155
Türk Birliği Yolunda
Avşar Türkmenleri Sempozyumu
tüm iç ve dış etkenleri de inceler. Psikoloji, davranışı insanın içinde ve dışında yer alan
iki grup etkenin etkileşimi çerçevesinde açıklar. Sinir sistemi ve salgı bezlerinin işleyişi,
güdülenme, algılama ve düşünme gibi biyolojik süreçler içsel etkenleri oluştururken; kişinin
içinde yaşadığı sosyal ve fiziksel çevre de dış etkenleri oluşturur
190
. Bu dış etkiler biçimsel
özellikleriyle insan psikolojisini etkilemktedir. Nasıl ki her şehrin coğrafi bir iklimi varsa,
o şehrin aynı zamanda bir ruhu ve kültürel dokusu vardır. Söz konusu bu durum içerisinde
bulunan insanları her yönüyle kuşatır.
Bir organizmada yer alan ve organizma tarafından yapılan her türlü eylem olarak tanımlanan
davranışlar çevresel özelliklerle
referanslanırken, genetik biçimlenmeye de neden olur
191
.
MEKÂN ALGISI
Psikoloji disiplini bizi, yaşamsal pratiklere dönük betimsel tasviri mekân kavramı içerisine
yerleşmiş çağrışımların diyelaktiliğinde buluşturur. İşte bu buluşmanın mihenk taşını mekân
algısı oluşturmaktadır
192
.
Mekân algısı bireyin çevresiyle kurduğu bağlantının ürünü olarak kendini gösterir. Buna
göre geçmiş deneyimlemelerin ışığında, ihtiyaçların belirlediği nesnellikte kimlikleşir. Yani
bireyin kültürel birikimine dayalı olarak, onun o anki dünyasını kuşatan şey ve imlerden
etkilenir.
Mekânların bireylerin üzerinde oluşturdukları etki ile o mekânda yapılacak herhangi bir işin
başarısı arasında önemli bir bağ vardır. Bu nedenle mekânlar oluşturulurken, o mekânın içinde
yaşayacak insanları nasıl ve ne derece etkileyeceği göz önünde bulundurulmalı ve mekânın
kullanım amacına uygun fiziksel düzenlemeler dikkate alınarak tasarımlar yapılmalıdır. Bu
aşamada işin içine bireylerin gereksinimleri dışında kalan istekleri girmektedir ve günümüzde
birey-mekân etkileşimi konusu üzerinde durulmakta ve bireylerin istekleri çerçevesinde
daha kaliteli mekân düzenlemeleri üzerine çalışmalar yapılmaktadır
193
.
İNSAN VE ALGI
Sözlük anlamı olarak anlamak ve kavramak olan algının, duyusal bilgi üzerine inşa edildiği
bilinmektedir. Bu bağlamda birçok tanımı yapılan algının, çevreye karşı duyarlı olma,
çevreden bilgi edinme, bilinçli olarak aklın ve çevrenin buluşması, çevreyle kurulan iletişim
gibi anlamlar kullanılmaktadır. Yine bunların dışında algı; “Bir şeye dikkati yönelterek o
şeyin bilincine varma, farkındalık ve idrak olarak tanımlanırken, çevresel keşfetme süreci
olarakta tanımlanmaktadır. Nesnel dünya duyular sayesinde öznel bilince aktarılmaktadır.
Algı, “dış dünyanın duyumlarla gelen ve önceki deneyimlerle şekillenen imgesinin bilinçte
gerçekleşen tasarımı
194
”dır. Psikolog Morgan (1995) ise algıyı, “duyumları yorumlama ve
anlamlı hale getirme süreci” olarak tanımlamaktadır. Morgan algıyı, çevresel objelerin
duyum süreci ile ortaya çıkardığı hissedilen görüntü
ile ilişkilendirmektedir
195
.
Geddie, algılamayı iki anlam içerdiğini savunarak ‘duyularla farkına varma’ ve ‘akıl yoluyla
bilgi alma’ olarak açıklamıştır
196
. Burada anlamını bulan duyumların sistemli bir şekilde akıl
yoluyla gerçekleşen süzgeçte mevcut ham bilgi modundan uzaklaşarak işlenmiş biçimlenmiş
gerçek anlamda bilgi halini aldığı
şeklinde yorumlanabilir
197
.
190
(Dilci 2014, s.87)..Akt.Dilci, T. (2015)Eğitimin Mekânsal Boyutu
191
(Dilci 2014, s.87)..
