karşılaşmalarında önemli bir yer tutar.
Oğlan tarafının
delikanlıları kızın köyünün
sınırına yaklaşınca iki tara
fın bayraktarları birbirlerine bilmeceler sorarlar.
Yeni
len taraf bayrağını yenen tarafa verir, ve ancak bir ba
ğış karşılığında onu kurtarır;
bağış üzerinde anlaşmaya
varılamazsa yenilen bayraktar bütün düğün boyunca ye
nen bayraktarın solunda duracak ve onun her dileğini,
ne kadar güç ve olağan-dışı da olsa, yerine getirecektir.
Kâhin ( = bilici) lerin esrarlı sözlerle geleceği, ya da
rüyaları yorumlamaları ile de kimi bilmecelerdeki anla
tımlar çok benzerlikler gösterir. Oğuzların destansı hi
kâyelerinden meydana gelmiş Dede Korkut Kitabı'nda, bu
çeşitten rüya yorumlamalarına bir örnek okuyoruz.
Anadolu Alevilerinin geleneklerinde, bilmecenin her
bakıma daha gelişkin biçimleri diyebileceğimiz birtakım
sorulu şiirler,
mezhep topluluğuna
girme
yeteneğinin
adayca kazanılıp kazanamadığını anlamak için başvuru
lan araçlardır;
bunların aracılığı ile adayın alevî töresi
ne değgin temel kurallar, «âdab ve erkân» üzerine bilgisi
ölçülür. Bundan başka, bir Alevi ya şiir biçiminde, ya da
tekerlememsi birtakım
kalıp-sözlerle
sorduğu sorulara
beklediği karşılığı alıp almadığına
göre, bir yabancının
Alevî topluluğundan olup olmadığını anlar.
Yukardan beri gözden geçirdiğimiz bütün bu çeşitli
olgular bilmecenin bir oyun-eğlence türüne dönüşümün
den önceki aşamaları olmalıdır.
Bugün çoğu yerlerde — hele şehirlerde— bilmece sa
dece çocukların tekelinde kalan bir eğlence türüdür. Bu
nunla beraber, halk geleneklerinin güçlü kaldığı kimi böl
gelerde, özellikle köy çevrelerinde, kış geceleri toplantı
larında, imecelerde ve başkaca toplu olarak çalışmayı ge
rektiren işlerde (örneğin,
kuzey-doğu Anadolu’da mı
sır başaklarının soyulması, fmdığın kırılması ve kabuk-
124
larrnın ayıklanması, v.b.) yetişkin kişiler de iki kümeye
ayrılıp karşılıklı bilmece söyleşerek çalışmaları yürütür
ler; bilmece bu hallerde türkü gibi, masal gibi, işi bitevi
yelikten kurtaran, toplu çalışmaları renklendiren, yorgun
luğu hafifleten, hem de ■işle birlikte yürütülebilen bir eğ
lence oluyor.
Soru 5 9 : Bilmecelerin yaratıcıları var mıdır?
Oluşumu nasıldır?
Bilmeceler de, başka halkedebiyatı ürünleri gibi, kö
kenlerinde birey yaratmalarıdır; ama onların ilk yaratı
cılarının kim olduğunu bulmak, bilmek mümkün değildir;
çünkü bir bilmece söylenip halk içinde yayılmağa çıkar
çıkmaz sahipsizlik onun bir niteliği olmuştur. Yakın bir
zamanda bir rastlantı ile yaratıcısı öğrenilmiş bir bilme
ce bulsak bile onun bir halkedebiyatı ürününün alınya-
zısını sürdürerek yaşayıp yaşamıyacağı üzerine kesin bir
yargıya varamayız. Örneğin Tevfik Fikret'in bir şiirinden
şu parça :
Benim siyah bir bacım v a r:
Adı Leylâ, gözü şehlâ,
Kollarında, ellerinde,
Saçlarının tellerinde
Pullar, inciler parıldar.
1946’da, Antalya Sanat Okulu öğrencilerinden derlenmiş
bilmeceler arasında yer almıştı; çözümü: gece idi. Ama ilk
defa belki bir genç öğrencinin aklına gelip Tevfik Fikret’
in şiirinden bile bile alınan ve bilmece olarak ortaya atılan
bu metin, bu ilk söylendiği çevreden çıkıp halk içinde yer
leşmiş, yayılmış mıdır? Yayılacak mıdır? Yayılması ne
reye kadar gidecektir? Bugün için bu sorular karşılıksız
kalıyor.
125
Bazı âşıklar (hattâ bazı «klasik» şairler) şiir biçimin
de bilmeceler söylemişlerdir. Bunlar, bilmecenin oluşumu
sorununda üç ayrı olguya örnek olarak gösterilebilir; bi
rincisi, âşık tümiyle yeni bir bilmece kurar; İkincisi, halk
içinde yaşayan bir bilmeceyi kendi üslûbuyle «nazma çe
ker», ve halk bilmecesi âşıkm metninde açıkça görülmek
tedir; üçüncüsü:
âşık bir halk
bilmecesinin öğeleriyle
halkedebiyatının başka türlerinden (âşık şiirlerinden, tür
külerden, atasözlerinden) gelme öğeleri bir araya getire
rek yervi saydığı bir bilmeceye biçim verir. Bu son olu
şuma bir örneği Kars’ta, ü-nlü âşık Çıldırlı Şenlik'in toru
nu Yılmaz Şenlik'in düzüverdiği bilmecede buluruz:
'
Bugün ben bir nesne gördüm: bak etrafı kırmızı.
Nefesi var, canı yoktur, akar kanı kırmızı, (çözümü;
çay).
Bu bilmece üç öğeden meydana gelmiştir:
1) başı,
birçok halk bilmecelerinde kullanılan kalıp-söz: bugün
ben bir nesne gördüm
(varyantı: bir acâyip nesne gör
düm); 2) çözümü başka olan Nefesi var, canı yok; kabur
gası var, kanı yok (çözümü: körük) bilmecesinin bütünün
den kopmuş «nefesi var, canı yok» parçası; 3) belki Yıl
maz Şenlik'in çevresinde ünlü âşık Ercişli
Emrah'ın bir
şiirinde uyak olan kırmızı kelimesi; o şiirde de, bilmecede
olduğu gibi, kanın niteliği olarak kullanılmış olması, bil
mecenin yaradılışında ilk çağrışımı sağlamış olabilir; Yıl
maz Şenlik'i esinlemiş olacağını düşündüğümüz ve Ercişli
Emrah'ın şiirinde bulunan dizeler şunlardır:
Öldür beni, elin batır kanıma:
Ko desinler ağ elleri kırmızı.
Görülüyor ki, bilmecelerin oluşumunun ilk anını ke
sin olarak gözleyip saptamak güçtür; gerçeğe yaklaşan
ihtimaller ileri sürülebilir ancak, ve her bilmece için ayrı
126
Dostları ilə paylaş: |