlata-
bilir ya da öğretebilir” (Gencaydın, 2002, s.28).
ye, özgünlüğe, meraka, buluşa, araştırmaya yöneliktir.
Önüne konulanın ezberi değil, sorgulanması ve katılım
önemlidir.” (Çellek, 2002, ).
Sanat eğitimi şablonlara dayalı olmamalı, belirli kalıplar
verilip öğrencinin içini doldurması isteniyorsa yaratı-
cılıktan söz edilemez. Sanat etkinliği ezbere ve örneğe
bağımlı veya dayalı değildir. Sanat eğitiminde görmeyi,
düşünmeyi, yorumlamayı, öğretirken teknik becerilerde
geliştirilir, bu süreçte öğrenciye özgür düşünme olanağı
ve hevesi verilmelidir. Araştırma ve deneme olanağı bu-
lan, özgürce kendi düşüncesini ortaya koyabilen, kendi
sanat dilini oluşturabilme olanağı bulan öğrenci yaratıcı
ürünler de ortaya çıkarabilecektir. Bireyi kısıtlayacak,
sınırlayacak, kalıba sokacak tehlikelerden, sınırla-
malardan uzak durmak yaratıcılık ve özgünlük için ne
derece önemli olduğu bilinmektedir. Özgür düşünce,
sınırsız araştırma ve deneme isteği merakı kazandırılan
birey kendini ve çevresini tanıyacak, çağı yakalayacak,
sanatta kendini anlatmanın en iyi biçim dilini de bularak
yaratıcı sürece girebilecektir.
Yaratıcı birey özelliklerinin en önemlilerinden biri merak
duygusudur. O nedenledir ki sanat eğitiminin bireye
kazandıracağı merak duygusu çok önemlidir. Merak-
sız bir sanatçı ve bilim insanı düşünülemez. Merak,
şüphe ve başkaldırı vb. gibi özelliklerle birey olma ve
yaratıcılığı ön plana almaktır. “yaratıcı kişilerin sınırsız
ve anlamsız ölçüde meraklı olma eğilimi vardır ve bu
eğilim engellenemez gibidir. Belirsizliğin, tehlikenin ve
riskin bulunduğu konular yaratıcı kişiler için sınırsız
bir çekim kaynağıdır. Bu eğilim yaratıcı kişilere doğal
gelir ve başkalarının niçin kendileri ile paylaşmadığı-
nı merak ederler. Aşırı merak ve risk alma eğilimleri
yaratıcı kişileri tehlike ve sorunlarla sık sık karşılaştırır
ve istenmeyen durumlara düşmelerine neden olur. Buna
karşılık başkalarının kaçındığı konularda meraklarını
doyurabilmeleri halinde çevrelerinden farklı ve üstün
bir konuma gelirler. Meraklı olmak farklı düşünebilme-
nin bir ön koşulu, gerek ve yeter şartıdır” (Sümbül (b).
2005. s.146).
Sanat Eğitimcisinin Yaratıcı ve Özgün
Eğitimdeki Rolü
Bünyamin Balamir, sanatçı olma yolundaki gençlerin
kendi biçimlerini oluşturma sürecine “Sanat Eğitimi”
olarak tanımlar ve öğrencinin bu süreci sanat eğitimci-
siyle yaşadığına dikkat çeker. Sanatçı ve eğitimci Bala-
mir iki farklı sanat eğitimcisine şöyle dikkat çekmekte-
dir: “Sanat eğitimcisi, her şeyi bilen değil, öğrenendir,
karar veren değil oluşturandır. O öğrencilerine değer
verir, düşünce ister, bilgi ister, öneri ister. Böyle bir or-
tamda öğrenciler de sürekli olarak gelişirler. Otokratik
sanat eğitimcisi ise, her şeyi bildiğini sanır. Benmer-
kezcidir (egosantrizm). Öğrencinin kendisine bağımlı
olmasını ister. Onları dinleyen ve yapan robotlar haline
getirir. Kimliklerini yok eder. Bu ortamda öğrencinin