ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MEDDAHLIK — GERÇEKÇİ HİKÂYE TÜRÜ
Soru 2 9 : Anlatı türü olarak meddah hikâyesi
nedir?
Meddahlık sanatı, ilerde göreceğimiz gibi, kimi yön-
leriyte aynı zamanda seyirlik halk sanatları kümesine de
girer. Gelişiminin son aşamasında seyirlik sanat yönü
ğır bastığı için, onun öteki seyirlik ürünlerle aynı çerçe
ve içinde incelenmesi bir gelenek olmuştur. Biz bu bölüm
de meddahlığın yalnız «hikâyecilik» yönünü kısaca gözden
geçireceğiz.
Meddah hikâyelerinin, türün tarihî gelişimi boyunca,
daha çeşitli görünüşleri olmuşsa da, son gelişim aşama
sında sözlü halk geleneğinde kazandıkları nitelikler göz
önünde tutularak onları «gerçekçi halk hikâyeleri» diye
tanımlamak yerinde olur. Bu «gerçekçi» söziyle iki niteli
ği belirtmek istiyoruz: 1) Hikâyeler olağanüstü öğelerden
armmıştır: devler, periler, ejderhalar, v.b. gibi tabiat-dışı
yaratıklara, insan-üstü güçleri olan kahramanlara ve on
ların menkabelerdeki kerâmetlerine, ya da destanlarda
olduğu üzere, olağan insan gücünün sınırlarını aşan ey
lemlerine meddah hikâyelerinde yer verilmez olmuştur;
2) bunun bir sonucu olarak da meddah salt şiir diliyle.
72
ya da şiirle katışık nesir diliyle değil, düz sözle, düpedüz
konuşma diliyle anlatır; yerine göre taklitlere de girişe
rek, gerçeklik çabasını son sınırına götürmeye yönelir.
Meddah, konularını hikâye kitaplarından, sözlü halk
masallarından aldığı gibi, özellikle büyük şehirlerin gün
lük hayatiyle ilgili çeşitli olaylardan da esinlenir; kişileri
ideal kahramanlar değil, toplum içinde her gün rastlanan
insanlarda. Hikâyeci-meddah, anlatının mihverindeki ey
lemi,
eğlendirici, oyalayıcı ve biteviyelikten kurtulmuş
renklendirici öğelerle, çoğu kez temel eylemle ilgisiz, ikin
ci derecede kişiler, olaylar, fıkralar ve şakalarla genişle
tip şişirir.
Türkülü halk hikâyelerinin, âşık hikâyecilerin aracı
lığı ile köy çevrelerine kadar yayılmasına karşılık, med
dah hikâyeleri şehirlerde oluşmuş, tutunmuş ve gelişmiş
tir; dinleyicilerini esnaf, tüccar, memur çevrelerinde, sa
rayda ve zengin konaklarında bulmuştur.
Birçok hikâyeler konularını İstanbul'un günlük ha
yatından alırlar. Meddahların anlatılarında düz konuşma
diline özgü yapı ve kelime öğeleriyle yan yana — hele ka
lıplaşmış giriş, tasvir, benzetme v.b. anlatım gereçlerin
de— okumuşluk özentileri göze çarpar.
Meddah hikâyeleri en çok yetişkin erkek dinleyicile
re seslenen bir anlatı türü idi; büyük konaklarda, özellik
le uzun kış gecelerinde tertiplenen sohbetlerde, orta sınıf
halk için de kahvelerde, en sürekli olarak ramazan gece
lerinde anlatılırdı.
Soru 3 0 : Meddah hikâyeciliğinin tarihî ğelişimi
nasıl olmuştur?
