131
R. 7: Yervant Oskan, “Dikran Çuhacıyan Büstü” (Estukyan, 2003, s.84).
R. 8: “Dikran Çuhacıyan Büstü” İzmir Ermeni Mezarlığı’nda görülmek-
tedir. (Dabağyan, 2012, s.85)
İstanbul Ortaköy’de doğan bir diğer Ermeni sanatçı da
Dikran Essaian’dır. (1874-1921). (R 9) Sanayi-i Nefise
Mektebi’nde eğitim gören ve buradan 1895 yılında me-
zun olan sanatçı, ilk olarak Getronagan lisesinde resim
öğretmenliği yapmıştır. Essaian Sanayi-i Nefise’de ise,
Yervant Oskan Efendinin atölyesinde çalışmıştır. Sonra-
sında Paris’e giderek, Güzel Sanatlar Okulu’nun dersle-
rine de katılan sanatçı, Jean Paul Laurens’dan dersler
alır. Sanatçı, 1900 yılında burada evlenmiş ve hayata
gözlerini yummuştur. Resim 10’da sanatçının bilinen tek
çalışması olan “Suriyeli Derviş” yer almaktadır (Uzun
Aydın, 2014, s.162-163 ; Saris, 2003, s.131).
R. 9: Dikran Esseian (1874-1921). (Kürkman, 2004, C.I, s.370)
R. 10: Dikran Esseian, “Suriyeli Derviş”, (Kürkman, 2004, C.I, s.370)
Sanayi-i Nefise Mektebi açıldıktan sonra, dönemin
birçok gazetesine de konu olmuştur. Bu bağlamda, yine
düzenlenen sergiler önemlidir. 1889 yılı imtihanı sonucu
düzenlenen sergi hakkında Sabah Gazetesi’nde (1 Re-
biülevvel 1307-26 Ekim 1889 ve 19 rebiülevvel 1307-13
kasım 1889); bu serginin 26 Ekim cumartesi açıldığı ve
15 gün herkese açık kalacağı aktarılmaktadır. Yapılan
bu sergi sonunda ödül töreni yapılmış olup, törende
Osman Hamdi ve diğer öğretmenler hazır bulunmuşlar-
dır. Resim ve heykel dalında ödüller dağıtılan sergide,
heykel sınıfından ödül alanlar listesi; İhsan Efendi:1.
dereceden, Agob Arabyan 2.dereceden ve Hakkı Efendi
de 2.dereceden olarak açıklanmaktadır. (Ürekli, 1997,
s.210).
Bu dönemlerin önemli gazetelerinden olan Stamboul
Gazetesi’nde bu sergiler ve Sanayi-i Nefise Mekte-
bi üzerine yazılar yazılmaktadır. Bu bağlamda 1891
sergisine değinilen bir yazıda; Dikran Esseian, G. Brimo
ve Hakkı imzalı heykeltıraşlar ve çalışmalarına değinir-
ken, Oskan Efendi’nin bu üç öğrencisiyle gurur duyması
gerektiğinden söz edilmektedir. (Stamboul, 1 aralık 1891
; Sinanlar Uslu, 2010, s.48-49 ).
Okul ile ilgili 1906 yılına ait sergi haberi, Sabah Ga-
zetesinde (21 Eylül 1906) yayınlanmıştır. Buradan da
132
yeni heykeltıraş isimleri öğrenilmektedir; Sergi dört
kısımdan oluşmuştur; bunun heykel kısmında birin-
ci sınıf talebesinin sergilediği yarım heykellerin bile,
dikkate değer olduğundan söz edilir. Bunlar, bir modele
bakılarak imal edilmişlerdir. İkinci sınıf öğrencilerinin
boydan yaptıkları kabartmalar da oldukça mükemmel
bulunmuştur. Son sınıftakilerin çalışmaları da, artık
adeta birer heykeltıraş olduklarını kanıtlar biçimdedir.
Bunlar içinde özellikle “Misak Nişanyan, Dikran Diret-
yan ve Ahan Efendi” dikkat çekmektedir. (Ürekli, 1997,
s.197, 199).
1907 yılı, 27 Eylül’üne ait sergi de Sabah Gazetesi’nde
yer almıştır (Uzun Aydın, 2014) :
(…)Sanayi Nefise Mektebi Sergisi
Her sene olduğu gibi bu senede, Dünkü küşad edilen
sergi resim, heykeltıraşlık, mimari ve hakk sınıflarından
oluşmaktadır. Bir imtihan heyeti tarafından seçilen eserler;
yağlıboya resim, karakalem resim, mimari eserler, heykel
kısmı ve hakk gibi yapıtlar olarak ayrılmışlardır. Buna göre
heykel kısmına katılan isimlerse şunlardır;
Mehmed (yada Muhammed) Sırrı
Ali Haydar
Artin
Vasil Kalinoğlu
Hezaros Kunduracıyan
Celopopolo
Aşud Agob Efendi (Bu isimler 20 parça heykel çalışması ile
iştirak etmişlerdir. (s.130).
Dönemin önemli gazetecilerinden olan ‘Regis Del-
beuf’-ki A. Thalasso ile yakın arkadaştır-Thalasso’ya
1907’de yazdığı bir mektupta şunları ifade etmektedir
(Sinanlar Uslu, 2010):
(…) önceki gün Sanayi-i Nefise’de Osgan Efendi ile görüş-
tüm. Okulun büyük salonunda bir tulumbacı ve bir Müslü-
man birlikte poz veriyorlardı ressamlara. Sağda vitraylı
holdeyse, heykeltıraşlar mermer ve alçı çalışıyorlardı.