192
Akt.Dilci, T. (2015)Eğitimin Mekânsal Boyutu
193
Akt.Dilci, T. (2015)Eğitimin Mekânsal Boyutu
194
(Hançerlioglu, 2000).Akt.Dilci, T. (2015)Eğitimin Mekânsal Boyutu
195
Akt.Dilci, T. (2015)Eğitimin Mekânsal Boyutu
196
(Aydınlı, 1992).Akt.Dilci, T. (2015)Eğitimin Mekânsal Boyutu
197
Akt.Dilci, T. (2015)Eğitimin Mekânsal Boyutu
156
Şeref Kocakaya
Algıyı kişisel bir olgu olarak gören Canter(1974)’e göre, algı olgusunu matematiksel bir ilişki
modeline indirgeyerek; buradan hareketle algılamayı kişinin öznel karakterine, yaşına, yaşam
deneyimlerine, cinsiyetine, eğitimine, yaşadığı sosyal çevreye ve kültüre göre değişiklik
gösterebileceğini vurgular. Bu durumda her insanın algılaması birbirinden farklıdır. İnsanın
geçmişte yaşadığı bireye özgü deneyimlerin yoğunluğu ve derinliği de algısını önemli
derecede etkiler. Kişiye bağlı özelliklerle birlikte dışarıdan gelen etkileri algılama biçimini
farklılaştırır. Immanuel Kant’a göre, “biz bazı şeyleri olduğu gibi değil, bizim istediğimiz
biçimde görürüz”yani algıda seçicilik durumu söz konusudur. Bu durum algılarımızın
değişkenliği üzerine vurgu yaparak; bir şekilde algıladıklarımız sadece uyaranın yapısına
bağlı kalarak değil, aynı zamanda ortama, önceki deneyimlerimize, o andaki duygularımıza,
genelde ise istek, tutum, davranış ve amaçlarımıza bağlıdır. Bu bağlamda süreç daha ziyade
algıda seçicilik üzerine odaklanır.(Lang,1987)e göre algısal süreci oluşturan kavramlara
bakıldığında
198
:
1.Fizyolojik süreç: fiziksel bedenin çevreyle ya da bireyin mekânla ilk temasıdır. Dış
çevreden gelen verilerin duyularla tanışması vasıtasıyla gerçekleşir.
2.Bilissel süreç: Zihinsel işlemlerden geçerek hafızamızda oluşturulan örüntülerdir. Geçmiş
yaşantıların referansıyla oluşan ön öğrenmelerin biçimlendirdiği durumdur. Yani geçmiş
mekân deneyimlerinin hatırlanmasına yöneliktir. Kişisel beklenti ve yaşantıların bilişsel
yönden çağrışımlaması ile gerçekleşir. Bu bağlamda; seçici algılama, algısal örgütleme ve
algısal yorumlamadan oluşan üç evresi söz konusudur.
Kokusal Algılama: Mekânın algılanmasında, burun yoluyla edindiğimiz kokusal algılama
da işitsel algılama gibi eşit değerde öneme sahiptir. Bu anlamda mekânın içindeki kokular,
mekânın algı ve deneyimini değiştirerek farklılaştırır
199
.
Dokunsal Algılama: fiziksel temasın ilk sırada olduğu, bir şeyin varlığına somut veri oluşturan
nesnel gerçekliklerdir. Braque dokunsal mekânın, gözlemciyi nesnelerden ayırırken, görsel
mekânın objeleri birbirinden ayırdığını ifade ederek görsel ve dokunsal algılama arasındaki
ilişkiyi birbirine bağımlı olarak ortaya koyar. Bu bağlamda insanın objelere bakmakla
yetinmeyeceğini, onları nihai bir gerçek algıya dokunma duyusunun ulaştıracağı kanısı vardır.
Bu şekilde daha kesin bir algısal sonuca ulaşmış olur
200
. Diğer taraftan bellekte görselleşmiş
olarak saklanan bilgiler bazı kodlamalar referansıyla imaj oluşturarak bilinçli bir algılama
sürecini harekete geçirir. Bu şekilde bireylerin gözlem yapma ve algılama yetileri hayatı
boyunca sürdürülebilir bir öğrenme kazanımına dönüşecektir
201
.
Algılama iç ve dış faktörlerin etkileşimiyle gerçekleşen bir faaliyettir. Buna göre algılamanın
temelini özne ve nesnenin etkileşimi oluşturmaktadır. Bu durum kişinin kendi dünyasını
yani karakteristik özelliklerine dayalı olarak ortaya çıkan öznel özelliklerle, yine bireyin
yaşam dünyasına dışarıdan yansıyan her türlü allowerstik özellikler yer almaktadır. Kısaca
ifade edilecek olursa; insanı kendisinin dışında var olan ancak içerisinde bulunduğu
çevre oluşturmaktadır. Bu durumu boş kaplar içerisine doldurulan suya benzetebiliriz.
Burada söz konusu su nasıl içinde bulunduğu kabın şeklini alıyorsa; insanlarda içerisinde
bulunduğu toplumun üretmiş olduğu kültürel referanslı çevrenin etkisinde karakterini
şekillendirmektedir.Diğer yandan insanla çevresinin etkileşimiyle meydana gelen biribirini
etkileme sürecini birleşik kaplar teorisiyle de açıklamak
mümkündür
202
.
Sonuç olarak; mekânsal tasarım ve yaşantı alanlarının insanlar üzerindeki yadsınamaz
etkisini dikkate alarak toplumsal hafızanın oluşması, milli kimlik ve insan davranışlarındaki
kollektif bilinç anlayışının oluşturulması söz konusudur. Bu bağlamda toplumsal geleceğimizi
198
(Lang,1987)Akt.Dilci, T. (2015)Eğitimin Mekânsal Boyutu
199
Çağlayan,Korkmaz;Öktem; 2014) 29.07.2015. www.jret.org/FileUpload/ks281142/File/16.caglayan.pdfSanatta Görsel Algının
Literatür Açısından Değerlendirilmesi EğiEtim ve Öğretim Araştırmaları DergisiAkt.Dilci, T. (2015)Eğitimin Mekânsal Boyutu
200
Çağlayan,Korkmaz;Öktem; 2014) 29.07.2015. www.jret.org/FileUpload/ks281142/File/16.caglayan.pdfSanatta Görsel Algının
Literatür Açısından Değerlendirilmesi EğiEtim ve Öğretim Araştırmaları DergisiAkt.Dilci, T. (2015)Eğitimin Mekânsal Boyutu
201
Akt.Dilci, T. (2015)Eğitimin Mekânsal Boyutu
202
Akt.Dilci, T. (2015)Eğitimin Mekânsal Boyutu