Yukarda tanımlamayı denediğimiz meddah hikâyesi,
yerinde değindiğimiz gibi, bu türün son aşamasıdır. Daha
73
eski bir aşamada, meddah (ve onunla aynı anlamda kulla
nılan
kıssahân, şehnâmehân)
türk hikâye geleneğinde
her çeşitten kıssalar, hikâyeler anlatan ya da okuyan sa
natçıya verilen bir addı. Türk halk geleneğinde kıssahân,
şehnâmehân, meddah adlarını taşıyan hikâyecileri âşık-
hikâyecilerden ayıran başlıca nitelik, bu sonuncuların, yu
karda onlara ayrılan bölümde belirttiğimiz gibi, eski söz
lü destanm yerini almış bir türün temsilcileri olmalarıdır;
kıssahân ve meddahlar ise uzun bir zaman örneklerini
sadece arap ve iranlı halk hikâyecilerinin yazıya geçmiş,
türkçeye çevrilmiş ve bu yoldan türk ülkelerine yayılmış
ürünlerinden almışlardır. Bu hikâyecilerin Türklerde bile,
öteki deyimlerin yanında şehnâmehân diye adlanmaları,
hikâyelerden bir çoğunun konularını İran destanı Şehnâ-
me’den almış olmasındandır. Meddah sözünün asıl anla
mı da «övücü»dür; bu hikâyeciler, maceralarını anlattık
ları kahramanlar»! başarılarını, büyük işlerini belirterek
onları yücelttikleri için bu adla gösteriliyorlardı. Araplar,
İranlIlarla Türklerin kullandıkları kıssahân (kıssa anlatan,
ya da okuyan anlamında) sözünün karşılığı olarak kas-
sâs kelimesini kullanıyorlardı.
Kıssahân - meddahlar konularını Şehnâme kalıntıla-
rrndan başka, İslâm tarihinin önemli olaylarından ve müs
lüman doğu dünyasının büyük şehir hayatının türlü yön
lerinden alırlardı; «Binbir Gece» gibi, içinde gerçekçi ha
yat sahnelerinin yansıdığı hikâyeler de onların dağarcı
ğında yer almıştır. Ama, Şehnâme’den gelme hikâyelerle,
A li’nin, Hamza'nın, Horasanlı Ebû-Müslim’in menkabeleri
onların konuları içinde önemli bir yer tutardı.
Anadolu
Türkleri bu gelenek dağarcığını Xlll'üncü - XIV’üncü yüz
yıldan bu yana Battal’ın savaşları gibi eski konuları yeni
den işleyerek ve Dânişmend Gazi’nln menkabeleri gibi
yeni konuları ele alarak zenginleştirdiler.
Gerçekçi ve eğlendirici hikâyelerin yanı başında, böy-
74
1e ciddî-öğretici konulu hikâyelerin, İstanbul gibi büyük
şehirlerde dahi son yüzyılın sonlarına kadar tutunduğunu
belirten bir belgeyi, 11 ocak 1278 ( = 1864, 23 ocak) ta
rihli Diyojen gazetesinden aktarılmış olarak, Metin And'ın
Geleneksel türk tiyatrosu (Ankara 1969, s. 69-70) nda oku
yoruz: Üsküdar'ın bir kahvesinde dinleyicilere Şehnâme’-
den hikâyeler okunduğu anlatılıyor o yazıda.
Osmanlı ülkesinde bu türün tarih ve menkabe konu
larını işleyen ürünlerinin yayınlanması, öyle anlaşılıyor
ki, ta baştan beri, serbest-irticalli anlatmadan, dinlenmek
üzere okuma yöntemine dönüşmüştür; öteki türlü «des
tansı anlatma» geleneği, konularını ve üslûp özelliklerini
yukarıda kendi bölümünde belirttiğimiz âşık hikâyecile-
rinin tekelinde kalmıştır. — Günümüzde bu türün kalıntı
ları, tıpkı kitaba geçmiş âşık hikâyelerinde olduğu gibi,
üslûp ve anlatımda gittikçe artan bir modernleştirme ça
bası ile, halk için hazırlanmış kitaplarda yaşıyor: Zâloğlu
Rüstem, Kahrâman-ı Kaatil, Hazret-i Ali Cenkleri, v.b. ki
taplar bu geleneği sürdüren son örneklerdir.
Soru 3 1 : Geçmişin ünlü Türk meddahlarından
kimleri biliyoruz? Bize kadar ulaşmış
ğerçekçi-meddah hikâyeleri metinleri
var mıdır?
Osmanlı çağında yetişmiş, hikâyecilik sanatında ün
bırakmış meddah-kıssahânlar üzerine kesin bilgilerimizin
en eskisi Fatih Sultan Mehmed’in zamanına kadar çıkı
yor; onun sarayında Mustafa adlı bir kıssâhan varmış.
XVI’ncı yüzyıldan sonra bu sanat kolunda çalışan hikâ
yeciler üzerine daha çok bilgi elde edilmiştir. Üçüncü Mu-
rad'ın Eğlence adlı bir meddahı vardı;
onun hakkında
75
Dostları ilə paylaş: |