Okulun ilk yıllarında öğrenci sayısı elli kadardı. Bunlar
Osmanlı, Ermeni ve Levantendi. Şimdi 180 öğrenci var (1907
yılında). Bunların 57’si mimarlık, 6’sı gravür, 103’ü resim
bölümünde okurken 14 kişi heykel bölümündeydi. Bunlar-
dan 87’si Müslüman, 45’i Rum, 36’sı Ermeni, 6’sı Levanten
ve 6’sı da Musevidir.
(…) resmin ve heykelin yeni yeni oluşmaya başladığı ve hal-
kın dikkatini çektiği şu sıralarda ne yazık ki yeterince ortam
oluşmamaktadır. Bir yandan da Ermeni ve Türk resim ve
heykel sanatında birçok yetenek gözlenince, insanın aklına
neden salon sergileri yapılmıyor diye bir soru sormak geli-
yor. Bu insanlara destek neden az? Mimarlar dışında resim
ve heykeltraşlar geçinemeyince yurdu terk ediyorlar. Sanat
ne yazık ki hala hayat bulamadı…, yazılarıyla da dönemin
heykel sanatı hakkında bilgi edinilmektedir. (s.54-55).
Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi’nde 1911 sergisi
ve heykel kısmına dair yazıya göre; serginin heykel
kısmında; Ali Haydar Efendi birinci mükafatı kazanmış-
tır denilirken, iptidai birinci sene talebesinden Hasan
Hayrettin, Arif Hikmet, Yervant Kasparyan Efendiler
birinci, Hüseyin Kenan, Fehmi, Avadis, Parsih Bogosyan,
Aram Efendiler ikinci, Osman Zeki Mahir, Ahmet Nebil
Efendiler de üçüncü ödülleri almışlardır. (17 Cemaziye-
lahir sene 1329-1 Haziran sene 1327-1911). (Zihnioğlu,
2007, s.59).
Sergiler sadece Sanayi-i Nefise Mektebi ile sınırlı
kalmamaktadır. Ayrıca, Pera’da Salon sergilerinin
düzenlendiği bilinmektedir. 1.Pera Salon Sergisi (1901),
Mayıs ayında açılmıştır. Bu büyük sergi de, hemen her
gün çeşitli sanatçıları konuk etmektedir. Buraya Oskan
Efendi’nin dokuz heykel çalışması ile iştirak ettiği
kaynaklarda yer almıştır (Sinanlar Uslu, 2010, s.40-41).
1902- 2. Pera Salon Sergisinde de, Oskan Efendi ve
Mesrur İzzet’ten söz edilmektedir. (Üstünipek, 2007).
İstanbul doğumlu Sirvart Şahbaz (1894-1985), Esayan
kız lisesi orta bölümünü bitirdikten sonra, ‘İnas Sanayi-i
Nefise Mektebi’ ve Sanayi-i Nefise Mektebi’nde resim
bölümü okumuştur. (1921-28) Bir süre eğitimine ara
veren ve sonra tekrar devam eden sanatçı, bu sefer de
heykel bölümünde dört sene eğitim görür. (1932-38).
Kendisinin Ortaköy Tartmançats ve Esayan ile Karagöz-
yan mekteplerinde resim dersi verdiği bilinmektedir.
70’li yıllarda emekli olan sanatçının “Atatürk Maskı”
yaptığı da bilinenler arasındadır (Dabağyan, 2012, s.412)
Kayseri-Talas doğumlu Mari Gerekmezyan (1913-
1947), ilköğrenimini de burada tamamlar. Ardından
İstanbul-Esayan Ermeni okuluna devam eder. Kendisi
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölü-
müne devam ederken, diğer taraftan da Güzel Sanatlar
Fakültesi’nin heykel bölümü derslerine girmektedir.
Yapmış olduğu çalışmalardan “Neşet Ömer ve Şekip
Tunç büstleri” kendisine ödül kazandırmıştır. Yine “Yah-
ya Kemal Beyatlı bronz büstü” de birincilik ödülüne layık
bulunmuştur. (R 11). Resim öğretmenliği yapan ve Er-
menice dersler de veren Mari, Bedri Rahmi Eyüboğlu ile
yaşadığı ilişkiyle de adından söz ettirmiştir. Bu bağlam-
da, Bedri Rahmi onun için: “Karadutum, çatal karam,
çingenem” diye başlayan şiiri yazmıştır. (M. Halis, Sabah
Gazetesi, 09-12-2012, Erişim:05-05-2014). Mari yaka-
landığı hastalığı ardından, bir süre Alman hastanesinde
tedavi görmüş ve ne yazık ki genç yaşta hayata veda et-
miştir. Çalışmalarından bazıları; Sanayi-i Nefise’de gö-
revli “Mehmed Bey büstü”, “Bedri R. Eyüboğlu büstü”(R.
12-13), “Nü” “pehlivan, anne ve çocuk kompozisyonları”
dır. (Kürkman, 2004, C.I, s.401. ; Pamukciyan, 2003a,
s.223). 1927’deki Galatasaray Sergisi’nde Mari dışında
Roza Hanım’ın da ismi geçmektedir. 1930 yılı sergisin-
de ise, yine Mari dışında yeni bir isim daha dikkatleri
çekmektedir. Bu isim, Bari Hanım’dır. (Üstünipek, 2007,
s.100, 103).